Süleyman Soylu'dan ''yeni açılım'' açılımı: ''Devlet Bey çerçeveyi çizdi''

Süleyman Soylu'dan ''yeni açılım'' açılımı: ''Devlet Bey çerçeveyi çizdi''
Güncelleme:

MHP lideri Bahçeli'nin eli kanlı bölücü terör örgütü PKK'nın bebek katili elebaşısı Abdullah Öcalan için yaptığı çağrılarla başlayan tartışmalarda AK Partili milletvekili ve eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu "Devlet Bey, çerçeveyi çizdi" dedi.

Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, siyasette yaşanan yeni süreç tartışmaları hakkında "Şu anda bizim beklememiz gereken şey bu öneriye karşı terör örgütünün kendisini lağvetmesidir. Bu kadar basit. Ha içeride siyaset yapacaksınız, buyurun yapın. PKK’dan bağımsız bir siyaset yapın. Devlet Bey, çerçeveyi çizdi" dedi.

Gazete Duvar'dan Can Bursalı'nın sorularını yanıtlayan Soylu, Bahçeli'nin bebek katili Öcalan için yaptığı çağrılar için "Şu anda bizim beklememiz gereken şey bu öneriye karşı terör örgütünün kendisini lağvetmesidir. Bu kadar basit" dedi.

"Devletime ve milletime hizmetimi yaptım. Bu son dönemim" diyen Soylu, siyasette ‘fikrine danışılması’ haricinde yer almayacağını belirtti.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin attığı adımlar, Abdullah Öcalan’a yaptığı çağrıyı değerlendiren Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'nin başında çok tecrübeli bir lider var. Çeyrek asırdır Türkiye’yi idare ediyor. Cumhur İttifakı'nda birlikte yol yürüdüğü yine tecrübeli bir lider var, Devlet Bahçeli. Şimdi bu iki lider hem tecrübeleri buna göre hangi adımlar atılması lazım geldiğinin bilgisine sahip olan, tecrübelerinin zirvesinde liderler. Bir soru daha sormak lazım. Geleceğe bir hazırlık mı yapmak lazım, günü mü idare etmek lazım? Bu iki lider günü idare eder. Hiçbir risk almadan günü yönetirler. Türkiye bugünü yönetebilecek güce ve potansiyele sahip. Siyasi olarak da yönetebilirler, ekonomik olarak da yönetebilirler, idare olarak da yönetebilirler. Ama bu bize yeter mi? Bu liderlerin istediği bu mu? Günü mü idare etmek istiyorlar yoksa gelecek nesillere geçmişte yaşadığımız travmalardan sıyrılmış, daha güçlü bir Türkiye mı bırakmak istiyorlar? Bence iki lider de ikincisini tercih etti. 

İki lider, Türkiye'yi terörden arındırılmış bir şekilde geleceğe taşımak istiyor. Türkiye, 45 yıldır yaşadığı süreçleri bir daha yaşamasın istediler. Güneyimizde, Kuzey Suriye’de bir terör devleti kurulursa, bölgeyi 50 yıllık bir kaos süreci bekliyor. Peki bunun önüne geçilebilir mi? ABD, Batı bir çok şeyi destekliyor ama hepsini yürütemiyor. Çünkü burası bizim coğrafyamız, burayı biz biliyoruz. Amerikalılar bilmiyor. Türkiye şunu yaptı: PKK’nın dağ kadrosunu ve terörün silahlı kanadını tasfiye mesabesine indirdi.

Pençe Kilit Harekatı'yla birlikte Kuzey Irak'ın bize olan sınırları içerisindeki ZAP da dahil olmak üzere, bölgenin bazı yerlerde 30-35-40 kilometrelik hattında da temizledi. Demek ki Türkiye'nin altyapısı bunu yapmaya müsait. Türkiye bunu ispatladı ve Türkiye başka bir şeyi daha ispatladı. Dünyada terörle en iyi mücadele eden ülke olmayı da ispatladı. Türk Silahlı Kuvvetleri, bugün çok büyük bir iş başarmıştır.

Şimdi, hem yeni dünya düzeninde nasıl rol alabileceğimiz konusunda hem de Türkiye Yüzyılı konusunda bir hazırlık yapmamız gerekiyor. Bu nedenle, Terörsüz Türkiye, önümüzdeki en stratejik adımdır. 1980 darbesinden itibaren geçen süre içinde, darbeyi yapanlar ve yaptıranlar, Türkiye’ye kırmızı fiyonklu iki hediye paketi verdiler. PKK ve FETÖ…"

Devlet Bahçeli’nin Öcalan çıkışıyle ilgili beklentisini açıklayan Soylu, şunlara yer verdi:

"Devlet Bey’in ne söylediğini, muhalif muvafık herkes çok iyi anlıyor. Biz terörü Türkiye sınırları içinde mağlup ettik. Sınırımızın dışında da terörü etkisiz hale getirmeye çalışıyoruz. Şimdi bunun topyekun tasfiyesine ihtiyaç var. Atılan adımlar da bunun için...

Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konuşmaya yönelik mutabakatı da açık. Şu anda bizim beklememiz gereken şey bu öneriye karşı terör örgütünün kendisini lağvetmesidir. Bu kadar basit. Ha içeride siyaset yapacaksınız, buyurun yapın. PKK’dan bağımsız bir siyaset yapın. Devlet Bey, çerçeveyi çizdi. Muhatap Kandil değil, Edirne değil, Batı da değil. Muhatap İmralı. Bu önemli bir şey. Bu süreç ne demektir biliyor musunuz? Küreselleşmenin sonuna geldiğimiz bu zaman diliminde Sayın Cumhurbaşkanımız ve Devlet Bahçeli'nin Türkiye'yi büyük bir koşuya hazırlaması demektir. Bakın tekrar söylüyorum, bunu yapmayabilirlerdi. Günlük siyasi meşgaleyle ülkeyi idare edebilirlerdi. Ama bunu kesip geleceğin Türkiye'sine yepyeni bir süreç üretiyorlar şu anda. Kim bunu engellerse bedelini öder. Onun için diyorum ki Cumhurbaşkanımızın ve Devlet Bahçeli Bey'in milliyetçiliğiyle, vatanseverliğiyle kimse yarışmaya kalkmasın. Bunlar beyhude çırpınışlardır. Türkiye önümüzdeki yarım asrı ve yarım asırdan sonraki gelecek tüm asırları bambaşka bir çizgiyle götürebilme fırsatındadır. Ha terör örgütü çağrıya uymadı. Türkiye'nin yolu, yöntemi bellidir zaten. Burada kimseye teslim olunmaz. Ama arzu edilen nedir? Türkiye'nin birlik içerisinde, beraberlik içerisinde bu Türkiye Yüzyılı yürüyüşünü gerçekleştirebilecek adımları atmaktır."

Soylu'nun gündeminde kendisiyle ilgili çok ağır eleştirilere neden olan iddialar da vardı.

İşte o iddialardan bazıları ve Soylu'nun yanıtları:

"15 TEMMUZ’DAN SONRA TEK BİR BATILI DİPLOMATI GÜNEYDOĞU’YA SOKMADIM"

Hakkımda yazılanların hepsi yargıya götürülsün istiyorum. Yargı fezlekesini hazırlasın. Bu iftiralarla mücadele etmek bizim asli görevimizdir. Ve bunlar sistematik. Kim yapıyor? Bir bağlantı kurabilir miyim? Kim bir takım arkadaşların cezaevinden çıkması için seferber oluyorsa onlardır. Bu kadar basit. Ben bunu anlamıyor muyum yani? Niye ABD iki defa bize yasak koymuş oldu? OHAL döneminde Güneydoğu Anadolu'ya bir tek Batılı diplomatı sokmadım ben  15 Temmuz'dan sonra. Bunu ilk kez söylüyorum. Bir tek Batılı diplomatı sokmadım. Çünkü karıştırıcılık hedefliyorlardı. Sokmadım. Gidemediler.

 

"TÜRKİYE'NİN YEDİDE BİRİYLE FOTOĞRAF ÇEKTİRMİŞİM"

Bazı suça bulaşmış kişilerin sizinle fotoğrafları çıktı. En son İstanbul’da bir kadın polis memuruna silahlı saldırı düzenleyen zanlıyla fotoğrafınız da sosyal medyada paylaşıldı. Sizinle ilgili fotoğraf konusu oldukça sık gündeme geliyor. Keşke bu kadar fotoğraf vermeseydim dediğiniz oldu mu?

O çocuk 13 yaşında çocukken benimle fotoğraf çekilmiş. Biz siyaset yapıyoruz, özellikle cep telefonları yaygınlaştıktan sonra fotoğraf çektirmek hayatın olağan akışının bir parçası oldu. Ben çok halkın içerisinde İçişleri Bakanlığı yaptım. Çünkü ben siyasetten geliyorum. Hatırlarsınız, Karlov suikastı oldu benim İçişleri Bakanlığı günlerimde. Ben Karlov suikastının yaşandığı olay yerine koşarak gittim. Bakanlıktan oraya koşarak gittim. Ve içeri girdim, daha çatışma sürüyordu. Ben bu işlerden çekinen bir adam değilim ki. Hiç çekinmedim hayatımda. Şimdi eğer bir hukuksuzluk içerisinde olursanız çekinirsiniz.

Ben sadece İçişleri Bakanlığı fotoğraf makinesiyle 2 milyon fotoğraf çektirmişim. Bizim arkadaşlarımızın tahminlerine göre Türkiye'nin yedide biriyle fotoğraf çektirmişim. Bu kadar fotoğraf içerisinde işimi de yapmışım. Yani bana şunu söyleyemezler. Süleyman Soylu fotoğraf çektirdi, iş yapmadı. Bunların içerisinden suça bulaşmış olanlar olabilir. Benimle fotoğraf çekilmeleri onların hukuki süreçlerini engellemiş mi? Başına gelecekleri engellemiş mi? Bunun üzerinden spekülasyon üretmek elbette ki özellikle siyasetçilerin kendi ayaklarına sıkması anlamına gelir. Benim öteki dünyama katkıda bulunuyorlar. Allah razı olsun demek lazım.

"BARONLARA VATANDAŞLIK VERİLDİĞİ BÜYÜK BİR İFTİRA"

Bakanlığınız döneminde artışa geçen yabancılara çeşitli yatırımlar karşılığında vatandaşlık verilmesi konusu var. Bazı uluslararası suç örgütü liderlerinin de bu yolu kullanarak Türk pasaportu aldığı ortaya çıktı. Burada bir zafiyet yok mu, yeterli araştırma yapılmıyor muydu?

Uyuşturucu baronlarına vatandaşlık verildiği iddiası büyük bir iftiradır. Sadece bana değil, Türkiye Cumhuriyeti devletine ve ilgili kurumların tamamına büyük bir iftiradır. Bu süreç, Türkiye'nin vatandaşlık vermeyi yatırım, istihdam, gayrimenkul ve menkul ve nakit değerler üzerinden değerlendirme kararı aldığı günden itibaren başladı. Suç ve suça bulaşmış hatta davası soruşturma ve kovuşturma aşamasında olan hiç kimse kanunumuza göre vatandaş olamaz. Bunların hepsi manipülasyon. Hatta bu suçlara vatandaşlık aldıktan sonra bulaşırsa da vatandaşlık elinden alınabilir. Hiçbir uluslararası suçlu vatandaş olamaz.

Bunun örnekleri var, yapılan operasyonlar var…

Kaç tane var sayacaksınız yukarıdan aşağıya. Hiçbir kırmızı bültenli vatandaş olamaz. Diyorsunuz ki örnekleri var. Hiçbir suçlu vatandaş olamaz. Hiçbir suça bulaşmış kimse vatandaş olamaz. Hiçbir kırmızı bültenli vatandaş olamaz. Türkiye içerisinde soruşturması ve kovuşturması bulunan hiç kimse vatandaş olamaz. Başvuranları Türkiye'deki tüm istihbarat teşkilatları yerel olarak araştırırlar. Peki ne olmuştur? Vatandaşlık için müracaat etmiştir.

Haberlerin bir çoğunda da, ikamet izni ile vatandaşlık birbirine bilerek karıştırılıyor. Müraacatı kabul edilmiştir daha sonra da kırmızı bülten çıkarılmıştır hakkında. Sisteminize düştüğü andan itibaren iptal edilir vatandaşlığı. Şunu da söyleyeyim. Kırmızı bülten kararı olanlar hakkında bizim sistemimize uyarı düşmüyordu. Bunu da biz entegre ettik sistemimize. Başka bir şey daha yaptık. Tüm uluslararası mafya gruplarının üyelerinin fotoğraflarını, havalimanlarına, sınır kapılarına yükledik. Sahte pasaportla girmeye çalışırlarsa tespit edilebilsinler diye…

Sanıyorum 40 bin civarında bir başvuru oldu. Bu da yaklaşık 15 milyar dolarlık bir yatırım demek. Artı bunun yanında bir de istihdam var. Bu uygulama dünyada birçok ülkede var. Türkiye de bununla ilgili bir adım attı. Bu bir devlet politikasıydı ve bu devlet politikasında uygulanması gerekiyordu. Ben de bu devlet politikasının doğru olduğunu düşünenlerdenim.

Gazete Duvar