Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun 7. Kuruluş Yıl Dönümü

Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun 7. Kuruluş Yıl Dönümü
Güncelleme:

-TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Katırcıoğlu:-"Yaşadığımız çağda, yaratılmışların en şereflisi insana kalkan el, hele hele kadına kalkan her el, insanlığa indirilmiş bir tokattır. Şiddetin hiçbir mazereti, meşruiyeti olamaz"

TBMM (AA) - TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Radiye Sezer Katırcıoğlu, "Yaşadığımız çağda, yaratılmışların en şereflisi insana kalkan el, hele hele kadına kalkan her el, insanlığa indirilmiş bir tokattır. Şiddetin hiçbir mazereti, meşruiyeti olamaz." dedi.

TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun 7. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Mecliste toplantı düzenlendi. Toplantıda konuşan Katırcıoğlu, sözlerine, Ankara ve İstanbul’da meydana gelen menfur terör saldırısında hayatlarını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileyerek başladı.

Aynı şekilde dün Belçika’da meydana gelen acı bir terör saldırısıyla bir kez daha sarsıldıklarını belirten Katırcıoğlu, "İnşallah ülkemiz ve dünya milletleri bir daha aynı elemi yaşamazlar, inşallah bu son olur." dedi.

Katırcıoğlu, kadının; mücadelenin, emeğin, sevginin, hoşgörünün, cefanın, çilenin tarihi olduğunu belirtti.

Bu töreni gerçekleştirme nedenlerinin, güzel örnekleri, istenildiğinde aşılabilecek engelleri göstermek olduğunu dile getiren Katırcıoğlu, "Bir şeyler üretmek için olumsuz şeylere kilitlenip kalmak ancak karamsarlığı beraberinde getirir. Oysa olumluyu düşünmek, hayra niyet etmek hep güzel neticeler verir. Biz de işte bu noktadan yola çıkarak ve vira Bismillah diyerek başladık." diye konuştu.

Katırcıoğlu, nefes aldıkları ve ayak basmakta oldukları bu toprakların, Hayme Anaları, Hüma Hatunları, Nene Hatunları, Halide Edip Adıvarları, Zübeyde Hanımları yetiştirdiğini anlatarak, bu topraklarda yaşayan her bir vatan evladının mayasında bir Anadolu kadınının özünun bulunduğunu söyledi.

-"Kadınıyla erkeğiyle kol kola çalışmak"

Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu olarak bu derece hürmete layık kadınların hak ettikleri yerde durmaları için gece gündüz demeden çalıştıklarına işaret eden Katırcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biliyoruz ki kadın demek üretmek demek. Biliyoruz ki gelişmiş ve mutlu bir ülke için kadınıyla, erkeğiyle kol kola çalışmak gerek. Aydın bir nesil için kız çocuklarımızın erkek çocuklarından geri kalmaması gerek. Bunun için çalışma hayatında, toplumsal hayatta, eğitimde, yani hayatın her alanında kadının sesini duyurması gerek. Bilinmelidir ki hakkaniyet temelinde yalnızca kadınları değil, tüm ayrımcılığa maruz bırakılmış kesimleri, insan odaklı bir yaklaşımla ele almak gerek. Ancak böyle bakıldığında toplumsal sorunlar kökten çözülür. Kadim medeniyetimizin işaret ettiği yol da budur."

-"Henüz gidilecek çok yol var"

Radiye Sezer Katırcıoğlu, öncelikli alanlarından birinin kadın istihdamı olduğunu bildirdi. Katırcıoğlu, 2004-2015 döneminde kadınların iş gücüne katılım oranının yüzde 23,3’ten yüzde 31,7’ye; istihdam oranının ise yüzde 20,8’den yüzde 30’a çıktığına dikkati çekti.

Katırcıoğlu, 2013-2014 öğretim yılında yükseköğretimde, net okullaşma oranının kadınlarda yüzde 41 seviyelerinde olduğunu vurgulayarak, üniversite eğitimi alma ile iş gücüne katılma arasında doğrudan bir orantı bulunduğunu, bunun da kendilerine iyimser bir manzara sunduğunu söyledi. Katırcıoğlu, "Rakamlar bize, düne göre daha iyi bir seviyeye ulaşıldığını ve daha da iyi seviyelere ulaşılacağını; bununla birlikte henüz gidilecek çok yol olduğunu işaret ediyor. Biz, ümitvar olmak gerektiğine inanıyoruz. Bu gelişmeler dünden bugüne kaydedilmedi. Ancak bilinmelidir ki kararlı bir yükselme kaydediyoruz." dedi.

Kadınların, mutlaka kendi ayaklarının üzerinde durmayı başarması gerektiğini ancak bu şekilde yarısını oluşturdukları toplumda görünür ve söz sahibi olabileceklerini vurgulayan Katırcıoğlu, bu nedenle karar alma süreçlerinde kadın varlığının hayati önem taşıdığını belirtti.

Katırcıoğlu, şunları kaydetti:

"Pek çok gelişmiş ülkeden çok daha önce seçme ve seçilme hakkını elde eden kadınlarımızın 1934’te yüce Meclisteki mevcudiyetleri yüzde 4,5’lik bir oran ile başladı. Birçok Avrupa ülkesinden önce bu hakkın elde edilmesine rağmen 2002 yılına kadar Mecliste kadın temsili oranı ortalama yüzde 2,4 olarak gerçekleşmiştir. 2002’ye gelindiğinde bu oran önce yüzde 4,4, sonra yüzde 9 ve bugün yüzde 15’ler seviyesindedir. Geçtiğimiz son 14 yılda kadın temsilinde 3 kat bir artış yaşanmıştır. Bu başarı, kararlı ve istikrarlı politikaların sonucunda elde edilmiştir.

Diğer taraftan, yasal mevzuat çalışmaları gerek anayasal düzeyde, gerekse ikincil mevzuatlarla beslenerek yasal düzeyde devam etmektedir. Kadın ve erkek haklarının eşitliğinin sağlanması amacıyla anayasada getirilen düzenleme doğrultusunda, çeşitli kanunlar gözden geçirilerek Medeni Kanun, Türk Ceza Kanunu, İş Kanunu ve yeni Borçlar Kanunu’nda değişiklikler yapılmıştır. Ayrıca bu düzenlemelerin uygulamaya geçirilmesi için Başbakanlık genelgeleri ile çeşitli tedbirler alınmıştır. Bu düzenlemelerde Türkiye’nin onayladığı uluslararası sözleşmeler ve AB müktesebatı göz önünde bulundurulmuştur."

-"Ete kemiğe bürünecek"

Katırcıoğlu, Türkiye’de Siyasi Liderlik ve Siyasi Katılımda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi'ni, BM Kadın Birimi ve Parlamentolar Arası Birlik ile işbirliği halinde hayata geçirmeye çalıştıklarını, projenin İsveç Uluslararası Kalkınma İşbirliği Ajansı tarafından fonlandığını anlattı. Katırcıoğlu, projenin, komisyonun kapasitesini artırmayı, kadınların karar alma mekanizmalarına katılımlarını artırmaya yönelik mevzuat ve politikaların geliştirilmesini, uygulanmasını amaçladığını ifade etti. Radiye Sezer Katırcıoğlu, "İnşallah bu kıymetli çalışma, yakın bir zamanda, bu yeni proje ile komisyonumuzun emekleri neticesinde, ete kemiğe bürünerek yasa taslaklarına dönüşmüş olacak." dedi.

-"Zihinsel dönüşümü sağlamak"

Katırcıoğlu, özellikle son yıllarda, tüm alanlarda kaydettikleri güzel gelişmelere rağmen, sıfır tolerans politikasıyla hareket ettikleri problemli bir alanın, kadına yönelik şiddet olduğunu bildirdi.

Kadına yönelik şiddetle ilgili farkındalık ve bilinçlenme konusunun, her zaman öncelikleri olduğunu vurgulayan Katırcıoğlu, sözlerini, "Yaşadığımız çağda yaratılmışların en şereflisi insana kalkan el, hele hele bir kadına kalkan her el, insanlığa indirilmiş bir tokattır. Kadın olsun erkek olsun, fark etmez. Şiddetin hiçbir mazereti, meşruiyeti olamaz." diye sürdürdü.

Katırcıoğlu, BM Kadının Statüsü Komisyonunun 60. oturumuna katılmak üzere ABD'de çalışma alanlarıyla ilgili temaslarda bulunduklarını dile getirerek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu temaslar neticesinde gördük ki şiddet sadece bizim değil, bugün ABD başta olmak üzere Avrupa’nın da kanayan yarası, çok önemli bir sorunudur. İşte görüyorsunuz kadın, bugün insanlığa karşı en büyük suçlardan biri olan terör belasına alet ediliyor. İnsana can vermeye vesile olan bedenler, belki yüzlerce cana kast ediyor. Bu insan dimağının alabileceği bir şey değil. Bu konuda kesin başarının sırrı, zihinsel dönüşümü sağlamaktır. Yani, kanuni düzenlemelerin başarılı olması onu destekleyen toplumsal bir dönüşüm ile mümkündür. Bunun yolu da hiç şüphesiz toplumdaki her bir bireyin şiddeti reddetmesi ve hiçbir şekilde çözüm aracı olarak görmemesinden geçmektedir. Bu konuda hepimize görev düşüyor. Toplum olarak bu sağduyuyla hareket ettiğimizde, bu şiddet konusunu bertaraf edeceğimize inanıyorum.

Burada bir teşbihte bulunmak isterim. Bir ebru sanatçısı olarak ben, ebru sanatı ile kadını pek özdeştiririm. Ebru sanatında, fırça yardımıyla su yüzeyine damlatılan her bir damla eşi benzeri olmayan şekillerin doğmasına vesile olur. Sonunda renklerin büyük bir ahenk içinde dans ettiği ve buluştuğu muazzam bir bütünlük ve tabii biricik bir eser çıkar. Kadın da özenle yaklaşıldığında size bambaşka desenler verir, bambaşka hikayelere kapı aralar. Bizler, kadınlarımızın hayatına anlayış, merhamet ve adalet ile dokundukça, bu konuda adımlar attıkça bir sanatçı sabrıyla beklemeye başlıyoruz. Her bir emek, her bir çaba kadınların başarı hikayeleri olarak karşımıza çıkıyor. Ben bu vesileyle bu tabloyu bize sunan, bambaşka renklerden, bambaşka hayatlardan kadınlarımıza teşekkürü bir borç biliyorum."