İngiliz Büyükelçi: Erdoğan son derece haklı

İngiliz Büyükelçi: Erdoğan son derece haklı
Güncelleme:

İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Chilcott, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye ile ilgili sözlerine destek verdi.

İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott, Birleşik Krallık’ın gündemde olduğu bir dönemde, gazetelerin Ankara temsilcileriyle bir araya geldi. Milliyet'ten Serpil Çevikcan'ın haberine göre, İngiltere’nin de kimyasal silah kullanımı iddiası nedeniyle Suriye’ye düzenlenen harekata katılması, eski Rus casus Skripal’ın İngiltere Salisbury’de kızıyla birlikte zehirlenmesi başta olmak üzere, güncel gelişmeleri değerlendiren Chilcott, şunları söyledi:

AYNI BOYUTTA DEĞİL: Skripal davası ve Salisbury’de yaşananlarla, Suriye’de yaşananlar arasında muhakkak ki bir bağlantı var. Kapsamları çok faklı ancak her iki olayda da kimyasal silah kullanımı söz konusu oldu. Kesinlikle şöyle bir önerimde bulunmuyorum; Duma’da yaşananlar, 75 kişinin hayatını kaybetmiş olması ve yüzlerce kişinin hastaneye kaldırılmış olması kesinlikle Salisbury’de de yaşananlarla aynı ölçekte aynı boyutta bir olay değildi. Ama her iki olayda da uluslararası kanunlar uyarınca yasaklanmış olan yasa dışı olan silahlar kullanıldı. Ve yine aynı şekilde bu iki olayın bir başka bağlantısı da her ne kadar farklı çerçevelerde olsa da Rusya.

RUSYA SÖZÜNÜ TUTAMADI: Skripal dosyasında sayın Skripal ve kızına yapılan saldırıda kullanılan sinir gazının Noviçok ailesine-grubuna bağlı bir sinir gazı olduğu tespit edildi ki bunun tek mantıklı açıklaması Rusya tarafından kullanılmış olması. Duma’da ise 2013’te kimyasal silah kullanıldığında Rusya Suriye’deki kimyasal silah stoklarının eritileceğini ve gelecekte kesinlikle kullanılmayacağına garanti vermişti ancak sözünü tutamadı.

‘Sorumluluğu var’

RUSYA DİREKT DAHİL OLDU: Skripal davasında Rusya direkt olaya dahil oldu diye düşünüyoruz. Ve Duma’daki olay konusunda da Rusya’nın vermiş olduğu taahhüdü yerine getiremediğini düşünüyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da yaptığı bir açıklama var. Suriye’deki rejim üzerinde nüfuz ve etki sahibi olan ülkelerin, Suriye’nin bu tür sorumsuz davranışlarda bulunmamasını sağlamak gibi bir sorumlulukları var.

ÇÖZÜMÜ VETO EDİYOR: Rusya ile ilgili iki konuya daha değinmek istiyorum. Rusya, BMGK’nın bir üyesi olarak sürekli bir şekilde bu kimyasal silah stoklarının BM’nin bağımsız müfettişleri, uzmanları tarafından incelenmesi, tespit edilmesi veya araştırılması konusundaki talepleri veto etti ve böylece bu soruna barışçıl çözüm sağlanmasını da engellemiş oldu. Bağımsız araştırma talebi konusunda BMGK’nın 6 kararını Rusya veto etti. Bunlardan biri araştırmalar yapacak olan bir komisyonun devreye sokulmasıydı. 

AKLA HAYALE SIĞMAZ: Rusya’yla ilgili olarak söylemek istediğim son şey şu; gerek Skripal davasında olsun, gerekse Suriye’de kullanılan kimyasal silahlar konusunda olsun, Rusya pek çok koldan, mevcut durumu karartmaya, gerçeklere gölge düşürmeye çalışıyor. Akla hayale sığmaz bir şekilde, farklı komplo teorileriyle ortaya çıkıyor. Ki bunlardan bir tanesi belki de Suriye’de kimyasal silahların Britanya tarafından kullanılmış olabileceği iddiası.

‘Bir devlet yapabilir’

RAPOR TEYİT EDİYOR: Uluslararası Kimyasal Silahların Engellenmesi Örgütü Skripal dosyasıyla ilgili raporunu 12 Nisan’da açıkladı. Rapor yayımlanmadı ama raporun bir idari özeti yayınlandı. Rapor, Birleşik Krallık’taki uzmanlarımızın bulgularını tamamıyla teyit ediyor. Skripal’da kimyasal sinir gazı kullanıldığını doğruluyor. Diyor ki kullanılan toksik kimyasal maddenin saflığı o kadar yüksek ki böyle bir maddeyi böyle bir saflıkta ancak uzman bir üretim ile sağlayabilirsiniz. Bu uzman üretim de ancak bir terörist örgütün kabiliyetinde değil bir devletin kabiliyetinde olan bir şeydir. Birleşik Krallık tarafından dile getirilen tahminleri doğrulamakta onlar da şu ki; söz konusu bay Skripal ve kızına yönelik suikast girişiminden Rus devleti sorumlu.

ACILARA SON VERMEK İÇİN: Suriye’deki askeri müdahale doğrudan insani acılara bir son verdirilebilmek amacıyla gerçekleştirilmiş bir müdahaledir. Amacı ve haklı gerekçesi Esad rejiminin kimyasal silah kullanma kabiliyetini azaltabilmek ve daha da önemlisi ‘gelecekte kimyasal silah kullanabiliriz’ gibi bir fikre kapılmasına izin vermemekti.  

Kesinlikle Suriye’deki iç savaşın gidişatını değiştirmek gibi bir amacımız yok, Suriye’de rejimi değiştirmek gibi bir amacımız yok veya Rusya’nın Suriye’deki stratejik hedeflerinin altını kazmak gibi bir amacımız yok. Bu yüzden müdahale son derece net şekilde planlandı, hedefler hassas bir şekilde tespit edildi. 

ERDOĞAN HAKLI: (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ‘kimyasal silahla öldürülmekle konvansiyonel silahla öldürülmenin arasında nasıl bir fark var?’ sorusu konusunda) Cumhurbaşkanı Erdoğan son derece haklı. İnsani açıdan bakacak olursanız kimyasal silahla veya normal bir silahla öldürülmenin hiçbir farkı yok. Her insanın vereceği en doğal reaksiyon da budur. BM tarafından yürütülen Cenevre süreci kapsamında Suriye’deki sivil savaş için kalıcı bir çözüm arayışı içerisindeyiz ve oldukça aktif davranıyoruz. Ancak uluslararası kanunlar gereğince kimyasal silahlar yasa dışı silah olarak ilan edilmiş durumda. Bu, 20. yüzyılda kazanılmış en büyük başarılardan bir tanesi. Biz bu büyük başarının korunması gerektiğine inanıyoruz. Ama tabii ki biz çatışmaların sonlandırılması için süreci desteklemeye devam edeceğiz.

TÜRKİYE’NİN DESTEĞİ: (Türkiye’nin müdahaleye destek vermesi ancak Skripal olayında doğrudan bir destek mesajı vermemesi konusunda) Gerçekten Türkiye bize Suriye’ye yapılan askeri müdahalede çok büyük bir destek verdi. Memnunuz çünkü Türkiye bizim için çok önemli bir müttefik aynı zamanda dünyanın bu kısmında, bu bölgede çok büyük bir aktör. Türkiye yine Skripal konusunda da gerek NATO bünyesinde gerek AGİT bünyesinde gerek Avrupa Konseyi bünyesinde veya uluslararası kimyasal silahlarla mücadele örgütüyle yapılan çalışmalarda bize çok güçlü bir destek verdi, yanımızda oldu ve çok güçlü açıklamalarla bu desteğini beyan etti. Ve gerçekten bu yaptıkları açıklamalarda bütün bulguların Rusya’yı işaret ettiğini belirtti. Türkiye hükümetinin desteğinin bizim yanımızda olduğunu Skripal konusunda çok net bir şekilde hissediyoruz. Bu konuda kafamızda herhangi bir soru işareti yok. 

‘Engelliyor olabilir’

KAMUYA AÇIK AÇIKLAMA: Ama şunu da anlıyoruz; özellikle bir kaç hafta önce Putin’in Ankara’ya gelmesi burada bir takım görüşmelerde bulunulmuş olması, Astana sürecinin devam ediyor olması, Türkiye’nin Rusya ile iş ilişkilerini devam ettirmesi gerekliliği ve enerji olsun, Suriye’de yaşananlar konusunda olsun bazı açıklamaların belki çok da kamuya açık şekilde yapılmasını engelliyor olabilir biz bu konuyu da anlayışla karşılıyoruz.

DESTEK VERENLERE MESAJ: (NATO Genel Sekreteri’nin, müdahaleyle Suriye ile birlikte Rusya ve İran’a da mesaj verildiği açıklaması konusunda) Evet askeri müdahalede bir mesaj vardı, Suriye’deki rejime destek veren ülkelere. O mesaj da şöyleydi; Suriye’nin kimyasal silah kullanımını durdurması gerekiyor ve elindeki kimyasal silah stoklarını deşifre etmesi kullanmayı bırakması kapatması gerekiyor. Bu mesajın boyutu dışında, söz konusu askeri müdahalenin hiçbir şekilde başka bir boyutu yok, herhangi bir mesaj verme niyeti yok, Türkiye’nin Rusya ve İran ile sürdürdüğü Astana sürecine mesela herhangi bir mesaj gönderiyor değil.

TÜRKİYE DESTEK VERDİ: 

(‘Ancak Fransa Cumhurbaşkanı Macron yaptığı açıklamada bunun Türkiye’yi Rusya’dan ayıracağını söyledi’ sorusu üzerine) Türkiye çok sık ve açık bir şekilde Suriye rejiminin kimyasal silahlar kullanılmaması konusunda ABD, Fransa ve Birleşik Krallık’a destek verdi. Rusya ve İran gibi ülkeler etkilerini rejimin kimyasal silah kullanmasını durdurmak için kullanmıyorlar. Dolayısıyla buradaki Cumhurbaşkanı’nın yapmış olduğu açıklama çok net. Türkiye’yi bu iki kesimden ayrı tutuyor. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı’nın sözlerine karşı çıkmış olmuyorum galiba. Astana sürecinin ilk başlarda gerçekten faydalı olduğunu düşündük. Hala bu çalışmalar devam etmekte. Dolayısıyla eğer bir savaşı durdurmak istiyorsanız, tarafları bir masa başında toplamak muhakkak ki faydalı olacaktır. Bu açıdan İran’ın Rusya’nın katılımı ve Türkiye de farklı bir bakış açısıyla, farklı bir stratejik amaçla bu sürece dahil oluyor.

Milliyet