Hakim Ve Savcılar Meslek İçi Eğitim Çalıştayı

Hakim Ve Savcılar Meslek İçi Eğitim Çalıştayı

Adalet Bakanı Bozdağ (3): - "Mahkeme, kararının gerekçesinin basın yoluyla açıklamaya çalışınca 'Eyvah, yine mi yanlış karar' diyorum. Karar eksikse, yanlışsa onlarca sayfa basın açıklaması yapın, bu kararlarınızdaki yanlışlığı ve eksikliği düzeltmez, mil

İZMİR (AA) - Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Mahkeme, kararının gerekçesinin basın yoluyla açıklamaya çalışınca 'Eyvah, yine mi yanlış karar' diyorum. Karar eksikse, yanlışsa onlarca sayfa basın açıklaması yapın, bu kararlarınızdaki yanlışlığı ve eksikliği düzeltmez, milletin eleştirisini de ortadan kaldırmaz" dedi.

İzmir'in Çeşme ilçesinde düzenlenen "Hakim ve Cumhuriyet Savcılarının Meslek Öncesi ve Meslek İçi Eğitim Çalıştayı"nın açılış töreninde yaptığı konuşmada, "yaradılışın esası, mülkün temeli ve insanlığın tükenmez hazinesi" olarak tanımladığı adaleti her daim ayakta tutmanın, yasama, yürütme ve yargı dahil herkesin ortak görevi olduğunu söyledi.

Bozdağ, insanların, bağımsız, tarafsız, kararlarının doğruluğuna inanacağı ve güveneceği yargıyı arzuladığını, bunun ancak bağımsız ve tarafsız hakim ve savcılar eliyle mümkün olabileceğini belirtti.

Bozdağ, şöyle konuştu:

"Eğer hakim ve savcılarda vicdan, anayasa, yasa ve hukukla bağlı olmazsa o zaman siyaset, sevgi, saygı, dini ve benzeri başka ideolojik şeylerle esen rüzgarlarla bağlı olabilir ki böyle bir vicdan sahibinden adalet, hakkaniyetli kararlar beklemek mümkün değildir. Hiçbir hakim ve savcı, vicdanını, anayasa, yasa ve hukuk dışında başka yere ve kişiye asla bağlamamalıdır. Davanın taraflarına, dünya görüşüne, sıfatına, bulunduğu konuma göre hakim ve savcının karar ve kanaatleri değiştiği zaman, orada adalet güçsüzdür, adaleti tesis etmek zordur. Hakimlerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda hepimizin üzerinde hassasiyetle durması gereken ana konunun, anayasa ve yasalar ile dosyadaki delillerle bağlı vicdani kanaatlerle hareket etmesi gerektiği, tartışmasız gerçektir."

Yargının siyasallaşmasının, herkes için en başta da yargıç ve cumhuriyet savcıları için en büyük tehdit ve tehlike olduğunun altını çizen Bozdağ, "Ülkemizi, adaleti, insanlarımızın yargıya güvenini korumak için yargının siyasallaşmasına karşı hepimizin dimdik durması lazım. Yargıyı siyasallaştırmak isteyen siyasetçi, sivil toplum örgütleri ve başka kesimlere karşı siyasetin dışında duruşla yargıyı, bağımsız ve tarafsız şekilde ayakta tutmak, hepimizin üzerinde durması gereken görevdir" ifadelerini kullandı.

- Yargıya güven

Bazı konu ve kararlar eleştiri konusu olsa da Türk yargısının, milletin aradığı adaletin doğru ve zamanında tecellisi için üzerine düşen vazifeyi yaptığını dile getiren Bozdağ, yargı içinde görevli ve bugüne kadar yargıya fedakarlıkla hizmet eden tüm hakim ve savcılara teşekkür etti.

Bozdağ, yargıya güvenin tam olması durumunda ihtilafların çözümü için insanların başka yollar düşünmeyeceğine işaret ederek, yargıya güvenin zedelenirse, herkesin kaybedeceğini söyledi.

Davalarda, kaybeden ve istediğini elde edemediğinden kazananın, sonuçtan memnun olmamasını doğal karşılamak gerektiğini vurgulayan Bozdağ, buna rağmen yargıdan memnuniyetin yüzde 50'lerin üzerinde seyretmesini, son derece önemli ve olumlu bulduğunu dile getirdi.

Adalet Bakanı Bozdağ, gündelik tartışmalarda yargıya güvenin önemli yer tutmasının, "pek çok algı operasyonunun yargı üzerinden yapılması"nın önemli rolü bulunduğuna dikkati çekerek, yargının daha ileri noktalara taşınması, güven ve memnuniyetin artması için üzerilerine düşen vazifeler olduğunu kaydetti.

Bu doğrultunda kurulan Türkiye Adalet Akademisinin, sadece Türkiye değil, dünyanın hakim ve savcıların eğitiminde önemli merkezlerin arasında yerini aldığını belirten Bozdağ, şöyle devam etti:

"Türkiye'de, 80'in üzerinde hukuk fakültesi var. Hukukçuların en büyük talibi, Adalet Bakanlığı, yargı camiasıdır. Görüşlerimizi, YÖK, üniversiteler ve hukuk fakülteleriyle paylaşıyoruz. Hukuk fakültelerinde, eğitim süresi, sistemi, zorunlu ve seçmeli dersleri, müfredatı ve pratiğe dönük eğitim konularının baştan sona gözden geçirilmesi gerekliliğine inanıyoruz."

-Hukuk Türkçesi

Bozdağ, hakim ve savcılara verilen takdir hakkıyla kişilerin hapse atılabildiğini, mallarına el konabildiğini belirterek, bu doğrultuda kanunların doğru okunması ve yorumlanması açısından şu an seçmeli dersler arasında en kıymetsiz gözüken "hukuk felsefesi" dersine önem verilmesi gerektiğinin altını çizdi.

"Hukuk Türkçesi" konusunda da büyük zaafiyet yaşandığını dile getiren Bozdağ, hukuksal kavramları ifade eden ve doğru şekilde anlatan Türkçe'ye ihtiyaç duyulduğunu aktardı.

Bozdağ, hukuk fakültelerinde eğitim devam ederken pratiğe yönelik çalışmaların öğrencilere verilmesi gerektiğini belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Bunun üzerinde kafa yormamız gerekiyor. Bu nedenle bu çalıştay son derece önemli. Eğer güçlü, verdiği kararlarla güven ve memnuniyet duygusunu daha yukarı çekecek yargı sistemi oluşturmak istiyorsak bunun birinci ayağı, kaliteli hukuk eğitiminden geçmektedir. Hakim, savcı ve avukatlarımızın mesleğe girişleriyle ilgili usullerimiz var. Yeni dönemde avukatlar için sınav getiriyoruz, hakim ve savcılar için mevcut olan staja başlama sınavını da stajın bitimine de koyma kararı aldık. Yargı alanında, usta çırak ilişkisi çerçevesinde stajın tam işin içinde yapılmasını sağlayacak formül bulabiliriz. Yeni dönemde bu formül üzerinde çalışmamız gerekiyor. Bir hakime bir stajyer olabilir, hakim yardımcısı, savcı yardımcısı olarak atayabiliriz, zabıt katibi olarak kalemde bir süre çalıştırsak, yani sadece anlatarak değil, tüm aşamalarda işin içerisinde çalıştırarak, yaşatacak ve denetleyecek sistem kurabiliriz."

-Adli veri bankası

Bekir Bozdağ, kuracakları Adli Veri Bankasının 1 Ocak 2017'den itibaren faaliyete geçmesini planladıklarını dile getirerek, şöyle konuştu:

"Adli Veri Bankası, diğer adıyla Adli Google'dır. Herhangi vatandaşımız, Google'a sorduğunda nasıl cevap alabiliyorsa ayrı şekilde yargıyla ilgili tüm sorulara yanıt alabileceği sistemi kuruyoruz. Cinayet suçu en çok nerede işleniyor, cinayet nedenleri ve birçok veri, bu sistemde görülebilecek. Hakim ve savcılarımızın görev yeri, verilen nihai kararın sonucunu göremeden değişebiliyor. Takip etmezseniz onucu bilme imkanınız yok. Bu sistemle hangi kararı neden bozuldu görebilecek. Yargıtay'da nereden bozma yiyorlar görecekler. Örneğin adam öldürmeyle ilgili çok bozma yiyenlere, eğitim verilecek."

İstinaf mahkemelerinin, 20 Temmuz'da uygulamaya gireceğini hatırlatan Bozdağ, şunları kaydetti:

"İlk derece mahkemelerinin yargılamasından sonra o yargılamada bulunmayan hakim ve savcılar tarafından istinafta ikinci yargılama yapılacak, deliler, vakalar incelenecek, dosya, karar verenler dışındakilerin gözüyle adeta yeniden ele alınacaktır. Bu, birinci mahkemenin yaptığı eksiklik varsa, onu doğrudan tamamlama, yanlışı doğrudan düzeltme imkanı verecektir. Bu da yargının hızlanması ve kararlarda isabet oranı artması açısından son derece önemli. İstinaf faaliyete geçtiği zaman, ceza yargılamalarının yüzde 91'i, hukuk yargılamalarının yüzde 89'u, idari yargılamaların yüzde 80'i, istinafta kesinleşecektir. Böylece Yargıtay ve Danıştay gerçek fonksiyonuna bürünecek, gerçek anlamda içtihat mahkemesi vazifesini görecek. Böylece Danıştay ve Yargıtay'da düzenlemeye gidebileceğiz. Yargıtay'da azalan iş yüküne paralel, daire ve üye sayısını azaltmaya ve üyelerle ilgili süre sınırı koymaya dair de bir adım atacağız. Yargıtay ve Danıştay üyeliklerinde zaman içinde değişimlerin olması, orada tecrübe sahibi olanların tecrübelerini 1. derecede, istinaf mahkemelerinde kullanması, herkesin oraya gitme ihtimalinin olması, son derece önemli."

-Mahkeme kararları

Bozdağ, mahkeme kararının doğru olması durumunda, herhangi basın açıklaması yapmaya gerek kalmayacağını vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Doğru karar verince izaha gerek yok. Gerekçeniz, ikna olmamışları okuduğu zaman 'Helal olsun, doğru karar vermiş' dedirtecek kadar mükemmel olduğu zaman, açıklama gerekçeyle yapılmış olur. Karar eksikse, yanlışsa onlarca sayfa basın açıklaması yapın, bu kararlarınızdaki yanlışlığı ve eksikliği düzeltmez, milletin eleştirisini de ortadan kaldırmaz. Mahkeme, kararının gerekçesinin basın yoluyla açıklamaya çalışınca 'Eyvah, yine mi yanlış karar' diyorum. Çünkü mahkeme gerekçesiyle kendi dahi tatmin olmamış ki basın açıklamasıyla hem kendini hem kamuoyunu tatmin etmeye gayret ediyor. Hakimler kararlarıyla, savcılar iddianame talep ve mütalaalarıyla konuşur. Onun dışındaki konuşmalar, hem yargıya hem de adalete olan güvene büyük zarar verir. Basın açıklamaları, yanlış kararları düzeltmeye asla yetmez. Mahkemeler arasında, astlık üstlük ilişkisi yoktur. Herkes de kendi görevini yapmalı. Savcılar hakimleşir, hakimler de savcılaşırsa o zaman doğru kararları bulma imkanınız yok. Yargıtay Yargıtay gibi Anayasa Mahkemesi de Anayasa Mahkemesi gibi olacak, kimse kimsenin yetkisine müdahale etmeden, herkes anayasa ve yasaların çizdiği sınır içinde görevini yaptığı zaman eminim ki milletimiz bundan büyük mutluluk duyacaktır."

Türkiye Adalet Akademisi Başkanı Yılmaz Akçil de Türkiye'de çok genç yaşta savcı ve hakim olunabildiğine dikkati çekerek "Bazen hakim ve savcı adaylarının anne ve babalarına 'Gençlerimizi evlendirin' dediğimde 'Henüz eşine bakamaz, çok erken, genç' diyorlar. Biz bu yaşta kürsüye oturtuyoruz. Yaşa bağlı olabilecek eksikliklerin giderilmesine ilişkin de eğitim veriyoruz" dedi.

İzmir Valisi Mustafa Toprak, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek, Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanı Alpaslan Azapağası, Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanı İbrahim Şahin ve İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Doğru'nun da açılışına katıldığı çalıştay, cumartesi sona erecek.

(Bitti)