Gül'den çok kritik uyarı

Gül'den çok kritik uyarı

İstanbul'da iftarda buluşan 11. Cumhurbaşkanı Gül, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da bulunduğu ortamda dış politikayı eleştirdi

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Açıkçası Ortadoğu Arap politikalarımızı daha gerçekçi bir şekilde gözden geçirmenin faydalı olacağı kanaatindeyim. Bölgede çok başka bir gelişme de söz konusu. Büyük bir kaos ortaya çıkınca, bu kaosun içerisinden hiç tahmin etmediğimiz sürprizlerle karşı karşıyayız." dedi
Yenikapı'da bir iftar programında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "40 yıl boyunca millete hizmet etmekten asla usanmadık. Çıktığımız kutlu yolda her zaman milletimizle aynı istikamette yürüdük. Milletimize mahçup olacak, onun güvenini sarsacak, gönül bağımızı tahrip edecek bir yola asla tevessül etmedik. İhanet edenler, hırsına yenik düşenler, korkanlar, egolarının kurbanı olanlar, nefesleri kesilenler elbette çıktı. Onları oldukları yerde bıraktık ve biz yolumuza devam ettik" dedi.

Dostluk Derneği tarafından Yenikapı'da iftar programı düzenlendi. Programa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve çok sayıda davetli katıldı.

Programda ilk olarak Dostluk Derneği Başkanı Ahmet Aluç konuştu.

"TÜRKİYE'DE BÜYÜK DEĞİŞİKLER OLDU"

İkinci konuşmacı olarak Abdullah Gül kürsüye çıktı.

Türkiye'nin büyük ekonomik başarılar elde ettiğini söyleyen Gül, "Bugün İstanbul Dostluk Derneği herkesi burada topladı. Bundan dolayı teşekkür ediyorum. Bize eski günlerimizi hatırlattınız. Bir zamanlar bir dolmuş insan olsa yeter dediğimiz günleri hatırlattınız. Bir zamanlar omuz omuza verdiğimiz büyük mücadeleleri, çok zor dönemlerde Anadolu'nun saf temiz gençleri olarak büyük samimiyetle verdiğimiz mücadeleleri hatırlattınız. Çok şükür ki o kadrolardan ortaya çıkan arkadaşlarınız, Türkiye'yi bugün tamamen büyük, köklü reformlara tabi tuttu. Ve Türkiye'yi hep beraber çok değiştirdik. Bir zamanlar rüyalarımızda görsek inanmayacağımız gerçekler çok şükür nasip oldu. Bütün bunlarda hakkı geçen çok çok isimsiz kahramanlar var. Hepsini tabi ki şükranla yad ediyoruz. Ama burada muhakkak ki isimlerini zikretmeden geçemeyeceğim iki büyük şahsiyet var. Biri bizim fikir ve düşünce hayatımızı şekillendiren Necip Fazıl Bey. Diğeri de hepimizi siyasete kazandıran Erbakan Hoca. Hepsinin mekanı cennet olsun. Şüphesiz ki Türkiye'de bir çok tabular yıkıldı. Bir zamanlar memleketimizde kendimizi yine Necip Fazıl'ın deyimiyle, 'Öz yurdunda garibinde garip, öz yurdunda parya hissederken' şimdi bütün memleketin sorumluluğunu omuzlarına almış, ve bu memlekete çok büyük başarılar kazandırmış kişiler olarak çıktık karşınıza. Türkiye'de büyük değişikler oldu. Büyük ekonomik başarılar elde edildi. Gerek maddi gerek manevi çok büyük işler yapıldı. Şüphesiz ki bunlara daha yapılacak çok şey var. Önemli olan bu başarının sürdürülebilmesi ve bu başarının geleceklere taşınması"

"REJİMLER, HÜKÜMETLER, SİYASETÇİLER BUNLAR GELİR GEÇER"

Gül daha sonra şunları kaydetti:

"Bütün samimiyetimle ve tecrübemle bazı düşüncelerimi de paylaşmak istiyorum. Her şeyden tabi ki önce sıkıntılı, zor günlerden geçtiğimiz bir malum. Ümit ederim ki bunlar kısa sürede içinde atlatılır. Çünkü Türkiye'nin etrafında olup bitenler, bunların hepsinin neticeleri bizi de yakından etkilendirecek olaylardır. Her şeyden önce İslam ülkelerinin, kardeş ülkelerin, Ortadoğu ülkelerinin, komşu ülkelerin içinde bulundukları acı hepimizin acısıdır. Üzülerek görüyorum ki, maalesef birçok Müslüman ülkenin bel kemikleri adeta kırılmış vaziyettedir. Irak'ın, Suriye'nin... Bunlar şüphesiz ki çok acı vericidir. Milyonlarca insan acı çekmektedir, milyonlara insan kendi yerinden, yurdundan göçmen haline gelmiştir. Sadece Türkiye'de 2 milyon insanın olduğunu düşünürseniz, bunun ne büyük bir acı olduğunu hepimiz yakından idrak ederiz. Tabi ki müteşekkiriz hükümetimize. Ama şu bir gerçek ki; hiç kimse kendi yurdunda, evinde duyduğu hazzı ve huzuru başka bir yerde duyamaz. Etrafımızdaki yangın, ateş ister istemez bizi de ısıtmakta. Bunun için hepimizin çok daha dikkatli olmamız gerekiyor. Rejimler, hükümetler, siyasetçiler bunlar gelir geçer. Ama eğer devlet parçalanırsa, eğer ülkelerin bütünlüğü giderse esas tehlike buradadır. Maalesef komşumuzda da olanlar budur. Henüz Filistin meselesi çözülmemişken, henüz Ortadoğu'da kalıcı barış sağlanmamışken bu İslam ülkelerinin kendi kendilerini tüketiyor olması çok büyük bir acıdır. Bu bakımdan inanıyorum ki Türkiye olarak bu ülkelere yardımcı olmak durumundayız"

"HİÇ TAHMİN ETMEDİĞİMİZ SÜRPRİZLERLE KARŞI KARŞIYAYIZ"

"Açıkçası Ortadoğu Arap politikalarımızı daha gerçekçi bir şekilde gözden geçirmenin faydalı olacağı kanaatindeyim. Bölgede çok başka bir gelişme de söz konusu. Büyük bir kaos ortaya çıkınca, bu kaosun içerisinden hiç tahmin etmediğimiz sürprizlerle karşı karşıyayız. Görüyorsunuz terör örgütleri, terör olayları önü alınamayacak şekilde gelişmeye başladı. Bunların bir kısımları maalesef İslami başlıklar taşıması, İslami motiflerle anılması bütün dünya için ve özellikle de Müslümanlar için çok büyük tehlikeler arz etmekte..."

"TÜRKİYE'NİN KIYMETİNİ BİLELİM"

Ortadoğu'da yaşanan olayların Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini söyleyen Gül, "Türkiye'nin güçlü olması gerekir. Türkiye'nin içinin birbiriyle barışık olması gerekir. Herkesin huzurlu olması gerekir. Şüphesiz ki demokrasilerde çoğulculuk vardır. Farklı görüşler olacaktır. Ama bu farklı görüşler arasında da saygının ve sevginin kaybedilmemesi gerekir. İşte bu sıkıntılı dönemden geçilirken, özellikle çevremizde bu büyük olaylar olurken Türkiye'nin gücünden hiçbir şey kaybetmemesi gerekir. Bunun için seçim sonrası ortaya çıkan atmosferde, ümit ederim ki bundan da faydalanılır. Çünkü daha herkes birbiriyle konuşur, daha diyaloğa açık bir zeminin oluştuğunu görüyorum. Söylemek istediğim şey şudur ki; memleketimizin kıymetini bilelim. Türkiye'nin kıymetini bilelim. Birbirimizin kıymetini bilelim" diye konuştu.

"ONBİNLERCE SİYASETÇİNİN, YÖNETİCİNİN GELİP GEÇTİĞİNİ GÖRÜRSÜNÜZ"

Gül'den sonra konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, "Bizim için her türlü görev, her türlü makam, ikbal kavgasının değil, millete hizmet etmenin onun gönlünü fetih etmenin aracıdır. Bu mücadelede üstlenilen görevler; garibin elinden tutmak, yoksulu kollamak, yetime sahip çıkmak, hak ve adaletin tesisini sağlamak bakımından anlamlıdır. Aynı zamanda bu bir gönül işidir. İstikbali sadece geleceğe dair bir tasavvuru, teklifi olanlar inşa edebilir. Ancak bu niyetle yapıldığı zaman harcanan emeğin, verilen mücadelenin, çekilen zahmetin bir karşılığı olur. Bu işi yalnızca bir kazanç kapısı, ikbal vasıtası, makam aracı olarak görenler açık söylüyorum; yaprağın üzerindeki toz gibidirler. Onların varlıkları hiç kimsenin dikkatini çekmez, yokluklarında da hiç kimse onları hatırlamaz. Siyasi hayatımıza şöyle bir bakınız. On binlerce siyasetçinin, yöneticinin gelip geçtiğini görürsünüz. Bugün bunların sadece bir kısmı hatırlanıyor hayırla yad ediliyor. Bir kısmı da yine hatırlanıyor; ama onların pek hayırla, özlemle yad edildiklerini söyleyemeyiz. Biz 40 yıllık siyasi hayatımızda üstlendiğimiz her görevi geride kalıcı eserler, kubbede hoş bir seda bırakma anlayışıyla yürüttük.

Siyasi hayatımız boyunca inancımızla, köklerimizle, ilkelerimizle, dostlarımızla bağımızı daima güçlü tuttuk. Yola çıktıklarımızı yolda bulduklarımıza değişmeden; ancak sürekli kendimizi, kadromuzu, hedeflerimizi yenileyerek millete hizmet etmenin gayreti içerisinde olduk. Burada şu hususun altını özellikle çizmek isterim; bizler menfaatlerin bir araya getirdiği, tesadüflerin beraber kıldığı kimseler değiliz. Hiçbir zaman da olmadık, olamayız olmamalıyız" dedi.

"ONLARI OLDUKLARI YERDE BIRAKTIK VE BİZ YOLUMUZA DEVAM ETTİK"

Erdoğan daha sonra sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tutkalı muhabbet olan büyük ve güçlü Türkiye idealine yürekten inanmış bir gönül hareketiyiz. Vefa bu hareketin kilit taşıdır. Ahlak ve erdem bu hareketin mayasıdır. Gönül dünyamızın mimarı Yunus Emre'nin dediği gibi, 'Biz sevdik aşık olduk. Sevildik maşuk olduk. Her dem yeni doğarız. Bizden kim usanası'. Evet 40 yıl boyunca millete hizmet etmekten asla usanmadık. Çıktığımız kutlu yolda her zaman milletimizle aynı istikamette yürüdük. Milletimize mahcup olacak, onun güvenini sarsacak, gönül bağımızı tahrip edecek bir yola asla tevessül etmedik. İhanet edenler, hırsına yenik düşenler, korkanlar, egolarının kurbanı olanlar, nefesleri kesilenler elbette çıktı. Onları oldukları yerde bıraktık ve biz yolumuza devam ettik. Bu süreçte darbe teşebbüslerine, provokasyonlar, sabotaj girişimlerine maruz kaldık; ama asla mücadeleden vazgeçmedik. İstikametimizi değiştirmedik, duruşumuzu bozmadık. Sadece içeriden değil, ulusal ve uluslararası baskı grupları da her türlü oyunu oynadılar. Yılmadık, usanmadık üzerine üzerine gittik. Zira biz biliyorduk ki hakimler hakimi olan sadece Allah'tır. Zor ve meşakkatli bir sefere çıktığımızın, uzun bir yolun yolcusu olduğumuzu biliyorduk. Çünkü ömrünü sadece çelme takmaya, engel çıkarmaya, bozgunculuğa adamış birçok çevre var. Aynı şekilde tüm umudunu darbeye, provokasyona, manipülasyona, iç ve dış vesayet odaklarının baskılarına bağlamış olanlar var. Yürümediler mi yürüdüler. Cübbeleriyle yürüyenler oldu. Neticesi ne oldu, koskoca bir hiç. Ve onlar mahçup oldu, onlar mağlup oldu. Halkı arkasına alanlar, halkın çizdiği istikamette gidenler, hakka teslim olanlar galip oldu."