DAVUTOĞLU: EŞİNİ DOSTUNU ORALARA DOLDURANLAR...
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone OlBaşbakan Davutoğlu, partisinin il başkanlarının katıldığı toplantıda açıklamalarda bulundu. Davutoğlu yeni kabineyi bugün takdim edeceğini duyurdu.
Partisinin İl Başkanları Toplantısı'nda konuşan Başbakan Ahmet Davutoğlu, ''Geçici seçim hükümeti kabinesini öğleden sonra takdim edeceğim'' dedi. Partililere seslenen Davutoğlu konuşmasında ''Bizim kurucu değerlerimizde lüks şatafat yoktur. Eşini, dostunu, akrabasını oralara dolduranların bizim aramızda yeri olmadı olmayacak'' ifadelerini kullandı.
Partisinin Ankara'daki Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında konuşan Davutoğlu, "Bugün öğleden sonra cumhurbaşkanımıza yeni hükümetimizi de takdim edeceğim, bir anlamda erken seçime gidiş startının en somut adımları da atılmış olacak" dedi. Davutoğlu bugün saat 17:45'de Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Erdoğan ile görüşecek.
7 Haziran seçimlerinin ardından hükümeti kurma görevi verilen Davutoğlu'nun CHP ve MHP ile yaptığı koalisyon görüşmelerinden sonuç çıkmamıştı.
45 günlük sürenin dolmasının ardından erken seçim kararı alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 25 Ağustos Salı günü Davutoğlu'nu geçici hükümeti kurmakla tekrar görevlendirmişti.
İşte Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları:
AK PARTİ'DEN ÖNCE...
Ak Parti'den önce... Pazusu zayıflamış, yani savunma sanayii olmayan, silahlı kuvvetleri dışa muhtaç hale gelmiş haldeydi. Mide, yani ekonomi çökmüştü. Ona bir stratejik hedef gösterecek olan beyin ve beyin faaliyetleri tükenmişti. Cılız bir beyin ve zayıf bir kas, onu besleyemeyen mide. Ama her an bölüneceğiz korkusuyla tekleyen bir kalp.
UYUYAN DEV UYANDI
12 yıl önce böyle görünen bir ülkeden, yabancıların hasta adam diye isim taktıkları bir ülkeden, AK Parti pazusu kuvvetli, kendi savunma sanayiine sahip, ekonomiye sahip, stratejik akıl ve en önemlisi de bütün bunları yönetecek özgüvenli bir kalp ortaya çıktı.
Uyuyan dev uyandı. Birileri bundan rahatsız oldu. Adım adım etrafı da toparlamaya başladık. Madem ki Kafkasya’da buluşmuştu, Rumeli'de bu çocuklar, buluşmuştu. Balkan barışını kurduk. Hangi güç Sırbistan ile Bosna'yı bir araya getirebilirdi? Biz getirdik.
Türkiye-Suriye-Irak üçlü mekanizmasını biz kurduk. Madem ki dedik Hazar ve Orta Asya çocukları kardeştir, Türk konseyini biz kurduk. Sayın Bahçeli Orta Asya nutukları atarken, bu konseye imzaları biz attık. Dün Dışişleri Bakanımız, üçlü mekanizma toplantısını yaptı. Madem ki dedik Horasan ile Hint kardeştir, Türkiye-Afganistan-Pakistan üçlü zirvelerini biz yaptık. Somali’ye ilk inen uçak biz olduk.
O zaman harekete geçtiler. Malazgirt’te karşımızda kimler var idiyse, o ruhun uyanmaması için baktılar ki dev ayağa kalktı, sadece ayağa kalkmakla yetinmedi, etraf coğrafyaları de toparlamaya, özgürlük demokrasi mesajı vermeye başladı, İstiklal savaşında arkasında kimler var idiyse, bütün o emperyalist çevreler harekete geçtiler.
Birileri korktu. İşte demin zikrettiğim tarihi perspektifi tehdit olarak gören birileri, madem ki yeni bir uyanış vardır, Ortadoğu, Kafkasya, Anadolu Rumeli çocukları buluşmuştur, bunun önüne geçmek lazım dediler. Kardeşi kardeşe kırdırmak lazım dediler.
Suriye’de ölenlerin ağıtı aldı. Rabia meydanındaki gençlerin ağıtı aldı. Libya’da Irak’ta dökülen kanların ağıtı aldı. Onlar zulüm için, kardeşi kardeşe kırmak ve böl ve yönet için hamle yaptılar.
DİZ ÇÖKMEDİK, ÇÖKMEYECEĞİZ
Baktılar ki Türkiye’yi, AK Parti’yi durdurmadıkça bu gidişin durdurulması mümkün değil. 2013’ten itibaren aynı anda düğmeye basıp, bir tarafta Mısır’da diğer tarafta Gezi hareketleriyle Başbakanımıza ve bize karşı harekete geçtiler.
2013 Mayıs’ından 2015 seçimlerine kadar yaşananlara bakın. Fetret dönemini Türkiye’ye yaşatmak, diz çöktürmek mümkünse. Kafa karıştırmak ama mutlaka hızımızı kesmek. O günden bugüne neler yaşadık. Gezi olayları, dimdik durduk. 17-25 Aralık olayları dimdik durduk. Kobani olayları, paralel çetelerin, teröristlerin bizden rahatsız olan, Davos ruhundan rahatsız olanların oluşturduğu koalisyonla mücadele ede ede 7 Haziran seçimlerine geldik. Zannettiler ki AK Parti kadroları diz çöker, çökmedik, çökmeyeceğiz.
SEÇİMLERDE EN YAKIN RAKİBİMİZE YÜZDE 16 FARK ATTIK
Ortadoğu’yu kana bulayanlar, bizim bütün kardeşlik projelerimize zehir yumağı atabilmek için kardeşi kardeşe kırdırmak için harekete geçtiler. 7 Haziran seçimlerden sonra yaşananlara bakın… Hepimizi bizim karşımızda, İslam coğrafyasına bakın, Doğu coğrafyasına bakın. Ve mazlum milletlerin coğrafyasına, hepsinin gönlünde hala Türkiye var, ümit olarak Türkiye var. Yüreklerinde dillerinde hala AK Parti’ye dua var.
Onlar biliyorlar ki AK Parti ayaktaysa, Türkiye’nin kaderini şekillendiriyorsa onlar için umut vardır. 7 Haziran seçimlerde böyle bir kapsamlı cepheyle mücadele ederek girdik. Ve mücadelemiz bir tek tarafla değil, işbirlikçileri ve arkasındaki çevrelerler. Seçimlerde buna rağmen, en yakın rakibimize yüzde 16 fark atarak, halkımızın en çok teveccüh gösterdiği parti olduk.
Kongremize, yeni bir seçime giderken, şöyle bir kendimize Türkiye’ye yeni perspektif çizmek için bir değerlendirme yapalım. Şunu demişti halkımız bize, “Ben sizi Türkiye’yi yönetmeye muktedir bir kadro olarak görüyorum hala” Karşı karşıya kaldığımız büyük meydan okumalar yönünde, hükümetimiz, biz geçici hükümetiz diye düşünmedik. Üç terörist grup aynı yerden talimat alırcasına 20-23 Temmuz arasında halkımıza kardeşliğimize karşı saldırıya geçtiğinde, hiç tereddüt etmedik, kardeşliğimizi koruyacağız, bize tuzak kuranların tuzaklarını başlarında parçalayacağız dedik.
Ekonomide hiçbir şeyi eksik tutmadık. Küresel ekonomik kriz karşısında tedbirlerimizi aldık. Hemen ertesi gün 4,5G ihalesi gerçekleşti. Türkiye’de kriz çıkar, biz gelir AK Parti kadrolarından intikam alırız diye düşünen parralelciler ve diğerleri var ya, bu bereketli topraklarda biz onurlu şekilde yaşamaya devam ederiz.
GEÇİCİ HÜKÜMET HAVASINDA ÇALIŞMAYACAĞIZ
Bu azimle ülkeye hiçbir yönetim boşluğu hissettirmedik. Bugün sayın cumhurbaşkanıma arz edeceğim hükümet ile de geçici hükümet havasında çalışmayacağız. Puslu havada meydana çıkalım diyen çakallar varsa, biz o çakallara bırakmayız meydanları. Edirne’de zikretmiştim. Baş şehirler, baş verirler ama baş eğmezler. Büyük milletler, belki bir çok saldırıyla karşı karşıya kaldıklarında kendi güçlerinde bir yeniden muhasebe ihtiyacı hissederler ama baş eğmezler. Bu yönetim anlayışını bugün kuracağımız kabineyle devam edeceğiz. Dört yıl idare edecekmiş gibi çalışacağız. Günü dolduralım, vakti geçirelim, kırmızı plakalı ki birileri için kıymetli olabilir, ama unvan ve makam bakımından halkımıza hizmet bakımından bir hiçtir. 1 Kasım’a da giderken 4 yıllık hükümet gibi çalışacağız.
KURUCU DEĞERLERİMİZDE LÜKS ŞATAFAT YOK
Kurucu ilkelerinize geri dönün dedi bizim halkımız. O değerleri yaşatmak hepimizin görevidir. Halka kibirle bakan hiç kimse bu kadro içinde yer alamaz. Bizim kurucu değerlerimizde lüks şatafat yoktur. Hayat standartını siyasete girerek değiştirmiş olanlar bizde yoktur. Tek bir hırka ile dolaşmaya niyet edenlerin bu davada yeri vardır. Eşini, dostunu, akrabasını oralara dolduranların bizim aramızda yeri olmadı olmayacak. Sahip olduğu kamu görevinin üzerinden herhangi bir şekilde rant elde edenlere bu kapı kapalı oldu.
Erdemliler hareketi olarak 2001’de hangi değerleri öne çıkardıysak onu savunacağız. Bu hareket bir ortak akıl hareketidir demişti cumhurbaşkanımız partiyi kurarken. Hiç kimseyi küçük görmeden, tepeden bakmadan, herkesin beynindeki en küçük fikri dahi ciddiye alarak halkımızla bütünleşerek yürüyecek bir harekettir. Her siyasi harekette güçten kaynaklanan hatalar olabilir. Bir lüks dünyası, şatafat dünyası haline getirenlere karşı nefsimizle cihat demeye devam edeceğiz. Birbirimize gıybeti dedikoduyu değil, fitne hesaplarının partimize nüfuz etmesine yol açacak yanlış söylemleri değil.
VİCDANSIZLAR, ARŞİVE BAKSINLAR
Üçüncü mesajı şuydu halkımızın. Partilerle buluşun konuşun, birlikte hükümet etmenin yolarına bakın. Bakınız sayın Cumhurbaşkanımız erken seçim kararı alana kadar, benim ağzımdan erken seçim istiyoruz diye bir söz çıkmadı. Çünkü biz halka görev veremeyiz. Halka sen yanlış yaptın, hatanı düzelt, benim kadrimi kıymetimi bilemedin, tekrar sandığa gel demedik. Bizi tek başına iktidar yapan halk nasıl doğru yapmışsa, 2015’te tek parti olamamamızla ilgili milli irade doğru yapmıştır. En başından itibaren AK Parti aslında seçime oynuyordu da, hatta bu terör operasyonlarını seçim için yaptılar diyen vicdansızlar var ya, arşivlere baksınlar.
Bahçeli şunlar şunlar hükümet kursun ama biz hükümette yokuz diye, gayet öfkeli biz yüz ifadesiyle… Ve dedi ki üç gün sonra 15 Kasım’da seçime hazır olun dedi. Aynı günlerde CHP’nin bütün niyeti bir blok siyaseti kurmaktı. Blok, yüzde 60’lık blok. Blok lafının kendisi bile kaba, böyle karşınızda duran bir blok. Biz onlar blok desin, biz bloklara bile yürek katmaya geldik yürek.
Gelin tek tek partilerin tutumlarına bakalım. CHP blok dedi, blok siyaseti takip edeceğim dedi. Yüzde 60’ı, bizden de yüzde bir aldı, güzel. Ama daha önündeki tabloyu bile okumaktan aciz olanlar ülkeyi yönetebilir mi? Beklediler ki biz telaşa kapılıp, ürkeceğiz, korkacağız. Yahu biz ne bloklar gördük, yedi düvelin blokuna direnmişiz biz. Davos’ta, Mavi Marmara’da BM’de gür sesle haykıran bizdik. Ne oldu? blokları iki haftada çöktü. Bu beton kalıp blok ya, en ufak bir depreme dayanamadı.
Daha sonra CHP’nin hatasını fark ettiğine inanıyorum. Bizim uzlaşmacı dilimizi benimsemeye başladı. İstikşafi görüşmeler başlattık. Seviyeli görüşmelerdi. Teşekkürü bir kez daha borç biliyorum. Oturup konuşmaya ihtiyacımız var. tam bu çerçevede devam ederken, bu sefer koalisyon kurma imkanı olmayınca, seçim hükümeti için tavsiyede bulunduk. Buna da onlar hayır dediler ve o çerçevede de görüşmelerden bir hükümet çıkarma imkanı olmadı.
Ama son günlerde bakıyoruz ki, cumhurbaşkanımızın erken seçim kararı almasından yana, CHP’de blok ruhu tekrar hortladı. Bana görev verilmesinden sonra kurulacak kabineye bakan vermeyeceklerini söylediler. Öyle bir dille söylediler ki, barışçı dili terk ettikleri kanaatine kapıldık. Telefonları kapatırız dediler, bunu yapanlar ahlaksız teklife evet demiş olur dediler. Halbuki biz ne kapımızı, ne telefonlarımızı kapattık, ne de gönlümüzü kapattık.
MHP… Bu sefer en başından belirlediği politikayı değişik söylemlerle sürdürdü. Terörle mücadele gibi milletin bekasının söz konusu olduğu bir ortamda, türkiye’yi hükümetsiz bırakmak için her türlü çabayı gösterdi. Kendisiyle son görüşmemizde, tekrar söylüyorum ki hiç kimse farklı yere çekmesin. Bugün sayın Türkeş’e saldıranlar, hakaret edenler, onu devlet adamlığı karşısında manevi linçe maruz bırakanlar, Bahçeli’yle görüşmemizde dört opsiyona birer birer hayır dediğini unutmasınlar.
“Sizinle koalisyon kurmayız, sizinle seçim hükümeti kurmayız, azınlık hükümetinize destek vermeyiz. Erken seçim kararı alırsanız oy vermeyiz” dedi. E ne istiyorsun mübarek? Ne istiyorsun Allah aşkına. Mehmetçik dağda bayırda mücadele verirken, sen ankara’da hayır hayır hayır diyorsun.
YÜZ YÜZE GÖRÜŞMEK İSTEDİM...
Yüz yüze görüşmek istedim. Telefonlarımız kapalı dediler. Geriye bir tek postacı kalmıştı başka bir şey kalmamıştı. Bazıları onu da reddetmeye kalktılar da yolu yok bir şekilde ulaşacak. Şimdi diyorlar ki sarı zarfla davet olur mu? Keşke üçümüz otursaydık, nasıl bir hükümet olur, Mehmetçiğe nasıl destek olsaydık… konuşabilseydik. Kimse şimdi çıkıp AK Parti reddetti diyebilir mi?
Hükümet kurma görevi bana, başbakan olarak görevlendirdiğim için verildi. Ben şunu biliyorum, AK Partili hiçbir arkadaşıma sarı zarf göndermem. Çünkü AK Parti’liye bir davet geldiği zaman, devlet içinse millet içinse hayır demez ben onu biliyorum. Yerinde durmaz. Bir çağrı mı var Malazgirt ruhuna, yada Kosova ruhuna? Sağına soluna bakmadan ben buradayım der ve yürür AK Partililer. Sadece bir selamün aleyküm derim, o da aleyküm selam başımız üstüne der.
Şimdi de sayın Türkeş’i reddetmeye çalışıyorlar. Devletin ve milletin çağrısına evet demiş olan kim olursa olsun, onu millet reddetmez. Kendisiyle dün görüştüm. Teşekkür ettim kendisine. Bir, güçlü şahsiyetiyle baskılara direndiği için, iki, bir millet görevi düştüğünde başka hesap yapmadığı için. Ama en önemlisi üç, siyasi çizgisi nedeniyle tek başına yürüme iradesi gösterdiği için. Tekrar teşekkür ediyorum.
bizler hasım değiliz, düşman değiliz, ever rakibiz. Ama hasım düşman değiliz. Bırakın bu çatışmacı dili. Bütün hesapları şuydu. AK Parti HDP ile bir hükümet kurmak durumunda kalacak ve onlara seçim kampanyası boyunca kullanacakları bir siyasi malzeme olacak. Kimse parti kimliğiyle bakan olmuyor. Ben geçici hükümetin başbakanı olarak oradayım. Onun için basın toplantısını genel merkezde değil başbakanlıkta yaptım. Bu hükümete giren herkes ülkeyi suhuletle seçime götürmek için giriyor.
İşte CHP, MHP çok kolay yol alabileceğimiz yoldansa küçük hesapların girdabına girdiler ve şuanda da kendi içlerinde debelenip duruyorlar. Suçlayacak adam arıyorlar.
Daha sonra bir danışmana atfettiler ama CHP milletvekilinin yaptığı siyasi ahlaksızlık, Sümeyye Erdoğan’a yaptığı ahlaksızlıkta zihinlere geçti. Bilsinler ki, kimin evladı olursa olsun, bu ülkenin değerli bir hanımına yapılan her saldırı karşısında biz gereken her tedbiri göstereceğiz.
“HDP KİMLİK DEĞİŞTİRDİ”
HDP’ye gelince, 7 haziran’dan bu yana takip ettiği siyaset, terörün kibrin şımarıklığın çok çarpıcı bir örneğidir. 7 Haziran’daki kampanya esnasında Türkiyelileşmekten bahsedenler, cici görüntü verenler bir anda kimlik değiştirdiler. Silahlanmaktan, ayaklanmadan, teröre yaslanmaktan bahsetmeye başladılar. Sabrımızı çok test ettiler.
“SİZLERE ÇARPICI TARİHLERİ ZİKRETMEK İSTİYORUM”
Size birkaç çarpıcı tarihi zikretmek istiyorum. Bakınız, PKK uzun bir aradan sonra 99’dan sonra 1 Haziran 2004’te silahlı saldırılara başladı. Yani tam AK Parti hükümete gelmiş, Kıbrıs müzakerelerini yapmışız, itibarımız artmış. AB’de müzakereleri başlatmanın eşiğine gelmişiz. Birileri PKK’nın kulağına bir şeyler fısıldadı. “Bu AK Parti’yi durdurmak lazım”
Ve harekete geçtiler.
Daha çarpıcısı… 2007’de e muhtıra ve arkasından yaşadığımız demokrasi depremleri karşısında AK Parti’nin sütunları dimdik durarak, seçimleri kazandıktan sonra ülkede yeni bir hava oluşmuş, yeni anayasa yazımı başlamışken, biz referenduma yürürken 21 Ekim 2007’de genel seçimden hemen sonra dağlıca saldırısını yapıp terörü tırmandılar.
2011 seçimlerinden sonra yüzde 50’ye yakın bir oyla AK Parti iş başına gelmişken, 14 Temmuz 2011’de silvan saldırısıyla tekrar harekete geçtiler. Ne zaman Türkiye seçimden çıkmışsa, birileri o piyona diyor ki git karıştır ortalığı. Tesadüf değil. ve o piyon çıkıyor sahneye ve karıştırmaya başlıyor ortalığı.
Aynı şey şimdi oldu 7 haziran’dan sonra daha bir ümitlendiler. Bu sefer AK Parti tek başına iktidar değildi. Ve bu sefer 22 temmuz’da iki askerimizi, bir çok yerde sakallı diye DEAŞ iddiasıyla vatandaşlarımızı katlettiler ve piyon harekete geçti. Piyon ile birileri türkiye’de şah çekmeye çalıştı. Biz de karşı bir hamleyle şah çektik.
Yani şunu dedik. sakın ola ki, Türkiye’de bir şekilde zaaf durumu var diye bir hesabın içine girme. 23 temmuz gecesi TSK hem DEAŞ’a karşı hem PKK’ya karşı hem de bütün şehirlerde harekete geçti. Arkadaşlar bu huzur operasyonu, kesinlikle ülkemizin bir kesimine yönelik değildir. Suriye üzerinden meşruiyet kazandıklarını zannettiler. Sırtlarını bir takım odaklara dayayıp oyuna kalkışanlar, o oyunu kuranlarla birlikte tarihin mezarlığına gömülecektir. İşte şimdi son yüzyıldır, iki farklı siyaset anlayışıyle karşı karşıyayız. Bir tek tipleştirenler 12 Eylül gibi, yada şimdi PKK’nın suriye’de yaptığı Türkiye’de yapmaya çalıştığı gibi. Ve ayrıştıranlar yine PKK gibi. Bir de kuşatanlar birleştirenler var, işte AK Parti siyaset bütünleştirme siyasetidir.
“BURADAN TALİMAT VERİYORUM”
ayaklanma çağrılarına karşı kamu düzeni diyoruz. şehit cenazelerine karşı kardeşlik ve barış diyoruz. işte buradan tekrar kongremize ve seçimlere giderken hep beraber, hep birlikte yeni bir siyasi çağrının sözcüsü olmak durumundayız. Bütün teşkilatlarımıza, 7 haziran’dan sonra ortaya çıkan tablo karşısında, tekrar ayağa kalkma çağrısında bulunuyorum. Gençlik kollarımıza talimat veriyorum, türkiye’nin her yerinde gençleri barış için kardeşlik için ayağa kaldıracaksınız. Madem ki birileri bizi bölmek, ayrıştırmak, şu gençleri şu gençlerle karşı karşıya getirmek istiyor, gençlik kollarımızın birinci görevi Anadolu Mezopotamya çocuklarını kardeş kılmaktır.
Kadın kollarımıza sesleniyorum. Kadınlar barışın da geleceğimizin de en önemli mimarlarıdır. Kadın kollarımızın mensupları tam da gün bugündür. Türkiye’nin her yerine ana yüreği muhabbetini nakşetmekle sorumludurlar. Kongremize giderken, seçime giderken en büyük güç kaynağımız kadınlarımızdır.
Belediye başkanlarımıza sesleniyorum. Şehirler, bizim kültürümüzün en önemli mayasıdır. Şehirlerimizde, şu mahalle kürtlerin, şu mahalle mühacirlerindir diye şehirlerimizi bölmek isteyenler çıkabilir. Size tek bir oy çıkmamış olsa dahi, her mahalleye gidecek, herkese hizmet edeceksiniz. Tam da bugünlerde hepiniz bütün şehit cenazelerinde bulunacaksınız. Hepiniz çocukları dağa kaldırılan annelerin yanında olacaksınız. Hep beraber yeni meşale yakacağız.
Ve nihayet il başkanlarımız. Sizler AK Parti teşkilatının yereldeki liderlerisiniz. Size bundan sonra 1 Kasım arkadaşına kadar, zaruret dışında uyumak haramdır. Rehavet yok, fetret yok, uyumak yok. 24 saat yetmiyorsa 25’nci saati, bir hafta yetmiyorsa 8’nci günü bulacaksınız. Ben emredeceğim ama önce yüreğiniz emredecek. Ramazan bayramında hepiniz şunu söylediniz, aman sayın başbakanım koalisyon yapmayalım seçime gidelim biz hazırız. E meydan burada, erler de yiğitler de burada. Madem o kadar yürekten istediniz, biz de hükümet kurmaya çalıştık ama rabbimiz ve milletimiz tekrar seçim dedi.
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone Ol