Bülent Arınç'tan olay yaratacak sözler

Bülent Arınç'tan olay yaratacak sözler

Bülent Arınç, katıldığı bir televizyon programında çok tartışma yaratacak açıklamalar yaptı.

Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CNN Türk canlı yayınında gazeteci Taha Akyol'un sorularını yanıtladı. Arınç, Dolmabahçe Mutabakatı ile ilgili "Dolmabahçe Mutabakatı'nda okunan metin hükümetin önüne gelinmişti. Oturma düzenine kadar her şey kararlaştırılmıştı. Cumhurbaşkanı'nın haberi olduğunu biliyorum, tahmin ediyorum. Yalçın Akdoğan anında haberi olduğunu aktarmıştı." diye konuştu.

Bülent Arınç, 1 Kasım seçimlerinden sonra ilk kez konuştu. CNN Türk'te Taha Akyol'un sorularını cevaplayan Arınç, aktif siyaseti bıraktığını; ancak siyaseti bırakmadığını söyledi. 

Çalışmalarını, TBMM'de kendisi gibi eski Meclis Başkanları'na tahsis edilen büroda zaman zaman orada zaman zaman da Ankara'daki bürosunda sürdürdüğünü anlatan Arınç, vakit buldukça da ihmal ettiği eski arkadaşlarını ziyaret ettiğini söyledi.

İşte Arınç'ın açıklamalarından satırbaşları:

"ERDOĞAN İLE GÖRÜŞMEDİM"

Kendisine davet gelmediğini, böyle bir talebinin de olmadığını bu nedenle Erdoğan ile görüşmediğini söyleyen Arınç, Başbakan Davutoğlu ile zaman zaman görüştüklerini anlattı. Erdoğan sonrası Davutoğlu'nun genel başkan olmasına sevindiğini, bunu da kendisine söylediğini ifade eden Arınç, Davutoğlu'nun da üslubunu beğendiğini ifade etti. 

"BİLİRİM AMA SÖYLEMEM"

(Davutoğlu ve Erdoğan) Aralarında çift başlılık nedir bilmem. Ya da bilirim konuşmam. Biz şunu hatırlarız. Refah Partisi kapatılmıştı, Fazilet Partisi'nde toplandık; ancak kapanma durumu vardı. Parti kurulurken "bir köyde iki muhtar olmaz" dedik, laf arasında. Bazı konularda derin istişareler yapıyorlardır. Türkiye'yi böyle gül gibi idare ediyorlar.

"HABUR'DA YAŞANANLAR TALİHSİZLİKTİ"

Bu konuyu burada konuşacağımızı bilerek geldim. 1 Mayıs 2009'da Başbakan Yardımcısı oldum ve aralıksız tüm hükümetlerde aynı görevi yaptım. Oslo'dan başlayarak sonraki Habur'daki talihsizliğe kadar süreç ve sonrasında MİT'in adayla yaptığı görüşmeleri daha da artırarak belli aşamada sürdürüldü.

Oslo sürecinde konuşulanlar, üçüncü bir dünya ülke ülkesinin de yer almasıyla ilgili oradaki görüşmelerin nasıl sızdığı ayrı bir konu. Bu bir şeyler ümit edilerek sızdırıldığını düşünüyorum. Deşifre olduğu da iyi oldu.

Oradaki görüşmeleri parti ve ya da hükümet üyesi değil, devletin bir yapısı olarak MİT'in görüştüğü de ortaya çıkmış oldu.Bunun üzerinden hükümet yıpratılmaya çalışıldı. Habur girişleri önemli bu konuda. Kapıdan girenler gösteriye dönüştürdüler. Sonra da Öcalan'ın talimatıyla geldiklerini söylediler.

DOLMABAHÇE MUTABAKATI

Dolmabahçe Mutabakatı'nda okunan metin hükümetin önüne gelinmişti. Oturma düzenine kadar her şey kararlaştırılmıştı. Cumhurbaşkanı'nın haberi olduğunu biliyorum, tahmin ediyorum. Yalçın Akdoğan anında haberi olduğunu aktarmıştı.

Ben kendisiyle konuşmadım ama Yalçın Akdoğan ve Mahir Ünal'ın haberdar ettiğini belirttiler. Belki kendisine yeterince bilgi verilmemiş olabilir. Bu işlerde ben anı anına bilgi verilmeden yapılacağını tahmin etmiyorum. Bazı arkadaşlarımız özel işlerini bile sorarken böyle bir görüntüye girmeden önce sormuştur. Ben böyle düşünüyorum.

HDP dışında başka aktör yoksa onu güçlendirmek gerek. Çözüm süreci yarından tezi yok başlatılmalıdır. Tahir Elçi'ye açılan davanın ayıp olduğunu düşünüyorum, mutlaka beraat verilecekti kendisine.

Paralel ile mücadele kapsamında açılan o kadar çok davalar var ki üstüme cübbeyi tekrar geçirmeyi arzu ediyorum. Bunlar silahlı terör örgütü diye başlayan ve öğrencilerinin önünden alınıp götürülen kadın öğretmenler iki aydan fazla cezaevinde tutuluyor. Maaşından artırıp, altınlarını bozdurup Bank Asya'ya para yatırdığı için silahlı terör örgütü suçlamasıyla yargılanıyor. İki tane çocuğu babasının yanında kalan kanserli annesini evde tek başına bırakan kadın öğretmenler şu anda cezaevinde yatıyor. Tahliye taleplerine dikkat edilmiyor. Davasını açmasını istenen savcı hiç oralı olmuyor. Ne zaman istersem açarım siz bana ne zaman dava açacağımı sormayın diyor. Bu soruşturma başlayalı bir yıl oldu.

ERDEM GÜL VE CAN DÜNDAR MESAJI

Bu yargının içerisine düştüğü ya da düşürüldüğü durum iyi değil. Sadece Can Dündar ve Erdem Gül arkadaşlarımıza uygulananlar değil paralel devlet çetesine yönelik uygulamalar da böyle.

Adalet herkese lazım. Adalet hakim ve savcıların adalet ve vicdandan başka başka yerlerden korkarak karar aldıkları malum. Ama birileri nakil olur meslekten çıkarılırsın diye insanlara malesef ceza veriliyor. Tamamen yalan tamamen düzmece bir haber için mahkemeye gidiyorum tekzip hakkımı kullanıyorum avukatım üç hakim dolaşıyor ama diyorlar ki vallahi haklısınız ama olmaz neden bu yapı bu sistem...

Taraf tutmamak bizim için çok önemliydi. Bu kararlarla bir yere varmamız mümkün değil.

'TROLİÇE'LER

Akıllı ol, benim sözümü tut, sırtını sıvazlarım gibi sözler yazıyorlar. Bunların kim olduklarını az çok biliyoruz. Bugünkü görüşmelerimizden bile ne anlamlar çıkaracak akbabalar var. Kadınlarına bizim camiada ‘trolliçe' diyorlar.

Troliçeler var başlarındaki o güzel örtüleriyle duruyorlar. Davutoğlu Beşiktaş'taki gezisinden sonra bu troliçelerden biri yazdı ki o gittiğin kitap evi Taraf'ın sahibinin diye sonra Sözcü'ye de giderler dediler. Bunlar olmamalı.

Sakarya Üniversitesi'nden konferansa gidiyorum, tam konuya girmek üzereyiz sol tarafta bir AVM var, çok güzel bir mescidi var. Hanım da var yanımda, hemen gidelim dedim. Karşıladılar, tatlı ikram ettiler, çıktık. Belli bir haber kanalında itirafçı noktasında gelmiş bir zavallı tweet'ler atmış: 'Bülent Arınç'ın AVM'ye gitme sebebini FETÖ'nun has adamlarından birisidir, destek veriyor'. Soyadı Aslan da bu başka bir Aslan dediler, hayatı rezalet birisi. Ben niye oraya girdim, niye Cuma namazını kıldım, örgüte destek diye oraya girdim diyor.

'AYDIN BEY'İN ÖZEL HAYATINA SAYGI DUYARIM'

Bunlar türedi ama inanın, ahlak dürüst insanlar çok fazla, bu durumlardan çok şikayetçi.

Sorduğunuz için sırası geldiğini düşünüyorum. Aslında bu bir vicdani borçtur. Şimdi Aydın Doğan ya da Doğan Grubu ile ilgili çok şeyler yazdılar. Tehdit ettiler, baskı yaptılar. Onu at, bunu yap filan dediler. Ama bir tek şeyi ben hazmedemem. Benim Aydın Doğan Bey’le ilgili bir muarefem yok bir selamlaşmanın, birkaç toplantıya katılmanın dışında. Özel hayatına saygı duyarım, bir şey bilmem. Beraberce aynı konuyu birbirimize anlatmış da değiliz, ben Mesut Yılmaz’la olan karşılaşmasındaki o fotoğrafından beri onu zaman zaman eleştirmişimdir. O da bana dürüst bir şekilde olayın öyle olmadığını, aslında böyle olduğunu kibarca, bazen mektupla bazen de bir araya geldiğimizde anlatmıştır.

‘Efendim POAŞ davası şöyleymiş’ ben ilgilenmem. Ben RTÜK’ten sorumluydum. Benimle ilgili olan kısımlarında onların yayın organlarında bir haksızlık görmedim. Ceza vermişliğimiz çok olabilir, dizilerinden dolayıdır.

'O FOTOĞRAFLARI YAYINLAMAK VİCDANSIZLIKTIR'

Ben RTÜK'ten sorunluydum, bir problem görmedim yayın akışlarında. Selim Kiraz'ın başına silah dayanmış fotoğrafın yayınlanması çok yanlış. Bu aslında insanların vicdanlarını çok yaralayan, sadece terör örgütü propagandası değil, bir insanın yıllar sonra bile bu fotoğrafa baktığında bile gözyaşı dökeceği bir fotoğraf. Ama bunun yayınlanmasını sayın Doğan'ın başına bir bere geçirerek, şuraya bir kızıl yıldız  işareti koyarak terör örgütü mensubuymuş gibi fotoğraflarını montajladılar. Bu vicdansızlıktır, bu çok yanlış bir şeydir. Neden biliyor musunuz... Sayın Cumhurbaşkanımız da çok iyi bilirler ve takdir ederler ki şöyle bir olay yaşandı. 2009'dan sonra RTÜK'ten sorumlu oldum. RTÜK'ün yayın ilkeleri var. Bir de terör olaylarının yayınlanma biçimi, son dakikalarla ilgili bazı düşüncelerimiz var. Bunlar insanları paniğe sevkediyor diye uluslararası camiada bu yayınlar nasıl yapılıyor diye İngiltere, Amerika'daki örneklerini aldık. Bizde çok kötü yapılıyor ama iyi yapılması lazım. 

Sayın Cumhurbaşkanımız dedi ki, medya patronlarını davet edelim. Sen de ekibini getir. Ekim 2011'de, çok güzel hafızamda tutuyorum. Karamehmet orada, sayın Doğan orada, diğerleri orada hiçbir eksik yok. Başbakanımız arzu ettiği için hepsi gelmiş eksik olmasın. 

Önce Başbakanımız sonra da ben konuştum. Oradakilerin hepsini temsilen Aydın Doğan konuştu. Dedi ki "Sayın Başbakanım, söylediklerinizi aynen kabul ediyoruz, terörle mücadele konusu, biz de bu memleketin çocuğuyuz, biz de Anadolu'nun insanıyız. Biz de terörle mücadele edilmesini destekleriz. Habercilik konusunda da hükümetimizin gösterdiği bu hassasiyetlere aynen uyacağız. Ama biz patronuz. Bu gazetelerin, televizyonların yönetmenleri var. Siz onlarla da görevlendirdiğiniz Başbakan yardımcımız konuşsun, onlara da anlatsın. Biz de onlara talimat vereceğiz" dediler. İnanın sayın Başbakanımız çok mutlu oldu, teşekkür etti. "Sayın Doğan sizden bunu beklerdik dedi. Diğerleri de tasvip etti. Başbakan bana görev verdi, bundan sonraki süreci sen götür diye. Ben hemen sıcağı sıcağına  bir toplantı için sayın Doğan'dan ricacı oldum. 'Tamam ben ev sahipliğini yapayım.' dedi. Hilton'da gittik. Yine bütün patronlar var. Bütün patronlar derken bildiğim kadarıyla, Turgay Ciner ile Zaman'dan kimse yoktu. Ama diğerlerinden bir eksiğimiz yoktu. Orada biz yine patronlara konuştuk, 'tamam' dediler. Biz hepsini aldık, kabul ettik. Biz ilkelerimizi belirleyip, sizinle görüşelim dediler. 

İlkelerini belirlediler. 7-8 maddede mutabık kaldık. Sayın Birand, Allah razı olsun, Allah rahmet eylesin. Dedi ki, "Efendim bunu sizinle birlikte açıklamamız halinde 'Bu medya  hükümetle birlikte bu işi yapıyor derler, bizi de sizi de eleştirirler. Bu metinde mutabıksak bunu biz kendi ilkelerimiz olarak deklare edelim ve buna aynen uyalım." dedi. Benim de çok hoşuma gitti ve o süreç hiçbir sızıntı olmadan devam etti.

"HİÇBİR SIKINTI YAŞAMADIK"

Yani şöyle yapıyorduk: RTÜK kanununun bana verdiği bir yetki vardı. Milli Güvenlik vs. dolayısıyla bir yayın yasağı getirebiliyorduk, bir imzama bakıyordu. Ben dedim ki 'Bunu kullanmak istemiyorum.' Daha önce Cemil Bey bir kez kullanmış. Ben de 1 kez kullanmıştım. (Gezi parkı olayları sırasında) Bütün dünya bunu izliyorken, birileri penguen koymuş olabilir ama... Bunun üzerine ben herhangibir şey tespit edersem RTÜK başkanını arıyordum. RTÜK başkanı oradaki zinciri arıyordu ve inanın 5 saniyede bitiyordu o iş. Bazen RTÜK başkanı kendisi şikayet ediyordu. İnanın hiçbir sıkıntı yaşamadık.

"BUNUN CANLI ŞAHİDİ SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZDIR"

Terörle mücadele ve terörün radyo ve televizyonlardaki etkinliklerin yayınıyla ilgili bu kadar hassasiyet gösteren bir insanın bir örgüt lideri gibi başına bere koyup yıldız işaretiyle neredeyse eline kalaşnikof verilmesini benim vicdanım kabul etmez. Bu söylediklerimin hepsinin canlı şahidi o günün sayın Başbakanı, bugünkü Cumhurbaşkanımızdır. Daha sonraki ilişkilerinde de sayın Doğan'la hep iyi olmuştur bildiğim kadarıyla. 

Tahir Elçi'ye açılan davanın ayıp olduğunu düşünüyor, mutlaka beraat verilecekti.

Paralel ile mücadele kapsamında açılan o kadar çok dava var ki üstüme cübbeyi tekrar geçirmek istiyorum. Bunlar okuldan alınan öğretmenler, Bank Asya'ya para yatırdığı için silahlı terör örgütüne üye olmaktan yargılanıyor.

Kendi içimizde latife ediyoruz, bizi de bi yere kayyum yapsalar diye, parası da güzelmiş.

HAMASETLE DIŞ POLİTİKA OLMAZ

Dış politika konusu özellikle Rus uçağının düşüürlmesinden sonra çok önem kazandı. Dış politikamızda da global anlamda da yeniden bir değişikliğe ihtiyacımız var. Ortadoğu ülkeleriyle ilgili tavrımız böyle bir şeyi gerekli oluyordu. Ama meydan mitinglerinde hamasetle dış politika olmaz. Devletlere destur vermek doğru değil.

BAŞKANLIK MI PARLAMENTER SİSTEM Mİ

Anayasa Komisyonu başlıyor. Umarım hayırlı bir sonuç alınır. Muhalefet kesinlikle istemiyordu. Şimdi görülüyor ki Sayın Cumhurbaşkanımız ve AK Parti buna yönelik çalışmalarına başlıyor."