Bülent Arınç'tan kritik açıklama

Bülent Arınç'tan kritik açıklama

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu sonrası kritik açıklamalarda bulundu.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç Bakanlar Kurulu'nun ardından açıklamalarda bulunuyor..

Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında düzenlenen Bakanlar Kurulu toplantısı sona erdi. Başbakanlık Çankaya Köşkü'nde gerçekleştirilen toplantıya, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Abdullah Atay, MİT Müsteşarı Hakan Fidan da katıldı.

AHMET SEVER'İN İDDİALARI

Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından kameraların karşısına geçen Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, önemli açıklamalarda bulundu. Arınç'a, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Başdanışmanı Ahmet Sever'in kitabındaki iddialar soruldu. Kitabı okumadığını söyleyen Arınç, "Ama gazetelerde kitaptan bazı alıntıları görüyorum. Yazılanlarla ilgili olarak belki taraflara sormak gerekir" dedi.

Yine kitapta yer alan, "Arınç istifa etti, Abdullah Gül ikna etti ve engelledi" iddiası sorulan Bülent Arınç, bu soruya kitabı okuduktan sonra yanıt vereceğini söyledi.

İşte Arınç'ın açıklamalarından satır başları:

Bakanlar Kurulu'nda önemli bir konuyu öncelikli olarak görüştük. Suriye sınırındaki son gelişmelerle ilgili bilgi sunumu yapıldı.

İkinci konumuz seçim sonrası güvenlik değerlendirmesiydi. Bir önemli konu da seçim sonrasında ekonomik değerlendirmeydi.

Seçim sonrası değerlendirmelerin ne şekilde devam ettiği ve bundan sonraki süreçle ilgili Sayın Başbakanımızın arzları oldu ve o konuda bakan arkadaşlarımız düşüncelerini ilettiler.

"TEL ABYAD DÜŞMEDİ"

Sınırdaki son gelişme, PYD-YPG ve bazı unsurların bölgedeki Arap ve Türkmenlere yönelik bir göç dalgası arayışı var. Güneyimizde, güvenliğimizi tehdit edecek gelişmelere izin vermemek istiyoruz.
Bu kaosun sebebi, ülkedeki eli kanlı yönetimdir. Türkiye kendi iç ve dış güvenliği bakımından gereken her türlü tedbirleri alıyor ve süreci yakından takip ediyor. Sürece müdahil olan güçlerle bazen Türkiye'nin bakış açısı farklılık gösterebiliyor. Türkiye'nin Suriye'de hem muhalif kesimlere hem de Türkmenlere yönelik siyasi desteği olduğu biliniyor. Türkiye'nin sınır güvenliği konusunda alınacak askeri tedbirler masaya yatırıldı.

Sığınmacıların kabulü konusu gündeme alındı ve değerlendirildi. Dış politikamız açısından, Dışişleri Bakanı ve AB Bakanımıza Sayın Başbakanımız talimat verdi. Dışişleri Bakanımız bu an itibariyle BM Genel Sekreteri, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne konuyla ilgili mektup yazdı. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde konunun ele alınması için talebimiz var. G-7 ülkelerinin Dışişleri Bakanlıklarına gerekli mektuplar yazıldı ve onlara da sorumluluk düştüğü anlatıldı. Sayın Dışişleri Bakanımız NATO'ya da mektup yazıldı.

Bunların dışında, askeri olarak neler yapılabileceği ve İçişleri ve diğer Bakanlıklarımız tarafından alınan ve alınacak özel önlemler hakkında ise bilgi veremem.

Tel Abyad'ın YPG'nin eline geçtiği bilgisi var. Göç dalgası halinde ne yapılacak?

İnsani olarak bu çok istediğimiz bir durum olmaz. Ama aman dileyene biz kapımızı kapatamayız. Kapılarımızı açmak zorunda kaldık ve bugün 1 milyon 600 bin sığınmacı Türkiye'de. Daha sonra Kobani'den gelen 200 bin kişiye kapılarımızı açtık. Kobani'den IŞİD'in çekilmesiyle bu kişiler yeniden Kobani'ye dönmüşlerdir. Bir sınır ve bir rakam koymak mümkün değil. Bu savaş devam ettiği sürece Türkiye, geçtiğimiz günlerde yine 16-17 bin kişiyi kabul etti. Bu sürdürülebilir bir şey değildir. Bu konuda dış politika atağına geçmemizin nedeni de budur.

Tel Abyad'ın YPG'nin kontrolüne geçtiği iddiası doğru değil. Bu konu hakkında bilgi gelmedi ve Bakanlar Kurulu'nda konuşulmadı.

Koalisyon tartışmaları

Genel değerlendirmeyi Sayın Başbakan yaptı. Onlara ilave edilecek bir husus yok. Diğer genel başkanlar içerisinde basına aksedenler var, aksetmeyenler var. Bakanlıkların paylaşımına yönelik spekülatif haberler var. Biz bunlara itibar etmeyiz. Özellikle milletvekilerinin açıklamaları partilerini değil, kendilerini bağlar. Partilerin yetkili kurulları önemlidir. Partiler, bunların basın önünde ekran önünde bunların konuşulmasına izin vermemelidir. Bu konuda en iyi örnek Ak Parti'dir.

Görev Cumhurbaşkanı tarafından AK Parti Genel Başkanı'na verilecek. AK Parti Genel Başkanı, siyasi parti liderleri ile görüşecek. Sayın Genel Başkanımız hükümeti kuramazsa, görev Sayın Kılıçdaroğlu'na verilecek. Kurabilirse kuracak, kuramazsa da erken seçime gidilecek.

Ekonomide şu an istikrar devam ediyor. İş çevreleri ve ekonomik çevreler istikrarı devam ettirecek bir hükümet istiyor. Bazı genel başkanlar ben şununla olmam, burada olmam diyerek kapıları kapattı. Bu doğru bir tavır değildir. Biz madem ki; bir koalisyon hükümeti kurmaya mecbur kaldık, istikrarı devam ettirecek bir güçlü koalisyon kurulması gerektiğine inanıyoruz.

Sayın Kılıçdaroğlu'nun bugünkü konuşmasında yaptığı açıklamaları değerlendirdik. Bunlar bugün yapılmış açıklamalardır. Ve bunlar zamanla değerlendirilir. Dikkatle okudum açıklamalarını. 12-13-14 tane başlık var. Bir ana muhalefet partisi lideri böyle kapsamlı bir açıklama yapıyor da nasıl oluyor da çözüm süreci ile ilgili bir cümle etmiyor. Bunu bir eksiklik olarak görüyorum. Bu açıklamalarına devam edecekse, çözüm süreciyle ilgili düşüncelerini de kamuoyuna açıklaması yararlı olacaktır.

AK Parti ile CHP ya da herhangi bir parti ile üst ya da alt düzeyde resmi bir görüşme olmadı. Bazı partililer, arkadaş olarak ve özel nedenlerle başka partilerdeki arkadaşlarıyla görüşmüş olabilir ama resmi bir görüşme yok.