Akşener kime ''ruh hastası'' dedi ?

Akşener kime ''ruh hastası'' dedi ?
Güncelleme:

10 büyükelçi kriziyle ilgili konuşan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Bir ruh hastalığının dış politikaya yansıması var. Çok uzun zamandır bizim dış politikadaki her işimizin iç politikanın ana malzemesi edildiği, ciddi bir devlet krizi var” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Karar TV’de Gündem Özel programında Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘istenmeyen adam ilan edilsin’ talimatı verdiği 10 büyükelçi kriziyle ilgili konuştu.

“İÇ MESELE OLMAKTAN ÇIKTI”

Akşener, “Elbette bu ülkede görev yapan bir yabancı büyükelçilerin Türkiye’nin içişlerine karışır gibi algılanacak bir eylemden söylemden uzak durması gerekir. Ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarını uyacağınıza dair de imza atmışsınız. AHİM’nin kararlarının uyacağına imza atmış bir ülkenin, o mahkemenin kararlarına uymamış olması bir iç mesele olmaktan çıkmıştır. Bunun üzerinden, ‘Bu karara uyun, gereğini yapın’ denilmesi, böyle bir açıklaması olabilir” diye konuştu.

 “‘VURURUM HA’ DİYE DİYE DIŞ POLİTİKA ANLAYIŞI OLAMAZ”

Büyükelçilerin geri adım olarak yorumlanan açıklamasına değinen Akşener, şu ifadeleri kullandı;

Bugün Amerikan Büyükelçisi ile başlayan, arkasından diğer büyükelçilerin devreye girdiği 41 maddeye uygun davrandıklarını teyit ettiler. Bunu ‘Biz yanlış iş yapmadık kardeşim’ diye okuyabilirsiniz. ‘Uluslararası bir sistemin sonuçlarını söyledik’ diye olabilir.

Erdoğan’ın esip gürleyip yerine getirmemesine baktığımız zaman ise; Türkiye’nin dış politikasında hatalı da olsa gereğini yaparsınız. ‘Vururum ha, taş atarım ha’ diye ilan ede ede bir dış politika anlayışı olması mümkün değil.

Bu şahsım devletidir. Partili cumhurbaşkanlığı sisteminin getirdiği bir durumdur.

“ASIL VAHİM VE İĞRENÇ OLAN…”

Ben isterim ki elçiler ‘özür dileriz’ diyebilsinler. İsterdim ki bu ülkenin hakimleri Osman Kavala’yı sevmenin ötesinde herhangi bir kişinin hukuki olarak şaibeli bir durumda olmasın.

Elçileri savunmuyorum. Asıl iğrenç olan, vahim olan, şahsa göre ‘bugün geliyor ha’ denmesidir. Ben ülkem adına çok üzgünüm.

Dış politikada bir ciddiyet olur. Dış politika 150 yıldır bir hafızanın var olmasıyla, devredilmesiyle, başından itibaren de rasyonel bir bakış açısıyla yürüdü. 150 yıldır böyle bir dış politika mantığı var.

Osmanlı’nın yolculuğunu cumhuriyet yarıda kesmemiş. Akıldan uzak, rasyonaliteden uzak şahsi, kişisel bir hale geldi. Bir ruh hastalığının dış politikaya yansıması var. Çok uzun zamandır bizim dış politikadaki her işimizin iç politikanın ana malzemesi edildiği, ciddi bir devlet krizi var.

“İSTEDİKLERİ GİBİ SATSINLAR, SKANDALDIR”

2017’den geldiğimiz bugüne kadar Türkiye’nin canı yanı. Büyükelçiler meselesi skandaldır, skandal. İstedikleri gibi satsınlar, istedikleri gibi paketlesinler, ambalajlasınlar ama böyle bir şey yok. Ağzınızdan bir söz çıkıyor, duruyor, aşağıdan nasıl pazarlıklar yapıldığı belli değil, yazıktır bu ülkeye.

KAVALA TAHLİYE EDİLİR Mİ?

“Osman Kavala’nın bu pazarlıklara bağlanabilecek şekilde tahliye edilebileceğini düşünüyor musunuz?” sorusuna Akşener, “Olabilir. İnsanlar şimdi zorda oldukları için, Osman Kavala üzerinden değil ama bu Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar Brunson’undan tutun, Deniz Yücel’ine kadar gelen bir hikaye bu. Bu hissi tavırların ne kadar kötü olduğunu hep beraber gördük” yanıtını verdi.

“HIZLI BİR ŞEKİLDE BİR BAŞKAN YARDIMCISI TESPİT EDİLEBİLİR”

Cumhurbaşkanı adayıyla ilgili soruları da yanıtlayan Akşener, “Önce bu ucube sistemden kurtulmalıyız” diyerek güçlendirilmiş parlamenter sistem vurgusunda bulundu. Akşener, şu açıklamaları yaptı:

Bu sistem bir takvime bağlanacak. Bir ilkeler bütünlüğünü imzalayacağız. Kamuoyuyla paylaşacağız. Ondan sonra parlamenter sisteme hızlı bir şekilde geçilecek. Hemen ertesi gün seçim olması gerekmiyor.

Diyelim ki birisi seçildi, partiler seçime girdi. Benim ve partimin iddiası birinci parti çıkmak. Demek ki hemen hızlı bir şekilde yürütmeden sorumlu bir başkan yardımcısı tespit edilebilir.

“FİİLEN BAŞBAKAN GİBİ ÇALIŞACAK”

“Bu sistemde bir cumhurbaşkanı olacak, sembolik çalışacak, bir başkan yardımcısı olacak, o başbakan gibi çalışacak mı diyorsunuz?” sorusuna “Evet” yanıtını veren Akşener, “Seçilen cumhurbaşkanının da tekrar seçilmesine gerek yok. Süresini tamamlayacak. Partisinden istifa edecek, birincisi bu. Başbakanlık görevini yürütecek kişi başka bir şey. Partinizin de yüksek oy alması gerekiyor. O kadar rahat bazı şeyler olur ki…’Seçildi, hemen seçim yapılacak, cumhurbaşkanı olan kişi yeniden seçime girecek’ deniliyor ama bunlara gerek yok diyorum ben” şeklinde konuştu.

“İMAMOĞLU VE YAVAŞ’IN ADAYLIĞINA HAYIR DEMEYİZ”

Belediye başkanlarının aday olmasıyla ilgili Akşener, şunları söyledi;

Benim herhangi bir tavrım yok. Ama yanlış tanımlanan bir şey daha var. Sayın İmamoğlu ve Yavaş, Millet İttifakı’nın belediye başkanları. Bu arkadaşlarımızın ita-amiri Kılıçdaroğlu. Her iki arkadaşımızı öneren Kılıçdaroğlu.

Onlar CHP’nin belediye başkanları. Kılıçdaroğlu döner de iki arkadaştan birini aday gösterdiğinde biz ‘hayır’ demeyiz” dedi.

“TÜRKİYE’NİN BU SİSTEMDEN KURTULMASI GEREKİYOR”

İstanbul’u alınabileceğine kim inandı? Tayyip Bey ‘vermez’ dendi. Canan Kaftancıoğlu ve Buğra Kavuncu üzerine düşeni yapmasaydı, ıslak imzalı tutanaklar alınmamış olsaydı gene yine İstanbul alınamazdı. Büyük pay Canan Kaftancıoğlu’nundu. Biz bu sistemin Türkiye’ye İYİ Parti olarak büyük zarar verdiğine inanıyoruz.

Bizim önceliğimiz bu sistemi değiştirmektir. Bir devlet krizi, ciddiyet krizi var Türkiye’de. Bipolar bir dış politika anlayışının, şahsım meselesinin; adaletin zedelendiği, hukukun üstünlüğünün kavramsal olarak ortadan kalktığı, demokrasinin kavramı bulunmadığı büyük bir yoksullukla karşı karşıya kaldığımız; imkânları ve potansiyeli olan bir Türkiye’nin, 7 trilyon dolar sadece bu ekonomik coğrafyanın iç safhasından bahsediyorum.

Yoksulluğa mahkûm edilmiş Türkiye’nin bu sistemden kurtulması gerekiyor. Benim ‘Cumhurbaşkanı adayı değilim’i bir de böyle değerlendirin.

“EKONOMİNİN PATRONU GÜVENDİR”

Demokrasi, hukukun üstünlüğü, adalet güveni sağlar. Güven de ekonominin patronudur. Yerli yatırımcı için de yabancı yatırımcı için de bu lazım. Dakikada bir kafanıza göre vergi sistemi değiştirirseniz yatırım yapamazsınız.

Ekonominin bu derece dibe vurmasının sebebi bu ucube sistem. Türkiye’nin potansiyeli var, imkânları var. Moral bozukluğunun önüne geçmemiz lazım. Türkiye’de israf, yolsuzluk, rüşvet, kayırmaca ve liyakatsizliğin getirdiği bir durum var. Kurumların çöktüğü bir durum var. Kurumları biz dışlayıcı kurumlar hâline döndürdük.

Ekonomiyi sonsuz yetkilerle düzeltemezsiniz. Önce kurumlarınızı düzelteceksiniz. Bunların tamamını hukukla, adaletle, demokrasiyle yapacaksınız. Güven vererek yapacaksınız. Siz aklı başında insansınız. Bu yetkilerle sizi oraya oturtalım. Siz bile kafayı yersiniz. Biz aynı manyaklığı yapamayız.

“27 YILLIK SİYASİ HAYATIMDA BÖYLESİNİ GÖRMEDİM”

Bugün çökülmedik kurum yok. Neler kirlendi? Kurumlar, vakıflar kirlendi. Beytülmal anlayışı kirlendi. Aktif siyasi hayatım 27 yıl. Ama ağabeyimden, hepsinin üzerinden baktığım zaman 16-17 yaşımdan beri siyaseti bir şekilde takip eden, gören, anlamaya çalışan bir insanım. Böyle bir şeye hiçbir zaman rastlamadım.

“BÜTÜN BUNLAR HIZLI DEĞİŞİR”

Mezun olan gençler ümitsiz. Hâlbuki üretime, istihdama, teknolojiye yatırım yapılmış olsaydı bambaşka bir Türkiye’yle karşı karşıya olacaktık.

Demokrasi, hukukun üstünlüğü, adalet sağlansaydı yerli ve yabancı yatırımcı yatırım yapmaya devam edecekti. Ama kesinlikle umutsuz olmaya gerek yok. Bütün bunlar çok hızlı değişir. Tamamen iradeyle alakalı bir şey.

“BİZ ÇOK ŞEYİ BAŞARACAĞIZ”

Biz seçmen oluşturan, genişlemeye yönelik imkânları olan; enerjik, rekabete uyum sağlayan bir siyasi organizasyonuz. Bizim melek yatırımcımız milletimiz. Biz bu enerjiyle yola devam ediyoruz.

İYİ Parti, CHP’nin seçmenine odaklı değil. Cumhur İttifakı’ndan kopan bir seçmen kitlesi var. Bu seçmen kitlesine biz yöneldik. Bu seçmenin bizi tercih etmesini sağlamaya çalışıyoruz. Biz çok şeyi başaracağız.

Faiz indirip doları yükselttiğiniz zaman ihracatla para kazanacağınızı düşünürsünüz. Fakat ihracatımızın önemli bir tarafı ithalata bağımlı olduğu için buradan bir kar elde etmek mümkün değil.

Kur yükseldiği zaman ucuz işçilik öne çıkar hedefiniz Pakistan, Hindistan gibi yerler olur. Bu da size hiçbir şey katmaz. Doğru bir sistem kurduğunuz zaman hedefiniz katma değer üreten tarım da dâhil AB ülkelerini bile geçersiniz. Erken seçim olması gerektiğini söylüyoruz.