Akşener: ''Bir saldırı olursa bunun azmettiricisi Erdoğan'dır''

Akşener: ''Bir saldırı olursa bunun azmettiricisi Erdoğan'dır''
Güncelleme:

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "Kılıçdaroğlu'nu izam eden yalan, kurgu bir video oynatıldı. Bir vatandaş buna inansa ve terör örgütüyle iltisaklı olarak görse ve bir saldırıda bulunsa bunun azmettiricisi Sayın Erdoğan'dır" dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, FOX TV’de katıldığı programda soruları yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın mitinglerde izlettiği, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun hedef alındığı montaj video ile ilgili konuşan Akşener, "Kılıçdaroğlu'nu izam eden yalan, kurgu bir video orada oynatıldı. Bir vatandaş buna inansa ve terör örgütüyle iltisaklı olarak görse ve bir saldırıda bulunsa bunun azmettiricisi Sayın Erdoğan'dır" ifadelerini kullandı.

Akşener ayrıca AK Parti seçmenine de seslenerek Erdoğan'ın son dönemi olduğunu belirtip, "AKP'li seçmenler, Sayın Erdoğan'ı çok sevenler, bu seçimde Sayın Kılıçdaroğlu'na oy versinler ki; biz parlamenter demokrasiye geçiş yapalım ve artık şu rövanş işinden vazgeçelim" şeklinde konuştu.

Akşener, şu ifadeleri kullandı:

"En fazla kadınlar ve gençlerle ilgili edinilmiş haklar kaçacak. Bu ülkede nefes almak izne tabi olacak. Çünkü şartlar onu getirecek. Burada benim ısrarla üzerinde durduğum şey, sistem. Yani öznem Sayın Erdoğan değil; hep örnek veriyorum. Sizlerden birini o sistemin içine seçelim koyalım altı ay sonra ya psikiyatrik durum ortaya çıkar ya da bambaşka bir insan tipi ortaya çıkar. Dolayısıyla bir ayda Sayın Erdoğan'ın seçim olduktan sonra yaptığı atamalara dair kararları bunlar.

"BU GÜCÜ BIRAKMAMAK İÇİN BİR SÜRÜ HUKUKSUZLUK VAR"

Şimdi, inanılmaz bir güç ve o gücün kendisine de bir ışık gibi yansıması gayreti içinde bir insan kesimi var. Öyle olunca bir günde, bir gecede İstanbul Sözleşmesi'nden bu sistemin başında oturan kişi vazgeçti. Böyle bir kararname ile inanılmaz atamalar yapıldı. Böyle bir kararname ile sizi aldı öbürünü koydu falan filan. Şimdi, bu Meclis'e giren, seçilmeyi o kadar çok istiyor ki Erdoğan, o kadar alıştı ki bu güce. Bu gücü bırakmamak için bir sürü hata, kusur, muhtemelen hukuksuzluk var. Bütün bunlara bir bütün olarak baktığınızda oradan ayrılmamak için her yolu denedi.

Cumhur İttifakı'nı genişletti ve kadının sahiplendirilmesinde ön gören, bunu söyleyen, dört maddenin değişmesine ilişkin talebi olan, bayrağın Türkiye bayrağı denmesine yönelik talebi olan hem Hizbullah'ın hem PKK'nın terör örgütü olmadığını düşünen bir siyasi partiyi aldı Meclis'e getirdi. Yemin töreni ile ilgili bir problem oldu. Mazbataların geç verilmesinin sebebi seçim. Seçim öncesinde yemin töreni yapılsaydı HÜDA PAR'ın bir milletvekili bu yemini doğru bulmadığı ifade etmişti, belki de etmeyecekti. Bilmiyoruz, sonuçta bundan kaçınmak için yemin törenini seçimden sonrasına bıraktılar.

"ÖZELLİKLE AKP'LİLERE SESLENMEK İSTİYORUM, ERDOĞAN'IN SON DÖNEMİ"

Yasağın bol olduğu, kayırmanın çok olduğu, 82 puan alsanız dahi eğer sizin AKP bünyesinde tanıdığınız yoksa 54 puanla yakın arkadaşınız atandığı, mülakatta elendiğiniz, keyfi bir sistemin, hukukun katledildiği, yargının yok olduğu bir sistemin içinde bir nefes alamaz. Önce kadınlar, gençler sonra sıra size gelir. Bütün bunları kaybederiz. Özellikle AKP'lilere seslenmek isterim; Sayın Erdoğan'ın son dönemi. Burada da öfkenin kat be kat arttığı, yumuşak davransa onu seçenlerin onun üzerine hücum edeceği bir alan birikecek. Sonuç itibariyle bitmeyen bir rövanş. Buradan seçilecek bir başkan da bu yetkilerin keyfini çıkara çıkara bu sefer de buradakilere karşı kullanacak. Benim demem o ki; özellikle AKP'li seçmenler, Sayın Erdoğan'ı çok sevenler, bu seçimde Sayın Kılıçdaroğlu'na oy versinler ki; biz parlamenter demokrasiye geçiş yapalım ve artık şu rövanş işinden vazgeçelim. Türkiye Cumhuriyeti kuruluş ayarlarına dönsün, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı… Kadınlarla ilgili söylüyorum en çok biz nefes alamıyoruz çünkü.

“GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEME GEÇİLECEĞİNE İNANIYORUM”

Tüm yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı'nda. Yürütme yetkisinin tamamı Cumhurbaşkanı'ndadır, bütün kararnameler ve yönetmeliklerle yönetebilir. Atama yetkilerinin tamamı Cumhurbaşkanı'nda. Bütçeyi Cumhurbaşkanı hazırlıyor. TBMM'ye sunuyor ama TBMM değiştirmede son söz hakkına sahip değil. Dış politikayı Cumhurbaşkanı belirleyici… Bu çok tuhaf bir yetki, diyorum ki; Cumhur İttifakı Meclis'i aldı, kanun vs. konuların zaten Meclis'in işlevi yok ama işlevli hale getirmenin yolu bu yetkilere sahip Cumhurbaşkanının seçildiği andan itibaren Meclis'in tümünün yan yana gelişiyle güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçileceğine inanıyorum. Çünkü bu, denge ve denetleme mekanizması Erdoğan'ın ve arkadaşlarının hiç işine yaramayacak.

AKP birinci parti olabilir ama tek başına kuramıyor. Koalisyonlarda büyük partiler, yan yana gelir ve ortak nokta bulur ve sonuçta bu iktidarı alır, Meclis'te aynı şekilde denetleme ve denge mekanizmasını oluştururlardı. Bu ucube sistemin getirdiği, pek çok enfekte olmuş alan var onlar gider. Bu kadınlarla ilgili mevzuda Sayın Kılıçdaroğlu seçildiği takdirde, onu Meclis'te iptal etmeleri mümkün olmaz. Sistem aksamaz ama büyük yetkilere sahip bir şahısla yol yürümeyi Sayın Erdoğan ve arkadaşları istemeyecektir.

"BİZİM BURADA ŞANSIMIZ İYİ"

Biz 45 miting yaptık. Kendi seçmenimize Kılıçdaroğlu'na oy vermeye, sevk etmeye amaçlı, onları motive etme amaçlı CHP'den insan talebinde bulunmadık. Organik mitingler oldu. Bu 45 mitingin önemli bir kısmını Mansur Yavaş beyefendi ile katıldık biz. Şimdi bu alkışların artmasını gördüm. Son bir haftada heyecan oldu. Ben bunu Erzurum'daki hadiseye bağladım. Erzurum'da çocukların taşlanması, kadınların hali bir vicdan oluşturdu ve birinci turda iddiaya girdim. Birinci turda samimiyetle inandım. Alınmayınca ne olduğuna bakıyorsunuz, sonra nedir bu diye baktım. Sayın Erdoğan, 49.2 almış; 27 milyon 133 bin seçmen. Sayın Kılıçdaroğlu yüzde 44.88 almış, 24 milyon 595 bin seçmen. Katılım oranı yüzde 87. Geçersiz oy, 1 milyon 137; kayıtlı seçmen 64 milyon. Oy kullanana 55 milyon 856 diyelim.

Şimdi, potansiyel seçmen 12 milyon. Bunun sandığa gitmemiş olanı var, geçersiz oy kullananlar var. Hem bizim için hem Sayın Erdoğan ve arkadaşları için ama bizim alabileceğimiz şey, oy oranı 2,5 milyon. Şimdi böyle bakınca biz esasında bu sonuçları yeğiz içinde karşılamamız lazım. Birinci tura inandığımız için muhtemelen sarsıldık. Ama diğer taraftan ilk defa AKP, 21 yılda 2002'deki oy oranına döndü. Şimdi bu referandum haline dönüyor ve sıfır sıfır başlıyor. Kim o farka ulaşabilirse o kazanacak. Bizim burada şansımız iyi. 

"SEÇMEN HİÇBİR PARTİNİN MALI DEĞİLDİR"

Sayın Oğan üçüncü bir aday olarak çıkmıştı, böyle olunca Sayın Kılıçdaroğlu bizimle görüştü biz kendisine yetki verdik, herkesle görüşebilir. Sonuç olarak Sayın Oğan ile bir görüşme yapıldı. Sonucunda Oğan, Cumhur İttifakı'na katıldı. Özdağ, Millet İttifakı'na katıldı ve böyle baktığınız zaman o üçlük seçmen de duruyor. Benim başından beri iddiam şudur; hiçbir partinin ya da kişinin seçmeni marabası değildir. Sahipli mal da değildir. Seçmen velinimettir.

Türkiye uzun zamandır kutuplaşma üzerinden yürüyünce bu seçimde de konuşmaya çalışsak da beceremedik. Biz ekonomiye dair pek çok konu konuştuk, Sayın Erdoğan devamlı teröristler, PKK'lılar diye bağırdı, mecburen cevap verildi aşırı iftira olunca. Sonuçta sizin o seçmenin ihtiyaçlarına dair önerdiğiniz her bir konu yerine ulaşmadı.

O haneler benden öğreniyor, o gürültü seçmen üzerinde etkili oldu olmadı bilmiyorum ben. Yorum yapamam ama bizim söylediğimiz o seçmenin ihtiyacı olan, olması gereken cümleleri onlara ulaştıramamışız. O gürültüden dolayı. Vaatleri duyuramamışız. Onu gördüm ben. Türkiye'de herkes ayakta kalmaya çalışıyor. Biz bu konudaki yapacaklarımızı anlatamamışız. Esasen siyaset, o seçmenin gönlünü almanın yolu, vizyonu yarıştırmaktır.”

"CUMHURBAŞKANININ BİR YALAN SÖYLEMESİ, KABUL EDİLEMEZ"

Yaratmak mecburiyetinde oluyorsunuz. Ben 2018'de şöyle bir ün yumağına katıldım. Sayın Erdoğan'ın ağzından bugüne kadar bana ‘FETÖCÜ' demedi. Ama bitmeyen bir senfoni şeklinde çevredekiler, montajla abu sabuk şekilde FETÖ'cü aşağı FETÖ'cü yukarı. Ben ne yaptım 2018'de? Ben ne yapacağımı anlatmak yerine en son Denizli'de avaz avaz bağırdım. Bir haksızlık hissediyorsunuz sonra ben onu gördüm ki bu bir yün yumağı…

Sürekli bir masadan olmayan HDP üzerinden ona bağlı olarak PKK üzerinden çekiçle vuruldu başımıza. HDP, Sayın Kılıçdaroğlu'nu destekleyeceğini ilan ettiler ve dediler ki; herhangi bir alışveriş yoktur, şartımız yoktur. Sadece bu sistemden kurtulmak için kendisine oy vereceğiz dediler. HDP'lilerin talebi olmamasına rağmen bu arkadaşların ısrarlı bir biçimde o masaya oturtmak için gayretleri oldu. Ben bu kadar stratejiden uzak, böyle bir şeyi Türkiye'de gördüm.

Dedim ki; Apo ile görüşülmeye gitti, yalanlanabildi mi? Hayır yalanlanmadı. Söylemeye çalıştığım şey şu; Millet İttifakı'nı desteklediğini iddia eden ve orayı tanzim etmeye meraklı, dün de Erdoğan'ı tanzim etmeye düşünüp sonra Sayın Erdoğan tarafından kapının önüne konulmuş bir tayfa var Türkiye'de. Çok konuşan, çok çizen… Bu sistemin Sayın Erdoğan'ın eline sürekli bir imkan tanıdığını söylüyorum HDP'ye rağmen. HDP masadan bir şey istemiyor. Durup dururken bir salvo yapıyor. Sonuç, montajların yapılmasının bir gerekçesini oluşturdular. Arkasından da montajlar yapıldı. O montajların etkilediği insanlarla sokakta karşılaşıyorsunuz ve acı geliyor insana.

"HEPİMİZE BİR TUZAK KURULUYOR"

Hepimize bir tuzak kuruluyor ama kaçamıyorsunuz. Tuzak olduğunu görüyorsunuz kaçamıyorsunuz. Her gittiğimiz yerde hem Mansur Bey uzun uzun konuştu. Bakın, bana hem PKK'lı deniliyor hem de faili meçhulcü. Akla zarar. Bu bir Cumhurbaşkanının böyle işlere tevessül etmesi, böyle işlere karışması, böyle konuları göstermesi, yalan konuşması hepimizin namusumuzun, şerefimizin, güvenliğimizin korunmasından da yükümlü olan Cumhurbaşkanının bir yalan söylemesi, tuzak kurması, iftira atması kabul edilemez. Bu korkunç bir şey. Başka bir ülkede olsa mahkemelik olur.

“BEŞAR ESAD İLE ANLAŞACAKSINIZ”

Sondan başlayayım, ben bizim partimizden ayrılan hiçbir arkadaşımızın prensip olarak tek kelime bulamazsınız arkadaşlar hakkında. Karşı tarafı rencide edecek tek bir kelimemi bulamazsınız. Bunun anlamı şudur; 30 yıldır aktif politika yapıyorum ben. O kadar çok şeye şahit oldum ki sonra mahcup olunur. Dolayısıyla Sayın Özdağ, Kavuncu için FETÖ'cü demişti. Sonra mahkemelik olundu, nitekim Buğra Kavuncu ile ilgili herhangi bir bağlantı bulunamadı. Şu anda Türkiye'de siyasi olarak istinatta bulunulmuş, asla böyle bir şey yok denilen tek siyasetçi olarak Buğra Bey karşımızda duruyor. Genelde bana bağırırlar… Şimdi onu kapattık. Ama şimdi gene bu işler olduğu zaman sığınmacı konusunda Özdağ, partimizdeyken de hassastı. İlk çalıştayı onun önerisi ile çalıştılar. Hatta sonuç belgesini de onlar yazdı ben okudum. Biz o günden beri üzerinden çalışıyoruz. En son Tolga Akalın'ın milli göç doktrini diye hazırladığı ve kamuoyuna duyurduğumuz, hepimizin imzası bulunan bir doktrinimiz var.

Dolayısıyla aynıyız. Bizim dediğimiz şey şu; birincisi, sığınmacılık, kaçak göçmen. Kaçakları her an dışarı çıkarabilirsiniz. Onun için uluslararası bir hukuk yok. Onlar da karışık, net bir bilgi de yok. Derhal polis marifetiyle yakalayıp de port edebiliyorsunuz. Bu başka bir şey. Bir de sığınmacı dediğimiz var, ağırlığı Suriye'den olmak üzere aynı dili konuşan, aynı kültüre sahip çıkıp gelmişler. Kimine göre 6 milyon, kimine göre 8 milyon… Ne kadar olduğunu kimse bilmiyor. Bu arada devlete göre 4 milyon civarında, Suriyeliden bahsediyorum. Böyle bir sistemde Suriye'den buraya geçişinde bu iktidarın büyük bir suçu var. Bunların gitmesi için Beşar Esad ile anlaşacaksınız, Avrupa Birliği'ni işin içine koyacaksınız. Onlar da suçtu. Rusya'yı koyacaksınız, o da taraf. Amerika'yı koyacaksınız, o da taraf. Siz de gireceksiniz. Seçimi kazandık, eylül aydından itibaren başlayarak iki yılda tamamını Suriye'ye geri göndereceksiniz. Bizimki bu. Ortak Mutabakat Metni'nde de bu altı siyasi partinin anlaştığı buydu. Sayın Özdağ, bunu bir yıla almış, dolayısıyla benim açımdan sorun yok.

Yapıldığı takdirde bir yılda da gönderilebilir. Ama ay ay, sayı sayı yazdığımız bir konu. Orada hem fikiriz. Demografiyi bozar, bozuyor. Doğru dürüst entegrasyon söz konusu olamıyor. Ucuz işçiliğin getirdiği bir süre enfekte olma durumu var. Bizim o bütün bölgeyi; Kilis, Gaziantep, Urfa, Hatay bu bölgeye baktığınız zaman nüfusu, bizim vatandaşlara göre ileriye doğru gidiyor. AKP'nin izlediği sığınmacı politikası suçtur dediniz… Biz, ‘Kardeşim Esad'dan' ‘Katil Esed'e' geçtik. Ne kazandık? Sıfır. Ne oldu, ne kaybettik? Saydığım milyonlarca insanın Türkiye'ye gelmesi.”

Ümit Bey'in verdiği bilgi bugün, Göç İdaresi'nden gelen bilgi dedi. 1,5 milyon Suriyeli'ye vatandaşlık verildiğini söyledi. Bu seçime bir referandum diyorsunuz ya sığınmacılar açısından da bir referandum olarak görüyorsunuz değil mi? Aynen öyle. Hırsızlık, liyakatsizlik, kayırmacılık, uyuşturucu, baronlar, sığınmacılar, kaçaklar üzerinden… Sığınmacılar konusu kesinlikle 7'den 77'ye en fakirinden en ekonomik durumu ortanın üstüne gitmeli diyorlar.

"KURGU BİR VİDEO OYNATILDI"

Şu anda bahsettiğim çocukların, o evlerin çocuklarının annelerinin anlattığını söyleyeyim size. Devlet okullarından bahsediyorum. Bıçak, alkol ve hap giriyor. Bütün bunlarla mücadele etmenin yolları var. Önce devlet gibi devlet olacaksınız. Devletin ciddiyetine sahip çıkacaksınız.

Kılıçdaroğlu'nu izam eden yalan, kurgu bir video orada oynatıldı. Bir vatandaş buna inansa ve terör örgütüyle iltisaklı olarak görse ve bir saldırıda bulunsa bunun azmettiricisi sayın Erdoğan'dır. Kimse ne yaptığının farkında değil. Gayrı ciddiliğin getirdiği sonuç bunlardır. Sokakta insanların birbirine olan davranış biçimi değişti bu ülkede. 

Kadınlarda yok ama cami cemaati üzerine olmuş. Onun yayılması lazım. Tabii süre çok az, ne kadar olacak. Kaç kanalda sayın Kılıçdaroğlu ve bizler görüş bildirebiliyoruz? Ben bu 10 günlük sürede iki televizyona çıkabiliyorum. Sayın Kılıçdaroğlu ve diğer arkadaşlar da benzeri. Dolayısıyla sürekli boca edilen bir sistemde işimiz zor. Erkekler arasında, cami cemaati üzerinde etkili olmuş. Kadınların tencere kaynatmakla, çocukların durumuyla ilgili ciğeri yanıyor. Dolayısıyla kadınlarda rastlamadım.

"ÖFKELERİN ÇATIŞTIĞI, BİR TÜRKİYE'DEN BIKTIK"

Hukuk, adalet, yargının bağımsızlığı gibi konuların eğer kamil bir demokrasinin uygulanması isteniyorsa, bir kesim bunu arzu ediyor. Bu arkadaşlarımız bunu istiyorsa çocukları için gitmeleri gerekiyor. İki, gençlerin gitmesi gerekiyor, gitmeyen gençler varsa. O gençler bu ülkede nefes alamayacaklar. Bir daha biz parlamenter sisteme geçişe dair bir konuşma yapamayacağız.

AK Parti'yi, Erdoğan'ı seven insanların daha fazla gidip sayın Kılıçdaroğlu'na oy vermeleri gerekiyor. Çünkü son seçim, Erdoğan bir daha aday olamayacak. Partisinde de damatları dışında yerini tutacak kimse yok. Öfkelerin çatıştığı, rövanşların havada uçuştuğu bir Türkiye'den bıktık. Bitmeyen bir rövanş, bitmeyen bir öfke, bitmeyen bir huzursuzluk.

Bunların artık bitmesi gerekiyor. Bunu hep beraber sandığa giderek yapmalıyız. Ben samimiyetle Kılıçdaroğlu'nun hak yemeyeceğine, harama, kul hakkına el uzatmayacağına, terör örgütleriyle yan yana gelmeyeceğine inanıyorum."