''PKK'ya operasyon yapmayın'' talimatı olmadı !

''PKK'ya operasyon yapmayın'' talimatı olmadı !

Çözüm sürecinde PKK'ya göz yumulduğuna yönelik yorumlar giderek artarken Mehdi Eker'den aksi bir yorum geldi.

AK Partili Eker, çözüm sürecinde talimatla PKK’ya göz yumulduğu iddiasına yanıt verirken, görevini ihmal edenler veya görev sahasında olay çıkmamasını istemiş olanlar bulunabileceğini söyledi, “Ama kesinlikle talimat diye bir şey yok” dedi.

 

Vatan'ın haberine göre Eski Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili adayıMehdi Eker, çözüm sürecinin yerini çatışmalara bırakmış olmasıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Eker, Demirören Medya Grubu’nu ziyaretinde, hükümete yöneltilen “Haziran’da AK Parti’nin istemediği bir sonuç çıktığı için politika değişikliğine gidildi” iddiası ve “Çözüm süreci döneminde PKK bu kadar bomba ve silahı kentlere yığarken göz mü yumuldu?” sorularına yanıt verdi. Eker özetle şunları söyledi:
 
‘Seçimle alakası yok’

 
“(7 Haziran sonuçlarıyla operasyonların ilişkilendirilmesi sorusu üzerine) Gelişmelerin seçimle ilişkilendirilmesi çok ciddi bir yanılgı değilse, bilerek yapılıyorsa, insaf sınırlarını zorlayan bir şey. Çünkü bunun seçimle hiçbir alakası yok. Seçime giden bir hükümetin kalkıp da çatışma yaratması, eğer o şekilde, amaçla, iddia edildiği gibi; hükümetin hangi işine yarayacak? Çatışmanın olduğu bir ortamda riskli değil mi? Şehit geliyor. Hepimizin canı yanıyor. Ateş düştüğü yeri yakar. Böyle bir ortamda, bu tezi çürüten en önemli şey budur. Seçime giden bir hükümet, eğer operasyon kararı alır da çatışmayı güçlendirirse bundan doğacak olan risklerin tamamını üstlenir.”
 
‘Bomba burada yapılıyor’
 
“(Çözüm sürecinde PKK kentlere silahları sokarken farkedilmedi mi sorusu üzerine) Bu doğru bir şey değil. Bir sürü yerlerde, metruk evlerde kimyasal bileşimi yapılıyor. Tamam kurşun, makineli tüfek, roketatar, bir yerlerden alıp getiriliyor. Ama o bombalar, patlayıcılar filan buralarda yapılabiliyor. Piyasadaki malzemeden, örneğin amonyum nitrattan, amonyum nitratı gübre olarak kullanıyorsun. Yani yüzde 56’lık nitrat içeren gübreyi yasaklarsan yüzde 33’lükten yapar, yüzde 26’lıktan yapar. Biraz daha fazla malzeme kullanır.” 
 
‘Kendi takdirleri’
 
“(Askere operasyon izni verilmedi, hükümetin bu yönde talimatı oldu iddialarına dönük soru üzerine) Şimdi görevini ihmal edenler vardır elbette ki. Bunu görmezden gelen, ‘Aman benim görev sürem ve saham içerisinde çatışma olmasın’ diyenler olabilir. Ama hükümetin kesinlikle böyle bir talimatı yok. Böyle bir şey olabilir mi ya. (‘Valiler kaymakamların kendi takdirleri mi?’ sorusu üzerine) Öyledir tabii, başka bir şeyi var mı? Kesinlikle böyle. Süreç niçin vardır? İnsan ölmesin diye. İnsan ölüyorsa o zaman bu sürecin bir anlamı yok ki. O artık hükümetle alakalı bir şey değil. Diyelim bir bölgede jandarma komutanı, emniyet müdürü veya vali veya kaymakam. Onun İller İdaresi Kanunu’ndan da, kendi kanunundan da, kendi görev talimatları yönetmeliğinden de, kendiliğinden zaten yapması gereken şeydir. Bunu biliyorsa, ihmal ediyorsa... Yani bütün oradaki eylemlerini, geçmişteki asayiş olaylarını kontrol altına alırken her bir olayda hükümetten yazılı talimat alıp mı yapıyor.” 
 
Görevden almalar var
 
“(Bu konuda görevini ihmal edenlere dönük bir soruşturma var mı sorusu üzerine) Görevden almalar oluyor, görev yeri değiştiriliyor. Emniyet ya da jandarma, kendi içinde idari soruşturma mekanizmalarını işletir. Valilerin ya da emniyet müdürlerinin görevden alınmalarının altında o var. Bakıyor, performansı iyi değil, görevini yeteri kadar yapmıyor, tabii bunların olayı şu: İşte sen bunu yüzde 100 yapmadın, almadın diyebileceğin bir şey de olmuyor. Yasa açık, yasa ona zaten görev vermiş, tıpkı savcılarda olduğu gibi. Savcı neden vardır? Kamu adına, yasalara aykırı bir şey olduğunda kendiliğinden harekete geçer. Emniyet müdürü de kendi il sınırları içerisinde asayişten. Diyelim ki Lice’de, mezarlık adı altında bilmem ne yapılıyor. Oralarda birtakım illegal faaliyetler var, yol kesiliyor. Bunun için kalkıp da birinden talimat alması mı gerekiyor? Hayır.”
 
‘Barajın hangi Kürt’e zararı var?’
 

“PKK varlık nedeni gereği negatif bakıyor. Örneğin 11 Temmuz’da KCK’nın ‘bölgedeki baraj yapımı savaş ilanıdır’ diye açıklaması oldu. Ortada fol yok yumurta yok. Peki baraj dediğin nedir? Mesela Silvan Barajı. Temelini ben attım. 2,5 milyon dönüm araziyi sulayacak. Diyarbakır’da halihazırda 25-30 bin hektar alan sulanıp iki yılda bir ürün alınırken, bir yılda iki ürün alınır hale geliyor. Bunun hangi Kürt’e zararı var. Buna karşı çıkmak, şudur: ‘Bu şimdi iyi gelir buraya, bölgenin ekonomisi değişir. Ben artık eline molotof tutuşturacak adam bulamam, çünkü sefalet azalır.”
 
‘Onlar da aslında gelişmenin farkında’

 
“PKK benim için AKP’nin Kürdü diyor (Gülüyor). Aslında PKK’nın işine gelmediğim için bana karşı çıkıyor. Onlar da aslında yeni durumun, gelişmenin farkında. Sadece politik olarak işlerine gelmiyor. Zıtlıktan beslendikleri için de sürekli çatışmaya, hatta, çözüm sürecini baltalama teşebbüsü altında da bu neden var. Çünkü o zaman varlık nedeni ortadan kalkıyor. 12 yılda yapılan her reformu yeni bir taleple etkisiz hale getirmeye çalıştılar, yani ‘Bak sen şunu daha vermedin’ gibi. Diyelim bir reform yapıyorsunuz, ‘Sen hâlâ bunu vermedin’ diye karşı çıkıyorlar. Asimilasyona, inkara ve redde dayalı bir politika artık yok.”
 
‘İstanbul adaylığı partim için önemli’

 
“(7 Haziran’da İstanbul 3. bölgede AKP’nin kürt adayı olmaması hata mıydı sorusu üzerine) Öyle düşünülmüş, ona benim partinin mensubu olarak bir sıfat takmam gerekmiyor. Biz 7 Haziran’daki sonuçlardan birtakım dersler çıkardık ve o derslerle partimiz yeni bir liste yaptı. Ben Diyarbakır’a müracat ettim tekrardan, İstanbul 3. bölgeye verdiler. Benim buraya gelmemin partim açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. İstanbul 3. bölge nüfusunun üçte birini Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun 23 vilayetinden gelen insanlar oluşturuyor. Örneğin bu bölgede 100 bin Diyarbakırlı, 93 bin Mardinli, 180 bin Malatyalı var. Ardahanlı ve Karslılar da 180 bin civarında. Bütün bu insanların bu yeni geldikleri yere, bu oluşan topluma entegre olmaları, bunların entegrasyonunu sağlayacak projelerin geliştirilmesi, sosyal projelerin geliştirilmesi, başlı başına bir çalışma sahası.”
 
‘Anadilim Kürtçe’

 
“Benim anadilim Kürtçe, Türkçeyi sonradan öğrendim. Kürtçeyi de literal, kültür ve medeniyet dili formatında biliyorum. Küçüklüğümden beri biliyorum, şimdi şeyler var. 1930’lu yıllardaki öz Türkçeciler gibi Öz Kürtçeciler var, aşırıya gidip ne dediklerini bilmiyorlar. Konuşuyorlar millet anlamıyor, halktan uzaklaşıyor. Kürtçenin önündeki bütün engellerin kalkması lazım.”