İmamoğlu'nun avukatı ''imzasız savunma'' için ''ilgililere'' teşekkür etti

Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone OlGözaltında dün ilk ifadesini veren İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun avukatlarından Mehmet Pehlivan, ifade metninin ‘imzasız hali’ni servis ederek soruşturmanın gizliliğini ihlal eden ilgililere teşekkür etti: “Kamuoyu onlar sayesinde gerçeği hızlı şekilde görmüştür.”
İBB başkanı dün ‘yolsuzluk’ soruşturmasına dört saat boyunca ifade verip tüm suçlamaları reddetmişti. İfadenin içeriği, soruşturmaya ilişkin gizlilik kararı bulunmasına rağmen sızdırılmış, suç teşkil etmesine rağmen sosyal medyada dolaşıma sokulmuştu.
İmamoğlu’nun avukatlarından Mehmet Pehlivan X hesabından şunları yazdı:
“İBB Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu bugün ifade verdi. İfadenin bitmesinin ardından, biz avukatları olarak, daha hukuk büromuza gelmeden, ifade metninin ‘imzasız hali’ servis edilmiştir. Bunu yaparak soruşturmanın gizliliğini ihlal eden ilgililere bu sefer teşekkür ediyoruz (!) Kamuoyu onlar sayesinde gerçeği hızlı şekilde görmüştür.
Ancak bir kesim var ki, günlerdir kamuoyunda temelsiz iddiaları manipülatif şekilde yazanlar, bu ifadeyi kamuoyu öğrendiğinde çok üzüldüler. Çünkü günlerdir yaratmaya çalıştıkları algı tek bir ifade ile alt üst oldu.
Gerçekleştirilen gözaltıyla önce Sayın İmamoğlu’nun toplum nezdinde itibarının sarsılması amaçlanmıştır. Ardından CMK’nın 58. maddesinde yer alan kimliği gizlenen tanık düzenlemesi tamamen suistimal edilerek ‘Gizli Tanık’ üretilmiştir. Üstelik bu tanıkların ifadeleri bir bütün halinde okunmak yerine, parça parça ve bir kurgu altında seçilip sunularak buralardan soru üretilmeye çalışılmıştır.
Keza nasıl, nerede kaydedildiği belli olmayan Sayın İmamoğlu’nun tarafı ve bilgisi dahi olmayan ses kaydı, son derece karmaşık olarak sunulan HTS kayıtları, kimler tarafından gerçekleştirildiği belli olmayan ve bütünden, bağlamdan koparılmış beyanların bu soruşturmanın ne denli hukuka aykırı olduğunu ve hukuki olmaktan çok politik kaygıları yansıttığını kesin ve açık olarak ortaya koymaktadır.
Süreç bize dosyadaki kısıtlılık kararının adeta sadece savunma tarafı için getirildiğini göstermiştir. Çünkü, dosyada şüpheli sıfatıyla yer alan kişiler ve avukatları dosya hakkında tek bir bilgi bile edinemezken soruşturma konusu olan neredeyse tüm olaylar, iktidara yakın medya tarafından gerçeklerden uzak bir şekilde servis edilmiştir.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da soruşturma içeriğini bir basın bülteni haline getirerek isnat olunan suçları kamuoyuna duyurmuştur. Hatta savcılık bir adım daha ileri giderek bahsi geçen basın bülteninde yasada ve hukukta yeri olmayan şekilde ‘suç örgütü lideri’ ifadesini kullanmış, sayın İmamoğlu’nun masumiyet karinesini ve lekelenmeme hakkını ihlal etmiştir.
Tüm bunların hukuk devleti ilkeleriyle izah edilebilecek hiçbir yanı yoktur. Yapılmak istenen, olmayanı var etme çabasıdır.
Soruşturma dosyası, ilgisiz ve suç delili olamayacak evrakla doldurulmuş, kamuoyu nezdinde sanki kapsamlı bir soruşturma varmış gibi algı yaratılmaya çalışılmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi faaliyetleri bir suç örgütü faaliyeti olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Örneğin Sayıştay tarafından denetlenen ve mevzuata uygun bulunan ihaleler ve Danıştay tarafından soruşturma izni kaldırılarak hukuka uygun bulunan ve yasalara uygun davranıldığı kanıtlanmış olan bazı işlem ve eylemler suçlama konusu yapılmıştır. Hatta kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş birtakım kişisel husumetlerden kaynaklanan mesnetsiz iddiaların dahi bu soruşturmaya konu edilmesi asla kabul edilemez.
Soruşturmadaki tanık beyanları tıpkı gizli tanık beyanlarında olduğu gibi bütünlükten ve bağlamından koparılıp özellikle seçilerek sunulmuştur. Gizli olmayan tanıkların tanık isimlerinin yer almaması da yasaya aykırı olduğu gibi Savcılığın da, yalnızca dedikodu niteliğinde duyumlara dayanarak beyanda bulunan tanıklarına güvenmediğini ve bu gözaltı sürecinde tanıklarını hukuka aykırı şekilde gizleme amacı taşıdığını göstermektedir. Tanıkların kişisel gözlemden ziyade önceden hazırlanmış bir dil ve kalıp içerisinde konuştukları da aleni bir şekilde görünmektedir.
Bütün bunlar açıkça gerek ulusal gerekse uluslararası hukuka göre yasak sorgu usulleridir. Belirtmemiz gerekir ki bu yöntemler 2016 Temmuz ayından önceki yargı pratiğinin bire bir örneğini teşkil etmektedir.
Sonuç olarak; yasal olmayan gözaltı, sözde kanıtlar, gizli tanıklar, normal tanık olmasına rağmen ismi belirtilmeyen ve bu sayede gizlenen tanıklar, yasal olarak elde edilmeyen ve Sayın İmamoğlu’yla da ilgisi olmayan ses kayıtları gibi gerçek dışı iddialara dayanan bu soruşturmanın hiçbir mantıki, hukuki ve ikna edici bir yanı bulunmamaktadır. Bu soruşturma, adil yargılanma hakkının ihlalidir. Bu ihlal, hukukun ve adaletin Anayasaya, temel hak ve özgürlüklere aykırı olarak yargıya erişimin yargı eliyle önlenmesi ve hukukun ortadan kaldırılmasıdır.“
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone Ol