Eski Bakan ve müsteşar Ömer Dinçer'den ağır eleştirler
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone OlAk Parti'nin önde gelen isimlerinden olan ve Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olduğu dönemde müsteşarlığını da yapan Ömer Dinçer'den son KHK'ya sert tepki geldi.
Habertürk gazetesinde yazan Ömer Dinçer aynı zamanda eski bir akademisyen. Bu yüzen Dinçer'in KHK ile akademisyenlerin işine son verilmesi bir hayli zoruna gitmiş:
“AK Parti iktidara gelirken üniversiteler üzerinde bir yönetim ve denetim kurumu olduğu için YÖK’ün kaldırılması, üniversitelerin idari olarak, özerk ve bilimsel olarak özgür olması, düşünce ve inanç özgürlüğünün sağlanması, devletin insanların kılık kıyafetine müdahale etmemesi için söz vermişti.”
Dinçer'e göre Ak Parti geçmişte söyledikleriyle bugün ters düşüyor:
“Vakıf üniversitelerinin rektörünü atamayı aklına bile getirmeyen AK Parti, o günlerde devlet üniversitelerinde en çok oyu aldığı halde atanmayan rektörlerin haklarını savunmaktaydı.
Dolayısıyla iktidara gelince, Kamu Yönetimi Reformu Temel Kanunu’nda “Kamu idaresinin amacı, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini kullanmasının önündeki engelleri kaldırmaktır” yazmıştı.
Hiç şüphesiz, normal bir süreçten geçmiyoruz. Kalleş bir darbe teşebbüsü atlatıldı. Bu süreçte ihanet eden, darbeye teşebbüs eden, doğrudan veya dolaylı destek verenlerin, puslu havadan yararlanıp şehirleri işgal etmeye kalkan teröristlerin, teröre ve şiddete açıkça söz ve eylemleriyle katkı sağlayanların cezalandırılmasına hiç kimsenin itirazı olamaz. Aksine, cezalandırılmazsa adalet sağlanmış olmaz.
Ama ölçü belli; darbeye, teröre ve şiddete söz veya eylemle açıkça destek olmak. Bunun dışında kalan insanlara suçlu muamelesi yapmak haksızlık olur. Çünkü, eğer hassas davranılmazsa dini ve felsefi inanç, ifade, teşebbüs ve örgütlenme gibi özgürlüklerin kısıtlanmasıyla sonuçlanabilir.
1960 ihtilalinin, 1982 askeri darbesinin ve 28 Şubat’ın üniversiteler üzerindeki uygulamaları toplumda hâlâ kapanmayan bir yara. 28 Şubat’ta bütün dindar öğretim üyeleri idari görevlerden alındı; bir üst unvana terfi ettirilmedi. Hiçbirinin, kendi inancını yaşamaktan ve düşüncesini ifade etmekten başka bir talebi olmamıştı. Askerlerin “Doçentliğini veya profesörlüğünü onaylamayın” diye telefonlarına şahit olduk. Dahası muhatap ve maruz kaldık.
İnsanların hak ve hürriyetlerini, üniversitelerin özerkliğini, bilimsel özgürlüğü savunmak hepimizin görevi, ama en çok da “Kendi nefsin için istemediğini, başkaları için de isteme” öğüdüne muhatap olanların...”
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone Ol