Diyanet’ten Cumhuriyet'in 100’üncü yılında da Atatürksüz hutbe

Diyanet’ten Cumhuriyet'in 100’üncü yılında da Atatürksüz hutbe
Güncelleme:

Türkiye Cumhuriyetin ilanının 100'üncü yılını kutlarken, Diyanet İşleri Başkanlığı aynı zamanda kurumun da kurucusu olan büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ü yine unuttu.

Cumhuriyetimizin 100. yılını tüm yurtta büyük bir coşkuyla kutlamaya hazırlanırken, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı, yine Atatürk'ü unuttu.

Son 8 yıldır 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 29 Ekim'de kutladığımız milli bayramlarda ve 10 Kasım'a denk gelen Cuma hutbelerinde Atatürk'ü anmadığı için tepki çeken Diyanet İşleri Başkanlığı, 100. yılın kutlandığı 29 Ekim öncesi yayımladığı Cuma hutbesinde de yine Atatürk'ten bahsetmedi.

 

"Milli Mücadelemizin zaferle taçlanışının, bağımsızlık güneşinin ülkemiz üzerine yeniden doğuşunun, Cumhuriyetimizin ilan edilişinin yüzüncü yılındayız" cümlesiyle başlayan hutbede şu ifadeler yer aldı:

"Cennet vatanımız, bizim için sadece bir toprak parçasından ibaret değildir. Bu topraklar, kıyamete kadar huzur ve güven içinde yaşamaya azmettiğimiz yurdumuzdur. Aziz şehitlerimizin canlarıyla, kahraman gazilerimizin kanlarıyla, Milli Mücadelemize önderlik eden devlet büyüklerimizin azim, gayret ve kararlılıklarıyla bize bıraktıkları yüce bir emanettir. Bu emanet her birimizin canından daha azizdir. Gerektiğinde can vereceğiz, canandan geçeceğiz, bütün varımızı feda edeceğiz; ancak ecdat yadigârı vatanımızdan İstiklâl Marşı’mızda da ifade edildiği gibi asla vazgeçmeyeceğiz.

Bu vesileyle, üzerinde yaşadığımız bu toprakları bize vatan kılan, yüz yıl önceki destansı mücadeleleriyle bağımsızlığımızı perçinleyen aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyoruz. Rabbimiz, onların bıraktığı emanetlere sahip çıkabilmeyi bizlere ve nesillerimize nasip eylesin."

İsrail-Filistin savaşına değinilen hutbede ilgili bölüm şöyle:

"Ne acıdır ki, yüz yıl önce Milli Mücadelemizde millet olarak topyekûn bertaraf ettiğimiz acıların benzerini, yıllardır Filistinli kardeşlerimiz de yaşamaktadır. İnsaf ve vicdanını kaybetmiş, kin ve nefretin esiri olmuş İsrail, bütün dünyanın gözü önünde en vahşi saldırılarla her türlü caniliği işlemektedir. Filistin toprakları, yaklaşık bir asırdır barış ve huzura hasret kalmıştır. Minik yavruların çığlıkları, yaralı annelerin feryatları arş-ı âlâyı titretmektedir. Babalar, koklamaya kıyamadıkları evlatlarını kendi elleriyle toprağa vermektedir. İnsanlık, bombalanan binaların enkazında yitirilen canları seyrederken aslında kendi vicdanını yitirmektedir. Bu şartlar altında milletimize ve tüm Müslümanlara düşen sorumluluklar, her zamankinden daha fazladır. Bizler de bu sorumluluklarımızı yerine getirebilmek için bugün Cuma namazından sonra yardımlarımızla Filistinli kardeşlerimizin yaralarını bir nebze de olsa sarmaya çalışacağız.

Asırlardır mazlumun yanında, zalimin karşısında durduğumuz gibi bundan sonra da durmaya devam edelim. “Zalimlere asla meyletmeyin.” ayeti mucibince söz ve davranışlarımızla; yiyip içtiklerimizle, giyip kullandıklarımızla zalime destek olmayalım, zulme rıza göstermeyelim. Böyle zulümlerin bir daha yaşanmaması için her alanda var gücümüzle çalışalım. İşimizi ve mesleğimizi en iyi şekilde yapmaya gayret edelim. Gelecek nesillerimizi milli ve manevi değerlerle donanmış, devletine ve milletine bağlı, topluma ve insanlığa faydalı kişiler olarak yetiştirelim. Rabbimizin, “Müminler ancak kardeştirler.” ilahi fermanı gereği kardeş ve ümmet olma bilincimize sahip çıkalım. İşte o zaman, barış ve huzur içinde yaşadığımız bu topraklar, yüzyıllar boyunca vatanımız olmaya devam edecektir. "