Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gençlerle Buluştu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gençlerle Buluştu
Güncelleme:

Erdoğan: (4) - "Seçme ve seçilme yaşı 18 olmalı. Bu demek değil ki bütün 18 yaşında olanlar parlamentoya dolacak, böyle bir şey yok. Bunların içinde gerçekten o yarışın içinde kendini ispatlayanlar ve yapılacak ön seçimde şurada, burada vesaire kendini ka

İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Seçme ve seçilme yaşı 18 olmalı. Bu demek değil ki bütün 18 yaşında olanlar parlamentoya dolacak, böyle bir şey yok. Bunların içinde gerçekten o yarışın içinde kendini ispatlayanlar ve yapılacak ön seçimde şurada, burada vesaire kendini kabul ettirenler, ne yapacaktır, parlamentoya aday olacaktır ve parlamentoya girecektir" dedi.

Erdoğan, TRT'de yayımlanan "Cumhurbaşkanı'nın Gençlerle Buluşması" isimli programda, gençlerin sorularını yanıtladı.

Başkanlık sistemi çalışmalarına ilişkin soru üzerine Erdoğan, bunun bir sistem arayışı olduğunu belirterek, "Bu benim şahsımla alakalı bir konu değil. Şu 13-14 yıllık deneyim bize bazı şeyler gösterdi. Bir yerde tıkanıyorsunuz ve araç orada patinaj yapmaya başlıyor. Biz bu aracın patinaj yapmasını istemiyoruz. Bundan kurtulmamız lazım. Siz Cumhurbaşkanı olarak bir şey söylersiniz, Başbakan bir başka şey söyler. Sonunda yine eğer farklı görüşlerde olabilirsiniz de ama hedef aynı olunca bunu aşarsınız fakat bunda da çok ciddi bir zaman kaybı başlar" ifadesini kullandı.

Ülke olarak zaman kaybına tahammülün olmadığını dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bugün gelişmiş ülkelere baktığımız zaman, gelişmiş ülkelerin kahir ekseriyeti şu anda başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Başkanlık sistemiyle yönetiliyorsa, demek ki burada bir tecrübe var. Demek ki başarı burada sistemin kendisinde. 'Biz zaten demokratik parlamenter sistemle yönetiliyoruz şu anda. Bunu iyileştirelim.' Bunun neyini iyileştireceksin? Her şey ortada. Bununla gidiyor bu ve yürümüyor. Hele hele cumhurbaşkanı ve başbakan farklı bir siyasi anlayışta olursa... Geçmişte yaşadığımız denemeler var. Farklı siyasi anlayışta olmadığı halde, anayasa kitapçığının fırlatıldığı dönemler yaşadı ülkemiz. Biz bunları yaşamak istemiyoruz. Onun için diyoruz ki eğer 10 Ağustos'ta şahsımı milletim yüzde 52 ile Cumhurbaşkanı seçti. Bu bir yerde fiili olarak yarı başkanlık sistemidir.

İlk defa bir millet oylama yapıyor ve şahsımı da Cumhurbaşkanı olarak seçiyor. O günden bugüne söylediğim gibi 'alışılmış bir Cumhurbaşkanı olmayacağım' demiştim ve alışılmış bir Cumhurbaşkanı olmamaya da gayret ediyorum. Bu konuda da çünkü sebep-netice ilişkisini çok iyi kurmam gerekir diye düşünüyorum. Gerek kurumsal yapı içerisinde birçok adımlar attım, atmaya devam ediyorum ve atacağım da. Bununla birlikte ülkemin kazanımları çok çok önemli. Bunu çok daha ileri taşımamız lazım. Zira kişi başına milli gelirde ulaşılan rakam bizim için yeterli değil. Bunun artması lazım. Bu konuda tabi bizim hükümetle dayanışma içinde olmamıza rağmen, tıkanıklık var. Bunu aşmamız gerekiyor."


- "Her milletvekilinin ciddi manada bir karşılığı vardır diyemeyiz"

Barajların kalkması konusundaki düşüncelerini daha önce ifade ettiğini aktaran Erdoğan, "Dedim ki gelin, burada dar bölge sistemi yapabiliriz, daraltılmış bölge sistemi yapabiliriz. Ama muhalefet ne dedi? 'Hayır olmaz' dedi. Peki ne istiyorsunuz siz? 'Barajı kaldıralım'. Tamam da bunu da bir esasa bağlayacaksın. Şu anda diyelim ki dar bölge sistemi dediğimiz zaman Avrupa'da veya dünyanın değişik yerlerinde bu sistem uygulanıyor. Nasıl uygulanıyorsa, biz de öyle uygulayalım. Bu neyi getirir? Şunu getirir. Bir belediye başkanı nasıl ki ilinde halka karşı neyi var? Sorumluluğu var değil mi? Yarın iyi çalışmadığı halde, halkının karşısına çıkabilir mi? O vatandaş onu rezil eder. 'Hangi yüzle buraya geldin' der. Suratına bakmaz. Milletvekili de eğer çalışmamışsa o dar bölgede yarın tekrar milletvekili seçilmek için oraya gidemez. Gittiği anda vatandaş hesaba çeker ama şimdi böyle bir durum söz konusu değil" değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle büyükşehirlerde vatandaşın milletvekilini göremediğini söyleyerek, "Eğer çok aktifse, bakan vesaire gibi böyle bir durumu varsa görme şansı oluyor. Nerede televizyon ekranlarında ama gidip de şehri dolaşmak böyle bir şey adeta yok gibi. Peki bunun istisnaları yok mu? Var ama bu sistemden gelmiyor. O, onun kendi özel kabiliyetlerinden geliyor. İşte dar bölgenin iyi tarafı budur. Dar bölgede milletvekili adayı seçildiği andan itibaren, haftada 3 gün Ankara mı, 4 gününü de gelir bölgesinde geçirir. Halkıyla devamlı bütünleşir, bunu yapar" diye konuştu.

Kendisinin bir tercihi olduğuna değinen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Onu da söyleyeyim diyorum ki şu anda 18 yaş seçme yaşı mıdır? Seçme yaşı. Mesela böyle bir adımı attığımızda, sizin söylediğiniz demin Siyasi Partiler Kanunu ve bunun yanında bir de tabi seçim yasası ve 18 yaş seçme yaşı olduğuna göre, 18 yaş rahatlıkla seçilme yaşı da olabilir diyorum ben. Bu tezimdir benim. Niye? Seçilmek mi kolaydır, seçmek mi kolaydır? Bana göre seçmek zordur, seçilmek kolaydır. Niye? İyiyi kötüden ayırt edecek zihniyete, kabiliyete sahip olmak başka bir şey. Bir zamanlar bir tane siyasetçi, isim vermeyeceğim, tabi bir genel başkan, dedi ki 'ben Taksim Meydanı'na dört ayaklı çıkarsam seçtiririm' dedi. Böyleleri gördü bu ülke. Bu ne demektir? Yani rastgele birisini de çıkarsam oraya, yine ben onu seçtiririm ve zaten böyle de olmuyor mu? Böyle de oluyor. Yani kariyer, kalite, şu, bu, karizma, bu her yerde aranan şeyler değil. Yani her milletvekilinin ciddi manada bir karşılığı vardır diyemeyiz, bunu da söyleyeyim. Hepsine saygım duyarım, ayrı mesele ama...

Bakıyorsunuz bazıları işte yakındı, şuydu, buydu vesaire buna bakıyor. Onun için bizim burada özellikle batıda olduğu gibi bakıyorsunuz 25 yaşında, 23 yaşında, 22 yaşında seçilmiş olan milletvekilleri var. 27 yaşında Dışişleri Bakanlığı yapan kişiler var. Yani bu kadar genç yaşta buralara geldiklerine göre Türkiye niye olmasın? Mesela, bir tanesi tuttu, 2 yanına 2 genç aldı, biz dedi 'çoluk çocuğa mı bırakacağız bu parlamentoyu' dedi. Bu nedir? Bu gençliğe hakarettir. Bunu nasıl söylersin? Ben de diyorum ki madem ki 18 yaşa biz seçme hakkını veriyoruz, aynı zamanda 18 yaşa seçilme hakkını da vermemiz lazım. Seçme ve seçilme yaşı 18 olmalı. Bu demek değil ki bütün 18 yaşında olanlar parlamentoya dolacak, böyle bir şey yok. Bunların içinde gerçekten o yarışın içinde kendini ispatlayanlar ve yapılacak ön seçimde şurada, burada vesaire kendini kabul ettirenler, ne yapacaktır parlamentoya aday olacaktır ve parlamentoya girecektir. Temenni ederim ki bunları da başarırız."


- "Türkiye'de henüz bu konuda kesin tedbirler alabildik diyemem"

Erdoğan, sosyal medyayla ilgili özgürlük konusunda çeşitli tartışmalar olduğu hatırlatılarak, düşüncelerinin sorulması üzerine, "Özellikle sosyal medya noktasında çerçeve olarak alayım. Bu dünyada şüphesiz tartışılmaz bir ihtiyaç ve bu ihtiyacın kullanılış şekli çok çok önemli. Eğer bu tahrik ile tamamıyla ahlaki değerlerle olmayan şekliyle kullanılıyorsa, yani neye hizmet ediyor? Bu noktası çok çok önemli ve bir de korsan bir çalışmayla bu işler götürülüyorsa, örneğin bir twitter hala Türkiye'de bir ofis açmamıştır çünkü ofisi açtığı anda belli bir vergiyi ödeyecek, bu vergiyi devamlı kaçırmaktadır. Bu konuda bizim de Maliye Bakanlığımız vesaire bunun peşinde ama henüz bu işi gerçekleştirememektedir. Az önce ifade ettiğiniz ülkelerde bunlar ofisleri vardır, yayınladıkları bütün reklamlarında şunda, bunda, o ödemeyi oralarda yaparlar. Bizde böyle bir durum söz konusu değil" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kaldı ki bu gruplar, hatırlarsanız Türkiye'deki Gezi olaylarında olsun, ondan sonraki olaylarda olsun, ülkemizi adeta bir kaosa sürükleme görevini üstlenmişlerdir. Bu görevi de o süre içinde başarıyla yapmışlardır. Şimdi bütün bunlar karşısında belli tedbirleri almak da şüphesiz ki devlete ait bir görevdir. Çünkü bu devletin ve o ülkenin iç meselesi. Batı ülkelerinde diyelim ki, siz de söylediğiniz için oradan örnek veriyorum, İngiltere, ABD buralarda bunları bu kadar rahat kullanamazsınız. Eğer böyle bir şeyi rahat kullanmaya, o ülkenin değerlerini bir kenara atmaya ve bölmeye, parçalamaya çalışacak adımlar atarsanız hemen anında gereğini yaparlar. İşte bu konuyla ilgili bazı adımlar atıldı ve bunlara yönelik de çok ciddi cezalar yağdırma noktasına da girdiler. Şimdi biz, Türkiye'de henüz bu konuda kesin tedbirler alabildik diyemem ama bu tedbirlerin aslında alınması lazım. Onlar da nasıl burada bu bedelleri ödüyorlarsa Türkiye'de de bu bedelleri ödemeleri lazım. Bu neyi getirir? Bu şunu getirir; bir defa kesinlikle bizim Gezi olaylarından hareketle söylüyorum, bu bir toplumsal güvenliktir, bu bir kamu güvenliğidir ve bu kişisel haklara saygıdır. Bunların ne kişisel haklara saygı diye bir derdi vardır, ne kamu güvenliği diye bir derdi vardır, ne toplumsal barışa dayalı bir anlayışları vardır çünkü merkezi malum yerlerdendir de onun için ve onlar da bu noktada bu işi gayet iyi yürütüyorlar, başarılı yürütüyorlar ve bunlara karşı da biz arkadaşlarımız da gerekli hazırlıkların yapılması ve ona göre de bazı adımların atılması gerektiğini savunuyorum, savunuyoruz."


- "Bizim halkımız ne diyor, bizim için o önemli"

Batının insan hakları konusundaki çifte standartlı tutumuna değinilerek yöneltilen "Sizce insan hakları değerlendirmesinde alınması gereken önemli kriterler nasıl değerlendirilmeli?" şeklindeki soru üzerine, Erdoğan, "Öncelikle ben tabi şunu açıklayayım. Bunların insan haklarından anladığı ne? Bu önemli. Eğer bunlar insan haklarından, gerçekten insanların gerek düşünce, fikir, inanç hürriyeti bunları anlıyorlarsa, bu konuda biz hepsinin önündeyiz. Bunu çok açık, net söylüyorum" dedi.

Türkiye'de 3 milyon sığınmacı bulunduğuna işaret eden Erdoğan, "Şu anda Avrupa, 3 milyonu bırakın, yüzleri binleri sayıyor. Birisi diyor ki, Almanya'yı söyleyelim, 'ben şu kadar kişi alabilirim.' Dediği ne? '10 bin, 20 bin, 30 bin, 100 bin, bu kadar alabilirim.' Almanya'nın ekonomik gücü, bizim çok çok ötemizde mi? Çok çok ötemizde. Peki niye almıyorsun? Hadi al. Şimdi Yunanistan'a bakıyorsunuz, Yunan adalarında diyorlar 'şu kadar kişi var.' Şu kadar kişi dediğiniz kaç kişi var? Ona da baktığınız zaman 300-500 bin, buralarda. Şimdi konuşulan ne? Türkiye bunlardan diyelim ki 1 kişi alıyorsa 1 kişi de Avrupa'da Almanya diyelim oraya göndersin, 10 kişi alıyorsa 10 kişi göndersin, bunu yapsın. Bütün bunları koyun bir kenara, burada 3 milyon insan var. Bu 3 milyon insana ev sahipliği yapmaktan daha öte bir insan haklarını korumak anlayışı olabilir mi? Bunu başaran biziz. Bu insanları sefaletten kurtaran biziz. Konuşmak, onlara bu özgürlüğü vermek, bizim bu noktada bir sıkıntımız yok ki" değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beyoğlu'ndaki terör saldırısına değinerek, "Bugün örneğin İstiklal Caddesi'nde dün yaşanan olay, bütün bu olaylar ve bunların üzerine gidişimiz, bizim çok farklı bir şekilde bir gidişimiz var ama gönül arzu ederdi ki böyle bir olayı ülkemizde yaşamayalım. Üç İsraillinin bir İranlının burada ölmüş olması, bizleri ciddi manada üzmüştür ve 10 kadar İsrailli yaralı olarak hastanelerimizde tedavi edilmiş ve bugün de İsrail'e gönderilmiştir. İsrail Cumhurbaşkanına bir mesajım oldu ve buradaki cemaatin dini liderine ve liderine ayrıca kendileriyle de görüşmelerim oldu. Çünkü bizim bir yerde misafirimiz konumunda olan insanlara karşı takınılan bu tavırları, bizim kabul etmemiz mümkün değil. Biz bunun en güzel örneklerini verdik, veriyoruz ama bunlar ülkede bize düşman olanların yayın organlarından veya onların sosyal medyadaki temsilcilerinin ağzından ne çıkıyorsa, onu bizim aleyhimizde kullanıyorlar. Yaptıkları iş bu. Tamamen bir dezenformasyon ve bu dezenformasyonla bizi masaya yatırıp ondan sonra da bakıyorsunuz biçmeye başlıyorlar" ifadesini kullandı.

Bu durumu kabul etmenin mümkün olmadığını vurgulayan Erdoğan, "Onun için bizim halkımız ne diyor, bizim için o önemli. Onlar, sınıfta kaldık, sınıf geçtik... Bunların böyle bir defa hakkı yok ki yetkisi yok ki. Böyle bir şeyi yapma hakkı, benim ülkedeki halkımındır. Halkım ne diyor bizim için bu önemli ve halkım bakıyorsunuz yüzde 52 ile Erdoğan'ı getiriyor, cumhurbaşkanı yapıyor, mesele bitmiştir. Onların demesine kalmış olsak biz zaten cumhurbaşkanı seçilemezdik bu ülkede. Çünkü onlar da farklı kampanyalar, biliyorsunuz, sürdürdüler. Aynı şeyi şu andaki iktidar için de yaptılar. Ne oldu? Onların dedikleri tutmadı. Mesele, millete rağmen hiçbir şey olmaz. Onun için biz kendimize güveniyoruz, inanıyoruz ve doğru istikametteyiz" şeklinde konuştu.

(Sürecek)