Cumhurbaşkanı Erdoğan Gençlerle Buluştu

Cumhurbaşkanı Erdoğan Gençlerle Buluştu

Erdoğan: (2)- "Suriye'den gelenlerin içerisindeki doktorlar, mühendisler, avukatlar, mali müşavirler gibi deneyimli kişilerden istifade etmek istiyoruz. Bunların yurt dışına çıkmasını da istemiyoruz. Bunları ülkemizde de nereye yerleştiririz, bu konuyla i

İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'den gelenlerin içerisindeki doktorlar, mühendisler, avukatlar, mali müşavirler gibi deneyimli kişilerden istifade etmek istediklerini belirterek, "Bunların yurt dışına çıkmasını da istemiyoruz. Bunları ülkemizde de nereye yerleştiririz, bu konuyla ilgili de bakanlıklarımız çalışmalarını sürdürüyorlar. Nitelikli olmayanların üzerinde de bir çalışma yapacaklar. Onları da burada istihdam etmenin yollarını arayacaklar. İlk etapta çalışma izni vermek suretiyle onları istihdam etmiş olacaklar. Ardından da vatandaşlık verecekler" dedi.

Erdoğan, TRT'de yayımlanan "Cumhurbaşkanı'nın Gençlerle Buluşması" isimli programda gençlerin sorularını yanıtladı.

Türkiye'de Suriyeli mezun öğrenci, akademisyen, bilim adamları olduğu, onlardan faydalanılması ve diğer ülkelere beyin göçlerini engellemek için yapılan çalışmalara ilişkin soru üzerine Erdoğan, Suriye ile ilgili hükümetin güzel bir çalışması olduğunu, bunun bir kısmını da birlikte yaptıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece çadır ve konteyner kentlerde 270-280 bin Suriyeli olduğunu, ülke genelinde ise 2 milyon 700 bin Suriyeli bulunduğunu ifade ederek, nitelikli olanlar için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bazı kurumlarla müşterek çalışarak, bunları seçici olarak ele alacaklarını ve Türkiye'de istihdam etmek için adımlar atılacağını vurguladı.

Gelenlerin içerisindeki doktorlar, mühendisler, avukatlar, mali müşavirler gibi deneyimli kişilerden istifade etmek istediklerini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bunların yurt dışına çıkmasını da istemiyoruz. Bunları ülkemizde de nereye yerleştiririz, bu konuyla ilgili de bakanlıklarımız çalışmalarını sürdürüyorlar. Nitelikli olmayanların üzerinde de bir çalışma yapacaklar. Onları da burada istihdam etmenin yollarını arayacaklar. İlk etapta çalışma izni vermek suretiyle onları istihdam etmiş olacaklar. Ardından da vatandaşlık verecekler. Böyle bir çalışma var. Bunları inşallah süratle gerçekleştirecekler. Bizim ülkemizin, bu toprakların onları rahat rahat istihdam etmeye gücü yeter. Bazı ülkelerden talepler de var. Ama biz ilk etapta bunu kendimiz nasıl değerlendiririz, bunun çalışmalarını yaptık."


- "Türkiye'nin kaderi bu"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunuzdan beri antidemokratik uygulamalara karşı sürekli siz, milletimiz hedef oluyor. Her zaman demokrasiyi yüceltme bakımından mücadele verdiniz, başarılı oldunuz. Neden antidemokratik uygulamalar milletimizi hedef alıyor?" şeklindeki soru üzerine, bunun Türkiye'nin kaderi olduğunu söyledi.

İktidara geldikleri andan itibaren Türkiye'nin bir tırmanışa geçtiğini, o zamana kadar ülkenin "alan el, dilenen el" olduğunu ifade eden Erdoğan, IMF'ye borcu bulunduğunu, Merkez Bankası'nın döviz rezervinin 27,5 milyar dolar olduğunu kaydetti.

Erdoğan, atağa geçtiklerini, IMF’ye olan borcun ödendiğini belirterek, Davos'taki toplantıda IMF Başkanıyla görüşmesinde, "Bize borç verip, siyasi irademize hükmetme yolunu mu seçeceksiniz" dediğini, buna müdahale ettirmeyeceğini söylediğini anlattı.

Bundan sonra IMF'den para almanın donduğunu, 27,5 milyar doların ödendiğini dile getiren Erdoğan, IMF'nin Türkiye'den 5 milyar dolar ister duruma geldiğini, talep edildiğini ancak paranın istenmediğini anımsattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkez Bankası'nın döviz rezervinin Başbakanlığı döneminde yaklaşık 135 milyar dolara çıktığını vurgulayarak, finansmanı başarılı yönettiklerini, devraldıkları Türkiye'nin borç içinde ve kişi başına milli gelirin düşük olduğunu söyledi.

İhracatın 150 milyar dolara kadar çıktığını dile getiren Erdoğan, artık ülkenin güçlenen duruma geldiğini, Türkiye'nin G20 ülkeleri arasında 17. sırada yerini aldığını ve geçen yıl zirveye ev sahipliği yapıldığını ifade etti.

Recep Tayyip Erdoğan, G20 zirvesinde dünyanın ekonomide yüzde 85'ine sahip ülkelerin yer aldığını belirterek, "Siz böyle bir ülke oluyorsunuz. Böyle bir ülkeyi dünya hazmedebilir mi, kabullenebilir mi? Kolay değil. Bütün bunların yanında kültürel değerler noktasında siz farklı bir yerdesiniz. Onlar ise farklı bir yerde. Onu da tabi hazmetmiyorlar" dedi.

Türkiye'nin yükselişinin her geçen gün arttığını belirten Erdoğan, bunun hazmedilemediğini söyledi. Erdoğan, "Geliyorlar gidiyorlar. Liderlerle konuşuyoruz, 'Türkiye'yi tanıyamadım' diyor. '10 yıl önce gelmiştim bambaşka bir Türkiye vardı, bugün bambaşka bir Türkiye var' diyorlar" ifadesini kullandı.

Bir soru üzerine, terör örgütünün Hakkari'deki havalimanını bombaladığını ifade eden Erdoğan, "Şimdi bunlara nasıl bir yaklaşım sergileyeceksiniz. Bunlara vatansever demek mümkün mü? Milliyetperver demek mümkün mü? Yani 'bunlar Kürt vatandaşlarımızı seviyor' demek mümkün mü? Bunlar benim Kürt kardeşlerimin düşmanı ya. Sevmek diye bir şey yok. Sevmek diye bir dertleri olsa, bizim 2 senede bitireceğimiz havalimanını, bize 4 senede, 5 senede bitirttiler. Çünkü müteahhit firmaları devamlı tehdit ettiler. Biri gitti, biri geldi, biri gitti, biri geldi. Duble yollar yapıyoruz, bölünmüş yollar yapıyoruz, müteahhitlerini tehdit ediyorlar. Bunları yaptılar ama biz buna rağmen 'yapacağız' dedik ve yaptık" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dikkat edin ülkemizde de dünyada da işte 'Erdoğan gitmeden Türkiye'ye istikrar gelmez' diyorlar. Ya tamam da şimdi Erdoğan'ın gitmesi veya gitmemesi... Peki 2002'nin sonunda veya 2003'ün başında Türkiye'de Erdoğan'ın başında olduğu bir iktidar mı vardı? Yoktu. Peki Türkiye neredeydi? Veren el miydi, alan el miydi? Alan eldi. Öyle mi? Delikli paraları arıyorduk, acaba bize birileri borç verir mi? Bunu arıyorduk ama vermiyorlardı. Böyle bir durumdaydık" şeklinde konuştu.


- "Hizmete devam edeceğiz"

Erdoğan, büyükşehir belediye başkanlığını da 2,5 milyar dolar borçla devraldığını belirterek, kentteki çöp dağlarını bir yılda kaldırdıklarını, modern depolama yaptıklarını ve bunun enerji üreten hale getirildiğini dile getirdi.

Kentte doğal gazı yaygınlaştırarak hava kirliliğini de ortadan kaldırdıklarını, yıkanacak su olmayan İstanbul'a 180 kilometreden, Trakya'dan dağları delerek su getirdiklerini aktaran Erdoğan, 2040'a kadar İstanbul'un su sorununu çözdüklerini söyledi.

Erdoğan, bunların çalışarak yapıldığını vurgulayarak, "Önceleri de birileri vardı. Niye onlar halledemedi de bu istikrar bu şekilde geldi. Dert o değil. Yetişemediği üzüme koruk dermiş. Mesele bu. İsteseler de istemeseler de biz bu millet, vatan için, bu can bu tende olduğu sürece hizmete devam edeceğiz. Olay bu" dedi.


- AB süreci

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği (AB) üyeliği ve vizesiz seyahate ilişkin soru üzerine, "Schengen konusu bizim aslında çoktan hakkımız. Bizim Avrupa Birliği'ne fiili müracaatımız 1959'dur, resmi 1963'tür ve bu süreç içerisinde bize her zaman çalım attılar. Hiçbir zaman samimi davranmadılar. Şu anda da samimi davranmıyorlar" diye konuştu.

Eski Fransa Başbakanı Jacques Chirac ve Almanya'nın eski şanşölyesi Gerhard Schröder'in samimi dostları olduğunu, aralarında üçlü görüşmeler yaptıklarını ifade eden Erdoğan, görüşmelerde onların hep bu konuyu savunduğunu ama netice alamadıklarını söyledi.

Erdoğan, şunları kaydetti:

"Çünkü Türkiye'nin üye olarak girmesini istemiyorlardı. Devamlı oyaladılar. Bizler de 'niçin' dediğimizde, aslında niçinin cevabını biliyoruz da, gündeme getirmek doğru olmadığı için getirmiyorduk. Çünkü olayı farklı yöne taşıyacaklarını biliyorduk. Ne yazık ki hep oyalayarak bu süreç devam etti. Sonra Fransa'da Sarkozy, Almanya'da Merkel göreve geldi. Bu toplantılara liderleri davet etmeyi kaldırdılar. O arada bazı ülkeler AB'ye üye olmanın ötesinde yoğun bir siyasi kararla, bir anda 15, 27'ye çıktı. Şu anda da 28. Çünkü karar siyasiydi."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kofi Annan'a Davos'ta bir teklif yaparak, Kıbrıs meselesini çözmek istediğini söylediğini, Annan'ın ise "Ben üç kez bu işe teşebbüs ettim, başaramadım. Bu sefer istemiyorum" dediğini, kendisinin de "Bu defa Türkler her zaman Rumlardan bir adım önde olacak. Bu sözdür" karşılığını verdiğini anlatarak, Annan'ın 'tamam' demesi üzerine adımı attıklarını, diplomatların İsviçre Bürgenstock'ta Kıbrıs ile ilgili karar vermek için 4 gün bir araya geldiklerini hatırlattı.

Çalışmada, Yunanistan ve Güney Kıbrıs tarafının kendileri gibi samimiyet göstermediklerini ifade eden Erdoğan, son imza anına geldiğinde ise vazgeçtiklerini söyledi.

Annan'ın bunu kabul etmemesi üzerine imzaların atıldığını, arkasından yapılan referandumda da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yüzde 65 evet, güney kesimin ise yüzde 75 hayır dediğini aktaran Erdoğan, şunları söyledi:

"Ne oldu? Verilen sözler yerine gelmedi. Buna rağmen AB Güney Kıbrıs'ı AB'ye üye yaptı, Kuzeyi yapmadı. Diyorum ya, samimi değiller. Biz samimiyetimizi gösterdik, onlar göstermediler. Bunun dışında yapılması gereken ödemeleri yapmadılar. Yani AB müktesebatına bir defa kendileri uymadılar. Biz yolumuza o gün bu gündür devam ediyoruz. Ondan sonraki süreç içerisinde de birçok şey yine yerine gelmedi. Değerler silsilesi içerisinde geçmişimize baktığımız zaman, hiçbir zaman bunlar sözlerinde durmazlar. Yine durmayacaklar. Farkındayım. Niye? Eskiden fasıllar açıldığı zaman aç kapa yapılırdı. Bir fasıl hem açılır hem de kapanırdı. Bunlar sadece eğitimle ilgili bir fasıl vardı. Oranın aç kapası yapıldı. Şu anda 14 fasıl sadece açılmış oldu. Hepsi sadece açıldı ama kapaması yapılmadı. Niye? Çünkü kapama olayını kaldırdılar. Niye? Türkiye var. Bunu bir diğer ülke için yaptıkları zaman hiç düşünmeden anında işi bitiriyorlar."

Türkiye'ye gelince "nüfus çok fazla" gibi bahane üretildiğini dile getiren Erdoğan, Türkiye'nin AB'ye ilk müracaat eden ülkelerden biri olduğunu, "Yarın AB ülkeleri içerisinde bir sıkıntı olur" havasıyla böyle bir yaklaşımın ortaya konulduğunu anlattı.


- "Müktesebatın içinde ne var, ne yok biliyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "bunlara rağmen, sabırlı olacağız" dediklerini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Onlar kabul etmiyorlar mı? Biz Ankara, Kopenhag kriterleri deriz, yapar yolumuza devam ederiz. Zaten biz bu kriterleri biliyoruz. Müktesebatın içinde ne var, ne yok biliyoruz. Öyleyse bu adımı da bu kararlılıkla atarız, yolumuza da devam ederiz. Şu anda yaptığımız da budur. Yolumuza aynen bu kararlılık içinde devam ediyoruz. Hiç bir endişeye kapılmaya gerek yok. Türkiye'yi AB'ye almamakla biz bir sıkıntı yaşamadık. Başbakanlığım döneminde bu yılın ekim ayında Schengen vizesini uygulamaya koyacaklarını söylediler. Şimdi onu hazirana çekme olayı söyleniyor. Bir 72 madde olayı çıkardılar şimdi. '72 madde hallolursa haziranda bu uygulamaya girecek' diyorlar.

Bu arada AB'nin coğrafi sınırlarıyla hiç ilgisi olmayan Güney Amerika'dan, Latin Amerika'dan ülkeleri Schengen vizesine dahil ediyorlar. Venezuela buraya dahil. Ne alakası var? Güney Kıbrıs'ın Avrupa ile ne alakası var? Malta'nın ne alakası var? Olmadığı halde bunlar, şu anda orada. Mesele o değil, mesele başka. Diyorlar ki, siz Asya ülkesisiniz. Trakya Avrupa'ya dahil değil mi? Bahane uydurmaya kalktıkları zaman bahane çok. Öyle de olsa böyle de olsa biz güçlü olmaya mecburuz. Çok çalışacağız, çok gayret edeceğiz. Şu anda kişi başına milli gelirimiz 10 bin dolarsa bu rakam, bizim bir defa hedefimiz neydi? İlk etapta 15 bin dolar, ardından 2023 bunu 25 bin dolara çıkarmamız lazım. 25 bin dolara çıkaracağız göreceksiniz dengeler o zaman çok daha farklı olacak."

(Sürecek)