Bilim Kurulu üyesinden dikkat çeken ‘ikinci dalga’ uyarısı

Bilim Kurulu üyesinden dikkat çeken ‘ikinci dalga’ uyarısı
Güncelleme:

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Tezer, 11 Mayıs'ta başlayacak kademeli normalleşme öncesi sokaklara yansıyan rehavete dikkat çekerek "kuralları sağlayamazsak ikinci dalga kaçınılmaz olur, üçüncü dalga bile görülebilir" uyarısında bulundu.

Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hasan Tezer, önemli açıklamalar yaptı.

Prof. Dr. Tezer, son iki haftada vaka sayılarında ciddi bir istikrar yakalandığını, test sayılarının yüksekliğine karşılık pozitif vaka sayılarında azalma yaşandığını ve bunun sevindirici bir gelişme olduğunu söyledi.

Ancak sokağa çıkma kısıtlamalarının ardından cadde ve sokaklarda büyük yoğunluk yaşandığına ve sosyal mesafe kurallarının ihlal edildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Tezer, bu durumun vaka sayılarında artışa neden olabileceğine işaret etti.

Tezer, şunları söyledi:

* Sürekli duyurularımıza, daha dikkat etmemiz gereken dönemlerin olduğunu bildirmemize rağmen sokaklar kalabalık. Sanki yazın okullar tatilmiş, insanlar sokaklara çıkmış gibiler. Bunun böyle olmaması gerekiyor. Bizim sosyal mesafemize dikkat etmemiz, kalabalığa girmememiz gerekiyor, hâlâ evde kalmamız gerekiyor.

* Belki rakamların iyiye gitmesi insanlarda artık bittiği algısını oluşturuyor. Bitmedi. Şu anki dönem aslında birinci dönem kadar, belki daha da önemli bir dönem; çünkü yakalamış olduğunuz istikrarı sürdürmeniz gereken dönem. ‘Evde kal Türkiye’ demenin bence en önemli olduğu günlerden biri

“İKİNCİ DALGA, HATTA ÜÇÜNCÜ DALGA GÖRÜLEBİLİR”

Türkiye’de günlük vaka sayılarının hâlâ dört basamaklı olduğunu, normalleşme süreci için günlük vaka sayılarının önce üç, ardından iki basamaklı sayılara düşmesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Tezer, sokaklardaki kalabalığın böyle devam etmesi halinde ikinci dalga dalga riskinin olduğunu vurguladı.

Prof. Dr. Tezer, “Her şey bu kadar iyi giderken bize düşen kuralları sağlayamazsak ikinci dalga kaçınılmaz olur, üçüncü dalga bile görülebilir, kaldı ki ikinci dalganın görüldüğü ülkeler de örnek olarak karşımızda var. Bu neye sebep olur? Motivasyonumuzun kırılmasını, herkesin moralinin bozulmasını, iş yükünün devamını, yeni kuralların, kısıtlamaların alınmasını sağlayabilir. O yüzden birazcık daha dişimizi sıkmamız gerekiyor” uyarısını yaptı.

“MASKELERİ BELKİ YIL BOYU TAKACAĞIZ”

Kontrollü sosyal hayatın kuralları ihlal etmek anlamına gelmediğini vurgulayan Prof. Dr. Tezer, şunları söyledi:

* Yani kontrol edeceksiniz, kontrolü sağlayamıyorsanız da başarısız olduğunuz zaman belki geriye dönüp kuralları tekrar belirlemeniz, belki daha da sıkı kurallar belirlemeniz gerekecek, kontrolün amacı bu. Hâlâ maske takmak, sosyal mesafeye dikkat etmek zorundayız.

* Hâlâ ellerimizi dezenfekte etmeye ya da yıkamaya mecburuz. Mecburuz diyorum bakın. Çünkü normalleşme demek artık her şey normal anlamına gelmiyor.

* Bana göre birinci aşamadan daha da sıkı bir şekilde kurallara uymamız gereken bir döneme giriyoruz. Çünkü uymazsanız kurallara vaka artışı olacaktır ve süre uzayacaktır. Yazın ne yapacağımız konusunda soru işaretleri olacaktır.

* Maskeler oldukça önemli, belki yıl boyunca takacağız, belki maskeleri takma kurallarımız değişecek; ama şu aşamada takmak zorundayız. Kalabalık yerlerde, hastanelerde, hastalığın size bulaşabileceği riskli yerlerde tıbbi maskeler daha önemlidir. Sizi enfeksiyondan daha çok korurlar.

“HAVUZU VE DENİZİ KONUŞMAK İÇİN ERKEN”

Prof. Dr. Tezer, yaz mevsimi yaklaştığı için virüsün havuz ve deniz yoluyla bulaşıp bulaşmadığının sorulmaya başlandığına dikkat çekerek, söyle konuştu:

* Havuzu ve denizi konuşmanın şu an çok erken olduğunu vurgulamayı özellikle istiyorum. Mevcut kalabalığı görüyoruz. İnsanlar artık her şey iyiye gitti ve havuza, denize sıra geldi diye düşünebilirler. O sırada değiliz, onun altını çiziyorum. Havuzunuz kontrollü bir şekilde klorluysa zaten, virüsün havuzda çok fazla yaşamayacağını biliyoruz.

* Ancak bu herkes cümbür cemaat havuza atladığı zaman bulaşmayacağı anlamına gelmez. Havuzda da temasınızı sağlarsanız, elbette ki size bulaşabilir. Benzer şekilde deniz için aynı şeyi söyleyebiliriz. ‘Yani nasılsa suda yok bana bir şey olmaz’ zihniyetiyle kalabalık bir güruh yaratılırsa bulaşır tabii ki. Suyla bulaşmaz; ama biz birbirimize bulaştırırız.

* Havuzdan çıktığınız zaman çocukların, büyüklerin bazen ağızlarından sekresyonlar (vücut salgıları) akıyor, bunun etrafa düştüğünü düşünün, öyle bulaşır. Virüs yazı hiç görmedi ve yazın nasıl davranacağını daha bilmiyor.

TOPLUMSAL BAĞIŞIKLIK OLUŞUYOR MU?

Prof. Dr. Tezer, vaka sayılarının azalmasıyla birlikte test sayılarının da azalacağını, bu noktada toplumdaki bağışıklığı tespit etmek amacıyla tarama testlerinin devreye gireceğini söyledi.

Tezer, “Test sayıları azaldığı zaman toplumdaki bağışık yanıtı ya da sessiz hastalığı geçirenleri tespit etmek amacıyla, insanların temasının arttığı kalabalık gruplarda testler yapılacak. Toplumsal bir bağışıklık oluşuyor mu ya da bilmediğimiz hastalığı sessiz geçirenler var mı? Onları saptamak amacıyla yapılan bir uygulama. Bu iyi bir uygulama, yani işlerin iyi gittiği anlamına gelen bir uygulama” diye konuştu.

Tezer, kuaförlerde fön makinelerinin kullanımı ile ilgili “Fön makineleri yüksek akımlı havayla çalışıyor. Eğer mikroorganizma varsa kişide etrafa dağıtabilir. Bunun için gerekirse fön kullanmayın ya da düşük akımla kullanın gibi bir öneri yapıldı” dedi. Tezer, virüsün sivrisinek ısırığıyla bulaşmadığını da belirtti. (DHA)