Ankara'da cihatçı iddianamesi
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone OlSuriye'de rejim karşıtı faaliyet gösteren Nusret Cephesi’nin Ankara’daki Bağlum grubuna üye oldukları iddiasıyla yedi kişi hakkında dava açıldı.
Suriye’de rejim karşıtı silahlı faaliyet yürüten ve geçen temmuz ayında El Kaide’den ayrıldığını duyuran terör örgütü Nusret Cephesi’nin Ankara’daki Bağlum grubuna üye oldukları iddiasıyla yedi kişi hakkında dava açıldı.
Cumhuriyet gazetesinden Alican Uludağ'ın haberine göre iddianamede, şüphelilerin evlerinde yapılan aramada bulunan, balık, kertenkele, bitki ve yağ ile yapılan, “Zehir Tarifi” başlıklı dokümanın ele geçirildiği belirtilerek, “Bu zehir tarifi ile şüphelilerin Suriye ülkesi çatışma bölgelerinde ve ülkemizde bir sansasyonel bir eylem yapabilecekleri değerlendirilmiştir” ifadelerine yer verildi. Diğer yandan şüphelilerden “Hanzala” kod adlı Abdullah Ammar Canöz’ün 2015 Şubat ayında Ankara’dan Suriye’ye çatışma bölgesine gittiği, burada gözünden yaralandığı, Mart 2015’te Ankara Ulucanlar Göz Hastanesi’nde tedavi olduğu anlatıldı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bağlı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosu, 31 Ağustos tarihinde hazırladığı iddianameyi mahkemeye gönderdi. İddianamede, Nusret Cephesi’nin Bağlum grubuna üye oldukları iddiasıyla yedi kişi hakkında örgüt üyeliğinden hapis cezası istendi.
Suriye’ye geçerek El Nusra örgütü adına rejim güçleriyle savaşan şüphelilerden Ayhan Gökçeöz ve Mustafa Canöz’ün daha önce de El Kaide silahlı terör örgütü üyeliğinden yargılandığı, adli kontrol kararlarıyla serbest bırakıldıkları ve beraat ettikleri belirtildi. Mustafa Canöz’ün örgütün Suriye kolu olan El Nusra ile birlikte hareket ettiği, yakın zamanda El Nusra’nın Bağlum grubunun ikinci imamı konumunda olduğu ifade edilen iddianamede, şüphelinin Keçiören’de Davet Kürsüsü isimli mescitte dersler verdiği, Sıhhiye’de telefon dükkânı olduğu ve Suriye’den tanıdıkları aracılığıyla mescitte toplanan paraların sözde cihat bölgesine götürülmesinin koordine ve kontrolünü yaptığı öne sürüldü. İddianamede, Canöz’ün oğlu Hanzala kod adlı Abdullah Ammar Canöz’ün de şüpheliler arasında olduğu kaydedildi. İddianamede, Canöz’ün, oğlu “Hanzala” kod adlı Abdullah Ammar Canöz ile birlikte 2015 Şubat ayında Ankara’dan Suriye’ye çatışma bölgesine gittiği anlatıldı. Suriye’de ateşli silahla geçirdiği kaza sonucu bir gözünü kaybeden Abdullah Canöz’ün de Mart 2015’te tekrar Türkiye’ye geldiği ve Ankara Ulucanlar Göz Hastanesi’nde tedavi gördüğü belirtildi.
Canöz ise savunmasında, Suriye’de savaşırken yaralanmadığını, Gaziantep’te inşaatta çalışırken gözüne demir battığını iddia etti. İddianameye göre, baba-oğul Canöz’ün yaşadığı Keçiören’deki adreslerinde 28 Temmuz 2015’te yapılan aramada, “Patlayıcılar” başlıklı toplam 26 sayfalık doküman bulundu.
'Zehir tarifi’
İddianamede yapılan aramada patlayıcı madde yapımı tarifinin yanı sıra, “zehir tarifi” başlıklı iki kâğıt parçası bulunduğu belirtildi. Keneotun ile bir yağın karışımı ile yapılışı detaylı şekilde anlatılan tarifte, bu zehirlerin etkisinin çok yüksek olduğu, kana çabuk karıştığı, ağzı açılırken dikkat edilmesi gerektiği belirtilen iddianamede, “Bu karışımı Suriye ülkesi çatışma bölgelerinde ve ülkemizde sansasyonel bir eylem amacıyla örgüt adına kullanacakları değerlendirilmiştir” denildi. Başka bir kâğıtta ise balık ve kertenkelenin kullanıldığı bir zehir tarifi de yer aldı. İddianamede, bu zehrin etkisinin de çok yüksek olduğu anlatıldı. İddianamede; baba, oğul Canöz’ün ifadesinde, ev aramasında ele geçirilen dokümanlarla ilgili olarak, bomba, fünye ve zehir imaline ilişkin kesinlikle bir bilgileri ve çalışmaları olmadığını, bu dokümanların nereden geldiğini ve kime ait olduğunu bilmediklerini söylediği kaydedildi.
Cumhuriyet
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone Ol