1. Global Eğitim Zirvesi

1. Global Eğitim Zirvesi
Güncelleme:

Cumhurbaşkanı Erdoğan: (1)- "Değişimi yönlendirmek, onu toplumumuzun faydasına olacak şekilde kanalize etmek gibi bir mesuliyetimizin, sorumluluğumuzun olduğuna inanıyorum. Kendi değerleriyle, kültürüyle, toplumsal dinamikleriyle barışık bir değişim sürec

İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,"Değişimi yönlendirmek, onu toplumumuzun faydasına olacak şekilde kanalize etmek gibi bir mesuliyetimizin, sorumluluğumuzun olduğuna inanıyorum. Kendi değerleriyle, kültürüyle, toplumsal dinamikleriyle barışık bir değişim sürecini idare etmek, meseleye bu şekilde yaklaşmak durumundayız." dedi.

Erdoğan, Geleceğin Eğitimi Derneği'nce düzenlenen Global Eğitim Zirvesi'ndeki konuşmasında, destekleriyle zirvenin düzenlenmesine katkı sunan bakanlıklara, belediyelere, üniversitelere, diğer kurum ve kuruluşlara teşekkür etti.

İki gün boyunca akademik çalışmaları, tebliğleriyle, tecrübe ve birikimleriyle dinleyicileri aydınlatacak tüm katılımcılara, özellikle yurt dışından gelen bakanlara, misafir eğitimcilere şahsı ve millet adına şükranlarını sunan Erdoğan, bu tür uluslararası organizasyonların farklı ülkelerin deneyimlerini öğrenmek, onlardan istifade etmek bakımından çok büyük önem arz ettiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski Mili Eğitim Bakanı Nimet Baş'ın öncülüğünde kurulan Geleceğin Eğitimi Derneği'nin organizasyonunun bu açıdan büyük bir boşluğu dolduracağına inandığını ifade ederek, derneğin ülkede eğitim yönetimi alanında, eğitim öğretim noktasındaki ihtiyacı hissedilen faaliyetlere katkı sunmasının yanında, Türkiye'nin son 13 yılda eğitim öğretim konusunda elde ettiği tecrübeleri diğer bölge ülkeleriyle paylaşmasını da önemli gördüğünü vurguladı.

Zirve süresince ortaya konacak fikirlerin, dile getirilecek projelerin ülkenin eğitim sisteminin daha da gelişmesine ve yenilenmesine vesile olacağına inandığını belirten Erdoğan, dünyanın akıl almaz bir hızla değiştiği, yeni iletişim ve ulaşım araçlarının sınırları kaldırdığı bir dönemin içerisinde olunduğunu, teknolojik gelişmelerin hayatın her alanını etkilediğini ve kökten değişime zorladığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu değişim baskınının en fazla hissedildiği alanlardan birisinin eğitim olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

"Bizim bu değişim dalgasının önünde durmak, ona engel olmak gibi bir imkanımız da niyetimiz de olamaz. Zaten böyle bir şey mümkün de değil. Fakat bizim değişimi yönlendirmek, onu toplumumuzun faydasına olacak şekilde kanalize etmek gibi bir mesuliyetimizin, sorumluluğumuzun olduğuna inanıyorum. Kendi değerleriyle, kültürüyle, toplumsal dinamikleriyle barışık bir değişim sürecini idare etmek, meseleye bu şekilde yaklaşmak durumundayız. Bu sadece devlet kurumlarının değil aynı zamanda üniversitelerin, okulların, sivil toplum kuruluşlarının da görevidir. Devlet değişimin bir gereği olarak yenilikleri, yeni eğitim modellerini ve teknolojiyi çocuklarımıza sunmak, bunun altyapısını onlara sağlamak zorundadır. Bu, devletin görevidir. Bununla birlikte çocuklarımızın kendilerine, ailelerine, çevrelerine, en önemlisi bizi biz yapan değerlere karşı yabancılaşmalarına mani olmamız gerekiyor. Burada gözetilmesi gereken çok hassas bir denge var. Çünkü bir şeyin yeni olması, onu sorgulamadan, teraziye koymadan, herhangi bir süzgeçten geçmeden alıp uygulamamız anlamına gelmez, gelmemelidir."

- Asım ve Haluk örneği

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "yeni olan her şey iyi ve faydalıdır, eski olan her şey kötü ve zararlıdır" gibi bir yaklaşımı kabul etmenin mümkün olmadığını belirterek, bu yaklaşımın sadece sorun üreteceğini vurguladı.

Bugün farklı şekillerde tezahür eden yabancılaşma meselesinin Türkiye tarihinin son 200 yılına damgasını vuran en önemli sorunlardan biri olduğuna dikkati çeken Erdoğan, bu sorunun eğitim ve öğretim sisteminin de etkisiyle 2 asırdır ülkenin kanayan bir yarası olduğunu söyledi.

Erdoğan, edebiyat tarihi ve fikir hayatının bu meseleyi ele alan onlarca eserle dolu olduğunu ifade ederek, 118 yıl önce Araba Sevdası kitabında Recaizade Mahmut Ekrem'in ironiyle resmettiği Bihruz Bey karakterinin sadece lümpen batılılaşmayı değil, aynı zamanda yeni ile kurulan çarpık ilişkiyi de anlattığını, Tevfik Fikret'in karanlığı boğacak ışık olarak gördüğü oğlu Haluk'un Serencamı'nın da ibretlik bir hikaye olduğunu anlattı.

Haluk'un karşısında ise Mehmet Akif Ersoy'un hayalini kurduğu, özlemini çektiği ve duasını ettiği Asım olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Çatışan, birbirine zıt olan bu iki karakter aslında bizim son 200 yılımızı anlamamız için bize anahtar sunarlar. Bedrin Aslanları gibi Çanakkale'de destanlaşan bir Asım varken, Haluk'u ne Çanakkale Harbinde ne de Kurtuluş Savaşında görebilirsiniz. Bir yanda doğuya sırtını dönmeden, batıyı anlamaya çalışan, bu uğurda fikir çilesi çeken, 'önce vatan, önce millet' diyen bir Asım vardır. Diğer tarafta ise önce İskoçya'ya, ardından Amerika'ya giden, son nefesini kilisede rahip olarak veren bir Haluk vardır. Bunlar asla 100-150 yıl öncesine ait hayali kişilikler değildir. Biz bugün de Araba Sevdası'nda hicvedilen Bihruz Bey'in örneklerini ne yazık ki aramızda görüyoruz. Bugün de Asım'ın ve Haluk'un canlı sembolleriyle günlük hayatımızda karşılaşıyoruz. Bu karakterlerin Batı'ya, Batı kültürüne bakış açısı, Batılı değerlerle kurduğu hastalıklı ilişki bugün de aynı şekilde devam ediyor. Bu karakterler aynı zamanda iki farklı eğitim modelinin de ürünleridir. Haluk ve Asım değişmek zorunda olan bir toplumun bu süreci nasıl kendi faydasına veya zararına yönetebileceğinin işaretlerini verir. Bugün de eğitim alanında yapacağımız çalışmalarımızda aynı örnekler üzerinden hareket etmek, bu gerçeği dikkate almak zorunda olduğumuza inanıyorum."

(Sürecek)