İşte Türkiye'nin sinsi pandemisi! Vaka sayısı korkunç boyutta
Dünyada ve Türkiye’de gittikçe artan ve “sessiz pandemi” olarak nitelendirilen obeziteye karşı uzmanlar her fırsatta uyarırken, Türkiye'de obezite vakalarında rakamlar endişe veren seviyelere ulaştı.
Son yıllarda dünyada ve Türkiye’de obezite gittikçe artan bir sorun olarak öne çıkarken uzmanlar her fırsatta uyarıyor. Türkiye’nin obezite karnesinin kötü olduğu belirtilirken çocukluk çağından itibaren dengeli beslenme ve hareketliliğin sağlanmasının yanı sıra obeziteye karşı bilinç oluşturulmasının önemine dikkat çekiliyor.
İHA'nın haberine göre Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Derneği (TEMD) Yönetim Kurulu Üyesi, Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kliniği Sorumlusu Prof. Dr. Mine Adaş da Dünya Obezite Federasyonu’nun bu yıl yayınladığı Dünya Obezite Atlası'ndaki Türkiye ile ilgili dikkat çekici tespitleri yorumlarken önemli uyarılarda bulundu.
Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mine Adaş, “Türkiye’nin obezite karnesi çok parlak değil, yaklaşık 20 milyonu geçen sayıda obez birey yaşamakta, ülke olarak ciddi anlamda eylem planına geçmemiz gerektiğini gösteriyor. Mücadele gerçekten zor, inanılmaz bir artışla karşı karşıyayız. 2035 verisine baktığınızda rakam yüzde 55, kıpkırmızı, Türkiye alarm seviyesi, bu çok dramatik bir rakam. Hep moda diyetler var, önemli olan porsiyonları azaltmak, dengeli ve düzenli beslenmek” dedi.
Obezitenin estetik bir sorun olarak değil birçok problemi de beraberinde getirebilen bir hastalık olduğunun bilinmesi gerektiğini aktaran Prof. Dr. Mine Adaş, “Obezite son dönemlerin en önemli sağlık sorunlarından biri sadece ülkemiz için değil tüm dünya için ciddi bir halk sağlığı problemi olarak karşımızda durmakta. Yeni yayınlanan veriler var, Dünya Sağlık Örgütü’nden, ülkemizden ve çok yeni 2023 yılında Dünya Obezite Federasyonu bir obezite atlası yayınladı. Baktığınızda Türkiye’nin obezite karnesi aslında çok parlak değil, biz ülke olarak da değerlendirildiğimiz, Avrupa Bölgesi içinde obezite oranı en yüksek ülke olarak gözükmekteyiz. Türkiye’de yaklaşık 20 milyonu geçen sayıda obez birey yaşamakta. Obeziteyi kadınlarda daha sık görüyoruz. Obezitenin artmasındaki en önemli problemlerden bir tanesi de çocukluk çağındaki obezitenin artması ve oradan gelen yük erişkin döneminde, erişkin obezitesinin artması olarak da karşımıza çıkmakta. 2023’teki obezite atlasına baktığımızda 2035 yılına projeksiyonlar yapılmış maalesef kadınlarda 1 numara olacağımızı gösteriyor. Erkeklerde bu 5’nci sırada gözüküyor. Çocukluk çağı obezitesine baktığımızda da Macaristan’dan sonra yine 2’nci sırada gözleniyor. Bizim ülke olarak ciddi anlamda eylem planına geçmemiz gerektiğini gösteriyor. Genelde estetik bir problem olarak değerlendiriliyor ama obezite bir halk sağlığı problemi. Sağlık ekonomileri için de ciddi bir yük oluşturuyor, neden; beraberinde bulunduğu pek çok hastalık var. Hipertansiyon, diyabet, kardiyovasküler sistem hastalıkları, eklem, safra kesesi hastalıkları, depresyon, pek çok şeyi bir arada bulunduruyor. Günümüzde konuşulan şöyle de bir konu var; obezitenin bu mücadelede gerçekten bir hastalık olarak algılanabilmesi için, obezite terminolojisinde, isimlendirilmesinde yeni bir isimlendirilmeye mi gidilsin diye tartışılıyor. Baş harfleri İngilizce olarak ABCD (Yağ Dokusu Temelli Kronik Hastalık) diye isimlendirelim, obeziteli birey demeyelim. Burada kişileri damgalanmaktan da kaçınmak gerekiyor. Mücadelede daha etkin olabilmek, gerçekten bir hastalık, halk sağlığı problemi olarak algılayabilmek için obezite ile ilgilenen bilim insanlarının önerisi” dedi.