İşte Fahreddin Paşa ile gündeme gelen kutsal emanetler
Son günlerde kamuoyunda Fahreddin Paşa ile birlikte gündeme gelen ve İslam için çok değerli olan kutsal emanetler Topkapı Sarayı'nda muhafaza ediliyor.
Bir kısmı ilk defa Yavuz Sultan Selim'in Mısır üzerine yaptığı seferden sonra İstanbul'a getirilen kutsal emanetlerin, bir bölümü de daha sonra Fahreddin Paşa tarafından İstanbul'a getirtildi. İngilizler'e karşı Mekke ve Medine'yi kahramanca savunan ve bu emanetleri yabancıların eline geçmemesi için akıllıca bir hamleyle İstanbul'a gönderen Fahreddin Paşa kutsal emanetlerin Topkapı Sarayı'nda güvende olmasını sağladı.
Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferinin ardından İstanbul'a getirilen, sonraki dönemlerde sayısı sürekli artarak paha biçilmez bir hazine haline gelen "Kutsal Emanetler", 500 yıldır korunduğu ve sergilendiği Topkapı Sarayı'ndaki Has Oda'da, ramazan ayında daha çok ziyaretçi çekiyor.
Hz. Muhammed'in hırkası, sakalı, Uhud Savaşı'nda kırılan dişinin saklandığı mahfaza, ayak izi, mektupları, oku ve kılıcı, su içtiği kabı, Hz. İbrahim'in tenceresi, Hz. Musa'nın asası, Hz. Davud, Hz. Ali, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'in kılıcı, Hz. Yusuf'un cübbesi, Hz. Fatma'ya ait gömlek, hırka, seccade ve sandık gibi Peygamber asrının kokusunu ve bereketini bugüne taşıyan yüzlerce emanet, Topkapı Sarayı Kutsal Emanetler Dairesi'nde sergileniyor.
Peygamberlerin özel eşyalarının yanında Mekke ve Medine'ye ait parçalardan oluşan eserlerin de teşhir edildiği Kutsal Emanetler Dairesi, 24 saat okunan Kur'an-ı Kerim eşliğinde ziyaretçileri ağırlıyor.
Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Sabri Küçükaşcı yaptığı açıklamada, Enderun avlusundaki Kutsal Emanetler Dairesi'nin padişahlar tarafından kullanılan Fatih Sultan Mehmet zamanındaki Has Oda'da olduğunu, buranın padişahın özel hayatını geçirdiği alan olarak bilindiğini söyledi.
Küçükaşcı, 1517 Mısır seferinden sonra Peygambere ait mukaddes eşyaların İstanbul'a getirildiğini anımsatarak, mukaddes eşyaların o zamandan beri bu odada muhafaza edildiğini belirtti. Küçükaşçı, mekanın, 18. yüzyıldan itibaren de sadece mukaddes emanetlerin sergilendiği alan olarak kullanıldığını vurguladı.