Gören kader diyemez! Yıkılan binanın bakın neyi eksik çıktı!
11 ilimizi yerle bir edip 42 binden fazla canı yitirdiğimiz asrın felaketi için "kader mi" yoksa "ihmal mi" tartışmaları sürerken Hatay'da yerle bir olan bir binanın enkazında yapılan inceleme binadaki korkunç eksiği gözler önüne serdi.
Yıkıcı depremlerin ardından Hatay, İskenderun ve Samandağ bölgelerinde incelemelerde bulunan Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, inşaatlardaki imalat hatalarına dikkat çekti. Hasarlı yapıların içine girdiklerini anlatan Öziçer, "Binaların temeli zemine bağlı tasarlanmamıştı. Kolon ile kirişlerin birleşme yerlerinde yatay demirlerin eksik olduğunu gördük. Hal böyle olunca sadece 7 değil 6 büyüklüğündeki depremde bile bu yıkımlar olabilirdi. Oysa bu binalar bırakın son yönetmeliği 1975 veya 1995 yönetmeliğine uygun şekilde dahi yapılmış olsa bu kadar can kaybı yaşanmazdı" dedi.
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'ta meydana gelen depremden 48 saat sonra bölgeye ulaşan Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, yaptıkları incelemeler ve izlenimleri hakkında bilgi verdi. Deprem bölgesindeki yaklaşık 20 bin binada enkaz kaldırma çalışmalarının ancak bu yıl tamamlanabileceğini, şehirlerin tekrar yapılanmasının ise 10 yılı bulabileceğini dile getiren Öziçer, "Depremden 48 saat sonra oradaydık. Limandaki yangın devam ediyordu. Çaresizliği gördük, herkes yardım istiyordu, panik ve feryat vardı. Travma ciddi boyutlardaydı. Ancak teknik olarak baktığımızda en dikkat çeken tespitim inşaatlardaki imalat hataları oldu. Hasarlı yapıların, enkazların içine girdik. Binaların temeli zemine bağlı tasarlanmamıştı. Kolon ile kirişlerin birleşme yerlerinde yatay demirlerin eksik olduğunu gördük. Hal böyle olunca sadece 7 değil 6 büyüklüğündeki depremde bile bu yıkımlar olabilirdi. Binalar bırakın son yönetmeliği 1975 veya 1995 yönetmeliğine uygun şekilde dahi yapılmış olsa bu kadar can kaybı yaşanmazdı. Elbette deprem nedeniyle ve zeminin fiziksel özelliğine bağlı yıkımlar oldu ama bu eksiklikler yapılmasaydı bu kadar can kaybı yaşanmazdı" diye konuştu.
Yapılaşmadaki imalatla ilgili sorunlarda sorumluluğun fenni mesul, müteahhit ve inşaat alanında çalışan işçilerde olduğunu kaydeden Öziçer, 'İmar Kanunu'nun 28'inci maddesine göre özellikle 2001 öncesi yapılardaki tüm sorumluluğun söz konusu kişilerde olduğunu belirtip, "İşçiler üşenebilir ama müteahhit ya da fenni mesuller oradaki eksikleri sık sık denetleyerek tespit edebilirdi. İnsanların kaderleri işçilerin keyfine bağlı olmamalıydı. Geniş perspektifte bakarsak yıkımların bir diğer nedeni ise o dönemde zemin etüt raporlarının zorunlu hale getirilmemesiydi. 1970-80'li yıllarda zemin etüt raporu zorunlu değildi. Her şeye rağmen denetim çok önemli" dedi.
Bölgedeki incelemelerin ardından İzmir'i de değerlendiren Sinancan Öziçer, miadını dolduran 40-50 yaşındaki binaların fazla olması nedeniyle şehirdeki riskin arttığını vurguladı. Eski binaların ortalama 8 kat yükseklikte olduğunu ve 80 ile 150 metreye kadar derinlikte olan alüvyon zemin üzerine kurulduğunu anlatan Öziçer, "2020 depreminde de gördüğümüz; o bölgelerdeki zeminin özellikleri gelen deprem dalgasını büyütme özelliğine sahip. Bu durum binalara yük bindirebileceği için bizler endişeliyiz. Büyük bir depremde böyle bir sınav verebiliriz. Kumar oynamamalıyız. En azından bundan sonraki süreçte neler yapabileceğimizi düşünelim. Eski binaları son deprem yönetmeliğine göre yenileyip, denetleyerek bu süreci olumluya çevirebiliriz" diye konuştu.