Edirne'de sayıları hızla artıyor: Çeltiklere zarar verip, 3 nilüfer türünü yok ettiler!
Meriç, Tunca ve Arda nehirlerindeki taşkınlarla Bulgaristan'dan Edirne'ye gelen su maymunlarının popülasyonları her geçen gün artıyor. Su maymunlarının çeltik tarlalarına zarar verip, Gala Gölü'nde 3 nilüfer türünü yok ettiği belirtildi.
Ana vatanı Güney Amerika olan ve postundan kürk elde etmek amacıyla insan eliyle Avrupa'ya kadar taşınan su maymunları Bulgaristan'da yetiştirildikleri çiftliklerden Meriç, Tunca ve Arda nehirlerindeki taşkınlarla Edirne'ye geldi. Burada popülasyonları her geçen gün artan su maymunları Meriç Nehri aracılığıyla Meriç Deltası Sulak Alanı içinde bulunan Gala Gölü'ne kadar ulaştı. Su maymunları ayrıca, bölgede bulunan çeltik tarlalarına da zarar vermeye başladı.
Bazı üreticiler tarlalarına zarar veren su maymunlarını tüfekle vurarak, öldürdü. Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce yürütülen proje kapsamında su maymunlarıyla ilgili Edirne'de geçen ay bir çalıştay düzenlendi. Su maymunlarının bölgedeki yayılış alanları, yerleştiği alandaki habitata verdiği zararlar ve mücadele çalışmaları değerlendirildi.
'3 NİLÜFER TÜRÜNÜ ORTADAN KALDIRDI'
Trakya Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Beytullah Özkan, Meriç, Tunca ve Arda nehirlerinde yaşanan taşkınlarla Bulgaristan'daki çiftliklerden Edirne'ye gelen su maymunlarının iki kez üreyebilmesi nedeniyle Gala Gölü'ne sığamaz hale geldiğini söyledi.
Özkan, "Bitkisel besinle beslendikleri için bitkisi bol olan yerde biyolojik mücadelede kullanılabiliyor. Fakat Gala Gölü örneğinde olduğu gibi aşırı çoğaldıklarında sazlık alanları da tahrip ederek, burada yuvalanan kuşların ve yine burada bulunan 3 nilüfer türünün ortadan kalkmasına sebebiyet veriyor. Aynı zamanda suyun dibinde sazların yumuşak kısımlarını yediklerinden balık yatakları bozulmuş oluyor. Dolaylı olarak gölün faunal yaşamına etki ediyor" dedi.
'POPÜLASYONLARINI AZALTMA ÇALIŞMALARI VAR'
Su maymunlarının Tunca ve Meriç nehirlerindeki popülasyonunun az olduğunu belirten Doç. Dr. Özkan, şöyle devam etti: