Çanakkale Zaferi'nin ''efsanesi'' olan Çanakkale Mönüsü yalanlandı
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Atatürk ve Çanakkale Savaşlarını Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı Öğretim Görevlisi İsmail Sabah, arşiv belgelerindeki araştırmasında, savaşta askerlerin beslenmesiyle ilgili üzüm hoşaflı 'Çanakkale Menüsü'nün yanlış olduğunu açıkladı.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Atatürk ve Çanakkale Savaşlarını Araştırma Merkezi (AÇASAM) Müdür Yardımcısı Öğretim Görevlisi İsmail Sabah, arşiv belgelerindeki araştırmasında, savaşta askerlerin beslenmesiyle ilgili, çeşitli zamanlarda sosyal medyada paylaşılan üzüm hoşaflı 'Çanakkale Menüsü'nün yanlış olduğunu belirledi. Çanakkale Cephesi'ndeki askerlerin kayıtlarını değerlendiren Sabah, "Ciddi muharebe günlerinin harp ceridelerini incelediğimizde askerimizin, etli nohut, zeytinyağlı bakla gibi sağlıklı bir yiyeceklerle beslendiğini çok rahat söyleyebiliriz" dedi.
DHA'nın haberine göre Çanakkale Savaşları'nın üzerinden 108 yıl geçmesine rağmen, döneme dair yeni doğrular ortaya çıkıyor. ÇOMÜ AÇASAM Müdür Yardımcısı Öğretim Görevlisi İsmail Sabah, Çanakkale Savaşları üzerinde son 2 yıldır yaptığı arşiv çalışmasında çok sayıda Osmanlıca yazılmış harp ceridesini inceledi. Sabah, çalışmalarında, bugüne kadar Çanakkale Savaşları'nda görev alan askerlerin beslenmesiyle ilgili, sosyal medyada dolaşan üzüm hoşaflı 'Çanakkale Menüsü' adı altında paylaşılan listenin yanlış olduğunu ortaya çıkardı. Çanakkale Savaşları'nın yakın tarihin en önemli olayları arasında yer aldığını söyleyen İsmail Sabah, "Her sene büyük törenlerle kutluyoruz. Her sene üzerine onlarca konuşma, yayın yapılıyor. Ancak sosyal medyada bazen hızla yayılan yanlış bilgilerin önüne geçmekte zorlanabiliyoruz. Bunlardan bir tanesi de her sene 'Çanakkale'de askerin yemek menüsü' adı altında sosyal medyada paylaşılan ve birçok kişinin de görmüş olabileceği üzüm hoşafı içerikli meşhur bir liste. Ancak biz Çanakkale Cephesi'ndeki askerlerimizin tuttuğu kayıtlara; yani harp ceridelerine, muharebe takrirlerine, raporlara baktığımız zaman aslında olayın böyle gerçekleşmediğini çok rahat görebiliyoruz" ifadelerini kullandı.
Sabah, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çanakkale Cephesi ki doğrudan İstanbul'a yönelik bir tehdit, yani aslında devletin bir anlamda varlığına yönelik bir saldırı olduğu için o dönemdeki iradenin en güçlü bir şekilde hassasiyet gösterdiği bir cepheden bahsediyoruz. Çanakkale Cephesi, Zığındere Muharebeleri gibi 1 haftada 16 bin veya 19 Mayıs 1915 taarruzunda olduğu gibi 1 gecede 10 bine varan zayiatın verildiği muharebeleri hariç tutarak, günlük 300 zayiatın verildiği 1 cepheden bahsediyoruz. Belgeler bize şunu söylüyor; Çanakkale, o kadar önemli ki insan ve cephane mevcudunun daima korunması gerektiğine yönelik emirlerle karşılaşıyoruz. Çanakkale Cephesi bu kadar önemliyken, asker ve cephane noksanı mümkün mertebe tamamlanmaya çalışılıyorken, askerin aç bırakılması ne kadar mantıklı?"
Harp ceridelerinde 5'inci Kolordu Komutanlığı nezdinde kurulan 'Menzil Teşkilatı' vasıtasıyla Trakya'dan ve Anadolu'dan alınan erzakların Çanakkale Cephesi'nde savaşan askerlerin doyurulması için taşındığının anlaşıldığını söyleyen Sabah, "Hatta ciddi muharebe günlerinin harp ceridelerini incelediğimizde askerimizin, etli nohut, zeytinyağlı bakla gibi sağlıklı yiyeceklerle beslendiğini çok rahat söyleyebiliriz. Hatta iş bununla da kalmıyor. Askerin beslenmesi, savaşma azmini koruyabilmesi açısından çok önemli olduğu için, askerin günlük yediği yemeğin kalorisi dahi tabur doktorları tarafından tutuluyor. Bu tutulan defterler alaya ve oradan tümene gönderiliyor. Aslında savaşı yöneten komutanlar, emrinde savaşan askerin de günlük aldığı kaloriyi takip edebiliyor. Çanakkale'de bu hassasiyeti de görüyoruz" dedi.