Zincir market çalışanından şoke eden itiraflar
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone OlTürkiye'nin en büyük market zincirlerinden birinde çalıştığını iddia eden bir kişinin yazdığı bu satırlardaki iddialar ağızları açık bıraktı.
Evrensel gazetesine Kocaeli’nden mektup gönderen Türkiye'nin en büyük zincir marketlerinden birinin çalışanı halkta yaşananları gözler önüne serdi.
Adı açıklanmayan marketler zincirinin işçisi mektubunda, mama ve bebek bezi çalma gibi olayların çok arttığına vurgu yaparak, “Marketlerde hırsızlık olayları olur. Şimdi çok artmaya başladı. Hırsızlık yapmak bana göre doğal değil ama bazılarının gerçekten ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Adam sakız, gofret çalmıyor ki, tereyağı, peynir çalıyor” ifadelerini kullandı.
İşte çalışanının Evrensel’e gönderdiği mektubun tamamı:
Not: İlgili zincir marketin adı gizlenmiştir.
Marketin kamu aydınlatma platformuna (KAP) gönderdiği rapor dikkat çekici düzeyde. Geçen yılın aynı dönemine göre şirketin kârını ikiye katladığı görülmektedir. Bu tabloya bakınca işler şirket için gayet iyi gözükse de, biz çalışanları açısından durum iç açıcı değil. Sizlere çalışanların yaşam ve çalışma koşulları ve alışveriş yapan emekçilerin durumundan bahsedeceğim.
Kıt kanaat geçinenlerin uğradığı bir markettir. Kendi müşterilerinden zengin insan yoktur. Artık mahalle marketi olmuş diyebiliriz. Pandemi döneminde et ürünlerine kimse yüklenmedi. Çünkü bonfilenin kilosu 16 liradan 21.90’a kadar çıktı. Pirzola fiyatı hemen hemen iki kat arttı, mangallık tavuk eti 19 liradan 26 liraya çıktı. İşsizlik ve alım gücünün düşmesi ile vatandaş et ürünlerini almamaya başladı. Örneğin 2017 yılında üretilmiş salça o dönem 2.95 iken, şimdi tarihi geçmediği için 6.95 liraya satabiliyor. Müşterilerin bazıları şikayetçi oluyor ama durum değişmiyor.
Ürünleri reyona çok koymaz. Bu sanki ürüne değer vermiyormuş gibi durur. Ama aslında fiyat kıyaslaması yapınca bazı ürünler başka markette daha ucuzdur. Pandemi öncesi 90 kuruş olan makarna 1.35 TL, şimdi ise 1.95 TL olmuş durumda.
Şimdi pandemi koşularındayız. 9 bin TL ciro yapan şube 30 bin TL, bazı şubeler ise 120 bin lira yapmaya başladı. İnsanlar aç kalacağım korkusuyla koli koli ürün almaya başladı. İnsanlar hâlâ korkuyor. Sosyal medyada sokağa çıkma yasağı olacak diye söylenti dolaşsın hemen satışlar yükseliyor.
Bir yandan da gelip daha ucuz olduğu için tarihi geçmiş ürün var mı diye soranlar var.
HIRSIZLIK ARTTI
Marketlerde hırsızlık olayları olur. Şimdi çok artmaya başladı. Hırsızlık yapmak bana göre doğal değil ama bazılarının gerçekten ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Adam sakız, gofret çalmıyor ki, tereyağı, peynir çalıyor. Boxser çalıyor. Bebek mamalarına çok çok zam geldi. Mama ve bebek bezi çalan kadınlar var. Kadın Karadeniz’den gelmiş, Doğu’dan gelmiş… Yakalanan insanların söylediği tek şey “Pişmanım”. Hepsi kiracı, eşi çalışmıyor, durumları epey kötü. Bu insanlar aslında çok iyi insanlar. Hırsızlık yapıp yakalanınca utanıyorlar. Sokakta karşılaşmamaya çalışıyorlar. Bunların hiçbiri keyfinden hırsızlık yapmıyor. Bence zorunluluktan yapıyor. Keyfi hırsızlar da var onlar çikolatacılardır. Biz onları biliyoruz. Biz her yakaladığımız müşteriden para alıyoruz. Çünkü 2-3 ayda bir sayım oluyor. Envanterde eksik çıkmasın diye. Eksik çıkarsa 140-130 liralık envanter primimiz kesiliyor. Bu sebeple kendi zararımızı karşılıyoruz.
TAHTA ÇAY KAŞIĞI KADAR DEĞERİMİZ VAR
Kendi personeline verdiği değer tahta çay kaşığı kadardır. İşin bitti mi çöpe atılırsın. Biz çalışanların bu kadar değeri vardır. Genel merkeze yakaladığımız bir hırsız çalışanlar asık suratlı diye bizi şikayet etmiş. Genel merkeze onun çikolata hırsızı (keyfi hırsız) olduğunu söylediğimiz halde biz yine suçlu olduk. Ona bile güler yüzlü davranmalıymışız. Bölge sorumlusu o adamı arıyor ve ondan özür diliyor. Artık çalışanlar size güler yüzlü davranacak diye söylüyor. Dertleri varsa yoksa kâr, varsa yoksa kazançları. Müdürler, bölge sorumluları çalışanları ezer. Yönetici değilsen her türlü haksızsın.
Market kurallarından biri “Müşteri menfaati kısa vadeli yüksek kârarlardan daha önemlidir” diyor. Bunun anlamı müşteri ne yaparsa yapsın sorumlu sensin. Diyelim bir müşteri ile tartıştın, sonunda bıçaklandın sana söyleyecekleri şey “Sen bulaşmayacaktın” olur. Bize saldıranlar, yüzümüze tükürenler oluyor, ağza alınmayacak küfürlere maruz kalıyoruz. Suçlu kim? Tabii ki çalışan. Zaten karşı karşıya geldiğimiz anda işten atılma korkusu ile sessizleşiyorsun. Tepki gösteremiyorsun. Kendi malını korumamız da bize bırakılıyor. Yani şubenin güvenliği de bizde...
Şirketin bankalarla anlaşması vardır. Maaşlar o banka üzerinden yatar. Bizim duyduğumuz kadarıyla bankadan komisyon alır. Çalışanlarına banka promosyonları verilmiyor. O promosyonlarla sevkiyat için tır satın alınıyor.
Mağazada mal dizeriz, reyona bakarız, kasaya bakarız bütün işleri yaparız. Ben 4 yıldır çalışıyorum. 2 bin 800 TL maaş alıyorum. Yemek parası, sosyal haklar, çocuk parası yok. Yol parası yok. Öğlen yemeğimiz abur cuburdur. Bir çubuk krakerdir. Yeni giren işçi de aynı maaşı alıyor. Haksızlık bu. Sadece mağaza sorumlusu ve yardımcısı farklı maaş alır. Yöneticiler daha az kasaya bakar, benim performansım yüksek olmasına rağmen şube yöneticileri kasa performansını daha çok alıyor. Bu nasıl bir haksızlıktır. Saçma bence. Çalışmak zor ve streslidir. Eve gidiyorsun, yatakta “Acaba kasada açık çıkacak mı?”, “Acaba kimse benimle kavga edecek mi?” diye düşünüyorum.
YARDIM OLMAZSA GEÇİNEMEM
Kur farkından herkes olduğu gibi ben de etkilendim. Aylık 2 bin TL ev kredisi borcum var. Şaka değil kaynana ve kayınpeder yardımı olmasa geçinemem. Özel günlerimizi bile kutlayamıyoruz. Çünkü bir şeyler yapmak çok pahalı. Kumbarada para biriktiriyoruz. Eşimle her gün hesap yapıyoruz. Bu sebeple çok tartışıyoruz. 20 liralık değil de 30 liralık bir şey aldığı zaman bile tartışabiliyoruz. Kumbarada biriktirdiğim para ile kurban kestim. Durum budur. Eşime bütçe ayırıyorum ama o bütçe üzerine bile konuşup şunu alalım bunu almayalımı tartışıyorum. Bu defa da husursuzluk başlıyor. Eşimin telefonu bozuk olmasına rağmen alamıyoruz. Bu bizim için ekstra olarak gözüküyor. Misafirliğe gitsen “Eli boş gitme” desen en az 30 lira gidiyor.
Çevremde de artık geçinemiyor, kira veremiyor diye memleketine dönen çok oldu. İş olmadığı için, hayat pahalılığından dolayı gittiler. Çalışma ve yaşam koşullarımız budur. Şimdi marketin nasıl kâr ettiğini anladınız mı?
Evrensel
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone Ol