İmamoğlu’ndan Kurum’a, ‘siyasi malzeme’ yanıtı: Onlara ‘U dönüşü’ şansını bile vermeyeceğiz
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, önümüzdeki Mart ayı içinde halkın kullanımına açacakları Beykoz Çubuklu’daki eski akaryakıt silolalarında incelemelerde bulundu.
Gazeteciler, inceleme gezisi sırasında, İmamoğlu’na, “Rakibiniz Murat Kurum'un, Erzincan'daki maden kazasıyla ilgili açıklamaları vardı. Muhalefeti siyasi malzeme yapmakla suçladı. Siz ne söylemek istersiniz bununla ilgili” sorusuna, “Çevre Şehircilik Bakanlığı, görevini birçok konuda eksik yapmıştır. Son dönemde çevre adına da iyi bir sınav verilmemiştir. Daha dün Kanal İstanbul meselesinde, ‘ya-pa-ca-ğız’ diye heceleyen bir akıl, şimdi, ‘Vatandaşın gündeminde olmayan, bizim de gündemimizde yoktur’ diyebiliyor. Ama bu U dönüşlerinin uzağında bir yapı değil, o yapı. Bu U dönüşünün en somut örneğini, dün, Sevgililer Günü'nde yaşadık. Yani ‘Sisi mi İmamoğlu mu’ diyen Sayın Cumhurbaşkanı, dün, Mısır'da, ‘Sevgili kardeşim’ diyerek, 14 Şubat Sevgililer Günü'nde Mısır'ı ziyaret etmiştir. Bu U dönüşüne alışkınız. Ama biz, memleketimizin aleyhine yapılması muhtemel bu tür tavır ve davranışları sergileyecek insanlara, U dönüşü şansını bile vermeyeceğiz. Onları, geri vitesiyle inşallah, ait oldukları yere göndereceğiz” yanıtını verdi.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Beykoz Çubuklu’da, daha önce akaryakıt deposu olarak kullanılan Boğaz’a nazır silolaların dönüşümü, tadilatı ve restorasyonu şantiyesinde incelemelerde bulundu. İmamoğlu, Mart ayı içerisinde halkın kullanımına açılması planlanan silolarla ilgili, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Oktay Özel’den bilgi aldı. İnceleme gezisinde İmamoğlu’na, CHP Beykoz Belediye Başkan adayı Alaattin Köseler de eşlik etti. İmamoğlu, inceleme gezisi sırasında, basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularına da yanıtlar verdi. Gazetecilerin soruları ve İmamoğlu’nun bu sorulara verdiği yanıtlar şöyle oldu:
“BURALARI VATANDAŞ LEHİNE DÖNÜŞTÜRME GAYRETİNDE OLDUKÇA…”
- Burası daha önceki yıllarda ne olarak tasarlanmış? Uzun yıllardır burası atıl durumda kalan silolar belli ki. Bu zamana kadar tasarruf neydi? Ne oldu? Şimdi böyle bir kültürel ihtiyaç varsa, bu zamana kadar neden değerlendirilmedi?
“Esasen İstanbul'un ciddi bir talihsizliği bu tür noktalarla ilgili alınan tavır. Yani örnek; acaba Atatürk Fidanlığı, Büyükdere'de 250 bin metrekare, Boğaz’ın kıyısında niye çürümeye terk edildi 13 yıl, 14 yıl, 15 yıl Büyükşehir belediyesi dönemi. Bizden önceki iktidar dönemi. Merkezi irade, yerel irade aynı; hani Sayın Cumhurbaşkanı da diyor ya ‘aynı kulvarda.’ Ya da Atatürk Kent Ormanı, niye öylesine kaderine terk edildi, içine bir tek insanın bile girmediği, yürüyüş yapmadığı bir saha noktasında değerlendirilmedi? Ya da burası. Bu tabii hem sorulması hem de sorgulanması gerekir. Bir başka tarafı da var. Bence irdelenmesi gerekir. Başka bir B planı mı, C planı mı, D planı mı var akıllardan geçen ne de gezen? Ki bu sahalar, çok kıymetli yerler Boğaz’a bakan hem Beykoz'daki bu yer hem az önce bahsettiğim Büyükdere Fidanlığı. Açıkçası İstanbul'da bunun örnekleri, ‘Ya olur mu canım’ demeye hiç gerek yok; oluyor. Yani İstanbul'un hemen sahillerine bakın, koca koca yapıların, binaların kamu arazilerine nasıl dizildiğini görürsünüz. O bakımdan biz buraları; vatandaş lehine, halk lehine dönüştürme gayretinde oldukça, buralar bu tarz bir sonuca evrildiğinde, artık yüzyıllar boyu vatandaşa ait yerler pozisyonuna dönüyor.”
“BİZ SADECE İYİLEŞTİRMİYORUZ, VATANDAŞ LEHİNE TASARLIYORUZ”
“Biz sadece iyileştirmiyoruz, ihya etmiyoruz; kullanım fonksiyonunu da vatandaş lehine tasarlıyoruz. Birkaç insanın mutlu olacağı bir sahada, bu tarz yerler olabilir. ‘Boğaz’a açık bir yeri imara çıkarmak kolay, zor, yapılır mı yapılmaz mı?’ Vallahi bu ülkede birçok şey yapıldı. Bu bakımdan biz, bu tür yerleri, yıllarca böyle metruk duran, geçmişte sadece petrol tankerleri, yakıt tankerleri olarak Petrol Ofisi'nin kullanımına tahsis edilmiş bu alanlar; şimdi kültür, sanat, çocuk, yaşam, kadın, genç ve işte az önce söylediği gibi arkadaşımın hem Anadolu Hisarı hem burası, Beykoz halkı için bir kültür-sanat bölgesi. Bir yanıyla da Beykoz, aynı zamanda bir öğrenci kampüsüne de döndü. Çünkü burada, çok yakın bölgede Marmara Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Beykoz Üniversitesi, Alman Üniversitesi, Türk-Alman Üniversitesi gibi üniversiteler var. Bütün bunlar aslında yoğun da bir üniversite göçünü buraya taşıyor. Dolayısıyla buralar, Beykoz halkıyla birlikte, Beykoz'u kullanan çok kıymetli öğrencilerimiz için de değerli fonksiyonlara dönüştürüldü. Yine Beykoz'da inşallah hem biz hem inşallah belediye başkanı adayımız Sayın Alaattin Köseler, önümüzdeki dönemde iş birliği içerisinde, güçlü dönüşümleri, kabiliyetli Beykoz projelerini yapmaya devam edeceğiz.”
“KAFETERYAYA İMAR ÇIKARAN, BU KOCA SİLOLARA ALLAH BİLİR NE ÇIKARIRDI”
- Boğaz’da imar çıkarmak kolay mı?
“Tabii ki yasaya bakarsanız, çok zor. Ama işte İstanbul Boğazı'nın tam böyle dibinde, Üsküdar Camii'nin önünde, bir gecede yıkıma gittiğimiz bir kafeteryanın, uydurma yapısının olduğu yere, Şehircilik Bakanlığı imar çıkardı bir gecede. Yani bunu da hangi yetkiye dayanarak çıkardı Sayın Bakan o dönemde? Müsilaj döneminde, Marmara kıyılarının imar yetkisini ve Adalar’ın imar yetkisini, bir kararnameyle İstanbul'un elinden alarak, bakanlığa geçirmişlerdi. Yani ‘Müsilajla imar yetkisinin ne alakası var’ diyeceksiniz. Evet. Biz de sorduk kendisine. Ne alakası var? Hatta emin olamadı, ‘Yok, olmaz öyle şey’ diye bana cevap vermişti. Sonra dönüp, ‘Ya öyle oldu ama sorun yok. Dayanışma içinde oluruz’ demişti. Bizimle dayanışma değil de tabiri caizse İstanbul'a dayatmayla, Kuşkonmaz Camii’nin hemen yanındaki bir kafeteryaya, büfeye imar çıkardılar. Daha ne diyebilirim ki yani? Türkiye tarihinde olmamış bir şey. O bakımdan kafeteryaya imar çıkaran, bu koca silolara Allah bilir ne çıkarırdı; onu bilmiyorum.”
“ÇEVRE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI, GÖREVİNİ BİRÇOK KONUDA EKSİK YAPMIŞTIR”
- Dün Murat Kurum'un, Erzincan'daki maden kazasıyla ilgili açıklamaları vardı. Muhalefeti siyasi malzeme yapmakla suçladı. Siz ne söylemek istersiniz bununla ilgili?
“Çevre meselesi, tabii siyasi bir meseledir. Siyasete bakış, hayata bakışla ilgili bir meseledir. Ama tabii mesele ağır. Bir ÇED raporu meselesi var. Ve ÇED raporu konusunda, ‘21 tane kamu kurum görüşü gerekir. Bu bakanlığa ait değildir’ vesaire gibi, ne yazık ki çok bilgisizce bir yorum yapılmış. Çünkü, rapor ya da kurum görüşleri toplanır ama, ÇED raporunun Şehircilik Bakanlığı veririr. Yani burada bile insanları yanıltan bir açıklama söz konusu. ÇED raporunun altına, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı imza koyar. O bakımdan, evet kurum görüşlerini toplarsınız ama ondan sonra siz karar verirsiniz. Burada bile hani, ‘Bu karar bize ait değildir’ yorumunu duydum. Çok yanlış. Çevre Şehircilik Bakanlığı, görevini birçok konuda eksik yapmıştır. Son dönemde çevre adına da iyi bir sınav verilmemiştir. Bu ne yazık ki gözlemleniyor. Bunun birkaç böyle örneğini de verdim. Ama ben vermeyeyim; inanın ki vatandaşlar 5 yıla, 6 yıla, 7 yıla baktığında, onlarcasını Türkiye'nin her yerinden örnekleyebilirler. Tabii şunu söyleyeyim: Yani daha dün Kanal İstanbul meselesinde, ‘ya-pa-ca-ğız’ diye heceleyen bir akıl, şimdi, ‘Vatandaşın gündeminde olmayan, bizim de gündemimizde yoktur’ diyebiliyor. Ama bu U dönüşlerinin uzağında bir yapı değil, o yapı. Bu U dönüşünün en somut örneğini, dün, Sevgililer Günü'nde yaşadık. Yani ‘Sisi mi İmamoğlu mu’ diyen Sayın Cumhurbaşkanı, dün, Mısır'da, ‘Sevgili kardeşim’ diyerek, 14 Şubat Sevgililer Günü'nde Mısır'ı ziyaret etmiştir. Bu U dönüşüne alışkınız. Ama biz, memleketimizin aleyhine yapılması muhtemel bu tür tavır ve davranışları sergileyecek insanlara, U dönüşü şansını bile vermeyeceğiz. Onları, geri vitesiyle inşallah, ait oldukları yere göndereceğiz.”
“KENDİSİ, SİSİ'DEN YANA TERCİHTE BULUNDU”
- Sizi Sisi’ye benzetmişti, “Sisi’ye mi, Binali’ye mi oy” diye?
“Evet; ‘Sisi mi, Binali mi?’ Kendisi, Sisi'den yana tercihte bulundu. Onu görüyoruz. Bakalım ne olacak şimdi?”
“ANKETLERİ KONUŞMAK İÇİN ERKEN”
- Seçim yaklaştıkça anketler çok konuşulur. Sizin yapmış olduğunuz bir anket var mı?
“Anketlerde elbette memnun edici sonuçları alıyoruz. Ama şu anda İstanbul'da adaylar, daha yeni olgunlaştı. Olgunlaşıyor. Hatta olgunlaşma ihtimali de olabilir. Başka adaylar da çıkabilir. Gerçek anketler, muhtemeldir ki önümüzdeki haftadan sonra, yani bir-iki hafta sonra, daha somut verilerle önümüze gelir. Belki o zaman konuşmak daha doğru olur. Biraz erken buluyorum şu anda.”
“İNSAN UTANIR”
- Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi ihalesi, İBB’nin açtığı dava sonucunda iptal edildi. Bu konu rakibiniz Murat Kurum’a sorulduğu zaman, ‘Onu İBB’ye sorun. Neden böyle bir dava açtı? İstanbul'da yeşil alan kazandıracaktık. Zorlarına mı gitti’ gibi de bir açıklaması oldu. Siz neden böyle bir dava açtınız?
“’İstanbul'da yeşil alan kazandıracağız’ dedikleri akla bakar mısınız? Havalimanına bir gecede eskavatörler, kamyonlar… Bir gecede. Hiç kimsenin haberi yok. Ve ihalesiz. Yani bu saldırı ne için? Yani kim için o havalimanını bir an önce kapatalım, bir an önce böyle bir telaşla? Bu cevabı bile çok hazin yani. Çok hazin. Bu cevabı bile üzüntü verici. Gerçekten aklı, İstanbul'da değil yani. Ve başka bir akılla konuştuğunu düşünüyorum. Muhtemelen kendi iradesi, zihninde bu cümleleri kurmuyordur. Ama dile başka cümleler dökülüyor. Bu mevcuttaki yapının, o bir avuç insanın genelde de tarzı bu. Ne söyleniyorsa ne anlatılıyorsa ne dikte ediliyorsa; onu telaffuz ediyorlar. Az önce dediğim gibi; Kanal İstanbul'a ya-pı-la-cak... O zaman yarın desin ki, ‘Yapılacak’ mesela. Demiyor. Diyemez. Şu anda başka bir şey dikte ettiriliyor. Mesele burada, sorun burada. Ve onlar adına üzülüyorum. Yani bu ülkenin yetişmiş insanları her birisi. Onlar adına üzülüyorum yani. O bakımdan mesele Atatürk Havalimanı mı yeşil alan mı? 135 milyon metrekarelik havzayı yok ediyorsunuz. Sazlıdere Barajı'nı yok ediyorsunuz. Yeşil alan kazandırıyormuşlar! Bak sen ya! Biz, İstanbul'un göbeğinde, 10 milyon metrekarenin Üzerinde yeşil alanları, sadece 4,5 yılda zaten kazandırdık. Orası zaten bir havalimanı, boş bir alan. Konuşalım, konuşturalım; vatandaşlarla tartışalım, tartıştıralım. En faydalısı ne? En doğrusu ne? Bir sürü konu var. Yani böyle bir konular varken, bu süreçlere hiç girmeden, paldır-küldür... Yani insan utanır. Böyle bir örneği vermez yani. Üzüntü duyuyorum. Hayırlısı bakalım. Göreceğiz daha neler dökülecek dillerinden.”