İmamoğlu Tuzla’dan hükümete rest: ''Ankara’dan İstanbul'da kabine niye toplandı; anlayan var mı?''
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Tuzla’da da AK Parti adayı Murat Kurum’a verilen ‘hükümet desteğini’ eleştirerek “Az değil, 17 kişi. 17 bakanın buraya gelmesinin şöyle bir tarafı var. Demek ki, dersine çalışmayan acemi rakibimizi o kadar zayıf görmüşler ki, ‘Hep beraber toplanalım, gidelim, yardımcı olalım’ demişler. E hoş gelmişler, sefa gelmişler. Tek başına gelmediler, biliyorsunuz değil mi?" dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, günün ikinci halk buluşmasını, CHP Genel Başkan Yardımcısı Volkan Demir’in de katılımıyla, Tuzla Şifa Mahallesi’nde gerçekleştirdi. Yağmura rağmen alanı dolduran Tuzlalılar, İmamoğlu ile CHP Tuzla Belediye Başkan adayı Eren Ali Bingöl’e sevgi gösterilerinde bulundu. CHP milletvekilleri Zeynel Emre ve Nail Çiler ile CHP’nin Kocaeli Dilovası Belediye Başkan adayı Yakup Törk ve Körfez Belediye Başkan adayı Tayfun Balıkçı da buluşmada, İmamoğlu ve Bingöl’e eşlik etti.
“AZ DEĞİL, 17 KİŞİ”
İmamoğlu, Tuzla’daki konuşmasında da AK Parti adayı Murat Kurum’a verilen “hükümet desteğini” eleştirdi. “Ankara’dan İstanbul'da kabine niye toplandı; anlayan var mı” sorusunu yönelten İmamoğlu, özetle şunları söyledi:
“17 kişi. Az değil, 17 kişi. 17 bakanın buraya gelmesinin şöyle bir tarafı var. Demek ki, dersine çalışmayan acemi rakibimizi o kadar zayıf görmüşler ki, ‘Hep beraber toplanalım, gidelim, yardımcı olalım’ demişler. E hoş gelmişler, sefa gelmişler. Dükkan dükkan geziyorlar. İzlediniz mi televizyonlardan? Tabii şunu söyleyeyim. Tek başına gelmediler, biliyorsunuz değil mi? Daha yeni, 10 ay önce milletimiz oy verdi, seçildi. Hepimizin, herkesin cumhurbaşkanı seçildi. Ama Sayın Cumhurbaşkanı da İstanbul'a geldi. Öyle değil mi? E hoş geldin, sefa geldi. Biz misafirperver miyiz? Biz misafirperveriz. Şunu söyleyeyim; biz, insan ağırlamayı biliriz. İstanbullu misafirperverdir. 23 Haziran 2019’da, hep beraber, İstanbul'da, kendisini ağırladık mı? Hem de 806 bin kez, öyle değil mi? E bu sene daha fazlasıyla ağırlarız. Daha fazla mutlu ederiz. Öyle yapmaz mıyız? Daha fazla mutlu ederiz.”
“İSTANBUL'DA DÜKKAN DÜKKAN, SALON SALON GEZİP OY İSTEYEN BAKANLARA BİR ÇİFT LAFIM VAR”
“Sevgili hemşehrilerim, burada başka bir şey var. İstanbul'da dükkan dükkan gezen ya da pazar pazar gezen, salon salon gezip oy isteyen bakanlara bir çift lafım var. Bir,; devletin işini bırakıp, buraya niye geldiniz? Bakın; memleketin etrafında her türlü sorun var. Öyle değil mi? İsrail'de büyük bir insan kıyımı var. Öyle değil mi? Rusya'da terör saldırısı var. Her yerde terörü kınıyoruz. Öbür tarafta, dış ilişkiler konusunda birçok gündem var, sayın Bakan burada. İçişleri Bakanı. Ya seçimin güvenliğinden sorumlu, ama dükkan dükkan oy istiyorsun. Bu vicdana sığar mı? Sığmaz. E peki Adalet Bakanı? Bu ülkeye adalet lazım mı? Herkes, şu anda, ‘Adalet en sıkıntılı hat’ diyor mu? Diyor. Ama sen yine dükkan dükkan, pazar pazar gezip, oy istiyorsun. Oy iste; sorun yok. Ama buradan şunu söylemek istiyorum: Bakanlar, atanmış bakanlar, aynı zamanda bir memur gibi, yani bu şekilde siyaset yapamazlar, yapmamalılar. Bu, milletin vicdanını sızlatır. Yanlış bir uygulamadır. Olmaz. Devletin belli kademeleri, bürokrasinin belli kademeleri bu işe girmemeli. Ama giriyorlar. Ayıp ediyorlar. Yanlış yapıyorlar.”
“HEP BİRLİKTE BUNLARA MİSAFİRPERVERLİĞE HAZIR MIYIZ?”
“Sayın Cumhurbaşkanı'nın da bu şekilde, bu sürecin içine girmemesi lazım. Yani burada gelse bu ülkenin ekonomiden sorumlu bakanı, ‘Ben, Cumhur İttifakı'nın adayına oy istiyorum’ dese, çıkıp demez mi ona vatandaşımız; ‘Ya sen git enflasyonu düzelt.’ Demez mi? Polis kardeşimiz, İçişleri Bakanı'ndan 3600 ek gösterge bekliyor. Birine dese ki, eşi olduğunu da bilmezse, ‘Ben Cumhur İttifakı'nın adayına oy istiyorum’ dese, eşi demez mi ona; ‘Sen git önce polisin 3600 ek gösterge sorununu düzelt’ demez mi? Der. Dolayısıyla, aslında yapılan bu işler, devletin düzenini zedeliyor. Bu yaptıkları, mertliğe sığmaz. Bu 17 bakan, artı aday, 17+1, artı sayın Cumhurbaşkanı; 17+2. Hep birlikte bunlara misafirperverliğe hazır mıyız? 31 Mart'ta onları misafirperverliğimizle mutlu edeceğiz mi? Onları Tuzla'da, onları İstanbul'da tarihi bir oy farkıyla mutlu edip, Ankara'ya işlerinin başına yollayacağız mı? Ama sonuçta devletimizin başı kendisi, sonuçta onlar da bizim bakanımız. Onları mutlu etmek de bizim boynumuzun borcu. Memnun ederiz.”
“RAMAZAN AYINDA, KUL HAKKI YENMEZ. ÖYLE DEĞİL Mİ?”
“Sevgili dostlar, Ramazan ayındayız. Ramazan ayı, hepimizin birbirini hissetme ayı. Birbiriyle konuşma, birbiriyle yardımlaşma, dayanışma, insanların birbirine en hassas davrandığı güzel bir ay. Hepimizin içinden güzel dualar geçer. Şu güzel evlatların geleceği için, bahtı için, hep beraber, büyük bir çalışmayı ortaya koymak zorundayız. Gençlerimiz için çok çalışmak zorundayız. Özellikle Ramazan ayında, kul hakkı yenmez. Öyle değil mi? Yalan konuşulmaz. Öyle değil mi? İftira atılmaz. Öyle değil mi? Sevgili Tuzlalılar, bu kardeşinizi 5 senedir soruşturdular mı? Soruşturdular. Teftiş yolladılar mı? Yolladılar. Müfettiş yolladılar mı? Yolladılar. Ne yaptılar? Şunu yaptılar: Ekrem İmamoğlu'nu tam bin 19 kez soruşturdular. Yollasınlar, başımızın üstüne. Bizi teftiş edecekler, bundan rahatsız değiliz. Didik didik ettiler. Bakın bizden önceki 5 sene, bu şehrin her kurumuna 140 kez geldiler. Bizim dönemimizde, tam bin 19 kez.”
“MAHKEMELERDE HAPİS CEZASI BİLE VERDİNİZ EKREM İMAMOĞLU’NA”
“20 senedir hiç gelmediği kurumları dolaştılar mı? Dolaştılar. Yahu, 5 sene mercekle baktınız, aşağıdan baktınız olmadı, yukarıdan baktınız olmadı. Didik didik ettiniz, her tarafından çekiştirdiniz. Mahkemelerde hapis cezası bile verdiniz Ekrem İmamoğlu’na. Öyle değil mi? Baktılar gene olmuyor; bir hafta kala Ekrem'e kumpasla, yalanla leke atmaya kalkıyorlar. Bakın ben size bir şey söyleyeyim mi? Allah şahit, Ramazan ayında söylüyorum; onlar leke atsınlar…. Şöyle var ya, toz kadar konmaz, toz. Toz kadar konmaz. Kötü söz. Kötü söz, sahibine ait. Toz bile konmaz. Kötü söz, sahibine ait. Ramazan ayında söylüyorum; Allah onları ıslah etsin. Allah onlara akıl versin.”
“BURADAN BÜTÜN GENÇLERE SESLENMEK İSTİYORUM”
“Buradan, bütün gençlere seslenmek istiyorum. Biliyorum; gençler, siyasetten uzak duruyor. Haklılar. Artık gençler şöyle düşünüyor: ‘Ne yaparsak yapalım, hiçbir şey değişmiyor.’ Öyle diyorlar, doğru mu? Ve gençler sandığa gitmek istemiyor. Gençler haklı. Ama şunu söyleyeyim. Bu seçimde gençlere bir şey hatırlatmak istiyorum. Sevgili gençler, lütfen kendinize gelin. Bakın; Türkiye'nin kaderi, sizin elinizde. Türkiye'nin tarihini, Türkiye'nin kötü giden sürecini, bir oyla değiştirebilirsiniz. Ben, bütün gençlerimizi sandığa davet ediyorum. Hakkınızı kullanın. Sizin haklarınızı koruyan, sizlere burs veren, sizlere yurt açan, gençlerin önünü açan, gençliğe istediği projeleri yapan bize, destek olun. Tuzla'da genç belediye başkanımıza destek olun. İstanbul'da, İmamoğlu'nun ikinci dönemine destek olun. Biz, sizlerle birlikte, İstanbul'dan güçlü bir gençlik ateşi daha yakalım. Hep beraber bu gençlik ateşi, Türkiye'nin talihsiz süreçlerini değiştirsin. Mustafa Kemal Atatürk'ün ülkeyi gençlere emanet ettiği gibi, bugün yine gençlerimizin büyük sorumlulukları var. Gençlerimizin, bu sese kulak vereceğine inanıyorum. 2019 öncesine dönmeyeceklerine inanıyorum. Ve birlikte inşallah, bu süreçte duydukları bütün umutsuzlukları yok edeceğiz.”
“BİZ NE YAPTIK BİLİYOR MUSUNUZ?”
“Değerli hemşehrilerim, biz ne yaptık biliyor musunuz? 2019’da rantçılığı bitirdik. Bu seçimde, rantçılığı tarihe gömeceğiz. 2019’da, israfın önünü kestik. Bu seçimde israfı ne yapacağız? Tarihe gömeceğiz. Biz artı, bu ülkenin bereketli bütçeye sahip olmasını istiyoruz. Onun için İstanbul'un sorumluluğu büyük. Bu şehrin bereketli bütçesinin aynısı Tuzla'da da var olsun istiyor musunuz? Her kuruşuna gözü gibi bakılsın istiyor musunuz? Göreceksiniz; Eren Ali Başkanımla birlikte onu sağlayacağız. Bütün dertlerinizle; kentsel dönüşümden çocuklarımıza, çocuklarımızın beslenmesinden kreşlere, bütün bu konularla ilgili omuzdaşlık yapacağız. Birbirine engel olan, birbirini tanımayan, kibirli insanlar değil, bir kişi ne istiyorsa, bir kişi ne istiyorsa onu yapan değil; Tuzlalı ne istiyorsa, İstanbullu ne istiyorsa onu yapan belediye başkanlarını seçin. Sevgili kardeşim de ben de size tabiyiz. Biz, milletimiz ne derse, onu yapacağız. Biz milletimizin istekleri için koşacağız? Onun için, ‘Biz İstanbul ittifakıyız’ diyoruz. Bu ittifakın içerisinde herkes var. Mütedeyyini var, milliyetçisi var, muhafazakarı var. Hepimiz varız. Birlikte başaracağız.”
“YOK BU İŞİN SAĞI-SOLU, AKLIN YOLU İMAMOĞLU”
“Bana bulmuşlar, ama hoşuma gidiyor. Evet; ‘Yok bu işin sağı-solu, aklın yolu İmamoğlu.’ Doğru. Ben oradayım. Aklın yolunun olduğu yerdeyim. Size söz, benim güzel hemşerilerim, güzel hanımefendiler, beyefendiler, sevgili gençler; duam ne biliyor musunuz? Allah beni, bu ülkenin, bu şehrin güzel çocuklarına mahcup etmesin. Bu şehrin güzel insanlarına mahcup etmesin. Aynı duayı Eren Ali başkanım da ediyor. Biz, 5 yıldır beraber koşuyoruz. Bakmayın ilçe başkanlığı yaptığına. Burada bir belediye başkanı gibi koşturdu, çalıştı. Tuzla'nın bütün sorunlarıyla, kentsel dönüşümünden yeşil alanlarına, E5 yan yollarının yapılmasından köprülerine, koku sorunundan birçok konuya kadar, gece-gündüz çalıştı. Şimdi beraber icraat yapma dönemi. Şimdi size sesleniyorum: 31 Mart'a kadar -5 gün kaldı- güler yüzle, selamımızı götürerek, Tuzla'da Eren Ali başkanıma oy toplamaya hazır mıyız? Sandığa gitmeyenleri ikna ederek, sandığa gelmelerini sağlamaya, ‘Bir oy daha fazla’ diyerek, insanları sandığa götürmeye hazır mıyız? ‘Sandıkta bir kişi daha fazla olsun’ diyerek, sandıkta görev almaya hazır mıyız? O zaman söyleyeyim. Onlar der, ‘Tam gaz geri’; biz deriz, ‘Tam yol ileri.’ Her şey çok güzel olacak.”