İmamoğlu: İBB'nin SGK'ya tek kuruş borcu yok
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, SGK borçlarının AK Parti iktidarı döneminde 3 kat arttığını belirterek, ''Belediyelerin borcu hacim olarak bu bütçenin sadece yüzde 4.3'ü kadar. CHP'li belediyeleri borç belediyeleri diye suçlayan Bakan Bey'in karnesi işte bu derece bozuktur ve sefil durumda'' dedi.
Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Başkanı Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Hazine ve Maliye Bakanlığımız belediyelerin borçlarının kaynağında tahsiline başlayacak. Milletin varlığını değişik yerlerde harcamaya müsaade yok. Öyle 25 kuruşa simit yok” açıklamasıyla gündeme gelen CHP’li belediyelerin SGK’ya olan prim borcu tartışmaları hakkında basın toplantısı düzenledi. İBB’nin Saraçhane’deki ana yerleşkesinde basın mensuplarıyla bir araya gelen İmamoğlu, açıklamasına, “Belediye borçları üzerinden yaratılan tartışmanın gerçek fotoğrafını çekeceğiz” sözleriyle başladı. “Göreceksiniz ki, yönetme becerisini uzun süre önce kaybeden bu hükümet ve hükümetin başı, beceriksizliklerini CHP’li belediyelere kara çalıp örtmeye çalışırken, aslında kendi başarısızlıklarını da bir kez daha ifşa ettiler” diyen İmamoğlu, “Hoş bir süreç işletilmiyor. Muhataplar masada olmadan, tartışmadan, çözüm aramak için değil cezalandırma tavrı, bizlere çok kötü bir dönemi yaşatmakta. Sadece CHP’li belediyelerin SGK ya da vergi borcu varmış gibi başlatılan tartışma, halkımıza önemli bazı verileri aktarmak için de bize fırsat verdi” ifadelerini kullandı.
“VATANDAŞLARIMIZ BU YALANLARA İTİBAR ETMEDİ, SEÇİMLERDE ‘OSMANLI TOKADI’ ATTI”
CHP’li belediyeleri SGK’ya en çok borcu olan belediyeler arasında gösteren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a tepki gösteren İmamoğlu, “Unvanında ‘profesör’ titri de olan bakan sayın Vedat Işıkhan, bir canlı yayında şöyle dedi; ‘CHP belediyeciliği çöp, çamur, çukur belediyeciliğiydi, şimdi buna bir de borç belediyeciliği eklendi.’ Bu çöp, çamur dedikoduları, ‘Haliç kokuyor’ gibi yalanlar geçtiğimiz 5 yıl boyunca ülkemizin Cumhurbaşkanı tarafından da pek çok kez dile getirildi. Vatandaşlarımız ise bu yalanlara itibar etmedi, yanıt vermek için sabırla bekledi. 31 Mart 2024’te de de teşbihte hata olmaz ‘Osmanlı tokadı’ gibi bir yanıtı seçim sandıklarında iktidar partisine patlattı. Bu demokratik uyarıdan ders çıkarmayı ne yazık ki yine beceremediler” diye konuştu.
“HANGİ ŞİRKETLERİN BORCUNU VATANDAŞTAN SAKLIYORSUNUZ?”
İmamoğlu, Bakan Işıkhan yönetimindeki SGK’nın mali durumunun fotoğrafını şu sözlerle kamuoyu ile paylaştı:
“22 yıldır yönettikleri SGK’nın açığını 3 kat artırdılar. Yasal olarak mecbur oldukları halde 2016 yılından beri SGK’ya borcu olan şirketleri açıklamıyorlar. Hangi şirketlerin borcunu vatandaştan saklıyorsunuz? Kamu kuruluşu belediyeleri her gün açıklıyorsunuz da neden borçlu şirketleri açıklamaktan imtina ediyorsunuz? Nedir bu korku? Tekrar altını çizelim yasal zorunluluk olduğu halde açıklamıyor. Üstelik yılda 2 kez açıklamak mecbur olduğu halde saklıyorlar. Açık rekoru kıran SGK’ya vatandaşın vergilerinden, sadece 2023 yılında 885 milyar lira aktarılmıştır. Bu rakam nerdeyse belediyelerin borcu diye lanse edilen rakamın 10 katıdır. Son 3,5 yılda SGK’ya vergilerimizden aktarılan tutar toplamı 2.3trilyon liradır. Yani bunu aslında SGK’ya verilen borç gibi düşünün. Kamuya hizmet eden belediyelerin dile getirilen borcu, SGK’ya son 3,5 yılda aktarılan paranın sadece yüzde 4.3’ü.Tekrar ediyorum sadece yüzde 4.3. CHP’li belediyeleri borç belediyeciliği ile suçlayan Bakan beyin karnesi işte bu kadar bozuktur. Siz önce kötü yönetiminizle batırdığınız SGK’yı düze çıkarın sayın bakan. Kendi başarısızlığınızın faturasını belediyelere kesmeye çalışmayın. Bu kadar büyük batığın sahibi iken, nasıl oluyorsa her gün ekranlara çıkıp rahat rahat konuşuyorlar, vallahi aklım almıyor. Normalde utanılması gereken bir durum da bile halkın belediyelerini suçluyorlar.”
“İBB’NİN SGK’YA TEK KURUŞ BORCU YOK”
İBB’nin SGK’ya tek bir kuruş borcu olmadığını aktaran İmamoğlu, “Belediyeye bağlı 5 iştirak şirketimizin 1,5 milyar liralık borcu vardır. Bizden önceki borç ise, 2021 yılından başlayarak yapılandırmıştır. Yıllara sair ödenmektedir. Bu ülkede borcu olmayan hane, borcu olmayan işletme mi vardır? Ödüyorsan, ödemekte anlaşmışsan bu borç değildir artık. 7 iştirak şirketimizin de 2,3 milyar lira borcu bulunmaktadır. Kuşkusuz bunlar da ödenecektir. Ödüyoruz da. Ne borçlar ödedik” bilgilerini paylaştı.
“İÇİŞLERİ BAKANLIĞI SUÇ DOSYALARINI SÜMEN ALTI EDİYOR”
İmamoğlu, eski İBB yönetiminin tek bir imar operasyonuyla, Fatih Vatan Caddesi’ndeki bir arsa üzerinden, özel bir şirketin cebine 106,5 milyon dolar girdiğini hatırlatarak, “Bu kıyak imzanın getirisi bile, İBB’nin bugünkü SGK borcundan 1 milyar lira daha fazladır. Bu usulsüzlük dosyası da diğer 40’a yakın dosya gibi 3 yılı aşkındır İçişleri Bakanlığında sümen altı edilmektedir. Soruşturulmasına bile izin verilmedi. 3 yıl önce verdiğimiz dosyalardaki kamu zararı toplamı 12 milyar liraydı. Bugünün parası ile 40 milyarı buldu. Hala yargıdan kaçırıyorlar.”
“İSRAF BELEDİYECİLİĞİNİ BİTİRDİK”
“Biz, israf belediyeciliğini bitirdik” diyen İmamoğlu, “Bizim böyle halkın parasının birilerine kıyak çekildiği tek bir dosyamız yoktur. Hamdolsun alnımız ak. Borcumuz varmış... Bizim namusuyla, emeğiyle, kendi kaynağını her tür zorluğa rağmen yaratarak borcunu ödeyen iştiraklerimiz, belediyelerimiz var. 2019 yılındaki seçim öncesinde, İGDAŞ’ı yönettikleri dönemde BOTAŞ’a dahi gaz parası ödemediler. 5 yıl öncenin parası ile 1,1 milyar liralık borçlarını da devlete biz ödedik. Bugünün parasıyla yaklaşık 200 milyon dolarlık bir ödemeydi bu. Bugünkü SGK borcumuzun 3 katı yapıyor. Biz ödedik devlete bu parayı. Onlar ödemediler” ifadelerini kullandı.
“MİLLET BU TARZINIZDAN USANDI”
2019 yılında göreve geldiklerinde, toplam 101 milyon 869 bin dolar, bugünün parasıyla 3,5 milyar TL SGK ve vergi borcu devraldıklarını açıklayan İmamoğlu, şunları söyledi:
“Biz, ekonominin alt üst olduğu, pandemi nedeniyle hayatın aylarca durduğu bir dönemde görev yaptık. 6 metro hattını hizmete açıp, olağanüstü altyapı yatırımlarını da bu dönemde gerçekleştirdik. 12 iştirak şirketimiz Türkiye’nin en büyük 500 şirketi listesine girdi. İktidardan övgü beklediğimiz yok. Yıllardır devam ettirdikleri ve gerçekten vicdanlara sığmayan suçlamaları yapmaktan vazgeçsinler yeter. Millet bu tarzınızdan usandı. Milletimizi kandırmaktan, manipüle etmekten vazgeçsinler yeter. İşinize odaklanın kardeşim. Yapmanız gerekenleri yapın. Mesela 1 tanesini hatırlatayım. 14 ay önce Cumhurbaşkanlığı seçiminde bu millete söz verdiniz. Mülakatı kaldırın. Bunu yapmak için para lazım değil, işçi lazım değil, araç lazım değil. Sadece Cumhurbaşkanı bir imza atacak, mülakat kalkacak. 14 aydır bu sözü bile tutmama sebebiniz nedir. Hangi kötü alışkanlığınızdan vazgeçemiyorsunuz? Neden hala KPSS’de büyük başarı kazanan gençler mülakatta eleniyor? Siz bunun izahını yapın önce.”
“TBB OLARAK ÇÖZÜM PAKETİ HAZIRLIYORUZ”
Parti ayrımı yapmaksızın, söz konusu borçların uzlaşı içinde ödemesi için çalışılması gerektiğine vurgu yapan İmamoğlu, “İcra göndererek değil, Cumhurbaşkanı dedi diye kraldan çok kralcılık yaparak değil. Bu borçların ödenmesi konusunda da belediye başkanı arkadaşlarımla çalışıyoruz. TBB çatısı altında çözüm önerilerimizden oluşan paketi en kısa zamanda ilgili makamlara sunacağız. Kimsenin hamasi gündem maddeleriyle, halkın gerçek sorunlarını perdelemesine müsaade etmeyeceğiz. Yapıcı öneri paketimizi de çok yakında ilgili makamlara göndereceğiz” dedi. Işıkhan yönetimindeki SGK’nın mali durumuna anlatan İmamoğlu, “22 yıldır yönettikleri SGK’nın açığını 3 kat artırdılar. Yasal olarak mecbur oldukları halde 2016 yılından beri SGK’ya borcu olan şirketleri açıklamıyorlar. Hangi şirketlerin borcunu hangi ayrıcalıklarından dolayı saklıyorsunuz? Kamu kuruluşu belediyeleri her gün açıklıyorsunuz da neden borçlu şirketleri açıklamaktan imtina ediyorsunuz? Nedir bu korku? Üstelik yılda 2 kez açıklamak mecbur olduğu halde saklıyorlar” bilgilerini paylaştı. Açık rekoru kıran SGK’ya vatandaşın vergilerinden, sadece 2023 yılında 885 milyar lira aktarıldığını belirten İmamoğlu, “Bu rakam nerdeyse üstüne üşüştükleri belediyelerin borcu diye lanse edilen rakamın 10 katıdır” diye konuştu.
“ÖNCE BATIRDIĞINIZ SGK’YI DÜZE ÇIKARIN SAYIN BAKAN”
“Son 3.5 yılda SGK’ya vergilerimizden aktarılan tutar toplamı 2.3 trilyon liradır” bilgisini aktaran İmamoğlu, “Yani bunu aslında SGK’ya verilen borç gibi düşünün. Kamuya hizmet eden belediyelerin dile getirilen borcu, SGK’ya son 3,5 yılda aktarılan paranın sadece yüzde 4,3’ü. CHP’li belediyeleri borç belediyeciliği ile suçlayan Bakan beyin karnesi işte bu kadar bozuktur ve sefil durumdadır. Siz önce kötü yönetiminizle batırdığınız SGK’yı düze çıkarın sayın bakan. Kendi başarısızlığınızın faturasını belediyelere kesmeye çalışmayın. AKP’li, CHP’li ve diğer partili belediyelerden çıkarmayın. Bu kadar büyük batığın sahibi iken, nasıl oluyorsa her gün ekranlara çıkıp rahat rahat konuşuyorlar, vallahi aklım almıyor. Normalde utanılması gereken bir durumda bile halkın belediyelerini suçluyorlar” diye konuştu.
“TÜRKİYE DE TIPKI SGK GİBİ ÇOK KÖTÜ YÖNETİLİYOR”
“SGK batık da Türkiye’nin durumu iyi mi?” diye soran İmamoğlu, özetle şunları söyledi:
“Maalesef Türkiye de tıpkı SGK gibi çok kötü yönetiliyor. Ekonomist olduğunu dile getiren sayın Cumhurbaşkanı, birkaç yıl önce, ekonomi biliminin aksine bazı kararlar aldı. Bu kararlar sırasında çok sayıda ekonomi bakanı, merkez bankası başkanı görevlerinden alındı. Faizlerle deney yapan sayın Cumhurbaşkanı, günün sonunda hem sebep dediği faizi hem de sonuç olarak gördüğü enflasyonu patlatmayı başardı. Savaştaki Rusya’nın yıllık enflasyonu Türkiye’nin aylık enflasyonundan daha az. Arjantin ve Suriye’den sonra Türkiye dünyada enflasyon oranı en yüksek 3. ülke oldu. Bu ülkede çalışanların neredeyse yüzde 50’si asgari ücret civarında bir ücretle çalışırken, bu enflasyon altında bırakın kira ödemeyi, yemek yemeyi, nefes alamaz hale geldiler.”
KUR KORUMALI MEVDUATIN FATURASINI SORDU
“Enflasyon, faiz ve döviz kontrolden çıkınca, dövize endeksli mevduat yaratıldı, adına, ‘Kur Korumalı Mevduat’ dendi. İnanılmaz bir gelir transferi yaratıldı. Zaten zengin olan daha da zengin oldu. Bundan 2 ay önce 4 Haziran 2024’de Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda ‘Kur korumalı mevduattan kaynaklı Merkez Bankası zararı 833 milyar liradır’ dedi. Siz bana borç soruyorsunuz, ben size bunu soruyorum. Bakın, birisi aklına aniden gelen bir şeyi denedi, bu ülkenin sadece Merkez Bankası’nın 833 milyar lirası yok oldu. Bu deneyin faturası, dile getirdikleri belediye borcunun neredeyse 10 katı. Belediyeler borçluymuş... Dönün önce bu memleketin sırtına bindirdiğiniz yüke, kendi borcunuza bakın. Yarattığınız ekonomide devlet de millet de borçlanmadan yaşayamıyor. Bugün hazine borçlanma oranı yüzde 100’ün üzerinde. Borç stoku katlanarak büyüdü. 2018 başında 892 milyar TL olan kamu borç stoku 2024 Haziran itibarıyla 7,9 trilyon TL’ye fırladı. Borcumuz, tam 9 kat arttı.”
“2 KAMU BANKASANIN REKLAM HARCAMASI 5.7 MİLYAR”
Bütçe açığının, harcamalarda kontrol kaybedildikçe arttığına vurgu yapan İmamoğlu, belgeleriyle birlikte şu açıklamayı yaptı:
“Size kontrolünü, aklını yitirmiş bir kamu harcaması örneği vereyim. Bir reklam harcaması anlatacağım size. Ama buradaki medya kuruluşlarının hemen hepsi bu reklam harcamasından tek kuruş elde etmemiştir. Çünkü kamu bankalarının sadece hangi medya gruplarına reklam verdiği belli. Şimdi vereceğim rakamlar, Ziraat Bankası ve Halk Bankası’nın 2023 faaliyet raporundan alınmıştır. Türkiye Halk Bankası ve Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, kamu bankalarıdır. Bu bankaların kazançları arttığında, daha fazla vergi öderler ve her yıl kar üzerinden Hazine’ye aktarılacak iştirak kazancı artar. Kamu bankalarının kazancındaki azalma durumunda ise bütçe gelirlerini olumsuz etkiler. Aslında kamu bankalarında yapılan her yanlış veya gereksiz harcama nedeniyle bütçeye girecek para azalır. Kamu kaynağı çarçur edilmiş olur. Son 3 yılda sadece iki kamu bankasından ödenen ilan- reklam harcaması 5 milyar 784 milyon liradır. Oysa aynı 2 bankanın 2024 yılındaki ilk 6 aydaki zararı 42 milyar liradır. Bu 42 milyar vatandaşın vergilerinden yani Hazine’den bu bankalara ödenmiştir. 6 ayda 42 milyar zarar eden devlet kuruluşları neden yaklaşık 6 milyar liralık reklam harcaması yapmıştır? Bu reklam harcamalarına sayın Maliye Bakanı neden göz yummaktadır?”
“GÜNDEME BİZİM GETİRİLMEMİZ HAKSIZLIKTIR, FIRSATÇILIKTIR”
İmamoğlu “Öğretmenler odasındaki elektrikli çaydanlığı tasarruf diye kaldıranlar, kamu bankalarının reklam harcamalarına neden sessizdir? Biz bu sorunun cevabını biliyoruz. Yönetimin esası israf olmuş. Biz israfı kesip, devraldığımız borçlar, azalan kaynaklarla halkımıza iyi yönetim getirmeye çalışırken gündeme bizim getirilmemiz fırsatçılıktır, haksızlıktır, halka hizmeti siyasete alet etmektir. Halka hizmet edilmesini engellemeye çalışmaktır. Söz veriyorum, buna izin vermeyeceğiz. AKP’li, CHP’li, MHP’li bütün belediyelerin hakkını savunacağız” dedi.
“HADİ ORADAN” ÇIKIŞI
İmamoğlu tepkisini şu sözlerle sürdürdü:
“Emekli maaşlarının ödenebilmesi için belediye borçlarının ödenmesi gerekiyormuş. Hadi oradan. Emekli vatandaşlarımız dahil bu ülkenin emekçilerinin, çalışanlarının daha iyi yaşayabilmesi için bu ülkenin daha iyi yönetilebilmesi gerekiyor. Kendi sorumluluğunuzu bize yüklemeyin. Kıstığınız kaynaklarla, bıraktığınız borçlarla, israfı önleyerek, belediyeleri yönettik biz. Yönetmeye de devam edeceğiz. Slogan atmayı, algı yaratma çabalarını bir kenara bırakın. Millet sizden icraat bekliyor. İcraate odaklanın. Sloganla bu ülkeye bahar gelmez.”
“NE YAZIK Kİ HEDEF HALİNE GETİRİLİYORUZ”
İBB’nin halkçı uygulamalarına anlatan İmamoğlu, “Sizin ekonomi politikalarınıza yoksullaşan emekçilerimize nefes olmaya çalıştık. Kent Lokantalarımız, bugün dahil 3 milyon 384 bin İstanbulluya sağlıklı ve ucuz yemek verdi. Milyonlarca ihtiyaç sahibi İstanbullu kah Halk Sütten, kah Yenidoğan yardımından, kah eğitim yardımından, kah evlilik yardımından, kah kurban yardımından, kah diğer sosyal yardımlardan faydalandı. Binlerce öğrencimiz bu dönem açtığımız yurtlarda barınma sorununu giderdi. Toplam sayıları 1 milyona yaklaşan 0-4 yaş arası anne, ücretsiz ulaşım kullandı. Bu yıl da 100 bin üniversite öğrencimize 15 bin lira burs vereceğiz. Bu dönemde burs verdiğimiz öğrenci sayısı 400 bine yaklaşacak. Daha fazlasını yapmak istiyoruz, ama bunu peşimize takılmış, kaybetmemiz için her şeyi yapmaya ant içmiş, kaybetmemiz için kendi halkının bile aç kalmasına razı bir yönetime rağmen yapıyoruz. Engellemeleri yazsak külliyat çıkar. İstanbul’da ekonomik koşulların böylesine kötü olduğu bir dönemde, biz vatandaşlarımızı asla yalnız bırakmıyoruz, bırakmayacağız. Bunu yaptığımız için herhangi bir sağduyulu hükümetten teşekkür ve destek almamız gerekirken ne yazık ki her gün, her saat, her dakika hedef haline getiriliyoruz. Suni krizlere karşı yaptığımız mücadeleyi yaradan görüyor” diye konuştu.
“CUMHURBAŞKANLIĞINDAN SEÇİM İÇİN AKP’Lİ BELEDİYELERE 1 MİLYAR HİBE”
Her belediyenin aynı durumda olmadığına dikkat çeken İmamoğlu, AKP’li belediyelere seçim öncesinde Cumhurbaşkanlığı üzerinden yapılan yardımlardan örnekler verdiği açıklamasında şu çarpıcı bilgileri paylaştı:
“5 Ocak 2024 günü Çekmeköy Belediyesi, Cumhurbaşkanlığı’ndan 45 milyon lira yardım talebinde bulunuyor. Benim aklıma gelmez Cumhurbaşkanlığından yardım istemek. Biz, Cumhurbaşkanlığından ancak metro yapmak için bir imza isteriz. Seçimden hemen önce gönderiliyor bu para. Peki bu para gönderildiğinde Çekmeköy Belediyesi’nin sigorta ve vergi borcu yaklaşık 100 milyon lira. Devlete borcu varken yine devletten üstelik de geri ödemesiz 45 milyon lira niye ödeniyor? Aynı şekilde Ocak 2024’de yine hemen seçimden önce Beyoğlu Belediyesi’ne de 45 milyon lira gönderildi. 2022 Aralık ayı ile 0cak 2024 arasındaki 13 aylık sürede Cumhurbaşkanlığı’nın Beyoğlu Belediyesi’ne yolladığı hibe, 70 milyon lira. O esnada Beyoğlu Belediyesi’nin kamu kurumlarına borcu 198 milyon lira. Benim aklıma gelmez yardım istemek. Türkiye’deki bütün belediyeler pazartesi günü Cumhurbaşkanlığına yazı yazıp yardım talep etsin o zaman. SGK borcunuz kadar yardım isteyin, onlar gibi yapmayın gelen yardımla da SGK borcunuzu ödeyin. Geleceğine de inanıyorum. Sadece Çekmeköy, Beyoğlu değil, İstanbul’daki AK Partili tüm belediyelere seçimde harcanmak üzere aynı tarihlerde 45 milyon lira hibe gönderilmiş. Bir tek Silivri Belediyesi hariç. Biliyorsunuz orda MHP vardı. Ortaklarına göndermemişler. Trajikomik. Güldüğüme bakmayın, içim acıyor. 24 ilçe belediyesine seçim için 1 milyar 80 milyon lira para göndermiş Cumhurbaşkanlığı. Bir o kadar da İBB başkan adaylarına göndermişlerdir, şimdiki bakana. Seçimi kaybetmemiş demek ki, bakan yaptılar. Seçimi o kaybetmediyse, kim kaybetti, siz söyleyin. Dilinize doladığınız iştirak borcumuz işte bu kadar zaten. Bu anlattığım işlemlerdeki, halka hizmet değil, partime hizmet, şahsıma hizmet mantığını görüyor musunuz? Biz işte buna karşıyız. Biz partisine bakmadan halka hizmet etmeye talibiz.”
İSRAİL DIŞİŞLERİ BAKANI’NIN TWEET’İ SORULDU
TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, basın açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gazetecilerin yönelttiği, İmamoğlu’nun yanıtladığı soruların bir bölümü şöyle:
Dün İsrail Dışişleri Bakanı Katz’ın bir tweet'i oldu, ardından sizin yanıtınız. Bu süreçte bir de AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Genel Sekreteri Hamza Dağ ve Fatih Şahin'in size ve partinize dönük ifadeleri olduğu tüm bu süreci nasıl değerlendireceksiniz? Geride kalan AK Parti iktidarı sürecinde, Filistin meselesinde sizce özellikle diplomaside temel stratejik hatalar neler oldu? İkinci sorum; Paris Olimpiyatları'ndaydınız. Olimpiyat açılış töreni Türkiye'de çok konuşuldu. Ama açılış törenini TRT yarıda kesti. Tören ve TRT'nin yayına son vermesi hakkında da görüşünüzü almak isterim.
“GEREKLİ CEVABI VERDİM”
“Seçimden önce bir terör örgütü adına biri konuşur, bizi över veya bize dönük bir şeyler söyler. ‘Vay bak işte, bak niye böyle dedi’ falan filan diye anlatılır. Şimdi ben de diyorum ki; yahu İsrail'in Dışişleri Bakanı, yaptığı bir açıklamaya beni niye ekledi? Beni niye ekledi? Ben bunu anlayamadım. Beni tebrik etmeye bile gelmemiş bir ülkenin dış misyonu, -5,5 yıldır buradayım ben- beni böyle bir konuda niye ekledi yani? Düşünmeden edemiyorum. Bu manevralar enteresan. Ama bizim milletimize dönük, devletimize dönük, devletimizin kurumlarına dönük, devletimizin bütün münazaralarımıza, farklı düşüncelerimize rağmen seçilmiş insanlarına dönük, demokrasiyi hiçe sayarak, hukuku hiçe sayarak ve bizim bu iç hukukumuz üzerinden birtakım manevralarla bir fayda elde edeceğini zanneden akıl, basit akıldır, zavallıdır. Ben, gerekli cevabı verdim. Böyle ‘ne buldum delisi’ olanlar var tabii AK Parti'de. Onlar da böyle pat diye bir çıkarlar falan, böyle işte hemen bir şey yazmak, takip bile etmeden… Onların ruhları sıkıntılı. Onlar, iyi ruhlar değil, bahsettiğiniz isimler. Onların yazdıklarını elbette dikkate almıyorum.”
“ŞEHİRLER ÜZERİNDEN BİR ORTADOĞU DİPLOMASİSİ BAŞLATACAĞIZ”
“İsrail meselesi önemlidir. Dün, İstanbul'dan Odessa'ya otobüs yolladık. Ukrayna'daki çocuklarla birlikte yolladık. 45 tane Ukraynalı çocukla birlikte, otobüsleri Odessa'ya yolladık. 45 çocuktan en sevimli, en güzel, en içten duygularımla kucaklayan tavrımla hislerimi dile getirmeme rağmen, yüzlerinden bir tebessüm alamadım. Gözleri korku içinde. Bakın; savaş, 21. yüzyıla hiç yakışmadı. Ve Ukrayna'daki savaşı kınarken, başta katledilen çocuklara dönük ne kadar büyük bir sevgi, şefkat beslediğimizi ve savaşı kınarken, savaşın sona ermesini dilediğimizi herkes biliyor. Bu yönüyle mağdur olan Ukraynalı insanlara ama Polonya'da ama Odessa'da ama başka şehirleri üzerinden ilk günden itibaren ne kadar destek olduğumuzu herkes biliyor. Aynı şekilde Filistin. Yani Filistin meselesi, tabii ki bizim çok daha derin bir meselemizdir. Çok daha köklü bir meselemizdir. İçimizi yakar. Ve ne yazık ki Ortadoğu'da insanlar birbirini öldürüyor, kan dökülüyor her yerinde, her yöresinde. Benim için yanıyor. Ve bu konuda, şehirler üzerinden bir Ortadoğu diplomasisi başlatacağımızı duyurmak isterim. Şehirlerde iyi yaşamın, nitelikli yaşamın, hoşgörülü yaşamın var olması konusundaki diplomatik ilişkimiz olan 7-8 şehirle, önemli şehirle, bir prensiple, bu çağrımıza, bu davetimizi olumlu baktıklarını da belirtmek isterim.”
“BİZ İYİ OLURSAK, BİZ DOĞRU MESAJLAR VERİRSEK…”
“Bakın biz, sulhçu bir milletiz. Mustafa Kemal Atatürk'ün, ‘yurtta sulh cihanda sulh’ karakteri, bu veciz sözü, aslında yüzyıllardır, Osmanlı döneminden beri bu toprakların tavrıdır. Asla işgalci değildir. Ve sulhçu bir milletiz biz. Bu manada, bütün Ortadoğu'da, bütün kuzeyde yaşanan bütün kötülüklerin, bütün savaşların sona ermesi konusunda en sorumlu topraklar, en sorumlu devlet, millet biziz. Biz iyi olursak, biz doğru mesajlar verirsek, çevremizde olan biten olaylar üzerinden ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı değil, çözümcü bir devlet olursak, millet olursak, inanın bu savaşları sona erdirme gücüne sahibiz. Ben, bu bakımdan bu milletin bir parçası olmaktan, bir ferdi olmaktan gurur duyuyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir vatandaşı, Türk milletinin bir ferdi, bir bireyi olmaktan gurur duyuyorum. Ama bir o kadar da büyük sorumluluk sahibi olduğumuzu da biliyorum. O bakımdan biz, bırakalım dışarıda olan olaylardan içeride bir politika üretmeyi, ‘hadi bakayım buradan Ekrem'i nasıl tokatlarız?’ Bırakalım. Birlikte düşünmeyi, birlikte üretmeyi hedef koyabiliriz önümüze.”
“FİLİSTİN'DE O EVLATLAR ÖLÜRKEN, TİCARET YAPAN GEMİLERE İZİN VERDİK”
“Bakın; biz hamleler yapamadık. Filistin'de o evlatlar ölürken, buradan oraya giden, ticaret yapan gemilere izin verdik. Sadece Güney Afrika Lahey'de dava açtı. Bu davaya taraf olma talebimiz aylar sonra geldi. Sonucunu bilmiyoruz şu anda. Soruyorum buradan. Ne oldu? Bildiğim kadarıyla İspanya davaya taraf oldu, biz hala olmadık. Ya da cevap yok. Ya da o bölgede bir barış, Çin'de konuşuluyor. Bakın; bir devletin, bir terörist eylemle bir suikast düzenlemesini kınıyoruz. Ve böylesi bir tavır bir devlet için, bir millet için -dün de söyledim- alnından silinmeyecek bir kara lekedir. Aynı şekilde masum insanlara saldıran, o saldırıyı bir terörist eylem şeklinde gerçekleştirilen, -kime yapılırsa yapılsın, kim yaparsa yapsın- terörist eylemi kınıyoruz. Kim yaparsa yapsın. Öyle bir masumiyeti ya da öyle bir gerekçesi asla savunulamaz. Biz, sulhçu bir milletiz. Yurtta sulh cihanda sulh.”
“ÖYLE TORUNDAN ALINACAK BİR HABERLE HAREKET EDİLMEZ SPORDA”
“Olimpiyat meselesi dahi, belli sebepler üzerinden iç politika meselesine dönüştürülmemeli. Farklı seviyede ele alınmalı. Farklı seviyede düşünülmeli. Spor çok önemli, çok özel bir yerdedir. Evrenseldir. Çok hassas bir iştir. Buradan iç politika meselesi üretmeden meseleyi anlama, kavrama gerektirir. Yani öyle torundan alınacak bir haberle hareket edilmez sporda. Spor meselesi torundan duyulmaz, öğrenilmez. Spor meselesi, çok derin idrak edilir, anlaşılır ve ona göre devletin politikaları geliştirilir. Bu bağlamda olimpiyatları ben şu çerçeveden takip ediyorum. Olimpiyat meselesi önemlidir. 2036’da, dünyanın gelmiş geçmiş en güzel olimpiyatlarını bu şehrin göbeğinde yapmak istiyoruz. Bu konuda da önümüzdeki hafta, ‘İstanbul Evi Resepsiyonu’muzda dünyanın bütün spor camiasını, en barışçı dilimizle, en hoşgörülü dilimizle gerçekleştireceğiz. Benim okuduğum lisede (Trabzon Lisesi), 1924’te Paris Olimpiyatları yapıldığı esnada, -ki o liseden ta Paris'e sporcu gitmiştir- o dönemde deftere Mustafa Kemal Atatürk, ‘Bedeni idmen fikri idmanla muvazi gitmelidir yazmış kendi el yazısıyla. Beden çalışmasıyla fikri çalışma paralel gitmelidir, paralel olmalıdır, diye yazmış. İşte fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ya da ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim bakış açısı, bizim olimpiyata bakış açımızdır. Biz, olimpiyatları bu gözle irdeleriz. Yanlışları, eleştirileri de elbette spor camiasının içinde bulunan, Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı yönetimi başta olmak üzere ve spor camiasının önde gelen insanları, bu evrensel boyutta eleştirilerini, önerilerini yapacaklardır. Ben bu boyutta takip ediyorum.”
SOKAK HAYVANLARI YASASI TEPKİSİ: “BELEDİYELERDEN TEK BİR SATIR DAHİ GÖRÜŞ ALINMIYOR”
Sokak hayvanları konusunda çıkan son yasayla ilgili belediyelere büyük görev düşüyor. İBB’nin mevcut barınakları var ama sizce bu yeterli olacak mı? Yeni barınak açmayı düşünüyor musunuz? Yasayla ilgili görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
“Aslında çok büyük bir mesaimizi alan bir konu sokak hayvanlarıyla ilgili süreç. Az önce SGK borç süreciyle ilgili ifade ettiğim birçok konuda olduğu gibi, ne yazık ki belediyelerle ilgili bir yasa çalışılıyor ve bu yasanın muhatabı olan, ana muhatabı olan olarak tespit edilen belediyelerden tek bir satır dahi görüş alınmıyor. Yani ne TBB'den ne de belediyelerden tek bir görüş, bir çalışma, ‘ne düşünüyorsunuz’ diye soru sorulmadan bir yasa çıkartılıyor. Bu kadar aslında meselenin yasa çıkartmak değil, yine meselenin aslında milleti cezalandırmak, belediyeler üzerinden millete hesap sormak kavramının yürütüldüğünün net bir, somut bir ifadesi olduğunu düşünüyorum. Yoğun bir çalışmamız var. Uzun süredir var. Ve biz, bu ayın sonuna doğru da güçlü bir eylem planını ve yasaya dönük de birtakım süreçlere dönük eleştirilerimizi ve uyarılarımızı da yapıyor olacağız.”
“BUNUN UYGULANAMAZ OLDUĞUNU GÖRÜRSÜNÜZ”
“Ama sorunuza karşılık şunu söylemek isterim. Tabii bir yasa devreye girerken, en başta bakılması gereken tarafı, uygulanabilir olup olmadığıdır. Bir yasa uygulanabilir mi? Uygulanamaz mı? Bugün söylenen rakamlara göre, işte 2 milyon sokak hayvanı var deniyor. Gayri resmi rakamlarla bunun 4 milyon civarında olduğu da söyleniyor. Türkiye'de barınak kapasitesi 130 bin! Yani siz eğer bunu şart koşarsanız, bunun uygulanamaz olduğunu görürsünüz. Niye? Diyorsunuz ki; sokaktaki hayvanları topla, barınaklara tık. Öyle bir barınak kapasitesi yok. ‘Vay CHP'li belediyeler, barınak yapmadınız.’ Yahu kurban olduğum, belediyelerin büyük bir kısmı, daha bir ay öncesine kadar, yüzde 70’i, 80’i sizin yönetiminizdeydi. Ya da 5 yıl öncesinde daha fazlası sizin yönetiminizdeydi. Yani 20-25 yıldı, 30 yıldır biriken bir sorunu, bir anda bir yasayla birine mal etme çabası. Olmaz, yürümez. Bu tutmaz yani. Uygulanamaz.”
“KAYNAĞI TARİFLENMEMİŞ KANUN OLMAZ”
“Ondan sonra, işte 2028’e kadar bütün sokak hayvanlarına yetecek kadar barınak yapın, süresi tanınıyor. 4 yıl süre tanınıyor. Yaparsan yap, yapmazsan bunu senden keseceğim, diyorsun. Hiçbir kanun çıkarılırken, bunun kaynağı tariflenmez mi? Kaynağını da tarifle. Belediyelerin sonuçta aldığı para belli. Şu anda Türkiye'de AK Partilisi, CHP'lisi değil, bakın bütün belediyeler, özellikle Anadolu'daki bütün belediyeler maaş ödeyemiyor. Maaş ödeyemeyecek durumda, sen şart koşuyorsun. Uygulanamaz durumda bir yasa. Ve diyor ki, bunu yapmazsan seni hapse atarım, hapse tıkarım, diyor. Tırnak içinde, siyasi yasak bile getiririm, diyor yani. Bak şimdi, sokak hayvanlarından iş nereye gidiyor. Onun için sokak hayvanları meselesi, çok önemlidir. Biz, bütün konuları, bütün aşamalarıyla inceliyoruz. Sesin her çıktığı yerdeki vatandaşın feryadını duyuyoruz; her yönüyle. Bu konudan muzdarip olduğunu ve çözülmesi gerektiğini düşünen vatandaşlarımızı, sokak hayvanlarıyla ilgili mustarip olduğunu düşünen, bundan korkan, bunu hisseden ve bunu dile getiren vatandaşlarımızı duyuyoruz. Sonuna kadar duyuyoruz. Ama on yıllarca ihmalle büyümüş olan bu sorunu, ‘Bir yasa çıkarttım ve bunu çözdüm. Hadi bakayım çöz’ denmez, olmaz. Memleketini, milletini, kurumlarını zora sokmaktır bu. Olmaz. Şunda bile insanları bölme çabası içerisinde iktidar. Şu konudan bile. Biz diyoruz ki, ‘Dünyanın en büyük sorunu kutuplaştırmak.’ Her konuda bir kutuplaştırma arayışı. Ben, böyle bir iktidar anlayışını tariflemek bile istemiyorum artık yani. Zihnim yoruluyor. Allah akıl versin, diyorum. Ama akıl da girmiyor yani. Ve gerçekten bu konuda kötü bir süreç yaşanmıştır, yaşatılmıştır.”
“ÖLDÜRMEKTEN DEĞİL, YAŞATMAKTAN YANAYIZ”
“Biz, çok özel bir çaba gösteriyoruz. Özellikle sahiplendirme konusunda yoğun bir çaba gösteriyoruz. 22 yıldır çözemediğiniz sorunu, bu şekilde bir kanun çıkardım diye, kurumlara mal ederek çözmeniz de mümkün değil. Bazen bir bakıyorsunuz, bir mahalleye maskot olmuş bir köpek var, yani onu oradan al. Öyle değil bu iş yani. O bakımdan tabii ki biz, öldürmekten asla yana değiliz, yaşatmaktan yanayız. Sahiplendirme konusunda özenli bir çalışma içindeyiz. Bakın bu öldürme meselesi, ötenazi meselesi, bakın bu söylemler, her türlü şiddeti büyütür. Bunu unutmayın. Bak bu öldürme meselesi, kritik bir meseledir. Her türlü şiddeti büyütür. Onun için attığınız her adımın sosyolojik etkisini, psikolojik etkisini ve geleceğe dönük nesillere olan etkisini düşünmek zorundasınız. Düşüncesiz bir tariftir bu. Çözüm üretilir, uzun vadeli çalışılır, kısırlaştırmadan tutun çok uzun vadeli bir seferberlik duygusuyla bu çalışır. Ben bunları söyledim, bu şehrin o dönemki valisine anlattım. Dert edinerek gittim, ‘Bunu beraber çözelim’ dedim. Bir toplantı yapabildik, ikinciyi yapamadık.”
4 BÜYÜKLERE “SAHİPLENDİRME KAMPANYASI” ÇAĞRISI
“O bakımdan bu mesele topyekun bakanlıklarından… Sadece Tarım ve Hayvancılık da değil, aynı zamanda Çevre ve Şehircilik gibi birçok bakanlığı ilgilendiren tarafları vardır. O bakımıyla geniş bir çözüme muhtaçtır. Mesela buradan sesleniyorum. Üç büyük kulübümüz, bu işi desteklesin. Biliyorum ki başka kulüplerimizde var. Dört büyük kulübümüz. Bütün şehirler cesaretlendirsin taraftarlarını ve sahiplendirme kampanyasına sahip çıksınlar. Futbolcular çok seviliyorlar. Sporcular, sahiplendirmede lokomotif olsunlar. Biz, bütün iştiraklerimize sahiplendirme sürecini başlattık. Daha da büyüteceğiz. Ve bunu en güçlü seviyede, bir toplumsal seferberlikle yönetmemiz şart. Umuyorum bu haliyle biz bu meseleyi her halükarda aşarız. Bu kötü, hazırlanma dönemi ve çıkarılmasıyla beraber iyi hazırlanmamış bir kanunun alternatifi olarak iyi bir eylem planıyla ağustos ayı sonunda halkımızın huzuruna çıkıp, eylem planımızı, 39 ilçeyle yaptığımız toplantılar çerçevesinde İstanbul'a dönük açıklayacağımızı belirtmek isterim.”