Ekrem İmamoğlu: ''Vakıflara yardımı gözden geçireceğiz''
Alman haber kuruluşu Deutsche Welle’ye (DW) konuşan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, kamuoyunda ‘fişleme raporu’ ile tanınan SETA’ya önceki yönetim döneminde tahsis edilen bina ile ilgili görüş bildirirken, vakıflara yapılan yardımların gözden geçirileceği mesajı verdi.
Ekrem İmamoğlu, DW’nin “SETA, Türkçe yayın yapan yabancı basın kuruluşlarını hedef alan bir rapor yayınladı. Aralarında DW’nin de olduğu kurumlarda çalışan Türk gazeteciler tek tek fişlendi. 2013’te İBB’nin hibe ettiği bir binada faaliyet gösteriyor SETA. Bu bağlamda iki soru yöneltmek istiyorum size. Hem bu rapor hakkında ne düşünüyorsunuz, hem de iktidara yakın vakıflara bedelsiz verilen bina ve arazileri geri almayı düşünüyor musunuz?” sorusuna, şu yanıtı verdi:
“Tabi bu oluşan (SETA) raporda, yine aslında konuştuğumuz konu basın özgürlüğü… Bu kadar etkin yabancı yayın kuruluşları Türkçe yayın yapmasınlar da, bizim yayın kuruluşlarımız bize yetsin isterdik. Ama bu yabancı kuruluşların bir eksikliği giderdiklerini düşünüyorum. Bunun sorgulanması gerekirken, böyle bir fişleme veya uygulamaya gidilmesi, böyle bir raporun gündeme gelmesi çok üzücü. Bu bakımdan bizim Türkiye’de tek istediğimiz, basının özgür olması, sizin ve meslektaşlarınızın görevlerini özgürce yapabilmesi. Belediyenin vakıflara yaptığı yardımlara gelince… Tüm yardımları gözden geçireceğiz. Kurumlar ne ifade ediyor, bakacağız. Bir kısım kurumlar, -kamu yararı gözetmeksizin- kişilere ya da sadece kendi kurumlarına fayda sağlıyor ise eşitliği sağlamak adına gerekeni yapacağız. Gerekiyorsa sözleşmeyi iptal edeceğiz.”
‘Suriyeliler barış içinde vatanlarına dönmeli’
İmamoğlu, İstanbul’daki kayıt dışı Suriyelilerin kayıtlı bulundukları illere geri gönderilmesi ile ilgili polisin yaptığı son operasyonlara ilişkin de şunları söyledi: “İktidar bizim sayemizde konuyu öncelik haline getirdi. Çünkü biz toplumda yaşanan bu sorunları, özellikle 23 Haziran öncesi çok gündemde tuttuk. Dolayısıyla gelinen noktada, mülteci konusunu iyi yönetemediği için hükümetin aldığı tedbirler göze çarpıyor. Bu önlemler zamanında alınsaydı keşke. Yüzbinlerce mültecinin oradan oraya hareket etmesini hangi şehir, hangi ülke kaldırabilir? İnsani de değil. Göç eden insanlar da kötü koşullarda yaşıyor. Fırsat değil ki onlar için de, yönetilebilir bir şey de değil.
Peki ben bir yerel yönetici olarak mülteci konusuna nasıl bakıyorum? İstanbul’da yaşayan mültecilerin tüm insani sorunlarına sahip çıkmayı birinci adım olarak mesuliyet olarak görüyorum. Aile trajedileri yaşanıyor. Burada detayına giremeyeceğim, belki tanımlamakta zorlanacağım başka şeyler de yaşanıyor. Biz önce mülteci ailelerinin, çocukların, kadınların gençlerin sorunlarına mutlaka temas edeceğiz sahip çıkacağız. İkinci olarak, ulusal politikanın oluşması konusunda konuşan bir belediye başkanı olacağım. Neden? En yüksek Suriyeli nüfusunun bulunduğu 16 milyonluk bir kenti yönetiyoruz…
O zaman ulusal politikanın oluşturulmasında bizim fikrimiz önemli. Yani sözün özü, günün sonunda bu ülkedeki Suriyeli mülteciler, tekrar vatanlarına dönmeliler. Bu zeminin hazırlanması konusunda, barış içerisinde vatanlarına dönebilmeleri konusunda politikaların geliştirilmesi için ben dünyanın her yerinde konuşacağım. Hangi insan vatanından kopmak ister ki? O zaman biz bunun gereğini hep beraber yerine getirelim. Vermek istediğim çaba ve kurduğum strateji bu…”