CHP kurmaylarından İmamoğlu'na ''dava'' desteği
TBMM CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Genel Başkan Yardımcıları Seyit Torun, Muharrem Erkek ile CHP ve İYİ Partili siyasetçiler, YSK üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla yargılanan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na destek ziyaretinde bulundu.
TBMM CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Genel Başkan Yardımcıları Seyit Torun, Muharrem Erkek ile CHP ve İYİ Partili siyasetçiler, YSK üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla yargılanan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na destek ziyaretinde bulundu. Kendisine verilen destekten duyduğu memnuniyeti dile getiren İmamoğlu, mahkeme konusunun kendisi ve Soylu arasında olduğuna dikkat çekti. “Zaten ben ona, o da bana bir dava açmıştır, süreç yürüyor” diyen İmamoğlu, “YSK'yı ve yargıyı istismar etmeyi bıraksınlar. Yeterince istismar ettiler. Yeterince o bir avuç insan, YSK'yla, yargının itibarıyla yeterince oynadılar ve onları zor duruma düşürdüler. Hala düşürmeye devam ediyorlar” ifadelerini kullandı.
TBMM CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Genel Başkan Yardımcıları Seyit Torun, Muharrem Erkek, Veli Ağbaba ve Gamze Akkuş İlgezdi, CHP’nin ve İYİ Parti’nin önemli isimleri ile ilçe belediye başkanları, Yüksek Seçim Kurulu üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla yargılanan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na destek ziyaretinde bulundu. İBB’nin Saraçhane’deki ana yerleşkesinde bir araya gelen heyet, yaptıkları toplantının ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu.
ALTAY: “TÜRKİYE’DE ŞU AN YAPILAN TERZİ DÜKKANINDA YEMEK PİŞİRMEKTİR”
Sözlerine, “Hak arama yerleri, hak yeme yerlerine döndüyse, bu tablo kötü bir tablodur” şeklinde başlayan TBMM Grup Başkanvekili Altay, şunları söyledi.
“Türkiye'de şu anda yapılan, terzi dükkanında yemek pişirmektir. Mahkemeleri hak yeme yerine çeviren bir yönetimle karşı karşıyayız. Peşinen şunu söyleyelim: Feda edilecek bir tek Ekrem İmamoğlu'muz, bir tek Canan Kaftancıoğlu'muz, bir tek sıradan yalın CHP’li üyemiz yoktur. Bu bir kavgaysa, sonuna kadar kavga. Üzüntümüz şunla ilgili: Türkiye, her şeye rağmen kırık dökük bir demokrasinin olduğunu iddia ettiğimiz, savunduğumuz bir ülke. Maalesef yargının, siyasetin vesayeti altına girmesi ve yargı mensuplarının, hâkim ve savcıların, sarayla vicdanları arasında kalmaları bizi derinden üzmektedir. Demokrasimiz açısından üzmektedir.”
“İKTİDARIN MİLİTANI GİBİ ÇALIŞAN YARGI MENSUPLARI VAR”
İktidarın militanı gibi çalışan yargı mensupları olduğunun altını çizen Altay, “Buradan Saray’a seslenmek isterim: Yargı üstünden elini çek. Bir hesabın varsa; biz meydanlardayız. Gel, bizle hesaplaş. Ama yargıyı siyasetin sopası yapma anlayışı, Türkiye'yi çok kötü bir noktaya götürüyor. Bunun sebebi şudur: Devlet ahlak, adalet ve liyakatten yoksundur. Devlet ahlak, adalet ve liyakatten yoksullaşınca, millet huzurdan, refahtan ve mutluluktan uzaklaşır. Bu da toplum için olumsuz sonuçlara yol açar. Hakimlerimiz, savcılarımız -şüphesiz hukuku bilen insanlar- hukuk adamları talimatla karar almamalı, alamamalı” ifadelerini kullandı. Dün de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı Ankara’da gerçekleştirilen linç girişimi davası için Çubuk Adliyesi’nde olduklarını hatırlatan Altay, şöyle konuştu:
“İMAMOĞLU, İBB’DE TARİH YAZMAYA DEVAM EDECEKTİR”
“Sayın Genel Başkan’ımızı öldürmeye kasteden insanlar, bir gün bile cezaevine girmeyecek şekilde, göstermelik cezalar aldılar. Ama Sayın İl Başkanımız, dün, en azından 8 saat Silivri Cezaevi'nde cezaeviyle tanıştı, 8 yıl önce attığı tweetler yüzünden. Sayın İmamoğlu'nu bu tür hukuk baskılarıyla, mahkeme baskılarıyla yıldırmak, korkutmak istemek de ham bir hayaldir. Sayın İmamoğlu'na bu tür baskılar, sadece mücadele azmini ve İstanbul'a hizmet azmini artırır. 16 milyon İstanbullunun iradesinin yargılandığı bu noktada herkes şunu bilmeli ki; Sayın İmamoğlu'na, hani ‘İmamoğlu'na yalnız değildir, arkasındayız’ diyoruz ya; öyle değil. İmamoğlu, 16 milyon İstanbullunun arkasındadır. Onların haklarını, hukuklarını savunmak noktasında da CHP parti terbiyesi ve kültürü içerisinde, İBB’de tarih yazmaya devam edecektir, Erdoğan çatlasa da patlasa da.”
TORUN: “YARGI SOPASI KULLANILARAK HUKUK MÜCADELESİ BAŞLATILDI”
“Bugün bir yargı sopası kullanılarak, İBB Başkanımız Ekrem İmamoğlu'na karşı bir hukuk mücadelesi başlatıldı” diyen Torun ise, “Aslında bu İstanbul'da her geçen gün artan hizmetlerin, İstanbul'un bugüne kadar 25 yıldır çözülemeyen sorunların çözülmesinin, metrolarıyla, yeşil alanlarıyla yaşanılabilir bir İstanbul'u ortaya koymasının ortaya koyduğu başarıyla maalesef cezalandırılmak istenen bir Belediye Başkanımız. Bunların hepsi boş işler. Şunu biliyoruz ki; bugün İBB’de 100’ün üzerinde müfettiş va. Yaklaşık üç yıldır inceliyorlar. Biri gidiyor, biri geliyor. Bir şey bulamadıkça, ‘Acaba Ekrem İmamoğlu'nu nasıl halkın gözü önünden düşürebiliriz, İstanbullunun kalbinden nasıl onu alabiliriz’ onun çabası içerisindeler. Ama başaramayacaklar” şeklinde konuştu.
“İMAMOĞLU’NUN BAŞARILARIYLA ÖVÜNÜYORUZ”
İmamoğlu’nun 16 milyon İstanbullunun hakkını, belli bir zümreye değil, yine İstanbullulara verdiğini vurgulayan Torun, “Yaşanılabilir bir İstanbul'u ortaya koyuyor. Tabii bu başarı arttıkça da saraydakiler rahatsız oluyor ve sudan bahanelerle, çok komik gerekçelerle, bir suç arama çabası içerisinde oluyor ve yargıyı kullanarak korkutmaya çalışıyor. Ama Ekrem İmamoğlu dimdik ayaktadır. Arkasında 84 milyonun ve 16 milyon İstanbullunun kalbi vardır ve asla başaramayacaklar. O, görevine devam edecek, hizmetlerine devam edecek ve yaşanılan bir İstanbul'u da ortaya koyacak. Biz de CHP ailesi olarak, Millet İttifakı ailesi olarak, 84 milyon olarak, 16 milyon olarak, İstanbul'un gönlünde, hizmetinde olan Ekrem İmamoğlu'nun yanındayız ve onun başarılarıyla da övünüyoruz” ifadelerini kullandı.
ERKEK: “İSTANBUL SEÇMENİN İRADESİ YARGILANIYOR”
“Bugün Anadolu Adliyesi'nde, ertelenen davada, İstanbul'un iki kez seçilmiş Belediye Başkanı Sayın İmamoğlu yargılanmıyor aslında; İstanbul seçmeninin iradesi yargılanıyor. İstanbul yargılanıyor” diyen Erkek de konuşmasında şunları söyledi:
“Son dönemde, özellikle bu kadar hukuksuzluk, bu kadar adaletsizlik, niye büyüdü, niye arttı? Çünkü şunu paylaşmamız gerekiyor: Otoriter, popülist, tek adam rejimleri çatışmadan beslenir, kaostan beslenir, kutuplaşmadan beslenir. Onun için bizler, bu tuzaklara asla düşmeyeceğiz. 85 milyon barış içerisinde, huzur içerisinde birlikte yaşayacağız. Biz, birleştirici olacağız. Bir rejim, halkın artık adalete inanmadığı bir noktaya gelmişse, o rejim mahkûm olmuştur. Bu haksız, hukuksuz, temelsiz davalarla hiçbir sonuca varamayacaklarını artık görmeleri gerekiyor. Saray iktidarına iki önemli tavsiyemiz var: Birincisi; yargının üzerinden ellerinizi lütfen artık çekin. İkincisi; başta Sayın İmamoğlu olmak üzere, belediye başkanlarımızla mücadeleyi bırakın. Asli görevinize dönün. Enflasyonla, hayat pahalılığıyla işsizlikle, yoksullukla mücadele edin. Adaleti çürüttüğünüz için halkın aşı, işi, ekmeği azalıyor. Çünkü halkın ekmeğidir, adalet. Hiç kimsenin endişesi olmasın. Bizler çok kararlıyız ve söz verdik. Bu memleketteki tüm adaletsizlikleri adaletle ortadan kaldıracağız hep birlikte.”
İMAMOĞLU: “YARGIYI SİLAH GİBİ KULLANMA GELENEĞİ OLUŞTU”
Son sözü alan İmamoğlu da konuşmasına, kendisine destek olan vatandaşlara, CHP’li, İYİ Partili yöneticilere ve 6’lı masanın bileşenlerine teşekkür ederek başladı. “Sanık olarak yargılandığım bir duruşma yapıldı bugün” diyen İmamoğlu, “4 yıla kadar hapsim ve siyasi yasaklı olmam istendi. Bu süreçte, hukukun bu şekilde bir mahkemeyi açıyor olması bile aslında talihsizlik. Bu talihsizliğin yaşanması hepimizi üzmüştür. Uzun zamandır muhalefeti bastırmak için yargıyı silah gibi kullanma geleneği oluştu. Bu anlamda kullanıldığı tek kişi de elbette ben değilim” şeklinde konuştu. Geçtiğimiz 1 ay içerisinde Gezi davası, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili verilen mahkeme kararlarını hatırlatan İmamoğlu, “Neyle kıyaslıyoruz? Şunla kıyaslıyoruz: Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na, yani ana muhalefet partisinin Genel Başkanı’na yapılan linç girişiminde bulunan insanlara verilen cezalarla kıyaslıyoruz. Bütün bu yapılanların aslında yegane sebebi var: Toplumu germek istiyorlar. Geçmişte, gayet samimi duygularla bu siyasi, o bir avuç insana oy veren vatandaşlarımız bile, bu yaptıklarını ve yapılanları, şu an mevcuttaki siyasi kadroları bile anlamakta güçlük çekiyorlar. Bugünkü iktidarın mevcuttaki siyasi kadroları bile, yaptıklarını anlamakta güçlük çekiyorlar. Çünkü bunların hiçbirisi, siyaset anlamında da bir mana teşkil etmiyor” dedi.
“TOPLUMU SUNİ GÜNDEMLERLE YORMAK İSTİYORLAR”
İktidarın amacının “dikkat dağıtmak” olduğunun altını çizen İmamoğlu, “Toplumu suni gündemlerle yormak istiyorlar. Seçmen kayıtlarını durdurmak istiyorlar. Bunu bir intikam aygıtına çevirerek, mahkemeler marifetiyle yapma çabası içerisindeler. Güveni sarsan bu kararlarla, aynı zamanda aslında bir itibarsız alan da oluşuyor. Bu, sadece bir siyasi kazanımla tanımlanamaz. Aynı zamanda ülkemizin, milletimizin en önemli bir arada oluşunu var eden duyguyu, yani adalet duygusu noktasında hepimizin başı öne eğer bir durum. Yargıyı tahakküm altına alıyorlar, almaya devam edecekler gibi gözüküyor” ifadelerini kullandı. “Sanki her yol mubahmış gibi hareket ediyorlar” diyen İmamoğlu, şöyle konuştu:
“İktidar ne derse desin; her şeyi diyebilir. Ama muhalefet, herhangi bir şey söylese, ucundan kıyısında bir mevzu gündeme gelse, hemen suç kavramıyla karşı karşıya geliniyor. Onlarca örnek sayabiliriz. Ama bugünün konusu ne? İçişleri Bakanı'nın bana ‘ahmak’ demesine yanıt verdiğim halde -ki bunu bir siyasi kavramla yanıtını veriyorum aslında, sözünü kendisine iade ediyorum- buradan yola çıkarak, sanki Yüksek Seçim Kurulu'na demişim gibi, 4 yıl hapis ve siyasi yasak istenen davada yargılanıyorum. Tam da benim yargılandığım bir anda, TBMM çatısı altında, Sayın Cumhurbaşkanı'nın milyonlarca insana dönük konuşmasında, benim elbette burada ifade edemeyeceğim bir hakareti, ifadeyi hep birlikte yaşadık, gördük. Bunlar çok ağır hakaretler. İşte böyle olunca, o bir avuç insanın içinde bulunan, ama ismi bakan, ama ismi başka bir titri başka bir kişilikte aynı şekilde ifadeyi kullanmakta kendine hak buluyor, hak görüyor. Biz de toplumu temsil eden insanlar olarak bazen vatandaşı savunurken, bazen kendimizi savunurken elbette bu sözlerini iade etmek zorunda kalıyoruz. Yaptığımız iş aslında bu.”
“KAOS YARATMA ÇABASI İÇERİSİNDELER”
Türkiye’de hukukun herkese eşit olmadığına vurgu yapan İmamoğlu, “Ama birilerine her türlü hakaret, küfür de serbest. Buna bir an önce son vermemiz gerekiyor. Neden böyle yaptıklarına bakmak lazım. Aslında kaos yaratma çabası içerisindeler ve bu kaosu yaratmak için de ellerinden geleni yapıyorlar. Ülkeyi, bir korku sürecine sürükleme çabası içerisindeler. Topluma korku salma çabası içerisindeler. Muhalif her sesi kısmak, hatta kendilerine karşı olan insanları bertaraf etme çabası içerisindeler. Ama buradaki heyet, sadece milyonlarca insanın gür sesi…Boş beklerler, çok beklerler. Böyle bir şeyi asla ve asla başaramayacaklar. Ve bu halk da çok zeki. Kışkırtmalarınıza, kaos yaratma çabalarınıza, masum insanları sokağa dökerek gerginlik yaratma ortamı ve atmosferi yaratmalarınıza, bu heveslerinize asla geçit vermeyecek. Halkımız çok akıllı, çok zeki. Bu millet, yine güle oynaya, el ele bayram havasında kardeşçe sandığa gidecekler. Bu ülkeden esirgediğiniz adaleti, kendi elleriyle vatandaşımızın o güçlü iradesiyle tekrar tesis edecekler. Az kaldı. O anlamda bu milletin, o bir avuç insana, bugün iktidarda kendilerine her hususa hakim olduklarını inanan bir avuç insana, bu ülkenin sade vatandaşları, onların da vatandaş olduklarını kendilerine öğretecek” diye konuştu.
“KENDİ İÇİNİZDEKİ İNSANLAR BİLE YANLIŞIN FARKINDA”
İstanbul seçimlerinin üzerinden 3 yıl geçtiğini hatırlatan İmamoğlu, iktidar kanadına şu sözlerle seslendi:
“Kendi içinizdeki insanlar bile, bir seçimi iptal etmenin ne kadar yanlış olduğunu, ‘Milletvekillerimizden yöneticilerimize, belediye başkanlarımızdan siyasi kimliklerinize kadar, ne kadar yanlış yaptık’ demelerine, vicdani rahatsızlık duymalarına rağmen, aynı akla, aynı uygulamalara devam ediyorsunuz. Bu çok şaşırtıcı. ‘İstanbul seçimlerine iptal ettik. Ya ne kadar doğru yaptık, ne kadar akıllı, haysiyet dolu, demokrasi adına, hukuk adına ne kadar güzel bir iş olduğunu’ söyleyecek bir tane AK Partili yönetici çıksın, konuşsun. Bir tane Allah'ın kulunu bulamazsınız. O güne baktığınızda; ne yazık ki yüzlerce terörist vardı, binlerce terörle iltisaklı sandık görevlileri vardı! Ama bir kişi bile yargılanmadı. Bir kişinin bile ifadesi alınmadı, düşünsenize. Onun için, bu kadar itibarsız bir sürecin ülkeye yaşatılması üzerinden geçen yıllardan sonra, tek bir Allah'ın kulu bu ülkede yok ki, ‘Bu iş çok iyi bir iştir, çok iyi bir iş yaptık’ desinler.”
“BU SÖZLERİ EDECEK TEK KİŞİ: İÇİŞLERİ BAKANI”
Bu sözleri edecek tek kişinin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olacağını kaydeden İmamoğlu, “Onun ismini anmadan geçemeyeceğim. Çünkü, seçim güvenliğinden sorumlu birinci kişi olan İçişleri Bakanı, görevini unutup, seçim akşamı bile görevini ihmal edip, rakibimle, yani eski Başbakanla toplantı yapacak kadar görevini ihmal eden bir kişiydi. Seçimi tersine çevirmek, halkın iradesini gasp etmek için de İstanbul'un bazı ilçelerinde eline geleni ardına koymamış birisiydi. İstanbul seçimlerini kaybedince, daha yakın zamanlarda ‘Neredeyse hüngür hüngür ağladım’ diye tariflerde bulundu. Yani bu kadar hırslı, sinirli, aynı zamanda da sulu göz birisiymiş. Onu anladık. Allah aşkına gerçekten düşünelim: Bir İçişleri Bakanı, dünyanın en normal süreçlerinden biri gerçekleşince niçin ağlar? Bir şehirde, yerel yönetim demokrasiyle, seçimle, sandıkla değişince niye ağlar? Allah aşkına niye hüngür hüngür ağlar? Neyi kaybetti? Bunu anlamamız lazım. Bizim gerçekten üstün vatandaşlarımızın bunu anlaması lazım. Hep beraber idrak etmemiz lazım. Neyi kaybetti? Hem sevgili İstanbullular hem de kıymetli vatandaşlarımızın ‘Bu insan niye ağlar’ diye düşünmesi lazım” şeklinde konuştu.
“AĞLAMALARININ TEK SEBEBİ…”
“Ağlamalarının tek sebebi ne biliyor musunuz” sorusunu yönelten İmamoğlu, “Onlar, buranın kendi malı mülkü olduğu duygusuna kapıldılar. Ve şu anda aynı şeyi, benzer duyguları ne yazık ki bu ülkenin her sathında düşünüyorlar. Kendi malı, kendi mülkü olduğunu düşünüyorlar. Böyle bir hülyadalar, böyle bir rüyadalar. Tabii bu rüyadan uyanacaklar. Neyse, alıştılar ağlamaya. Önümüzdeki ilk seçimde de bu kez inşallah onları, hep birlikte hıçkıra hıçkıra ağlatacağız” dedi. Mahkeme konusunun kendisi ve Soylu arasında olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, “Zaten ben ona, o da bana bir dava açmıştır. Süreç yürüyor. YSK'yı ve yargıyı istismar etmeyi bıraksınlar. Yeterince istismar ettiler. Yeterince o bir avuç insan, YSK'yla, yargının itibarıyla yeterince oynadılar ve onları zor duruma düşürdüler. Hala düşürmeye devam ediyorlar. O bir avuç insan olarak sizlerin de hukuka ihtiyaç duyduklarının altını çizerek bunu hatırlatmak isterim. Bizim bu ülkeye, milletimize ve milletimizin ferasetine hep birlikte ihtiyacımız vardır. Kesinlikle vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
“YAPILAN TÜM HAMLELER BİZİ GÜÇLENDİRİYOR”
“Yapılan bütün bu hamleler, bizim dayanma gücümüzü, bizim inancımızı artırıyor” diyen İmamoğlu, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Bizlerin toplumla arasındaki bağlarımızı daha da güçlendiriyor. Sizin gerçek yüzünüzü daha çok ortaya çıkarıyor. Gönül bunu arzu etmez; gönül centilmence, ahlaklı, siyasette kazanmak için her yol mubahtır anlayışının tam tersine, etik kuralları olan bir mücadele verelim isteriz. Ama siz, bunu istemiyorsunuz. Keşke öyle bir alan oluşsa ve gerçekten doğru, düzgün süreçleri konuşabiliyor olsak. Ama tek derdiniz evet ekonomiyi unutturmak; evet yolsuzlukları unutturmak; evet bu ülkede eğitim-öğretimle ilgili kalitesizliği unutturmak; çocuklarımızın, gençlerimizin gelecekle ilgili kaygılarını unutturmak adına bir kaos yaratmak. Ama kesinlikle bize verdiğiniz tek duygu; daha fazla omuz omuza vereceğiz, birlikte çalışacağız. Hep birlikte, bir seferberlik duygusuyla önümüzdeki yıl genel seçime, her birimiz bir nefer olarak, her birimiz bu memleketin demokrasiyle, adaletle, daha güzel bir süreçle, her vatandaşın eşit olduğu bir süreçle buluşması için, huzur ve refah gelmesi için ülkemize, çalışmaya devam edeceğiz kimseyi ayırmadan. Ve de altını çizelim: Yeni elitler, yeni bir avuç insanlar yaratmadan, çok adil bir süreci var etmek için milletimizin kucaklayarak bunu yapacağız. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.”
AVRUPA PARLAMENTOSU YANITI
İmamoğlu, gazetecilerden gelen, “Avrupa Parlamentosu’nda yaptığınız konuşmada Türkiye’yi şikayet etmişsiniz gibi bir tutum oluşturmaya çalışıyorlar. Bu eleştiriye yönelik ne söylemek istersiniz” sorusuna da “Ben, Avrupa Parlamentosu'na şikayet etmedim. Konuşmalarım ortadadır. Yaptığım konuşmada, Türkiye'de milletimizin ne kadar derin bir demokrasi kültürüne ve ahlakına sahip olduğunu vurgulayarak, bir avuç insanın yaptığı hataya rağmen, 13 bin farkı 70 katına çıkartarak İstanbul'da demokrasinin güçlenmesi adına, 1,5 ayda nasıl karar değiştirdiğini ve seçimi kazandığımıza vurgu yaptım. Bunu o bir avuç insan, ‘Bizi kalktı Avrupa'da şikayet etti’ diye algılıyorsa; olabilir. Ama ben milletimizi ve ülkemizi, demokrasi ruhu açısından, demokrasiye bakışı açısından Avrupa Parlamentosu'nda övdüm. Bunu dahi anlayamayarak, o kirli cümleleri benim adıma o zaman kurmuştu malum şahsiyet. Dolayısıyla, benim o parlamentoda milletimizi öven cümlelerim olmuştur. 150 yılı aşkın demokrasi kültürüne sahip olduğumuzu, Avrupa'da bilerek ve gür sesle anlattım. Çünkü o kadar yıla sahip kültürü olan Avrupa'da bir ülke sayısı az aslında” yanıtını verdi.
İBB’nin Saraçhane’deki binası önünde toplanan bir grup vatandaş da desteklerini sundukları İmamoğlu ile fotoğraf çektirdi.