30 bin yaşında yaşındaki ''insan'' canlandırıldı
Bilim insanları, günümüzden 30 bin yıl önce şimdiki Mısır bölgesinde yaşamış bir erkeğin yüzünü canlandırmayı başardı.
Mısır’ın Nil Vadisi’ndeki 'Nazlet Khater 2' adlı arkeolojik alanda 1980 yılında bulunan iskelet kalıntıları üzerinde yapılan antropolojik analizler, kalıntıların 17-29 yaşları arasında bir erkeğe ait olduğunu ortaya koydu. Kalıntıların sahibinin yaklaşık 160 santimetre boylarında ve Afrika kökenli olduğu anlaşıldı.
Mısır’da bulunan Homo sapiens kalıntılarının en eski örneği ve dünyadaki en eskilerden biri olma özelliği taşıyan iskeletin kalıntılarını inceleyen araştırmacılar, topladıkları dijital görüntüleri kullanarak yüz canlandırması oluşturdu.
Arkeofili'nin aktardığına göre, çalışmanın ilk yazarı Moacir Elias Santos, "İskelette, kaburgaların, ellerin, sağ kaval kemiğinin orta-alt kısmı [bacak kemiği], sol kaval kemiğinin alt kısmı ve ayaklar gibi bazı kayıplar olmasına rağmen, kemiklerin çoğu korunmuş. Ancak yüz canlandırması için ana yapı olan kafatası oldukça iyi durumdaydı" ifadelerini kullandı.
Araştırmacılar kafatasının çenesi ve bu çenenin daha modern çene kemiklerinden nasıl farklı olduğunu inceledi. Bir grafik uzmanı olan ortak araştırmacı Cícero Moraes, "Kafatası, genel anlamda modern bir yapıya sahip ancak bir kısmı, modern insanınkinden çok daha sağlam olan çene gibi arkaik unsurlara sahip. Kafatasını ilk kez gözlemlediğimde bu yapıdan etkilendim ve aynı zamanda yüzü canlandırdıktan sonra nasıl görüneceğini merak ettim" dedi.
Araştırmacılar, fotogrametri olarak bilinen bir süreçte görüntüleri dijital olarak bir araya getirerek, sapiens'in iki sanal 3B modelini oluşturdu. Modellerden ilkinde sapiens'in gözleri nötr bir durumda kapalıyken ikincisinde dağınık siyah saçlı ve kesilmiş sakallı genç bir erkeğin yer aldığı daha sanatsal bir yaklaşım sergilendi.
Moraes modellemeler hakkında şunları söyledi:
"Genel olarak insanlar, yüz canlandırmanın, sonucun hayattaki kişiyle yüzde 100 uyumlu olduğu Hollywood filmlerindeki gibi çalıştığını düşünür. Fakat gerçekte, pek öyle değil. Yaptığımız şey, mevcut istatistiksel verilerle yüzün nasıl olabileceğini yaklaşık olarak tahmin etmek ve ortaya çıkan çalışma çok basit bir yapıdır. Ancak tarihsel karakterlerle çalışırken bireyin yüzünü insanlaştırmak her zaman önemlidir, çünkü yapıyı saç ve renklerle tamamlayarak halkla özdeşleşme daha fazla olacak, ilgi uyandıracak ve belirli bir konu veya bir bütün olarak arkeoloji ve tarih hakkında daha fazla çalışma isteği uyandıracaktır.”
Araştırmacılar, bu eski insana bir göz atmanın, arkeologların insanların zaman içinde nasıl evrimleştiğini daha iyi anlamalarına yardımcı olabileceğini umuyor. Santos, "Bu bireyin 30 bin yaşın üzerinde olması, onu insanın evrimini anlamak için önemli kılıyor" diyor.