Yıldırım'dan çarpıcı açıklamalar !
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Yıldırım, 3 Temmuz 2011’de Şike Davası’ndan 1 yıl hapis yattı. Üzerinden 3 yıl geçti. Yine bir temmuz günü takımı için Düzce’nin Topuk Yaylası’nda yaptırdığı tesiste içini döktü. Silivri zindanına düşme nedeniyle gelecek adına taşıdığı kaygısını böyle anlattı ve ekledi: Tekrar hapse girebilirim. Bundan korkmuyorum!
Ankara’da, her köşesi kırmızı halı kaplı TBMM koridorlarında memleketin iyice karışan siyasi gündemini anlamaya çalışırken telefonum çaldı. Aziz Yıldırım’dı arayan… Fenerbahçe Kulübü’nün (FB) Topuk Yaylası’ndaki kampına davet ediyordu. Gitmez miyim! Aynı anda hem herkesin dilinden düşürmediği bir tesisi, hem başına gelmeyen kalmamış bir başkanı hem de son transfer bombalarını görme şansım olacaktı. Kırmızı halıdan yeşil sahalara çıktım yola. Cuma akşamı olağanüstü güzellikte manzaralar eşliğinde 1500 metredeki Topuk Yaylası’na tırmanırken düşündüm…Yine temmuz ayında, 3 Temmuz 2011’de gözaltına alınmış, iki gün sonra da Metris Cezaevi’ne gönderilmişti Yıldırım. Bir yıl yattı. Ve tahliyesinden 3 yıl sonra, bir temmuz akşamı son transferlerinin mutluluğu ile karşıladı bizi Yayla’nın girişinde. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’la hem siyaset hem de Fenerbahçe’yi konuştuk.
‘BİR GÜN BİLE PİŞMAN OLMADIM’
ÖG: Başkan olmaktan pişman olduğunuz zamanlar oldu mu hiç ?
AY: Tek bir gün bile olmadım. Hiç!
ÖG: Kulübe en büyük katkınızın ne olduğunu düşünüyorsunuz?
AY: Yaptığım tesisler. Ve Fenerbahçe imajını yaratmak, bu ruhu yarattıktan sonra da bu ruhun olgunlaşmasını sağlamak.
ÖG: Bu geçen 17 yıl içinde en çok üzüldüğünüz günü hatırlıyor musunuz ?
AY: En çok üzüldüğüm gün Fenerbahçe’ye “şike yaptı” damgası vurulduğu gün, kahroldum.
‘KOMPLO GÖRÜLDÜ’
ÖG: Şimdi nasıl hissediyorsunuz ?
AY: Kamuoyu, ilk günden beri söylediğimiz, bunun bir komplo olduğu sözümüzün doğru olduğunu gördüğü için çok mutluyum.
ÖG:Çok zor günler de geçirdiniz, sağlığınız da bozuldu cezaevinde. Hepsi geride kaldı mı ?
AY: Geride kaldı diye bir şey yok, hepsini yaşadık, gün gün.. Hayat yaşandıkça bitiyor, günler azalıyor. Biz de yaşadık bunları. Bunlar bitti diye düşünüyorum artık.
‘FARK ETMEDEN ÜLKE GİDİYORDU’
ÖG: Peki Türkiye? Ne yaşanıyor?
AY: Türkiye’de hâlâ rejimin tehlikede olduğunu düşünüyorum. Bunu Silivri’de de söyledim, ‘Memleket elden gidiyor’ dedim. Siyasette, cumhuriyette ve demokraside seçimle gelenler seçimle giderler. Ama bu son 10 senede yaşadıklarımız içinde bulunduğumuz durumun bir sivil vesayet olduğunu gösterdi. En tehlikelisi de bu! Çünkü farkına bile varmadan Türkiye’de rejim değişecekti. Bu tehlike daha geçmiş değil bence, hâlâ devam ediyor, ama inşallah Türkiye’de bir gün biter bu.
ÖG: Hep bir bölünmüşlük…
AY: Aslında bunların benzerleri geçmişte de vardı. Geçmişte de tribünde küfür var, şiddet var… Hep vardı…
ÖG: Siyaset peki… Hep mi hüküm sürüyordu futbolda ?
AY: Hep böyleydi, hep… Değişmedi. 2000’lerde siyaset daha bile fazla sporun içindeydi. Federasyonlarla kavgamız vardı.
Gene aynı şey devam ediyor.
‘KORKMAM, YİNE HAPSE GİRERİM’
ÖG: Yine hapse girecek olsanız…
AY: Gireriz. Niye geldim Avrupa’dan? Hapse girmek için geldim! Yoksa niye geleyim?! Korkum yok. Korkmam ben, kendimi biliyorum, yaptıklarımı biliyorum. Organize edildi ve bizim konuşmalarımıza göre kanun çıkartıldı bu ülkede. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün veto ettiği tek kanun bizim kanunumuz.
Topuk Yaylası’nda geçen 48 saat!
Aziz Yıldırım beni görünce “Nerede oğlan?” diye sordu hemen. Çocuklara düşkünlüğü biliniyor… Bizim evdeki ahali de baba oğul hasta Fenerbahçe’li, o da biliniyor! Benim Çarşı taraftarı olduğum da. 150 dönüm bir araziye kurulmuş olan Düzce’deki Topuk Yaylası tesisinin Avrupa ve dünyadaki muadillerinden hiç farkı yok.
AĞIR TOPLAR MASADA...
FB camiasının “ağır topları” ve yıllardır kulübü izleyen gazetecilerle akşam yemeği için sofrada buluşuyoruz. Mahmut Uslu, Önder Fırat, Sadettin Tantan ve Celal Doğan aynı masada ! Güle eğlene sohbet ediyoruz. “Havuz medyası”ndan meslektaşlar İçişleri eski Bakanı Sadettin Tantan’a “paralel” işini soruyorlar, ben ise Celal Doğan’ın peşindeyim, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinde neler konuşuldu? Sıkıştırıyorum. Ser verip sır vermiyor Celal Doğan, sadece Başkan’a “Cumhurbaşkanı sizden de söz etti” diyor. Kulak kesiliyoruz tabii! Saray’da Cumhurbaşkanı “Onu da Silivri’ye göndereceklerdi paraleller, ben engel oldum” demiş Başkan için…
CÜBBELİ’YLE ÇİKOLATA…
Masada cezaevi anılarına geliyor bu sefer laf, Yıldırım o eşiği çoktan atlamış, korkmuyor, hatta gülerek hatırlıyor. “Cübbeli Ahmet Hoca ile sabah akşam çikolata yiyorduk” diyor. Cezaevinde kaldığı dönemde zaman geçmiyormuş, kütüphanede Said-i Nursi’nin Nur Risaleleri’ni okumuş Başkan. “Ne bulursam okuyordum” diye anlatıyor gülerek yine.
Van Persie imzayı atalı 15 gün olmuş
Manchester United’dan Fenerbahçe’ye transfer olan Nani herkes tarafından büyük ilgi gördü. Biz de Nani ile selfie (öz çekim) yaptık.
Aziz Yıldırım, “FB her zaman şampiyonluğa oynar, bizim hedefimiz Avrupa’da iyi bir sezon geçirmek, onun için kurduk bu takımı” diyor. Biz dışarıda muhteşem bir doğa manzarasına bakarak sohbete dalmışken akşam yemeği için takım iniyor aşağıya. Hepsi zımba ! Ben fotoğraf çektirmek için yanlarına koşacak oluyorum, dostlar “Bir dakika Özlem Hanım, soralım” diyorlar. Kamp dönemlerinde pek “hanım” görmek istemezlermiş etrafta. Tam bir konsantrasyon hali isteniyor. Yeni hoca Pereira takımda hüküm sürmeye başlamış. Her şey Başkan’a değil, hep ona danışılıyor. Fotoğraf işi hocaya soruluyor, izin çıkınca Nani yanımıza geliyor. Tahmin edeceğiniz üzere selfie çılgınlığı başlıyor bir anda. Nani’yi gönderiyoruz yemeğe, Robin Van Persie’yi soruyoruz hemen : “Persie pazar akşamı Türkiye’de” diyor Başkan, imzayı atalı 15 gün oldu aslında.