''İyi takımı bozmak...''

Beşiktaş'ın teknik direktörü Şenol Güneş, çarpıcı açıklamalarda bulundu.

“Takım kurmak kolay mı, şampiyon kadroyu bozuyor, sil baştan yapıyorsun. Bunu söyleyince kötü oluyorsun. Ya yeni gelenler istenildiği gibi çıkmazsa?”

Tam 1.5 yıl olmuş Beşiktaş’ın Nevzat Demir Tesisleri’ne gitmeyeli… Bu süre, şampiyon Beşiktaş’ın hocası Şenol Güneş’i medyaya röportaj yasağını getirdiği, hiçbir gazeteciye özel röportaj vermediği medya-teknik direktör iletişimine kapalı olan bir süreç… Oysa 40 yılı aşkın bir süredir, Şenol Hoca’yı tanırım, son derece pozitif, konuşkan, samimi ve sözünü sakınmayan dobra biridir. Ne var ki, bu defa hocayı, hiç görmediğim kadar gergin ve kaygılı gördüm. Belli ki, yorgunluktan gözlerinin altı çökmüş, siyahlaşmıştı... Konuştukça açıldı, yarım saatlik röportaj süremiz 3 saate uzadı, neler konuştuk neler… Beşiktaş’ın hedefleri, şampiyonluk hikâyesi, yeni sezon, yeni transferler, rakipler, Şampiyonlar Ligi, Milli Takım, Arda krizi, 2018 Dünya Kupası, Türk futbolunun kurtuluş reçetesi… Güneş galiba en çok da şampiyon kadronun kabuk değiştirmesine içerlemiş. İşte Güneş’in ağzından dökülenler… 
 
Sözlerim hep çarpıtılıyor
“Röportaj vermiyorum, tesislerde basın toplantısı yapmıyorum, çünkü ben sözlerimin nereye gideceğini iyi biliyorum. Söylediklerim çarpıtılıyor, sinirleniyorum. Bu kulübün bir işleyişi var. Hoca ne yapar? Teknik olarak mevkileri söyler. Ben de zaten onu söyledim, bunda ne var? Doğruya doğru… İstikrar adına Gomez, Sosa, Töre ve İsmail’in gitmesini istemedim. Takım kurmak kolay mı, oturmuş takımı bozuyor, sil baştan yapıyorsun. Bir takım iyi ise bozulması doğru mudur, asla! Bozulursa ne olacak? Sil baştan, sinerji kaybı. ‘Bizim gittiğimiz yol doğru değil’ dediğimizde ‘Sen başkana karşısın’ diyorlar. Al başına bela! Ya yeni gelenler istenildiği gibi çıkmazsa? Belki daha iyi olur, onu bilemem ama doğru olan başarılıyı daha başarılarla takviye etmektir. Bunu anlatamadım, anlatmak o kadar zor ki. Ne olursa olsun ben doğruları söylemek zorundayım.”

Ekonomik rahatlığa eremedik
“Beşiktaş’a ‘feda’ döneminin ardından 8 yıl sonra şampiyonluk yaşatan bir teknik adam olarak istiyorum ki, çok daha iyisini başaralım. Hem ligi, hem kupaları kazanalım hem de Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkalım. Bu sezon amacımız bu. Gruptan çıkarsak kendimizi başarılı addederim. Bu takımın başarısını başkan istiyor, ben de, oyuncularım da istiyor. İşimiz başarmak. O zaman, ben en iyisi için eksikleri söyleyeceğim, yönetim de katkı yapacak. Başkanla bunları konuştum, ne istediğimi söyledim. Transferler; 6 tane yapıldı ama UEFA’ya liste verdim, hiçbirini görmedim. Keşke daha önce alınsalardı. Maalesef şartlar bu… Başkan da ben de Gomez’in kalmasını istedik, olmadı. Ekonomik olarak Avrupalı rakiplerimizle aynı durumda değiliz. O rahatlığa henüz eremedik. Biz adamların istemediği, düşünmediği oyuncularla aynı yarışa katılıyoruz. Durum, bu!”

Messi, Suarez’i isterim ama...
“Aşağılık kompleksi mi, o da ne? Ben de Şampiyonlar Ligi’ni kazanmak, şampiyon olmak isterim, kim istemez? Bu gayet normaldir. Ancak hedefe ne kadar yakınız? Burası önemli. Şu anda devler arasında şampiyon olmaya kulüp yapıları müsait değil. Barcelona’nın, Real Madrid, Bayern Münih ile Manchester United’in yaptığı yatırımlar ile seninki bir mi, değil. Bizim başkanın o yönde vizyonu geniş, hatta birçok başkanın geniş ama kulüp yapıları, futbol kültürü, transfer anlayışları, ekonomik yatırımları aynı mı, değil. Madem Şampiyonlar Ligi’nde şampiyonluk hedefliyorum, Suarez’i, Messi’yi kadromda görmek isterim. Peki, alabilir miyiz, alamayız, 10 yıl sonra yine alamayız. Messi’yi bırak Barcelona’dan mesela Arda’yı alabilir miyiz, değerini bilelim; 40 milyon avro! Gerçekçi olalım, biz ancak Avrupa’da büyük takımların kadrosunda düşünmediği oyuncuyu alabiliriz…”

Beşiktaş taraftarı çok hisli
“Beşiktaş çok büyük bir camia, taraftarı inanılmaz güzel… Mütevazı, demokrat, samimi, halk tipi ama entelektüel. Ben bunu şuna benzetiyorum. İşçi gibi çalışkan, usta gibi akılcı, sanatçı gibi hisli ve üretken. Daha ilk gün beni bağırlarına bastılar. Ben de onları öyle sevdim. Takımı da sahiplendiler. Ancak, bazı futbolculara karşı ayrımcı tutumlarını yadırgadım. Oysa hangi ebeveyn, çocuğunu derste 10 almadı 3 aldı, diye ötekileştirir? Aksine, başarı için teşvik eder. Yeni dönemde taraftardan bunu bekliyorum.

Orman’la ilişkimiz süper
“Beşiktaşlılar rahat olsun, Başkan Fikret Orman’la aramızdan su sızmıyor. Patron o. Biz sadece durum tespiti yaptık, çarpıtıldı. Birbirimizi iyi anlıyoruz. Başkan mükemmel biri; vizyonu geniş, olağanüstü çalışıyor. Patrona nasıl saygısızlık yaparım? Kaldı ki kimseye yapamam. Beşiktaş’ta Alex Ferguson-Manchester United örneğindeki gibi uzun süreli bir kariyer planlamam yok. Bu sadece benim veya Beşiktaş’la ilgili bir sorun da değil. Ayrıca Ferguson örneği bir hayal, Türkiye’deki hiçbir kulüpte olmayacak şey bu! Çünkü kulüplerimiz Dernekler Kanunu’na göre yönetiliyor. Yapısal reform şart, yönetimlerin profesyonelle mikro ve makro planları olmalı. Uzun vadeli hedefleri olmalı… Ancak bizde sokaktaki vatandaş; ‘Niye transfer yapmıyorsun’ veya ‘Borcu niye artırdın?’ diye yönetime hesap sorabiliyor. Baskı altındaki yönetimler işi iyi niyetle götürmeye çalışıyor. İngiltere’de bu mümkün mü?”

Bizde imkân değil borç artıyor
“Kalıcı olan kulüptür. Bursaspor’da, Trabzonspor’da iyi kadrolar kurduk, takımlar çok başarılı oldu. Sonunda oyuncu gitmek istedi gitti, kulüp ekonomik düşündü, gitti. Teknik adama kızdı, gitti. Sebep ne olursa olsun başarılı oyuncu sonunda gidiyorsa o zaman orada büyük kulüp olgusu ortadan kalkar. Sorun bu! Türk futbolunda maalesef imkânlar değil, borçlar artıyor. Çünkü oturmuş bir düzen yok. Kulübün hedefi belirsiz; oyuncu yetiştirmek mi, şampiyonluk mu yoksa kümede kalmak mı? Altyapıdan oyuncu üretmiyorsun, sadece tüketiyorsun. Taraftar; transfer istiyor, borç istemiyor. İngiltere’de bir takım, 33 yaşındaki sağ beke 30 milyon avro ödeyip, alabiliyor, biz alabilir miyiz? Kulüp, düşünse bile alamıyor.

Şampiyon olmak mı zor, kalmak mı?
“Geçen sezon şampiyon olduk, bitti; oynamayanların, oynayanlar kadar şampiyonlukta katkısı var. Adımız, ‘şampiyon’ hedefimiz, bu sene de şampiyonluk. Şansımız, diğer takımların ne kadar ise bizim de en az o kadar. Şampiyonlar Ligi’nde hedefimiz gruptan çıkmak. Bunu kendim için, oyuncularım ve takımım için istiyorum. Başkan da çok istiyor. Trabzonspor’da iken böyle bir fırsatım olmuştu. İnter, CSKA’yı son 5 dakikada yenmeseydi, gruptan çıkmış olacaktık. O içimde ukde, bunu Beşiktaş ile bu sezon başarmak istiyorum. İnsanlar, Real Madrid, Barcelona yok diye düşünüyor ama Benfica, Napoli, Dinamo Kiev zayıf takımlar mı? Biz Benfica’nın beğenmediği oyuncuyu alıyoruz. Beşiktaş grupta ikinci, en kötü üçüncü olur. Burada ilke, şampiyon gibi yaşamak; bu düşüncemi oyuncularımla paylaştım. Hepsiyle gurur duyuyorum. Ve başaracağımıza inanıyorum.”


Gecem gündüzüm Beşiktaş!

Tesislere taşındım
“Tamamen Beşiktaş’ın şampiyonluğuna odaklandım. Ne özel hayatım kaldı, ne de sosyal tarafım. Ümraniye’ye tesislere taşındım. Maç ve seyahatler dışında buradan bir yere ayrılamıyorum, yoğun bir çalışma içindeyiz. O yüzden evi unuttum. Sağ olsunlar beni anlayışla karşılıyorlar. Sinema, tiyatro, konser mi? Ne ailemle ne de yalnız son 1.5 yıldır hiçbirine gitmediğim gibi bir diziyi de bir bölüm olsun seyretmedim. Varım yoğum Beşiktaş, Geçen yıl kazandığımız şampiyonluk hepimize çok daha büyük sorumluluklar yükledi!”

Her kesimden saygı görüyorum
“Sokağı çıktığımda elimi kolumu sallayarak dolaşabiliyorum, çünkü her kulübün taraftarından saygı görüyorum, benim en büyük servetim bu! Futbolda 50 yılım geçti, bir ömür ama hâlâ futbolu öğreniyorum. Bir gün Beşiktaş’tan giderken, sokakta su satan bir vatandaş yolumu kesti, ‘Hocam bize sağ stoper, bir de forvet lazım!” dedi. Sen, futboldan ne anlarsın diye bakmadım, aksine çok sevindim, demek ki takımını takip ediyor. Türkiye’de futbol ortak payda, herkes bir şekilde biliyor bu oyunu. Benim farkım sorumluluğum…”   

Elimde Neuer vardı da...
“Yabancı kaleciye karşı niye ön yargım olsun? Elimde Neuer ya da Muslera vardı da, oynatmadım mı? Kaldı ki Tolga, Muslera kadar iyi. Tamam, Avrupa maçlarında ciddi hatalar yaptı; iki yıl öncesi sıkıntılı bir dönem yaşadı, bunları atlattı. Bursaspor’da Frey ile Harun aynı kalitede kalecilerdi, Harun’u tercih ettim, doğru da yapmışım, bugün Milli Takım’ın kalesinde”

CENK YÜZDE 40’LA OYNUYOR
“Cenk Tosun sezona iyi girdi, zaten yetenekli, kendini geliştirmesi gereken yönleri var. Son vuruşlarda başarılı ama kuvvetlenmesi, daha agresif olması gerekiyor. Top saklama konusunda ve hava toplarında daha iyi olmalı. Şu an kapasitesinin yüzde 40’ını oynuyor. Onun iyi olması Milli Takım için de çok önemli. Geçen seneki çıkışıyla iyi bir hava yakaladı, devam etmeli.”

TALİSCA HAMLE  ADAMI
 “Anderson Talisca ne bir Sosa ne de Oğuzhan. Sosa tecrübeli, çabuk, akıcı ve hücum yeteneğiyle gerçek ’10 numara’ydı. Umarım Milan’da başarılı olur. Talisca ise çok yetenekli ama çok da genç. Bazı yönlerini geliştirirse Beşiktaş’a Sosa’dan daha fazla katkı sağlar. Onu oyun kurucu olarak değil, oyun yapan hamle adamı konumda düşünüyoruz.

Oğuzhan’ı bir yere bırakmam!
“Bu sezon sihirli dörtgen; Talisca, Oğuzhan, Atiba ve Quaresma. Bunlar çok daha iyi olmak zorundalar. Özellikle Oğuzhan geçen sezonun üstüne koymalı. Teklifler aldığını duyuyorum ama onu bir yere bırakmam. Yine; Tolgay ve Necip’in bu dörtlüye katkı sağlayacağı dönemler olacak. Üç kulvarda mücadele edeceğiz. Her oyuncu, her an hazır olmalı.”

Sonraki Haber