Şansal Büyüka'dan bomba yorum !

Usta gazeteci Şansal Büyüka, merak edilen soruları yanıtladı.

Köşenin adı “Dobra dobra” olunca ve karşımızda da Şansal Büyüka’yı bulunca ister istemez gazetecilik damarımız tuttu.
Ne bir polemik niyetimiz var, ne de bu köşe üzerinden Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a vurmak...
Ama Büyüka’nın adının geçtiği basın toplantısı ile ilgili iddiaları sormasak, bir yerde “kaçmak” anlamına gelirdi. Biz sorduk, o yorumladı.

Tribünlerin “Yanal” tezahüratına sinirlenen Aziz Yıldırım, “Ersun Yanal’ı kim ortaya attı. Tabii Şansal Büyüka, Lig TV’ye taşıdı” diyor. Cevabınız...
Maraton programında tek bir cümle bile “Ersun Yanal-Fenerbahçe” ilişkisi konuşulmadı, bir kare görüntü kullanılmadı. Galatasaray maçı sonrası Samandra’da bir grup, “Ersun Yanal” diye bağırdı, her televizyon kanalı haklı olarak kullandı, biz “yanlış anlaşılır” diye kullanmadık. Son maçta “Ersun Yanal” diye bağıran grubu tek bir kare bile ekrana getirmedik. Benim Ersun Yanal-Fenerbahçe ilişkisine dair, yarım kelimem, çeyrek cümlem bile yok. Başkan  gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir senaryo  yazmış. Görüntüler burada, program içerikleri burada... Üstelik hepsi RTÜK’te var. Göstersinler bir  kare, göstersinler tek bir cümle... Gösteremezler.

Teslim mi olsun?

“Kızdırmasınlar 10 sene gitmem” diyen bir başkan profili... Genel kurul üzerindeki etkisi çok fazla ve kazanacağından emin anlaşılan!
Aziz Yıldırım‘ın genel kurulda kazanacağından emin olması son derece doğal... Genel kurul üyelerine son derece hakim ve kontrolü altında... Fenerbahçe şampiyonlukları kaybetse bile Aziz Yıldırım seçimleri kaybetmez.

Futbol çizgisinden uzaklaşmadan yine Yıldırım ile devam edelim. Şampiyonluğun son haftaya kadar süreceği inancını taşıdığını söyledi. Siz de aynı mı düşünüyorsunuz?
Bir Başkan ne desin; teslim mi olsun? Azalan, darbe yiyen, neredeyse yitip giden umutların kendisi de farkında... Zaten böyle olmasa, bu basın toplantısını yapmazdı. Ayrıca Beşiktaş gerçekten çok çok avantajlı ama futbolda her şey var.

Öz eleştiri yapsaydı!

Fenerbahçe tribünlerinin, futbolcuları ıslıklaması, yuhalaması, özellikle lig ikincisi durumunda olan bir takım için olağandışı... Üstelik fark sadece beş puan...
Fenerbahçe taraftarının tepkisi, takımın beklenen futbolun çok gerisinde kalışı ile ilgili... Fenerbahçeli istiyor ki, tıpkı  iki yıl önce gelen tarihin en parlak şampiyonluğu gibi coşan, coşturan, bol gol atan, sürekli tempo yapan, rakibi baskı altında tutan bir takım olsun sahada... Mücadele var ama böyle bir futbol yok. Fenerbahçeli, Ersun Yanal’a aşık değil ama Yanal’ın oynattığı futbolu istiyor, haksız mı? Üstelik bu kadar az gollü bir Fenerbahçe takımı, Fenerbahçe’nin futbol anlayışının genlerinde yok, doğasında yok. Başkan Aziz Yıldırım seyirciye ayar çekmeye çalışırken, keşke bir de öz eleştirisini yapabilseydi? Fenerbahçe’den çok daha ucuza kurulan bir kadro, çok daha iyi oynuyor ve şampiyonluğa çok daha yakınsa, burada Fenerbahçe’yi yönetenler adına ciddi bir yanlış var demektir.

“Azalan, darbe yiyen, neredeyse yitip giden umutların kendisi de farkında... Ayrıca Beşiktaş gerçekten çok çok avantajlı ama futbolda her şey var.”

‘Mutsuz son’ olmaz

“Şenol Güneş finalleri kaybetti, bu sezon da kaybeder” diye bir kural yok. Üstelik bu sezon elinde çok kaliteli, ciddi anlamda olgunlaşmış, bitime beş hafta kala beş puanlık büyük bir avantajı yakalamış, iyi futbol oynayan bir takım var.

Beşiktaş, aradaki farkı koruyarak yoluna devam etti. 5 maç var, 5 de fark... Fenerbahçelilerin en çok ümitli olduğu maçlarından biri Sivasspor karşılaşmasıydı, Kartal kayıpsız geçti.

Bu sezon kalitesini katmerli olarak gösteren bir Mario Gomez var karşımızda... Ve bu ismin kalıp kalmayacağı kendisinin iki dudağı arasında... Seneye onu Beşiktaş’ta izleyecek miyiz acaba?
Mario Gomez’in Bayern Münih gibi bir devin ardından Fiorentina’da iki yıllık bir mutsuzluğu, uzun bir sakatlığı ve buna bağlı olarak ciddi bir başarısızlığı oldu. Mario Gomez, Beşiktaş’ta küllerinden yeniden doğdu. Eski Mario Gomez’i yakaladı, önce güneşli günlerle, sonra Alman Milli Takımı forması ile yeniden buluştu. Milli forma ile şimdi 2016 finalleri Mario Gomez’i bekliyor. Türkiye’de ve Beşiktaş’ta bu kadar başarısı varken, bu kadar sevilirken, üstelik Beşiktaş formasıyla yeniden doğmuşken, bırakıp gideceğini hiç düşünmem. Açık söyleyeyim, giderse kendi adına yanlış bir tercih yapmış olur.

Siyah-beyazlılar, kalan 15 puanın ne kadarını hanesine yazar?
Beşiktaş bu sezon deplasman maçlarını da rahatça kazanıyor. Durgun olduğu maçlarda bile bunu başardı. Akhisar maçı kalan beş maça baktığımızda Beşiktaş için en zor maçlardan biri ... Buna rağmen kaybetmeyeceğini  düşünüyorum. Üstelik Beşiktaş’ın kalan beş maçta, iki beraberliğe kredisi var. Beşiktaş’ın kalan beş maçta, beş puan kaybetmesi, ayağına kurşun sıkması anlamına gelir ki, buna niyeti olduğunu hiç düşünmem.

Şenol Güneş’in bugüne kadar final anlarında şansı hiç tutmuyor. Sonuna kadar getirip, rakibine hediye ediyor. Şenol Hoca bu şanssızlığını kırabilir mi?
“Şenol Güneş finalleri kaybetti, bu sezon da kaybeder” diye bir kural yok. Üstelik bu sezon elinde çok kaliteli, ciddi anlamda olgunlaşmış, bitime beş hafta kala beş puanlık büyük bir avantajı yakalamış, iyi futbol oynayan bir takım var. Şu tabloyu gördükten sonra Beşiktaş ve Şenol Güneş için  bir “mutsuz son” beklemiyorum.

Galatasaray’a kupanın favorisi diyemem

İlk dört arasında yer alıp almayacağının tartışılması bile “ayıp” olan Galatasaray için bugün bulunduğu sekizincilik koltuğu bile sallanır halde... Takım ruhsuz, taraftar umutsuz...

Dursun Özbek ve yönetimi, camianın bu baskısına dayanabilir mi?
Galatasaray’da camiadan Dursun Özbek’e çok ağır bir baskı olduğunu kabul ediyorum. Ancak bakıyorum, baskıyı yapanlar başkan adaylarını, programlarını, bütçelerini açıklamıyorlar. “Galatasaray’ı yeniden ayağa kaldırırız ve iddialı noktaya getiririz” deyip camianın önüne çıkan bir kişiye ya da bir gruba henüz rastlamadım. Ancak şurası kesin: Dursun Özbek keşke daha aktif, daha donanımlı, camianın beklentilerini tatmin edebilen bir yönetim oluşturabilseydi.

Ziraat Türkiye Kupası, Galatasaray’ın “Olmazsa olmaz”ı... Üstelik alırsa, birçok şeyi de unutturabilir. Size göre bu ışık var mı?
Galatasaray kupaları kazanmaya alışkın bir takım... Ancak iyi olmadığı kesin... Aynı şey, çok önemli golcülerini kullanamayan Rizespor için de geçerli...  Üstelik iki takım için de bu sezon son umut kapısı kupa... Rize ligdeki iki maçın birini kazandı, diğerinde berabere kaldı. Galatasaray bu turun favorisi diyemem... Şanslar eşit...

Cim-Bom’un Avrupa’ya gidemeyecek olması, bunun yanında parasal yönden bazı sıkıntılar yaşaması karşısında bazı yıldızların takımdan gidebileceği ya da satılabileceği konuşuluyor. Bu konu hakkındaki yorumunuz...
Galatasaray bir yandan UEFA kıskacı altında, öte yandan elinde her şeye rağmen çökmüş bir kadro var. Bir-iki oyuncusu dışında, çok para eden çıkmaz. Üstelik çok ciddi transfere ihtiyaç var. Geri dörtlüye bir bakın, belki de toptan yenilemek gerekiyor. Golcülere bakın, en az iki tane çok kaliteli santrfora ihtiyacı var. Hem UEFA’ya karşı borç azaltacaksın, hem yeni bir takım kuracaksın. Hangi parayla olacak bu... Banka kredileri de limitleri aştığına göre, Mecidiyeköy’deki oteli satmanın dışında bir başka çıkış yolu yok gibi sanki...

Trabzon için yazık!

Trabzon, Gençlerbirliği karşısında da ağır bir sınav verdi. Hami Mandıralı, tabiri caizse “en ölü” dönemde ateşten bir gömlek giydi. Ve bu günlere gelindi.
Trabzonspor’da Hami Mandıralı’ya tepki gösteriyorlar, kabul ... Ama bu takım sahaya hocasız çıksa, formaların içinde futbolcu olmasa, o bordo-mavili forma, gene bundan iyi oynayıp, bundan daha iyi mücadele eder. Futbolcular Trabzonspor’un büyüklüğünü unutmuş gibiler ve bir türlü hatırlamak istemiyorlar. Yazık...

Şu piero meselesi

Ben merak ediyorum, sanırım herkesin de kafasında bir soru işareti vardır. Programı kullanan operatörün hiç müdahale etme şansı olabilir mi? İki farklı kişi ölçüm yapsa iki farklı sonuç mu çıkar?
Piero, Türkiye’ye 2007 yılında giren, en az 100 sayfalık kullanım kılavuzu olan İngiltere patentli dijital bir ölçüm cihazı... Aynı özellikleri taşıyan iki cihaz arasında bir farklılık çıkacağını sanmam. Ama şu var; dijital cihaza inanmayanların, ben gözüne niye inanayım, doğru gördüklerini nereden bileyim? Üstelik kararı Piero vermiyor, sahada hakem veriyor. Ayrıca pozisyon ofsayt olsa ne olur, olmasa ne olur? Karar zaten sahada çoktan verilmiş. Beni şaşırtan, bu piero cihazı ölçümlerinde onlarca pozisyon Fenerbahçe’nin aleyhine çıktı ama kimsenin sesi çıkmadı. Ama Piero ölçümlerinde bir pozisyon Fenerbahçe lehine çıktı mı kıyamet kopuyor. Bunu anlamış değilim.

Haftanın takımı: Kayserispor, Torku Konyaspor, Osmanlıspor, Gençlerbirliği, Akhisar Belediyespor
Haftanın futbolcusu: Merter Yüce (Akhisar Belediyespor), Edin Visca (Medipol Başakşehir), Volkan Şen, Hasan Ali Kaldırım (Fenerbahçe), Sergey Politevich (Gençlerbirliği)
Haftanın teknik direktörü: Hakan Kutlu (Kayserispor), Aykut Kocaman (Torku Konyaspor), Mustafa Reşit Akçay (Osmanlıspor), İbrahim Üzülmez (Gençlerbirliği), Cihat Arslan (Akhisar Belediyespor)
Haftanın hakemi: Serkan Çınar (Fenerbahçe-Mersin İdman Yurdu)

Sonraki Haber