Muhammet Akpınar: UEFA Avrupa Ligi bana çok şey kattı

Trabzonspor formasıyla UEFA Avrupa Ligi'nde çıktığı üç maçın kendisi için büyük tecrübe olduğunu söyleyen genç futbolcu Muhammet Akpınar, UEFA Avrupa Ligi bambaşka, müziği, sahaya çıkışı. Hayalini kurduğunuz, televizyondan izlediğiniz her şeyi yaşıyorsunuz. Bana çok şey kattı...

Süper Lig’de olmasa da UEFA Avrupa Ligi’ndeki üç maçta Trabzonspor formasını giyen 18 yaşındaki Muhammet Akpınar, bu tecrübenin coşkusunu, motivasyonunu ve futbola olan tutkusunu arttırdığını anlattı.

Bordo-mavili futbolcunun TamSaha dergisine verdiği röportaj şu şekilde:

"6 Şubat 2002 Trabzon doğumlusun. Öncelikle Trabzon’da nasıl bir çocukluk geçirdin?
Trabzon’da çok güzel bir çocukluk geçirdim. Zaten köy çocuğuyum. Köyde doğdum, büyüdüm. Evimiz hâlâ orada. Ben Akyazı’danım. Şansıma yeni stadımız da Akyazı’da inşa edildi. Çok erken yaşlarda başladım futbol oynamaya. Futboldan başka bir şey hatırlamıyorum zaten. Direkt futbolla başladı her şey. Mahalle aralarında top koşturuyordum. Kolasına maçlar yapardık. Her şeyim futboldu. Amatör bir kulüpte oynamıştım, Telekom’da. Çocukluğumu çok yaşayamadım diyebilirim. Annem, babam, hepsi beni futbola yönlendirdi.

Aileni tanıyabilir miyiz? Baban, annen, varsa kardeşlerin ne işle meşguller?
Beş kardeşiz. İki ablam, bir kız, bir de erkek kardeşim var. Ablalarım 22 ve 19 yaşlarında. Kız kardeşim 16 yaşında. Benden bir yaş küçük. Babam oto galericiliği yapıyor. Annem ev hanımı.

Ailende senden başka sporcu var mı?
Hem de çok var. Babamlar üç kardeş. Babam da amcalarım da amatör kümelerde futbol oynamış. Babam iyi bir stopermiş. Herkes tanıyor zaten kendisini. Özkan Akpınar. Çok sertmiş. Trabzon’daki amatör takımların çoğunda oynamış.

Eğitim hayatın konusunda bilgi alabilir miyiz?
Spor Lisesi’ne yazılmış ve başlamıştım ama okul bana çok uzaktı. Evim bir tarafta, okul diğer uçtaydı. Sabah kalkıp gitmek çok zordu. İlk yılını okudum. Ama ikinci yıl okulumu değiştirip meslek lisesine kaydoldum. Muhasebe okuyorum. Maçlardan fırsat buldukça okula devam etmeye çalışıyorum.

Telekomspor’dan Trabzonspor’a geçişin nasıl oldu?
O dönem Türkiye Futbol Federasyonu’nun "futbol köyleri" uygulaması vardı. Ben de Erzurum’daki futbol köyündeydim. Babam aradı, "Oğlum seni Trabzonspor’dan istiyorlar" dedi. Ben de, "Hayırlısı olsun baba" dedim. Trabzonspor sonuçta Türkiye’nin en büyük kulüplerinden birisi hatta bana göre en büyük kulübü. Gittik ve anlaştık. Babamlar oturup konuşmuşlar ve halletmişler. Biz de seve seve gittik zaten. Buralara gelmemdeki en büyük etken babamdır. Benim için çok önemlidir kendisi. Beni çok destekliyor. Yememe, içmeme, uykuma, her şeyime çok ilgi gösteriyor sağ olsun.

Adeta bir oyuncu yetiştirme fabrikası gibi çalışan Trabzonspor’un nasıl bir altyapısı var?
Orası çok farklı. O kadar yetenekli insanlar var ki. Ben 17 yaşındayım ve A takıma adayım ama benim arkamdan da çok iyi çocuklar geliyor. Öyle yetenekleri var ki, bizzat gördüm, çok üst düzeydeler. Hepsi kendi yaş gruplarının Milli Takımlarında oynuyor. Hepsini takip ediyor ve önemsiyorum.

Seninle birlikte futbola başlayan birçok arkadaşın bugün futbolcu olamadı ama sen bu yolda emin adımlarla ilerliyorsun. Seni diğerlerinden ayıran özelliklerin nelerdi?
Aslında ben de kendime "Futbolcu oldun" diyemem. Ben bu işe çok önem verdim. Bir tercih yapmam gerekiyordu ve ben de futbolcu olmayı kafama koymuştum. Önümdeki tek seçenek gibi görüyordum. Evim tesislere oldukça uzaktı ve ben de bu nedenle tesislerde yatıp kalkıyordum. Futbolcu olmayı çok istiyordum. Bir şeyi çok ister ve bu isteğinize ulaşmak için çok çalışırsanız mutlaka başarırsınız. Benim için de formül, çok istemek ve çok çalışmak.

Çok ilginç bir istatistiğe imza attın. Trabzonspor ile Süper Lig’de forma giymeden UEFA Avrupa Ligi’nde üç maça çıktın. İlk olarak Krasnodar’a 3-1 yenildiğiniz maçta oynamıştın. Bu ilk maçında neler hissettiğini anlatır mısın?
Krasnodar maçına gideceğimiz zaman A takımdan aramışlardı. Ben de bekliyordum o telefonu. Altyapıdaki oyuncularda zaten hep bu beklenti vardır. "Arasalar da gitsek" deriz her zaman. Ünal Hocam gençlere çok değer veren bir teknik adamdı malûm. Takımı sahaya sürdüğü zaman kaybetmekten asla korkmuyordu; gençlere çok önem veriyordu. Biz de onun güvenini boşa çıkartmadık. Sahaya çıktığım ilk anda biliyordum ki Ünal Hoca arkamdaydı ve beni destekliyordu. Telefon çaldığı zaman o kadar mutlu olmuştum ki. Krasnodar’ın stadı çok güzel. Sahaya ilk çıktığım zaman hayran olmuştum. Reklam panoları, tribünleri çok etkileyici. Kendi kendime "Zamanı geldi" demiştim. Çok iyi hazırlamıştım kendimi. Maçta neler yapacağımı hayal ediyordum sürekli olarak. Bir gün önce antrenmana çıktığım zaman heyecanımı yenmiştim. Takımdaki ağabeylerim de bana çok yardımcı oldu. Çünkü yapabileceğimi biliyorlardı. Bana güvendiler ve sahip çıktılar. Ben altyapıdan çok büyük beklentilerle çıktım. Herkes, "İyi bir golcü geliyor" diyordu. Taraftarın bana verdiği değeri boşa çıkarmamak için çok çalıştım. İzin günlerimde bile hiçbir zaman durmadım. Köye annemlerin yanına gittiğimde bile dağlarda koşuyordum. O derece istiyordum. Sahaya çıkmadan önce soyunma odasında ağabeylerim benimle konuştu. "İlk 5-10 dakika heyecan olur ama sonra alışırsın. Çok önemseme heyecanı" dediler. Evet, tatlı bir heyecanım oldu. Sonra alıştım. Hatta çok iyi oynamıştık Krasnodar maçında. Sonra talihsiz bir gol yedik. Olan olmuştu ama çok iyi oynamıştık. Sonra ikinci maçta da şans geldi.

Getafe’ye 1-0 yenildiğiniz maçta da 90 dakika oynadın. Ardından da 2-0 biten Basel maçında 40 dakika sahada kaldın. UEFA Avrupa Ligi tecrübesi sana neler kattı?
Getafe maçı da çok güzel geçti. Genç ağırlıklı bir kadroyla oynadık. Akyazı’daki ilk maçımdı. Köyden aşağı bakardım ve hep derdim ki, "Allah’ım inşallah bir gün bu statta oynamak bana nasip olur." Dediğim gibi Akyazı’da doğup, Akyazı’da büyümem beni hep motive etti. Babam bana hep, "Bak oğlum. Evimiz burada, stadımız burada. İnşallah seni bir gün burada izleyeceğiz" derdi. Beni hep motive ederdi. Çok heyecanlanmıştım. 90 dakika oynadım. Taraftarımız gençlere çok sahip çıkıyor. Her zaman arkamızdalar. Trabzon’da her yerde tanınıyorsunuz. Herkes bana, "Gol at. Her zaman arkandayız" diyor. Gerçekten çok güzel bir şehir. Çok heyecanlanmıştım ama sonra o heyecanı yendim. Basel maçını ise dışarıda oynamıştık. İlk başta güzel başladık. Çok gol kaçırdık. İkinci yarının başında hocam beni ısınmaya gönderdi. Biliyordum oyuna gireceğimi. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Gol atamadım; kısmet olmadı. En iyiyi vermeye çalışıyorum. Fırsat geliyor ve bu fırsatları çok iyi değerlendirmek zorundayız. UEFA Avrupa Ligi bambaşka. Müziği, sahaya çıkışı. Hayalini kurduğunuz, televizyondan izlediğiniz her şeyi yaşıyorsunuz. Bana çok şey kattı. Daha çok tutkuluyum şu an futbola. Heyecan kattı ama heyecanımı yendim şükür. Özgüven de geldi.

Sence ikinci yarıda Trabzonspor formasını Süper Lig’de ilk kez giyer misin? Nedir hislerin?
Forma şansı bekliyorum. Altyapıdan çıkan oyuncuların hepsi forma şansı bekliyor. Daha öndesin bence. Hocalar çok güveniyor. Taraftarlar çok güveniyor. Yurt dışındaki insanlar bile, "Gençleri oynatın" diyorlar. Hüseyin Hoca da çok iyi. Bizimle çok ilgileniyor. Genellikle oyunu durduruyor; "Bu daha doğrusu. Böyle yapın" diye anlatıyor. İnşallah şans bulurum. Her an hazır olmak lazım. Şans geldiği zaman da çok iyi değerlendirmeliyim.

Türkiye silinip giden sayısız genç yetenek gördü. Sen bu tehlikenin ne kadar farkındasın ve kendini korumak için nasıl bir yol izliyorsun?
Kendimi korumak için çok şey yapıyorum. Öncelikle bulunduğum konumun değerini çok iyi anlıyorum. Trabzon’da da çok yetenek var. Onlara baktıkça kıymetini çok daha iyi anlıyorsun. Ben de şükürler olsun U18 Mili Takımı’ndayım. Tüm gençlerin hayali burada olmak. Benim Genç Milli Takımlarda çok güzel anılarım var. U17’deki ilk iki maçımda gol attım. Kendimi çok iyi hissediyorum. Yapılmaması gereken hataların çok farkındayım. Önümde de çok iyi örnekler var. Daha 17 yaşındayım ama ne oluyor, ne bitiyor anlayabiliyorum. Sosyal medyayı görüyoruz. Kim ne yaptı görebiliyoruz. Abilerim de bana çok yardımcı oluyor. Trabzonspor’da oynuyorsan, A takımdaysan herkes sana çok yardımcı oluyor.

Özeleştiri yaptığın zaman kendinde eksik gördüğün yönler neler? Bu eksikleri gidermek için özel bir çalışma yapıyor musun?
Kuvvet yönünden bir eksiğim çok yok şükür. Özel antrenörüm de var, fitness da çalışıyorum. Çalışmaktan hiç yüksünmüyorum. Sol ayağımı iyi kullanıyorum. Sağ ayağım eksik biraz. Hız konusunda da ufak tefek sorunlarım var. Hocalarıma danışıyorum, "Neler yapabilirim?" diye soruyorum. Trabzon’da hocalar çok değer veriyor böyle şeylere. Genç oyuncuların soru sorması çok hoşlarına gidiyor. Sağ ayağımın ve hızımın eksik olduğunu düşünüyorum. Gidermek için de çok çalışıyorum. Avrupa’ya bakıyorum, futbolcular çok atletik. Yusuf Yazıcı abiyle konuşuyorum. Bana çok yardımcı olmuştur. A takıma ilk çıktığımda Yusuf abi hep yanımdaydı. Müsait olduğum zamanlarda kendisini hep ararım. Hal hatır sorarım. O bana çok şey katmıştır. Öğrenebildiğim her şeyi öğreniyorum kendilerinden. Bazı rakiplerimiz çok başka seviyelerde. Milli Takım’la Amerika’ya gitmiş, Portekiz ve Brezilya ile oynamıştık. Zayıf gözükenler bile çok güçlü. Çok çalışıyorlar. Genetiklerinde de var ama çok çalışıyorlar. Disiplinli çalışmak çok önemli bu yüzden.

Kendine nasıl bir kariyer planlıyorsun? Ulaşmak istediğin hedeflerin neler?
En büyük örnek Yusuf Yazıcı abi. Kendi yolunu çizdi. En başından itibaren hayali Avrupa’ydı. Bunu başardı. Bir röportajını dinlemiştim, "Hayallerimi kafamda oluşturuyorum ama ilk önce günümü kuruyorum. Bugünkü hayallerimin peşinde koşuyorum" demişti. Ben de aynı şekilde adım adım, yavaş yavaş yükselmek istiyorum. Aynı o kafadayım. "İlk önce günümde nasıl olmalıyım"ı düşünüyorum. Sözleşmem sona erdiğinde önceliğim her zaman Trabzonspor. Çünkü bana her şeyimi Trabzonspor verdi. Buralara gelebildiysem önceliğim her zaman Trabzonspor’dur. Bana güvendiler, şans verdiler. Sözleşme imzalattılar. Sözleşmem ömür boyu bu takımla. Biteceğini hiç düşünmüyorum.

Hangi ligleri seviyorsun?
Premier Lig’i seviyorum. Koşmaya, mücadele etmeye bayılıyorum. İkili mücadeleye gireyim, yere düşeyim, rakip bana sıkı müdahale etsin, ben ona aynı şekilde karşılık vereyim. Premier Lig de böyle bir lig. İngiltere’de benim için en güzel örnek de Cenk abi. Boş olduğum zaman hep onu izliyorum. İngiliz takımlarının idmanlarını takip ediyorum. Liverpool, Manchester City nasıl idman yapıyor hep izliyorum.

Kendine hangi oyuncuları, hangi yönleriyle örnek alıyorsun?
Cenk Tosun’u örnek alıyorum kesinlikle. Gittiği yerleri belki kendisi de hayal etmiyordur. Kendine tabiî ki inanıyorsun ama küçük bir korku oluyor içinde. Daha 17 yaşındayım ama yaşımı hiçbir zaman küçük görmüyorum. Yaşıma göre fiziğim de iyi Allah’a şükürler olsun. Önümde çok güzel örnekler var. Cenk abi var, Yusuf abi var. 17-18 yaşında çocuklar bugün Şampiyonlar Ligi’nde oynuyor. Bunlara da bakmak lazım. Futbol yaşı aşağı iniyor. Gol atıp maç kazandıran çok genç oyuncu var.

Trabzonspor hareketli günler geçiriyor. Takımın bugüne kadarki performansını nasıl buldun? Sezon sonu için neler söylemek istersin?
Antalya kampından Milli Takım kampına geldim. Kamp çok iyi geçti. Yabancı oyuncular sanki Türk gibi. Onlar da artık yavaş yavaş Türkçe konuşmayı öğrendi. Ndiaye geldi, o bile Türkçe konuşuyor. Lig sonunda her şeyin güzel olacağını düşünüyorum. Bence o sene, bu sene. Bu senenin sonunda bence şampiyon Trabzonspor olacak.

Uluslararası bir oyuncu olabilmek için dil bilmek önemli. Sen hangi seviyedesin?
Yavaş yavaş başlıyorum. Yurt dışına çıkınca dil bilmemek çok büyük zorluk. Milli maçlarda hakeme derdinizi anlatamıyorsunuz. Kaliteli bir hocadan İngilizce öğrenmeye başlıyorum.

U17 ve U18 Milli Takımlarımızda forma giydin. Bize milli oyuncu olmanın değerini ve sana hissettirdiklerini anlatır mısın?
Ay-yıldızı taşımanın onur ve gururu hiçbir şeyde yok. Ailemden aldığım terbiye gereği hiç yalan söylemem. Milli Takımlara daha küçük yaşlarda gelemediğim için çok üzülüyordum. U17’de başladım, geçen sene ilk iki maçta gol atınca Avrupa Şampiyonası elemelerine çağrıldım. Açıkçası seçilmediğim zaman ağlıyordum. Çok üzülüyordum. Hep, "Bu listede ne zaman Muhammet Akpınar yazacak?" diyordum. Çok çalışıyordum. Hatta o dönem altyapı hocaları bana çok güveniyordu. Olmayacak diye hiç düşünmedim. Hep çalıştım. Milli Takımlarda oynamak çok önemli. Çünkü burada sizi scout ekipleri, antrenörler izliyor. Amerika’ya Nike Turnuvası’na gittik, çok büyük takımların scout ekipleri geldi. Teklifte bulunanlar bile oldu. Milli Takımlara gelemeyen arkadaşlarım hiçbir zaman çalışmayı bırakmasın, hep hayal etsinler. Ben hep "En iyisi ben olacağım" diye hayal ettim. Şimdi buradayım. En önemli hedefim A Milli Takım’a yükselmek. Milli Takımlarda bulunduğunuz zaman her yerde izleniyor olmak beni motive ediyor.

Milli Takım’ın başarısıyla birlikte Çağlar, Cengiz, Merih gibi oyuncularımız çok iyi transferler yaptı. Dünyada milli oyuncularımıza karşı özel bir ilgi oluştu. Geleceğin yıldız adaylarından biri olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsun?
Cengiz abiyi, Çağlar abiyi, Merih abiyi, Hakan abiyi gördükçe, "Neden biz de orada olmayalım?" diyorsunuz. Bu tesislerden içeri girdiğimde Merih abinin yırtılan formasını gördüm; çok duygulandım. Tüylerim diken diken oldu. Odamda dinleniyorken Merih abinin sakatlandığını duydum; o kadar üzüldüm ki. Hatta kendisine ulaşmaya çalıştım geçmiş olsun demek için ama ulaşamadım. Milli Takımımız çok başarılı. Avrupa’nın en iyi kulüplerinde oynayan oyuncularımız var. Düşünsenize, en yakın arkadaşınız Cristiano Ronaldo. Hayal ediyorsun; gerçekleştiriyorsun. Yusuf abi "Neden olmasın?" sözünü çok kullanır. Evet, neden olmasın? Türkiye’de çok özel yetenekler var. Hem abilerimiz var hem biz varız hem de alttan gelen daha küçük yaştaki kardeşlerimiz var. Olması gereken de buydu. Her oyuncunun ayrı bir yeteneği var. Hakan abiye bakıyorsun, orta sahadan gol atıyor. Cenk abinin süper golleri var. Oynadıkları takımlar çok üst düzeyde. Zlatan Ibrahimovic golden sonra Hakan Çalhanoğlu’na sarılıyor. Hayal ediyorsun, gerçekleşiyor. İnsanın tüyleri diken diken oluyor.

Golcülerin özel bir durumu var. Sen de biliyorsun ki bazen gol atamayabiliyorsun. Bazen duraklama dönemine girebiliyorsun. Böyle anlarda kendini yüksek tutmak için özel bir çalışman var mı?
Altyapılarda çoğu kez gol kralı oldum. Böyle anlarda attığım golleri izliyorum. "Yaptım, yine yaparım" diyorum. Neden olmasın diyorum. Dediğiniz gibi, golcüler bazen duraklama dönemine girebiliyor. Boş kaleye atamıyorsun. Golcülerden en büyük beklenti her zaman gol. Ama dediğim gibi geçmişte yaptıklarımla kendimi motive edebiliyorum.

Boş zamanlarında neler yaparsın? Hobilerin ve fobilerin neler?
Dört-beş yakın arkadaşım var. Onlarla bir araya gelip sohbet ediyorum. Aileme çok düşkün bir insanım. Kamplara geldiğim zaman arama kayıtlarını göstereyim size, hep ailemle konuşmuşum. Çok düşkünüm onlara. Ben onları ararım, onlar beni arar. Aileme çok bağlı bir insanım. Bir an olsun ayrılmak istemiyorum. Boş olduğum zamanlarda doğada yemek yemeyi seviyorum. Masa tenisini, bilardo oynamayı severim. Ailemle ne olursa olsun severim. Sıkıcı olan şeylerden kaçıyorum. Uzun bir filmi izleyemem. Dar alanlarda kalamam. Eğlenceli olmayan şeylerden sıkılıyorum.

Bizim unuttuğumuz, senin eklemek istediğin bir şey var mı?
Küçük kardeşlerime şunu söylemek isterim. Hiçbir zaman vazgeçmeyin. Bazen, "Yapamayacağım, edemeyeceğim" diyorsun ama vazgeçmeyeceksin. Benim başımdan geçtiği için söylüyorum. Düşünsenize, U14, U15, U16 Milli Takımlarında oynayamadım ama hiçbir zaman da vazgeçmedim. Evet, üzüldüm ama kendimi motive ettim. Özellikle babam benden hiçbir zaman vazgeçmedi. Çok şükür karşılığını aldık. Gol atınca hep annemi öperim. Genç kardeşlerim kendi yollarını çizsinler. Arada düşecekler. Düşürmek; üstlerine basmak isteyenler olacak. Ama vazgeçmesinler.

(İHA)

Sonraki Haber