Arda Turan teklifini açıkladı!
Galatasaray eski Futbol Direktörü Cenk Ergün, Arda ile o dönem bir transfer görüşmesi oldu ama gerçekleşmedi. Hem kulübün bu transferin gerçekleşmesi konusunda maddi manevi istekleri hem takımın durumu hem bütçesel durum hem o takımın planlanması, alınan oyuncular, oynatılacak...
Galatasaray eski Futbol Direktörü Cenk Ergün, şampiyonluk yarışından, Galatasaray'a, Arda Turan'dan, yerli yabancı oyuncu kuralına kadar bir çok konuda özel açıklamalarda bulundu.
Şampiyonluk yarışıyla ilgili konuşan Ergün, "En büyük avantaj tabii ki Başakşehir'in. Başakşehir'in o alıştığımız takımı bir sene daha hem tecrübelendiğini hem de yaşlandığını görüyoruz. Onlarda da özellikle gol yollarında belki çok az gol yiyorlar ama gol atmada birazcık sıkıntıları var. Bu ara dönemleri ne kadar az puan farkıyla kapatırlarsa benim tahminim ilkbaharda, son düzlüğün çok kalabalık geçeceği ama son düzlükte de kazanın gerçekleştiği bir yarış olacak" dedi.
"EN BÜYÜK ŞAMPİYONLUK ADAYI GALATASARAY"
Geçen sezon olduğu gibi bu sezonda Galatasaray'ın lig şampiyonluğunu kazanacağını dile getiren Ergün, "Galatasaray, geçen senenin de şampiyonu ve şu anda ligde puan sıralamasında da zirveye yakın olarak en az rakipleri kadar şansa sahip. Hem Başakşehir, hem Beşiktaş, hem de Fenerbahçe, diğer aradan sıyrılması muhtemel olan takımlardan aşağı değil. Şampiyonluğun en büyük adayı Galatasaray. Galatasaray'ın şampiyon olacağına inanıyorum. Avrupa'da ise gruptan çıkılmasında belirleyici olacak olan Schalke deplasmanı. Schalke maçının sonrasında Porto maçını da yine kazanacağımızı umuyorum. Dolayısıyla Schalke deplasmanından alınacak olan puan bizi yarışta tutacaktır. Galibiyet ise rakibe göre çok büyük avantaj sağlayacaktır. Galatasaray'ın gruptan çıkacağına inanıyorum. Umarım ilk 2 içerisinde olur. Çok büyük bir kaza da olursa da 3'üncü olup Avrupa Ligi'nde yoluna devam edecektir. Gördüğüm kadarıyla Galatasaray ilk 2 içerisinde guruplardan çıkacaktır" açıklamasında bulundu.
"GALATASARAY, KADRONUN HANDİKAPLARINI YAŞAYACAKTIR"
Sarı kırmızılı ekibin kadro genişliği açısından yeterli olmadığına dikkat çeken Cenk Ergün, "Bu kadar yoğun maç trafiğinde, biraz da sakatlıklar artınca kadro yapısının çok da yeterli olmadığı aşikar vaziyette olduğu ortaya çıktı. Dolayısıyla burada hem sağlık ekibine, hem de kondisyoner ekibe dönen sakatlıktan dönen arkadaşların bir an önce hazırlanması ve darbeye bağlı yaşanan sakatlıklar hariç yaşanan kas sakatlıklarının minimalize edilmesi konusunda kendilerine çok büyük bir iş düşüyor. Çünkü bu kadro devre arasında da bildiğim kadarıyla anlaşmanın detaylarına çok hakim değiliz ama satılabilen oyuncular dahilinde oyuncu alınabildiği için birilerinin gitmesi lazım birilerinin gelebilmesi için. Bu da kadro yapısına çok büyük avantaj ya da çok büyük bir destek sağlamayacaktır. 3 aşağı 5 yukarı eldeki kadro ya da sayı bu. Dolayısıyla burada genç kardeşlerimize şans geliyor. Ozan Kabak gibi elde ettikleri şansı kullanıp aradan sıyrılanlar olmadığı sürece Galatasaray kadronun handikaplarını yaşayacaktır" ifadelerini kullandı.
"O DÖNEM YAPILAN TRANSFERLERİN KARŞILIĞI ALINDI"
Futbol direktörü olduğu dönemde takıma katılan oyuncular nedeniyle birçok eleştiriye maruz kalan Ergün, "Eleştiri bu işin doğasında. Yapılan işin daha iyi olması için eleştiriler vardır. Ama benim içerisinde bulunduğum dönem içerisinde yapmış olduğumuz operasyon kabaca şuydu; Elde değiştirmek istediğimiz bir kadro vardı. Futbolcu kardeşlerimiz ya transferlerine müsaade edildi ya da sözleşmeleri yenilenmedi. Bu işlemler yapılırken Bruma'dan Podolski'ye, Semih'ten Cenk'e kadar bonservis bedelleri içerisinde bir takım oyuncular kulüpten gönderildi ve yerine bir takım oyuncular alındı. Bunlarda alınırken toplamda baktığımız zaman anormal bir bonservis parası ödenmedi. Daha çok eleştirilen nedir? Verilen maaşlar. Oraya da baktığımız vakit ben Galatasaray'da 12 sene görev yaptım. Çalıştığım süre içerisinde hepimizin çok beğendiği oyunculardan beklediğimiz verimi alamayacağımız ya da orta seviyede mücadele etmiş oyuncular kadar Galatasaray'ın, Fenerbahçe'nin, Beşiktaş'ın ve Trabzonspor'un belirli bir maaş skalası vardır. Yani Gomis'e verilen para, 2.5 milyon Dolar. Şu anda baktığınız vakit elinizde 2.5 milyonunuz olsa alabileceğiniz bir santrafor ortada yok. Yani geçen sene de durum böyleydi. Gomis, bu bonservis bedeliyle alındıktan sonra aldığı maaşta Fenerbahçe'nin, Beşiktaş'ın ve Trabzonspor'un yıldız oyuncularından fiyatından daha fazlasına mı oynadı. O dönem içerisinde Süper Lig'i tercih eden oyuncuların bir skalası vardı. Zaten piyasayı da belirleyen de talep. Daha sonra kulüplerin girmiş olduğu sıkıntıyla birlikte kendi yollarını ve paralarını daha farklı harcama mecburiyeti doğduğu zamanda da zaten yapılan transferler ve ödenen paralar olduğu da ortada. O zaman da karşınıza bu çıkıyor. Son dönemimde önce 6'ncı sonra da 4'üncü bitirmiş olduğu senenin sezonların ortasında şampiyona için bu riski almayı başkan ve yönetim olarak karar vermiştir. O zamanda bu risk alındı ve maddi harcamalarda bulunuldu. Bu da bunun karşılığıdır. Bunun karşılığını almasanız o zaman sorun olurdu. Ama bu da alınmıştır" diye konuştu.
"ŞARTLAR TRANSFERE ENGEL OLDU"
Gomis'in takından ayrılmasından sonra ekonomik şartların takımı bu durma getirdiğini söyleyen Ergün, "Bunu hem teknik heyet, hem de yönetim de dile getirdi. Gomis'in satılmasıyla birlikte bir hatta 2 forvet oyuncusunun alınması planlanıyordu. Ama gördüğümüz o ki transfer dönemindeki transfer şartlarında bunu gerçekleştirmesine mani oldu. Hep o dönemin içinden konuşmamız lazım. O dönemki gerçekler nedir ve işin içerisinde olmak lazım. Çünkü şimdi dışarıdan baktığımız zaman oyuncu neden getirilmiyor. Şimdi acaba oyuncu gelmek istiyor mu? Şimdi oyuncu dediğinizde bir kişi onun bir gelecek planı var, kariyer planı var. Nerde oynamak istediğini seçiyor. Dolayısıyla oyuncu önce buraya gelmek istiyor mu? Kulübü müsaade ediyor mu? Kulübün müsaade ettiği şartlar bizim almak isteyen kulübümüzün şartlarına uyuyor mu? Ödeme miktarında anlaşsanız bile onun taksitleri ya da taksiti ödediğiniz zaman sorun yok. Ödemediğiniz zaman o kulübün taahhüttü. Bütün bunların bir araya gelmesi halinde transfer gerçekleşiyor. Benim gördüğüm kadarıyla Galatasaray'ın bu sene transferlerini gerçekleştiren ekip Gomis'in gidişinden sonra bu şartları UEFA bütçesinin de içerisinde kalarak gerçekleştiremedi. Dolayısıyla bu kulüp yönetiminin transfer gerçekleştiren ekibin almış olduğu bir karardır. Biz bu oyuncuyu şu kadar paraya sattık. Bu bonservisi de şuralara verebiliriz. Bonservisi verebileceğimiz arkadaşlarda bunlardır. Bu parayı da böyle dağıtırız diye mecburen de olsa planlama yaptılar. Bunun sonucu da şu an bu şekilde yaşanıyor" açıklamasında bulundu.
"ASAMOAH'I ÇOK İSTEDİK"
Çalıştığı dönemde en çok istediği ve gerçekleşmeyen transferin Asamoah olduğunu dile getiren Ergün, "Çok net bir şekilde Asamoah transferidir. Çünkü oyuncu da çok gelmek istiyordu, Juventus da eğer şartlar gerçekleşseydi yani hep anlatıyorum Spinazzola Atalanta'dan geri dönebilseydi, Juventus da oyuncuyu bize vermeye ve pazarlık yapmaya razıydı fakat bu şartlar gerçekleşmedi. Oyuncu da çok istemesine rağmen bize gelemedi. Daha sonraki dönem için ise gelen teknik ekip ve yönetimimiz bu oyuncunun transferini ya hemen gerçekleştirmek zorundaydı ya da transferi gerçekleştiremeyecekti. Oyuncu da sezonu Juventus'ta bitirmek istediği için transfer gerçekleşmedi. Dolayısıyla Asamoah Inter'e gitti" dedi.
"MİLLİ TAKIM İÇİN SABREDECEĞİZ"
Milli Takım Teknik Direktörü Lucescu'nun çok tecrübeli bir isim olduğunu belirten Ergün, "Mircea Lucescu dünya futbolunun çok tecrübeli isimlerinden, bizim ülke futbolumuzu da bilen, hem Beşiktaş, hem de Galatasaray'da şampiyonluk yaşamış bir isim. Dolayısıyla bizim ülkemizin gerçeklerini çok iyi biliyor. Ülkemizden de kopmadı hep bir bayağı buradaydı. Yurt dışında da büyük hem takım hem de milli takım düzeyinde tecrübeleri var. Uzun vadeli planlamaların hem kendi yemiş hem de çalıştığı kulüplere yedirmiş bir teknik adam. Şu anda bir değişim süreci başladı. İlk resmi olarak adlandırabileceğimiz hazırlık karşılaşmalarında takımın alt yapısını hazırlamış oldu. Çok acele etmememiz lazım çünkü şu anda bizim hemen çıkıp da başarılı olabilecek bir takımımız yok. Bunu bir önceki dünya kupası elemelerinde de gördük. Biz bir şeylerin yatırımını yapmamız lazım. Şu an bu yapılıyor ve çok iyi sonuçlar olduğu gibi hiç istemediğimiz sonuçlarda olabiliyor çünkü daha takım kurulmamış halde. FIFA'nın gerçekleştirmiş olduğu milli takımlarda yapmış olduğu değişimle artan milli takım maç sayısı bize takımın oturması açısından avantaj sağlayacaktır. Yine bozmayalım devam edelim, bir yola girildi onu bozduğunuz zaman yine yapmak için yine vakit kaybetmek gerekiyor. Gerçeklerimiz budur ve bu yolda devam etmeli. Bizim burada asıl iş Türk futbolcuna düşüyor. İçinde bulunduğu konjonktürde oynayabileceği ligi ve takımları seçmek durumunda. Ben oynamadan bir yerde oturayım, kontratım var mantığı olduğu vakit ne kendine bir katkısı olacak ne bir sonraki transferini yapabilecek ne de milli takıma faydası olabilecek. Şimdi ülkemizden de yurt dışına bir futbolcu akışı başladı. Eskiden bu tek taraflıydı. Sadece yurt dışında doğmuş, büyümüş, yetişmiş olan Türk kardeşlerimiz buraya gelirlerdi. Şimdi buradan yurt dışına da gidiyor. Bu ne demek; burada oynuyorum, buradan yurt dışında da oynarım. Biz bu sayıyı bu sirkülasyonu arttırmalıyız. Burada kulüplerle ilgili bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum burada karar futbolcularda olacaktır. Onlar bu dirayeti gösterip yurt dışını hedef koymalıdır. Bunu sağlarlarsa biz daha büyük avantaj sağlayacağız. Belki bir iki takımdan milli takıma oyuncu gelmiyor ama Avrupa'nın çok önemli liglerinde çok önemli takımlarında oynuyorlar. Milan'da, Everton'da, Roma'da, Celta Vigo'da oynayan oyuncumuz var. Belçika'dan kalecimiz geliyor. Oyuncularımız hep Avrupa'nın farklı yerlerinden oyuncularımız geliyor. Bizim bunu arttırmamız lazım, başka çaremiz yok. Çünkü içinde bulunduğumuz konjonktür eskisi gibi 7-8 tane Türk oyuncunun hem yabancı oyuncu kuralı, hem de başarı açısından bir takımda oynayabileceği şekilde görünmüyor. Kafamızı farklı yöne döndürmeliyiz ki milli takım bunu döndürmüş vaziyette. Dolayısıyla biraz sabredeceğiz" dedi.
"HİÇ PES ETMEMEK LAZIM"
Farklı bir ülkede yaşamaya başlamanın kolay olmadığını söyleyen Cenk Ergün, "Kolay değil ama çokta çarpıcı bir örnek var; Cengiz Ünder. Roma'ya gitti adaptasyonunu sağladı, lisans sorununun ortadan kaldırdı, takımın bir parçası oldu, geçen sezon oynamaya başladı, bu sezon vazgeçilmezlerden biri ve şu an Avrupa'nın dev ekiplerinin takibinde olduğu söyleniyor. Cengiz'in Altınordu'da forma giydiği zaman çok eski değil. Sanki dün gibi Başakşehir'de 1 sene, sonrasında Avrupa'ya gitti. Dolayısıyla geldi eşim çocuğum geldi hemen geldim lisans sıkıntısını ortadan kaldırdım, hayata alıştım ailem geldi arkadaşlarım geldi yerleştim orada çok fazla Türk de yok, takımın havasına ve lige alıştım, milli takıma gittim geldim o arada o da bir süreç. Belki Hakan Çalhanoğlu Avrupa'da doğmuş büyümüş birisi ama Cengiz'de buradan kalkmış gitmiş bir kardeşimiz. Bu zamanla olacaktır hiç pes etmemek lazım. Çünkü önümüzde çok örnekler var. Bir Nihat Kahveci, yıllarını yurt dışında geçirdi ve onunda başlatmış olduğu bir şey, İspanya'da Türk futbolcularına bir kapı açtı. Türk oyuncular yabancı statüsünde sayılmadan oynuyor. Bir kültür oluşması lazım, biz buna sonradan başladık. İçerden dışarıya oyuncu gönderen bir kültürümüz olmadığı için bu kültüre başladık ve oturması zaman alacaktır" ifadelerine yer verdi.
"YERLİ-YABANCI DEĞİL, İYİ-KÖTÜ OYUNCU VARDIR"
Futbolcuların yerli-yabancı oyuncu olarak değil de, iyi-kötü, yeterli-yetersiz olarak ayrılması gerektiğini belirten Ergün, "Temelde şöyle başlamalıyız, yerli yabancı oyuncu değil, iyi kötü, yeterli yetersiz oyuncu vardır. Emre Belözoğlu 16 yaşındayken Şampiyonlar Ligi'nde oynayabilecek bir seviyede şu anda bu yaşında hala Başakşehir'de oynayabiliyor. Başakşehir'in yabancı oyuncu alamayacak bir durumumu var, oyuncu alabilir. Neden o pozisyonda Emre Belözoğlu oynuyor çünkü daha iyi olduğu için. Yani iyi olan oynar. Ama Türkiye'de oynar ama yurt dışında oynar. Mazeret arkasına saklanacaksak bu çok kolay. Yabancı vardı oynayamadım. Yabancıya sınırlama getirdik. O zamanda olmayan o yerli oyuncuların fiyatları bu sefer yükselmeye başlıyor. O zaman bir sıkıntı yok. O zaman o kontratlar o bonservisler verilirken neden biz konuşmuyorduk. Benim bu oyuncum 4 milyon etmez, benim oyuncum 750 bin demiyordu kimse ya da oyuncu bana 1 milyon 200 bin Euro vermeyin 500 bin Euro'ya oynarım da demiyor. O durumdan herkes faydalandı. Bu durumdan da faydalanması gerekiyor. Kapı kapanırsa başka bir oyuncu başka bir yere gidecek. Oynayacak yeri bulacak kendi seviyesinde. Bu her yerde var. Bu Avrupa'nın her yerinde yaşandı. Yani Polonya'da Çek Cumhuriyeti'nde her oyuncu illa orada mı oynamak zorunda? Kapısı açıldı başka tarafa gitti. Ya da Belçika, Belçika'da yabancı sınırlaması yok. Belçika'da oyuncular biz oynayamıyoruz diye bir şey demiyor. Tam tersi Avrupa'nın en fazla istenen oyuncular, neden yetişmişler İngiltere'de oynuyor, Fransa'da oynuyor, İtalya'da oynuyor. Bizim de buna alıştırmamız lazım kendimizi. Evet pasaport nedeniyle bir takım sıkıntılarımız var. Bazı yerlerde yabancı statüsündeyiz ama bir o zaman İtalya'daki 2 tane Avrupa topluluğu dışında kontenjan varsa ben kendimi o 2'den biri olacak şekilde planlamam lazım. Nasıl olsa onlar oraya onu alır nasıl olsa onlar bunu alır demeyeceğiz. Ya da İspanya'da Belçika'da İngiltere'de oynayabilecek seviyeye gelip oraya gidip orada oynayacağız" şeklinde konuştu.
"UYGULAMANIN AKIŞINDA PROBLEM OLABİLİR, BUNLARIN OTURMASI LAZIM"
VAR uygulamasıyla ilgili olarak da konuşan Cenk Ergün, "Ben dünya kupasında baştan sona kadar orada geçirdim. VAR uygulamasının ne kadar faydalı olduğunu aslında orda tecrübe ettim. Hem kararların ne kadar net verildiğini hem de özellikle gol pozisyonlarına ne kadar katkıda bulunduğunu, çünkü biz hep oyuncu büyüklerimizle kardeşlerimizle ya da diğer ülkelerin yorumcuları, teknik adamlarıyla konuştuğumuzda şunu görmüştük VAR'ın mevcudiyetinden dolayı özellikle duran toplardı. Defans oyucularının elinin kolunun bağlandığını gördük. Eskiden olduğu gibi hakemin görmediği bir yerde rakibin beline sarıldıktan sonra rakibi yere düştükten sonra, nasıl yere düşmüş gibi durumlar olmuyordu. Şimdi hakeme söylüyorlar ben bunu görmemiştim diyor ve penaltıyı veriyor. Yan top ve duran toplardan gelen goller arttı. Bu bir geçiş. Sonuçta olduğu anda elektronik bir şey yok. Sonuçta onu gören insan yorumlayacak. VAR'dan önce sabah maç olur akşam hakem hocaları maçı değerlendirirdi. Bir hakem hocanın penaltı dediğine diğerinin hayır dediği hepimizin malumudur. İşin içinde hep yorum var. Oyuncunun üstünde bir baskı var. Ben bunu yaparsam tekrarda görünecek, hakem içinde avantaj var bir şey yakaladığında bir de gidip orada ekrandan izleyecek. Bu hata sayısını azaltacaktır. Uygulamanın akışında problem olabilir bunların oturması lazım. Mutlaka hata olacaktır sonuçta insan gözü ve insan yorumu. Yüzde yüz diye bir şey yok bence" dedi.
"GALATASARAY BENİM EVİM"
Galatasaray'ın evi olduğuna vurgu yapan Cenk Ergün, sarı-kırmızılı ekipteki döneminin sona erdiğini söyledi. Ergün, "Dönmek isterim, istiyorum gibi bir durum yok. Oradaki dönem bitti ve bende şu an hayatıma başka bir şekilde devam ediyorum. Başka projelerin içerisine girdim. Fortuna Sittard ile bir danışmanlık anlaşması yaptım. Bir işim bir görevim var ve faydalı olmaya çalışıyorum. Ben hayatta hep şuna inanandım. Bir yerden çıkınca arkanızdan o kapının kapanması gerekiyor. Kapı açık kalırsa sizin gözünüz de arkada kalır. Arkaya bakınca öne doğru bakamazsınız. İkincisi de arkada bir şey varsa cereyan yapar ve boyun tutulur. Dolayısıyla ben o kapıyı kapattım. Galatasaray benim evim. Kulüp üyesiyim ve neredeyse divan kurulu üyesi olacağım hem de ilkokulu bitirdikten sonra yatılı olarak orada yatıp uyuyarak o camianın doğmuş olduğu yerde eğitim aldım. Tabii ki orayı bir parçam olarak görüyorum ancak onun başka bir kapısı sonradan önümde açılabilir, bu işin doğası gereğidir. Ama ben ne zaman açılacak ya da bir kapı açayım, çünkü bizim genel hayatımızda öyle biri vardır. Ben buradan giderken birilerine şöyle şuradan bir şey yapayım da ona oradan o kapıyı açsınlar. Ya da o kapının arkasında biri var ben ona bir arkadaşımı söyleyeyim onun ayağını kaydırayım o kapı benim bu tarafa dönsün gibi. Benim öyle düşüncelerim hiç olmadı dolayısıyla şimdi önümde dolu bir hayat var, iş hayatı var onunla devam ediyorum" açıklamasında bulundu.
"FORTUNA SITTARD BİR PROJE"
Hollanda'da Fortuna Sittard ekibinde görev alan Ergün, çalışmalarıyla ilgili bilgiler verdi. Ergün, "Fortuna Sittard bir proje. Nasıl bir proje? Benim başından beri gelişmesini takip ettiğim yani Fortuna Sittard Hollanda Ligi'nde zamanında ciddi başarılara ulaşmış bir kulüp. Lakin yıllar içerisinde gelmiş olduğu durum artık kapanmanın eşiğine gelmiş, finansal açıdan dibe vurmuş. Bu ortamda bir Türk yatırımcı ekibi gitti ve Sittard'a bu yatırımı yaptı. Çok kısa bir dönem içerisinde çok büyük başarılar elde ettiler. Nedir bu? Kapanmak üzere olan kulübü alıp bir anda alıp Hollanda 1'inci Ligi'ne taşıdılar. Buna çıkarken de başarıya taşırken de ciddi bir genç oyuncu gurubundan faydalandılar. Yani geçtiğimiz sezon Fortune Sittard oynatmış olduğu 18 yaşındaki bir stoperi 2 buçuk milyon Euro bonservis artı bonus artı bir sonraki satıştan sonra %50 Ajax'a satabiliyor. Bunlar ciddi operasyonlar. Ben danışmanlık operasyonuna başladığım beri alt yapı maçları dahil olmak üzere gidip izliyorum. Çok ciddi bir organizasyon var. Bizim o hinterlanttaki Türk kardeşlerimiz de bu kulüplerin de bu takımlarında da bir parçası. Hollanda'da yaşayan Türk kardeşlerimiz olduğu gibi yerliler yabancılar orada da Portekizlisi de var Makedon da var, her şekilde var. Önemli olan orada iyi oyuncuyu bulabilmek. İyi oyuncuyu oynata bilme süresi verebilmek. Benim burada yapmaya çalıştığım bu kulübe faydam, bağlantılarımla ve kontaklarımla hem kulüpler arası iletişimi sağlamak çünkü buradaki en önemli şeylerden biri piyasada şudur: Senin elinde bir değer vardır ama sen bu değerden faydalanamıyorsan o değer sönecektir. O zaman senin bunu şu anda yerin yoksa geçici bir şekilde belki sürekli olarak geri dönme kapısı açık olabilecek şekilde faydalanabilmen lazım. Fortuna Sittard kimliği, genç oyuncuları alıp oynatabilme özelliği olan bir kimlik. Yani ben her ne olursa olsun ligde şurada kalayım inadı içerisinde değil. Oyuncuları alıp genç oyunculara oynama şansı vermek. Onun içinde benim de yardımımla kulüp, bu oyuncu transferlerinin bağlantılarını sağlayabileceği kulüpler arası anlaşmalar ya da bireysel örneklerde bağlantıları yapıp sonra bu oyuncuları bir değer haline getirip bunların başka yerlere gitmesini sağlayarak dönüşü sağlamak durumunda. Bir de yatırımcı gelişmeleri oluyor Avrupa'daki bu ortamlarda benim görevlerimden biri de bu yatırımcı hakkında. Yani spora yatırım yapmak, futbola yatırım yapmak için bulunan fonların ya da şahısların ilgisini onlara sunabilmek burada bu vardır, şartlar budur, siz bu şekilde gelebilirsiniz diye bu bağlantıları sağlamak oluyor" dedi.
"ARDA İLE TRANSFER GÖRÜŞMESİ OLDU"
Söz konusu dönemde Arda Turan ile transfer görüşmesinde bulunduklarını ancak gerçekleşmediğini belirten Cenk Ergün, "Arda ile o dönem bir transfer görüşmesi oldu ama gerçekleşmedi. Hem kulübün bu transferin gerçekleşmesi konusunda maddi manevi istekleri hem takımın durumu hem bütçesel durum hem o takımın planlanması, alınan oyuncular, oynatılacak olan oyuncular, bu nihayete eren noktaya o dönem içerisinde gelmedi. Arda tabii ki o dönem, istemek için bu konuşmaları yaptı. Bu görüşmeleri yaptı. Bunlar zaten hem Arda tarafından hem bizim tarafımızdan o dönemde söylendi. Menajeri de işin içerisindeydi, Barcelona ile de irtibatı sağlanmıştı. O dönemler oldu ama o dönem ki şartlar bu transferin gerçekleşme erkinin bu kararı uygulamasına yönelik olmadı" açıklamasında bulundu.