Yavuz Dizdar uyardı: Üreme sağlığı tehlike altında
Ünlü onkolog Yavuz Dizdar, toplumdaki otizmin giderek arttığına dikkat çekerek Bunun nedenini kesin bilmiyoruz ama oklar yine gıda nedeniyle bozulan sindirim sistemine dönüyor’ dedi.
Onkolog Doktor Dr. Yavuz Dizdar, Sözcü gazetesine çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. Dizdar, diyabetten üreme sağlığına, otizmden hareketsizliğe kadar ezber bozan uyarılarda bulundu.
Türkiye'de hiç görülmeyen vakaların ortaya çıkmaya başladığını, bunlardan birinin de otizm olduğunu belirten Onkolog Dr. Yavuz Dizdar, “Fakülte yıllarımızda otizm lafını duymamıştık bile…” dedi. Dizdar, bu rahatsızlığın tetiklenme nedenleriyle ilgili önemli açıklamalar yaptı…
İşte o röportaj;
– Kanser kadar kalp, diyabet gibi kronik hastalıklarda da artış var. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Kanser artıyor görünüyor ama çoğu şişirilmiş durumlar. Bizim esas sorunumuz kanser bile değil, kanserde kişi hasta değilse zaten yaptığınız uygulamaların yeri tartışılır, lakin girişim yine yapılır, örselenir ve paradan çıkarsınız. Öte yandan kronik hastalıkların bütünü artıyor. Bunun insanı bitiren sinir sistemi hastalıkları yüzü de var. Biz gerçek kanseri tedavi etmeye çalışıyoruz, edemezsek kaybediyoruz, ama diğer kronik hastalıklar da ciddi sorun, yaşam kalitesi ve işgücü kaybıyla sonuçlanıyorlar.
ÜREME SAĞLIĞI DA TEHLİKE ALTINDA
Üreme faaliyetini sağlamak için dökülen emek ve para ise bambaşka bir mesele… Üstelik öte yandan kendi nüfusunuzu kaybediyorsunuz. Amacımız bunlara yenilerinin eklenmesini önlemek, üretim açısından ülke olarak fabrika ayarlarına dönmemiz şart.
ÇOCUK GERÇEK GIDALAR İLE BESLENEMEYİNCE BEYİN SİSTEMİ KAPATIYOR
– “2050'ye kadar iki kişiden birinin otistik olması bekleniyor” diyorsunuz… Bunu neye dayandırıyorsunuz?
Bana o cepheden aktarılan hesaplamalar bunu gösteriyor, otizm de artıyor. Sadece otizm bile kanserden çok daha ciddi sorun, çünkü çocuk hayatınız boyunca size bağımlı, öyle ki aileler “bizden sonra bu çocuk ne olacak” derdindeler. Otizmin neden arttığını kesin bilmiyoruz, ama oklar yine gıda nedeniyle bozulan sindirim sistemine dönüyor. “Bağırsaklar ikinci beyindir” diye sıkça söylenen bir laf var, bu doğru… Alışveriş marketten yapılıyor, hepsi işlemden geçmiş yiyecekler… Siz sistemi gerçek gıdayla beslemez, suni ürünlerle çocuğu kandırmaya devam ederseniz, bu beyin sistemi kapatıyor, çocuğun iletişimi ortadan kalkıyor.
HAREKETSİZLİK DE SORUNUN PARÇASI
Çoğu otistik çocukta sindirim sisteminin mikroorganizma örtüsü normalden sapmış durumda, mekanizmanın nasıl işlediği anlaşılamasa da beslenme sorunuyla ilişkili olduğu, hatta çocuğun hareket olanaklarının kısıtlanmış olmasının da işin bir parçası olduğu açık. Büyümekte olan beden, harekete erişkinden daha fazla ihtiyaç duyar ama gelin görün ki onları çıkarabileceğimiz parkların, semt aralarındaki spor alanlarının varlığından artık söz edemiyoruz.
ŞAŞAALI HASTANE İYİ ANLAMINA GELMEZ
– Günümüzde sayıları hızla artan ve hastalar için umut olan şaşaalı hastaneleri de eleştiriyorsunuz. Hastalar nelere dikkat etmeli hastane tercihi yaparken?
İyi hastane demek şaşaalı hastane demek değildir, tamamen orada çalışanların bilgi ve deneyimlerine bakar. Doktorun gösterişli olması, ağzının iyi laf yapması da bilgi ve deneyim eksiğini kapatmaz. Özel hastaneler koşulları ve sunduğu imkanlar açısından daha çekici görünseler de, karmaşık vakaların çözümü açısından yetersiz kalma olasılıkları çok fazla, çünkü tıp eğitiminin kalitesi azaldı. Bu ister istemez tıp tarafında savunmaya, hasta tarafında ise şiddete yönlendiriyor, meslektaşlarımızın çok zorda oldukları açık.
DEVLET HASTANELERİNİ TERCİH EDİN
Benim önerim ciddi işlerde her zaman devlet hastanelerinin tercih edilmesi yönünde, zira özel sağlık kuruluşları da ucuz işgücü istediklerinden şaşalı görünseler bile doktor kalitesinden ödün veriyor. Daha basit işler, standart uygulamalar çok fazla fark etmeyebilir. Oysa ciddi girişimler ve atlamalardan kaçınmak istiyorsanız her zaman devlet ve üniversite hastanelerini tercih edin derim. Tıp hizmeti beş yıldızlı olmak zorunda değil, hatta bana kalırsa aşırı lüks, sağlığa erişmenin tabiatıyla çelişiyor. Yeterince temiz olsun, yatan hastalar için doğru düzgün yemek çıkartsın, ama illaki deneyimli ve bilgili bir kadro barındırsın yeterli, tıbbın esası budur.