Veyis Ateş 'FETÖ' tweetlerini böyle açıkladı: ''Kandırıldık''

Habertürk TV sunucusu gazeteci Veyis Ateş, Halk TV'de katıldığı programda FETÖ hakkında attığı tweetlerle ilgili soruyu "kandırıldık" diyerek yanıtladı.

Gazeteci Veyis Ateş, Enver Aysever’in sunduğu Ayrıntılar’a konuk oldu. 

Veyis Ateş Ayrıntılar’da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 HaberTürk televizyonunda HDP'lilerin davet edilmeyeceğini açıklayan Veyis Ateş'in geçmişteki bazı paylaşımları sosyal medyada gündem olmuştu. Ateş'in daha önce FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve FETÖ'nün organize ettiği Türkçe Olimpiyatlarını öven paylaşımları da ortaya çıktı. 

Veyis Ateş şunları söyledi:

Biz bir kanalın ekran yüzüyüz. Diğer rakipler toptan çıkınca biz dikkat çekici kaldık. İnsanın mahallesinin olması güzel bir şey. Mahallemiz olabilir. 

Attığım tweetler bir utanç olarak bulunuyor. 

 Enver Aysever: Kandırıldın mı, utanıyor musun?

Veyis Ateş: Kandırıldık. 

HDP kurumsal bir parti. HDP bir terör örgütü değildir. 

''Esrarengiz'' ses açıklaması

Yayında bir ses var. Hepimiz yetişkin insanlarız. Sahiden bir şeyin sesiydi ama ne neyin sesi olduğunu bulamadık. Yayın bittikten sonra bir gaz meselesinin döndüğünü duydum. Güldük eğlendik ama kıvamı kaçtı. 

 İşte o programda tüm konuşulanlar

Habertürk'ten izin alarak mı geldin?

Her şeyden önce bir kurumuz biz. Bir kurumun ekran yüzüyüm. Başka ekranlara çıkmak için mutlaka bir izin almak icap eder. Davetin için teşekkür ederim.

Mahalleler arası kopukluk merkez medyayı ortadan kaldırdı. Habertürk vaziyeti idare etmeye çalışıyor ama şöyle bir durum var; 6-7 karşıt görüş diziyorlar, bir CHP'li koyuyorlar. O CHP'liye sıra gelmeden kıyamet kopuyor. Bu adaletsizlik diyorlar. Sen ne düşünüyorsun?

Habertürk'ü kurumsal olarak temsil etmiyorum burada. 2013'te gece spikeri olarak başladım, Ankara temsilciliği, genel müdürlük yaptım. Son iki yıldır programlar yapıyorum. Zaman zaman bize "Bu kadar merkezde kalmayı nasıl başarıyorsunuz?" diye soruyorlar. Biz hep buradaydık. Diğer rakipler toptan çıkınca biz çok dikkat çekici kaldık. İnsanın mahallesinin olması, mahallesini sevmesi kötü bir şey değil. Diğer mahalleye tü kaka demesi, kutuplaştırması kötü.

Ben içime sine sine ağırladığım konuklarda gayet mutluyum. Bana, "Senin beni ağırladığın dönemlerde, başka kanallarda başka konukları ağırladığın dönemlerde başka bir iklim vardı. Türkiye'de bu kadar kutuplaşma var mıydı?" diye sorabilirsin. Bunun sorumlusu ne sensin ne benim. Bugün geldiğimiz noktada, konuk meselesinde şu ayrıcalıklar yapılıyor konusunda olumsuz en az payenin Habertürk'e verilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Yaptığın konuşmadan sonra Fethullah Gülen'le ilgili attığın tweetler ortaya çıktı. Sen gerçekten Gülen Cemaati'ne bir sempati duydun mu?

Beni o şeyde en çok etkileyen şey Türkçe Olimpiyatları oldu. Bir kerteriz almamız lazım bu konuda. 1994-95'li yıllarda Bosna katliamı yaşandı. Biz bir grup insan Bosna Dayanışma Grubu olarak oradan gazi getiriyorduk. Benim o gruptaki görevim şuydu; diyelim ki Şişli Etfal'de bir gazi şehit olduysa ben belediyeyi arardım, belediye bir cenaze aracı gönderirdi, ben gider morgdan bu cenazeyi alır en yakın mezarlığa götürürdüm. Biz buraya ismini bilmediğimiz kişiyi defnederken cenaze namazını; cenaze aracının şoförü, imam, birkaç mezarlık görevlisi, ben 4-5 kişi kılardık. Bu cenaze namazını kılarken hep bir gün bir bayramda bu adamı merak edip birisi gelerek başında bir Fatiha okuyacak mı diye kendi kendime hayıflanırdım. Bu hayıflanma beni şuraya getirdi; anasız, babasız, çocuksuz kalınır da vatansız, devletsiz kalmak zor bir şey olsagerek. 94-95 yıllarından bahseidyorum, bugün 16-17 yaşındaki kızımın adının Hilal olması Türk devletinin önemli sembollerinden birini taşıyor olması açısından benim için önemlidir.

Ben bu mahalleyi bilirim. Bu mahallenin içerisinde büyüdüm. Burada öyle bir yapı var ki; Türkçe Olimpiyatları, dünyanın muhtelif yerlerinde okullar... Bütün o zamanki iklimi düşünün bununla gurur duyuyorsun, heyecanlanıyorsun.

Terörle arasına mesafe koymayanlar falan diyorum, bir gün içerisinde bunların organize olup önüme konulması ilginç. "Bunları hâlâ niye silmiyorsun" diye soranlar var, bir utanç olarak duruyor onlar. Bu kadar iyi niyetimizin, gururlanmamızın geldiği yerde sonucu bu...

Kandırıldık mı diyorsun?

Evet, kandırıldık tabii...

Kandırıldık demek siyasetçilerin kullandığı bir yöntem. Bir özeleştiri vermeden, tüm kusurlarımızdan 'kandırıldık' diyerek kurtulabilir miyiz? Kandırıldık bir kolaycılık hâline dönmüyor mu?

Bence dönmüyor. Şöyle dönmüyor; bu muktesabatı Fethullahçılar ya da dindar bir grupla tartışıyorsunuz. AK Parti'nin çok daha öncesinden bahsediyorum. Sonrasında 28 Şubat döneminde bir tuhaflıklar oluyor... Bir şey diyorsunuz ama konduramıyorsunuz. Tayyip Erdoğan döneminde, "Alnı secdeye gelen insanlar, bunlarda yanlış olmaz" diyorsun. Şimdi yine etlerimi bir bir yargılayıp asıyorum diyor ya, o zamanlar baktığın hikayeden bugün geriye dönüp baktığında o dönemin şartları itibarıyla 'temiz çocuklardı' bunlar.

Kırılma noktası 17-25 Aralık mıydı?

Mavi Marmara'dır. Pardon, hatta bunu alın 28 Şubat'tan başlatın.

Ama 28 Şubat'tan sonra atılmış bu tweetler?

Benim için kırılma noktası MİT müsteşarının gözaltına alındığı hikayenin son noktasıdır. Ufak bir uyanış... 17-25'ten sonra benim için film kopmuştur.

Fethullah Gülen bir terörist midir yoksa din adamı mıdır?

Teröristtir.

Kesin mi?

Evet.

Ona inanlar?

Hâlâ mı?

Bugün Türkiye içerisinde ona inanan birisi varsa ona terörist olarak mı bakmalıyız?

Kesinlikle.

Sence Türkiye içerisinde Fethullahçılar temizlendi mi?

Hâlâ varlar.

Ne oranda sence?

Sayılarını bilmesem de pek çok kamu kurumunda, özellikle askeriyenin belli birimlerinde belli oranda olduklarını biliyorum. Covid döneminde durdurulmuştu geçtiğimiz hafta tekrar operasyonlar başlatıldı. Bu süreci uzunca bir zaman konuşacağız.

Darbe yapabilecekleri güçleri var mı?

Darbe yapabilecekleri kanaatinde değilim.

Ekranlarda HDP'yle ilgili tartışma yapılıyor, HDP'li yok. Soruyu sorman gereken muhataplar yokken arkasından konuşuyorsun. Bu arada konuşanlar bir kısmı kendi meselesiyle ilgili hiç konuşmuyor. Hekim, avukat HDP hakkında konuşuyor bir tek siyasetçi konuşmuyor. HDP bir terör örgütü müdür?

HDP, yasal ve meşru bir siyasi partidir. Ama henüz 2015 hendeğinden sonra meşruiyetini sağladığı kanaatinde değilim.

HDP meşru, yasal bir partiyse, devlet de gereken şeyleri yaptıysa biz gazeteci olarak savcı mıyız yargıç mıyız? Neden soru sormuyoruz?

Biz hiçbirisi değiliz fakat bir tarafta hem kendi kişisel müktesabatımı ortaya koydum hem de bir tarafta bu devletin, milletin askerini polisini vuran bir örgütle, işte bugün Murat Karayılan'ın açıklaması "Almanya'ya Avrupa'ya sesleniyoruz, Türkiye'de bir turizm faaliyetine girişirseniz karşılığını bulursunuz" diyen bir örgütle arasına mesafe koymayan bir partiye hangi vicdanla soru soracaksın?

2013 yılında senin bir tweetin, "Türkiye'de gündem belirleyen üç isim var; Erdoğan, Gülen, Öcalan". Seni gündem belirleme anlamında ikna eden 3 isim var. Erdoğan, Gülen ve Öcalan. Bunların 3'te 2'si terörist öyle mi?

O zaman çözüm sürecinde sağlanmış imkanlarda da ben 2015'te Habertürk Ankara temsilcisiydim, siyasal olarak süreci gerek askeri gerek sivil olarak çok iyi takip ettim. Yine bir utanç olarak orada dursunlar, silmiyorum. Çok umutluydum. Bu kadar iyi niyet göstermişim... MEsela Diyarbakır'da ismi lazım değil birkaç siyasetçiyle beraber bir kahvehanede konuşuluyordu, "Şurada bir Abdullah Öcalan Caddesi fena mı olurdu?"  diye. Yazmışım, "Abdullah Öcalan Caddesi, Diyarbakır'da..." düşünülsün diye. Analar ağlamasın diye yazmıştım. Çok ümitliydim. Olacak demiştim.

Sırrı Süreyya Önder çok uğraştı o dönem. Büyük bir fedakarlık yaptı. Devletin MİT Müsteşarı'yla fotoğraf veren adam içeri atıldı. Bu adam dese ki "Kardeşim ben sizinle iş yaptım beni niye içeri attınız?" haklı olmaz mı?

Ben Sırrı Süreyya Önder'le, Selahattin Demirtaş'la... Pek çok isimle röportaj yaptım. Bunların hepsi bir umuttu. Bu tweetler de bu umutla atılmıştı. Şimdi geldiğimiz yer...

Peki örneğin Erol Katırcıoğlu, Meral Danış Beştaş, Garo Paylan... Bunlara terörist diyebilir miyiz? Bunlardan birisine soru sormak istemez misin?

Ben öyle bir şey demiyorum. Basit bir kerteriz koyuyorum. Terörle aranıza mesafe koyun, oturup konuşalım.

Nasıl anlayacağız koyup koymadıklarını?

Çok basit. PKK bir terör örgütüdür desinler.

Sen biliyor musun Diyarbakır'daki insanların pek çoğunun çoluğu çocuğunun bir kısmı dağda bir kısmı askerde. Onlara bu soruları sormanın anlamı nedir? Örneğin Ahmet Hakan, Tahir Elçi'nin neredeyse azmettiricisi konumuna geldi. Bunun ne faydası var? Bu soruyu sormadan yolumuza devam edemez miyiz?

2015 yılında hendek zamanı bu örgütle -HDP'yi kastetmiyorum, HDP yasal bir partidir- benim dediğim çok basit bir şey, terör örgütüyle araya mesafe koymak. Türkiye'de Erdoğan ve AK Parti karşıtlığı farkında olmadan bazı kitleleri PKK seviciliğine itmiş. Gelen mesajlara bakınca, o metinle profilindeki Atatürk resmi nasıl uyuşabilir?

Bir insanın terörle arasında mesafe olup olmadığını kanıtlamak için savcılık kağıdı alması mı gerekir?

Basit bir beyan var; PKK bir terör örgütüdür.

Sosyolojisi itibariyle, ailesi orada yaşayan ve belki de PKK'nın ölüm tehdidi altında olan birine bunu sorarak siyaseti konuşmanın önünü kesmiş olmuyor muyuz?

Hiç olmuyoruz. Hiç aynı kanaatte değilim. 2015'ten sonra BDP'nin önündeki tutuma bakarsak, Türkiye'deki terörist sayısına bakarsak, Türkiye'nin terörle mücadelede geldiği noktaya bakarsak...

Kayyum atamalarını doğru buluyor musunuz?

Seçilmiş başkan olarak oradasınız, Eren Bülbül'ü şehit eden teröristin cenazesine katılıyorsunuz. Nasıl kayyum atanmasın diyeceğiz? O süreçte gittiğimde, muhtelif yerlerde duydum. "Benim elim AK Parti'ye oy vermeye gitmez, yine HDP'ye oy vereceğim ama kayyum gelsin" diyor. Sebep? Hizmet alıyor kayyumdan. Bunu bu gözler gördü, bu kulaklar duydu. Bunun sosyolojisini ben mi kurguluyorum? Buradaki hizmeti ben mi sağlıyorum?

Devlet gücünden kaynaklı olmasın o? Devlet gücü geliyor, otomatik olarak hizmet oluyor. Kayyum atanmadığında devlet gereken hizmeti sağlamıyor olmasın?

Acaba?

Hatırlıyorsun seçilmiş başkan girdi ve kayyumların yaptığı o saltanat odalarını gösterdi. Bu yoksul memleketin insanlarının paralarının böyle harcanmasına gönlün razı mı?

İçişleri Bakanlığı müfetişlerini göndersin, benim işim değil.

Gönlün razı mı diyorum, biz yurttaşız.

Ben gittiğimde pek öyle bir şeyle karşılaşmadım. Diyarbakır'daki büyükşehir belediye başkanlığını diyorsun galiba, ben sonrasında ne olduğunu bilmiyorum.

Selçuk Bey'in bir videosu vardı, ben utandım. Bu yoksul vatandaşların ekonomisinin kayyumlar tarafından böylesine sömürülmesini doğru bulmuyorum. Sen yumuşak birisin, köprü görevi görmek istiyorsun. Bunlarda adil olduğunu düşünüp bu yüzden soruyorum.

Terör örgütüyle araya mesafe koyma konusunda gayet netim.

Bu ayrı mesele ama paranın harcanmasından söz ediyorum.

Gidip böyle bir şatafatla karşılaşmadım. Diyarbakır'ı gezmedim. Mülkiye başmüfettişleri gider, gerekeni yapar. 

Elinde imkân olsa Abdullah Öcalan'la, Fethullah Gülen'le ve dünyadaki hain bilinen insanlara kamu adına soru sormak için gazeteci olarak gider misin?

Bu saatten sonra gitmem. 2015'ten, 15 Temmuz'dan sonra gitmem.

Neden?

Elim gitmez.

Toplum yararı mı görmüyorsun?

Hiçbir yarar görmüyorum.

Yarın bir gün CHP'ye teröre destek veriyorsun, CHP'liler siz de teröristsin deseler ne yapacağız?

Böyle bir şey olmadığını ikimiz de biliyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu'yla, CHP'li dostumla röportaj yapmış birisi olarak onlarla pek çok kez masada oturmuş birisi olarak CHP gibi cumhuriyetin kurucu partisi için böyle bir şeyi benzetmeyi bile istemem. İmkan da vermem.

Belediyelere pandemi döneminde gelen engelleri, deneyimli bir gazeteci olarak nasıl değerlendiriyorsun?

İyilik duygularımız arttığı bir dönemdi. O dönemde biraz daha serbestlik sağlanabilirdi. Tekelcilik yaratmak yerine biraz daha serbestlik olabilirdi.

Damat Bakan ile İçişleri Bakanı arasında gerginlik var mı?

Olduğu konuşuldu ama son birkaç yıldır bunların kalmadığını biliyorum.

Türkiye otoriterleşmeye gidiyor mu sence? Gazeteci olarak özgür hissediyor musun?

Ben özgür hissediyorum.

İstediğin konuğu yayına alabilir misin?

Alıyorum.

Ben de sana iade-i ziyaret edebilir miyim haftaya?

Hay hay memnuniyetle.

Gelebilir miyim, kara listede miyim?

Estağfurullah, bizim böyle bir kara listemiz olup olmadığını bilmiyorum. 

Beni eskiden konuk etmek için, fikirlerimi merak ediyordun, artık fikirlerimi merak etmiyor musun? Bu kadar yıldır merak etmedin mi? Bir kara liste varsa orada olup olmadığımı bilmek isterim.

Ben birkaç yıl öncesine kadar yöneticiydim. Listelerimiz oldu ama kara listelerimiz olmadı. Habertürk'ün kara listelere sahip bir kanal olduğu kanaatinde değilim. Yarın bir gün böyle bir talebin olursa, iletirim.

Benim değil, senin talebin olursa?

Hiçbir kara listemiz yok.

HDP'lilere bir kara liste var mı?

HDP kurumsal bir parti. Terörle arasına mesafe koyanlar ve koymayanlar...

HDP milletvekili dese ki "Ben terörle arama mesafe koydum" çıkabilir mi?

PKK bir terör örgütüdür demesi gerekir.

Yani "Ben bütün terör örgütleriyle arama mesafe koydum" demesi yetmiyor mu?

PKK bir terör örgütüdür sözü daha ikna edici olur.

Sizin stüdyolarda gaz çıkarma sesleri geliyor. Bu mesele de espri konusu oldu. Bu gaz çıkarma sesleri bir komplo mu yoksa sizin stüdyolarda sıkça gaz çıkarma olayı oluyor mu?

Birincisi bizim stüdyolarda gaz falan çıkarılmaz. Tekrar tekrar izledik, böyle bir şeyle karşılaşmadık. Ama bakınca yayında böyle bir ses var... Bu ses, şimdi hepimiz yetişkin insanlarız, bu insanlık hâlidir ama sen de bilirsin ki bir insan yayında esnemez, hıçkırmaz, hapşurmaz niye gaz kaçırsın? Bunu bulamadık. Sahiden bir şeyin sesiydi ama neyin sesi olduğunu bulamadık. İkincisi Fatih Altaylı'ya yapılan tamamen tezgahtı.

Programın birinci saatinde bir konuk için arkadaşlarım mesaj attı "Sürekli burnunu çekiyor" diye. Ben bunu unutmuşum. Arkadaşlarım "Bir pardon deseniz" falan dedi. Ben bunu hâlâ burun çekmeyle ilgili sanıyorum. Yayının sonunda dedim ki "Arkadaşlarım Skype'tan bağlanıyorlar, ev hâli başka bir şeydir otokontrol sağlanmayabilir kusura bakmayın", sanki ben böyle bir şey yapmadım yapsa yapsa bunlar yapmıştır gibi bir şey oldu. Ama yayın bittikten sonra gaz meselesi olduğunu duydum. Güldük eğlendik ama sonrası bir kıvamını kaçırmıştı.

Kendini ideolojik olarak nerede ifade edersin? Türkiye'de özellikle HDP'ye soru sorulamadığına kalan siyasi partilere adil davrandığını düşünüyor musun?

Kesinlikle. 2006'da ilk kez ekrana çıkmıştım. Geldiğimiz noktada içimde adalet duygusuna ilişkin, akşam başımı yastığa koyamayacağım bir durum olmadı. Bir şeye daha açıklık getirmek isterim, sürekli bir şey yaptığında rahmetli Kadir Mısıroğlu'yla olan bir fotoğrafım nedeniyle "Bu zaten Atatürk düşmanı" diye yaftalanıyorum. İnsan oğlu doğar; beslene beslene, gelişe gelişe, değişe değişe büyür ve gelişir. Şunu kabul edelim, bulunduğumuz, doğduğumuz, geliştiğimiz mahallede 15 Temmuz'a kadar "islamcılar" olarak tarif edilenler, 15 Temmuz sürecinde Atatürk'ü, laikliğin aslında fena bir şey olmadığıyla karşılaştılar. İkincisi ben Kadir Mısıroğlu'nu ağırladım diye biz onların görüşleriyle oturup kalkmayız. Muhteşem Osmanlı'nın senaristi o zamanki Akit gazetesinde "O... kadın öldü" diye manşet atılmıştı. Ben o zaman bir yerde köşe yazıyordum, "Sizinle aynı dinden değilim" demiştim. Meral Okay ölür konu kapanır, Kadir Mısıroğlu ölür konu kapanır.

Atatürk 15 Temmuz'dan sonra senin için nedir?

15 Temmuz'dan çok daha öncesinde anlamak için çok kafa yorduğum ama 15 Temmuz sonrası benim için altı büyük kalemlerle çizilen büyük bir kahramandır.

Sonraki Haber