Uğur Dündar’dan Tarık Akan’a ambargo !
"Sabıkalı devlet düşmanı"
Son üç gündür gazetelerde geniş biçimde yer alan kardeş kavgası sıradan bir çıkar çatışması değil.
Geçmişi taa 70'li yıllara uzanan bir alacak verecek meselesidir. Oyuncu Tarık Akan olarak bilinen Tahsin Tarık Üregül'ün ağabeyi emekli polis Turgut Üregül, vefat eden anne ve babasından kendisine kalan şirket hisselerini istiyor. Tarık Akan'ın hisseleri gasbettiğini iddia ediyor ve kardeşi hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Tarık Akan ise detay bilgi vermeyip, "Ağabeyimin akli dengesi yerinde değildir, tedavi görmüştür" diyerek bel altı vuruyor. Ağabey bu yanıta iyice çıldırıp açıyor ağzını, yumuyor gözünü... "Asıl beyin özürlü Tarık Akan'ın kendisidir. Ben devlete 25 sene hizmet etmiş bir polisim. O ise sabıkalı devlet düşmanı bir adamdır. İsteyen GBT'sine bakabilir" diyor.
Her ağabey, kardeşini bu kadar ağır suçlar mı? Galiba Turgut Üregül gibi ağabeysen kendini kaptırırsın. Çünkü o sadece ağabey değil, Tarık'ın her şeyiydi.
70'li yılların başına gidelim. Liseyi zar zor bitiren Tarık Akan, Ses Dergisi'nin yarışmasında birinci oldu. Uzun saçları liseli kızların hoşuna gidiyordu. Kartpostal çocuğu olarak salon komedilerinde oynuyordu.
Rol arkadaşları genelde Gülşen Bubikoğlu, Müjde Ar ve Necla Nazır oluyordu. Boş zamanlarında Bakırköy Tren İstasyonu yanındaki kahvede okey oynayan, Yeşilköy ve Florya'da mahalle arasında çapkınlık yapan biriydi. Özellikle Güneş Plajı'nda... O günlerde "Lenin, Stalin nedir" diye sorsanız belki de "Rusya'da bir kent" diyecek haldedir. Günün birinde Kartpostal çocuğu olmanın anlamsızlığını fark eder. Çünkü sinemada ödül almak şöyle dursun, aktörden sayılmaz. O komik, şarkılı türkülü filmleri mutlaka anımsarsınız. Ertem Eğilmez ile Yavuz Turgul'un önerisiyle ikinci Yılmaz Güney olmaya karar verir. İlk iş olarak da "100 Soruda Nasıl Sosyalist Olunur" gibi cep kitapları okumaya başlar. Şansı yaver gider "Yol" gibi bir başyapıtta oynar. Yol onu, sıfır numara sosyalist yapar. Ama o arada hesabını da bilmektedir. Bakırköy'deki tarihi Taş Mektep'i satın alıp lüks kolej yapar. Taş Mektep bugün her öğrenciden yılda 30 bin lira almaktadır.
İşte o günlerde yani gariban, parayı bulduğu ve solcu olduğu günlerde Turgut Üregül ağabeyi hep yanındadır. Turgut da vurduğunu deviren çok kuvvetli bir polistir. Boyu da Tarık'tan uzun, mangal yürekli bir polis... Şimdi içimden geldi size çok küçük bir anekdot hediye edeceğim.
Tarık Akan günün birinde kız arkadaşı ile Yeşilköy Çınar Oteli'nin yanındaki kafeteryaya gider. Ama garsonlar masaya gelip servis açmazlar. Çünkü patronları Uğur Dündar'ın talimatı vardır. "Bu adamı dükkâna almayın. Girmişse de su bile vermeyin" diye. Tarık ne yapsın çaresiz, kalkıp gider. Ama ağabeyi, Dündar'ın bu hareketini kabul etmez. Yanına birkaç Bakırköylü delikanlıyı alıp kafeteryaya gider. Tahmin edeceğiniz gibi sağlam masa sandalye ve cam kalmaz. Uğur Dündar o günlerde TRT'de program yapmaktadır. Nedense medyaya yansımadı. Sadece ben Hürriyet'te yazdığımla kaldım. Yıllarca dargın kaldı bu iki Bakırköylü şöhret. Rahmetli Adile Naşit "Barışmazsanız ölümü öpün" diye barıştırdı ama... Mitinglerde filan hiç yan yana görmüyorum.
1980'li yılların ilk günlerinde Tarık Akan, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Birinci Şube'de zoraki ikamettedir. Gözleri bağlı halde, koridorda yere çökmüş ifade vermek için beklemektedir. Ağlayan, bağıran kan revan içindeki delikanlılar arasında yere çökmüş haldedir Tarık Akan... İşte o günlerde yanında, sadece battaniye getiren ağabeyi Turgut Üregül vardır...
Aykut Işıklar - Bugün