Sözcü gazetesinin köşeleri 'boş' çıktı!
Sözcü gazetesinin tüm köşe yazarlarının yazı alanları bugün boş bırakıldı.
Sözcü gazetesi 'kapatılmaya' ve 'susturulmaya' çalışıldığını açıklayarak bu durumu protesto etti. Köşeyazısı alanları da boş yayınlandı. Fuat Avni'nin tweetlerinde Sözcü'ye el konulacağı iddialarının da hatırlatıldığı açıklamada şunlar söylendi:
Çıktığı günden bu yana Atatürk ilkelerinden sapmayan, sadece gerçekleri yazan SÖZCÜ’ye dava üstüne dava açıyorlar. Kendi atadıkları hakim ve savcılarla çok rahat tekzip kararı aldırıyorlar. Son 1 yılda; SÖZCÜ’ye 57 dava açıldı. Savcılığa 67 haber için şikayette bulunuldu. Yazarlarımız Emin Çölaşan, Uğur Dündar, Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil, Necati Doğru, Mehmet Türker, Rahmi Turan, Soner Yalçın, Saygı Öztürk ve Kemal Baytaş’a 60’a yakın tazminat ve ceza davası açıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin adının geçmediği haberlere bile dava açıyor. Sadece ona değil, kızı ve oğullarının adının geçtiği haberler bile şikayet konusu oluyor…
Amaçları SÖZCÜ ve her biri marka olan yazarlarını korkutmak, sindirmek, yazı yazamaz hale getirmek, kontrol altına alıp fikir ve ifade özgürlüğünü sıfırlamak.
SÖZCÜ bu baskı ve yıldırma ortamında korkmadan gerçekleri yazmaya devam edecek. Ancak tüm dünya duysun diye; darbe dönemlerinde bile yapılmamış baskılar yüzünden yazarlarımız köşelerini sadece bugün protesto için boş bıraktı. Bizi anlamaya çalışın.
Recep Tayyip Erdoğan, 10 Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanı seçilip saraya çıktıktan sonra Türkiye, basına baskı ve muhalifleri susturmada yeni bir aşamaya geçti. Türk Ceza Kanunu’nun 299’uncu maddesi, hem gazetecilerin hem vatandaşların üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanılmaya başlandı. O maddede “Cumhurbaşkanı’na hakaret eden kişi bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun aleni işlenmesi halinde verilecek ceza altıda bir oranında artırılır. Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması Adalet Bakanı’nın iznine bağlıdır” deniyor.
Erdoğan’ın avukatları bu maddeyi kullanıp her yazı ve habere “Cumhurbaşkanına hakaret (!)” davası açtırıyor. Amaçları gazetecileri bu yolla sindirip korkutmak, medyayı kontrol altına alıp fikir ve ifade özgürlüğünü sıfırlamak.
Bu maddeden yararlanıp Erdoğan’ın adının bile geçmediği, hiç ilgisiz haber ve yazılara dava açıyorlar. Adliyeler bu davalarla dolu. Şimdiye kadar yüzlerce dava açıldı. Buna savcılar tarafından doğrudan açılan davalar dahil. Erdoğan’ın avukatları tarafından verilen şikayet dilekçeleri savcılıklar tarafından derhal işleme konuluyor, yasa uyarınca Adalet Bakanlığı’na soruluyor ve Bakanlık her seferinde “Dava açabilirsiniz” diyor. Şikayet dilekçelerinin çoğu avukatlar tarafından bilgisayarda “Kes-Yapıştır” yöntemiyle hazırlanıyor. Çoğu zaman yazının tamamı veriliyor ama hangi kelimesinde, hangi cümlesinde nasıl bir suç olduğu bile belirtilmiyor.
SÖZCÜ yazarları ve diğer medya mensupları hakkında açılan çok sayıda dava aynen böyle! Saray ve çevresindekiler bugüne dek SÖZCÜ aleyhine tam 29 tazminat, 28 ceza davası açtılar, SÖZCÜ’nün 67 haberi için savcılığa şikayette bulundular. Yazarlara da 60’a yakın dava açıldı, çok sayıda şikayet dosyası da savcılıkta bekliyor.
Davaya bakacak olan savcı ve hakimler de baskı altına alınıyor. Gazeteciye hapis cezası vermeleri için zorlanıyorlar. Fikir ve ifade özgürlüğü bu yolla, açılmış olan yüzlerce dava ile ayaklar altına alınıyor. Şu anda henüz yeterli zaman geçmediği için karara bağlanmış bir dava yok. Ancak kısa süre sonra hapis cezaları yağmaya başlayacağı da biliniyor. Çok sayıda gazeteci ve köşe yazarı hapishanelere gönderilecek. SÖZCÜ olarak bizim yazarlarımız da aynı durumda. Bu olanları, hiçbir hakaret içermeyen yazılar nedeniyle gazetecilere ve yargıya yapılan baskıları protesto ediyoruz.
Erdoğan’ın amacı fikir ve ifade özgürlüğümüzü kısıtlayıp bizleri korkutmak, sindirmek ve haber ve yazı yazamaz duruma getirmektir. İktidarın uyguladığı bu haksız baskıları Türk ve dünya kamuoyuna duyurmayı görev biliyoruz. Özgür Batı dünyası hükümet ve kurumlarının dikkatini bu konuya çekmeyi SÖZCÜ olarak görev biliyoruz.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi’nin fikir ve ifade özgürlüğü konusunda almış olduğu önemli kararların dikkate alınmasını istiyoruz.
Aksi takdirde hapishane süreci bütün gazeteciler için başlatılacak ve o zaman çok geç kalınmış olacaktır.