Can Ataklı'dan ilginç yorum: Erdoğan gitmesin, Trump gelsin
Korkusuz yazarı Can Ataklı, Erdoğan'ın 13 Kasım'da Trump'la yapacağı görüşmeyi değerlendirerek; "Bana göre Erdoğan Amerika'ya gitmemeli. Tam tersine Trump'ı Türkiye'ye davet etmeli." dedi.
Can Ataklı bugünkü "Erdoğan gitmesin, Trump gelsin" başlıklı yazısında "Türkiye'ye her türlü hakareti yapan, bizi aşağılayan, küçük düşüren Trump'ın, Türkiye Cumhurbaşkanı'na “Gel, burada görüşelim” demesi terbiyesizliğin dik alasıdır. " ifadelerini kullandı.
Ataklı'nın yazısı şöyle:
Tayyip Erdoğan'ın Amerika Başkanı Trump ile konuştuğunun açıklandığı andan itibaren çok garip olaylar yaşadık.
Yaşamaya devam da ediyoruz bir anlamda.
Neler söylemedi Amerikan Başkanı.
Önce Erdoğan'la telefon konuşması yaptı. Ortada henüz operasyon yoktu ama Erdoğan, “Yapıyoruz” bilgisi vermiş bu görüşmede.
Nitekim önce bizim saray açıklama yaptı, Erdoğan'ın, kasımda Amerika'ya gideceği belirtildi. Ardından Beyaz Saray açıklaması geldi.
Türkiye'nin Suriye'ye askeri operasyona başlayacağının anlaşıldığı ama Amerika'nın buna destek vermeyeceği gibi, katılmayacağı da belirtiliyordu.
Nedense Erdoğan'ın, Amerika'ya gidecek olması Beyaz Saray açıklamasında yoktu.
Buna rağmen muhtemelen Amerika'dan izin alındığı için operasyon başlatıldı.
İşte Trump'ın tuhaf şovları da o zaman başladı.
Önce bizi aşağılayan bir tweet atarak “Benim çizgimi geçerlerse Türkiye ekonomisini mahvederim” dedi.
Saraydan buna tepki gelmedi. Bir telefon trafiği ile belli ki alttan alındı.
Sonra Trump, sanki yumuşamış gibi “Erdoğan'dan dostu olarak” söz etti, kasımda davet ettiğini söyledi bu kez.
Trump, tarih de vererek “13 Kasım'da gelecek, konuşacağız” dedi.
Elbette her zaman olduğu gibi AKP ve yandaş tetikçileri havalara zıpladılar.
Amerikan Başkanı, Erdoğan'ı davet etmişti, daha ne olsundu.
Ama Trump tuhaf konuşmalarına devam etti.
“Kürtlerle Türklerin 100 yıldır savaştığını, kendisinin bunu son üç yıldır engellediğini” söyledi.
Sonra Kürtlerin, Normandiya Çıkarması'na yardım etmediklerini, bu nedenle kızgın olduğunu ifade etti.
Bunlar yetmedi bir daha tweet attı, ekonomik baskı uygulamaktan söz etti Türkiye'ye.
Ardından bir baktım Trump, gazetecilerin önüne geçmiş “üç olasılıktan” söz ediyor.
Ya Türkiye'ye asker gönderip bizi yenecekmiş, ya çok ağır ekonomik yaptırımlar uygulayacakmış ya da arabuluculuk yapıp Kürtlerle bizi barıştıracakmış.
Ama üçüncü şıkkı tercih ediyormuş, ne kadar iyi bir insan değil mi?
Şimdi kafama takılıyor.
Nedense kimsenin aklına, “Nereden çıktı bu davet, Erdoğan neden hiç düşünmeden bu daveti kabul etti, neden gidiyor, Trump hangi hakla tarih de vererek yapıyor bu daveti?” diye sormak gelmedi, gelmiyor da hâlâ.
Bana göre Erdoğan Amerika'ya gitmemeli. Tam tersine Trump'ı Türkiye'ye davet etmeli.
Şu sıralar ağır bir milliyetçilik ve hamaset sağanağı altında galiba kimse gerçeği görmek istemiyor.
Türkiye'ye her türlü hakareti yapan, bizi aşağılayan, küçük düşüren Trump'ın, Türkiye Cumhurbaşkanı'na “Gel, burada görüşelim” demesi terbiyesizliğin dik alasıdır. Hepsinin ötesinde bu davetten hemen sonra Amerikan Senatosu, başta Erdoğan'ın mal varlığının ortaya çıkarılması ve varsa Amerika'daki mal varlığının dondurulması olmak üzere
Türkiye'ye bir dizi yaptırım yapılması
için harekete geçti.
Böyle bir ülkenin davetine katılmak, Türkiye'yi sadece küçük düşürür.
Erdoğan'ın yapması gereken bu daveti kabul etmediğini açıklaması ve Amerikan Başkanı Trump'ı, aynen onun yaptığı gibi tarih vererek Türkiye'ye davet etmesidir.Erdoğan, Trump'a; “Şu sıralar çok yoğun bir tempo içindeyim, gelmem mümkün değil, ne konuşacaksanız siz gelin, bekliyorum” diyebilmelidir.