Seks tarikatının iğrenç sırları ifşa oldu
Ünlü oyuncu ABD'li Allison Mack'in de dahil olduğu cinsel ilişki tarikatı Nxivm'e katılanlar yaşadıkları süreci anlattı. Tarikatın ağına düşen bir kişi, "Meditasyon seminerine katıldım, hayatım alt üst oldu." ifadelerini kullandı.
Smallville dizisindeki rolüyle tanınan ABD'li aktris Allison Mack, "cinsel ilişki tarikatı olduğu iddia edilen Nxivm'e bazı kadınların katılımını sağladığına dair suçlamayı geçen hafta kabul etti. "Neksium" diye telaffuz edilen ve kişisel gelişim programı şeklinde oluşturulan grup, lideri Keith Raniere'in "köle ve efendi" sistemi kurması ile suçlanıyor. Savcılık, katılan üyelerin grup içinde yükselmek amacıyla kurslara binlerce dolar ödemek zorunda kaldığını iddia ediyor. Peki insanlar neden böyle gruplara katılıyor? Gruptan ayrıldıktan sonra topluma nasıl entegre oluyorlar?
HİNDİSTAN'DA BİR GURU'NUN ESİRİ OLDUM
Renee Linnell:
Bilinç ve maneviyat konusunda doktora yapıyordum. Hindu bir rahibin seminerine katılmış ve söylediklerinden etkilenmiştim. Ondan eğitim almaya başladım. Farkına varmadan kendimi kaptırmıştım. "Artık benim öğreteceğim bir şey kalmadı. Daha da aydınlanmak istiyorsan Hindistan'daki guru'nun yanına gitmen lazım. Bu şansı kaçırma" dedi. Bu kadar zayıf olmamın nedeni çocukluğumda yaşadıklarımdı. Bana önemli olduğum duygusu yaratacak bir aileye özlemle büyümüştüm. Bana bunu hissettirdiler. Bu acıdan kurtulmak istiyordum.
Hindistan'daki inziva merkezinde üçüncü günümdü. Yemekten sonra yavaş yavaş kendimden geçtiğimi hatırlıyorum. Gözlerimi açtığımda kendimi odamda buldum, guru da üstümdeydi. Üç ay boyunca o odadan çıkmadım. Evime geri döndüğümde kafam karışmış, olup bitenlere anlam veremez haldeydim. Guru'nun yaptıkları doğru gelmiyordu. "Hindistan'a bunun için gitmedim" diye düşünüyordum. Guru beni düzgün davranmamakla suçluyor, Katolik yetişme tarzımın bu durumdan hoşlanmama engel olduğunu söylüyordu. İlginç hilelere başvuruyorlardı.
Bunlar 1987 sonbaharında olmuştu. Sonunda kendime gelmiş, iyi bir planla buradan çıkamazsam sonunda çıldırıp öleceğimi düşünmüştüm. İlk kaçma girişimim başarısız olmuş, her şey daha da kötüleşmişti. Bu kez orada olmaktan çok mutluymuşum gibi davranmaya başlamış, İngiliz rahibin de buna tanık olması için çağrılmasını istemiştim. Bana inandı. Rahip geldiğinde olup bitenleri anlattım. Ondan yardım istedim. Bana guru'nun sözünden çıkmamam gerektiğini söyledi. Sonra Bangalorlu rahiple konuştum. Bunların daha önce başkalarının da başına geldiğini, bir kadının çıldırıp akıl hastanesine yatırıldığını, kardeşinin de kendisini astığını söyleyen rahip oradan çıkmama yardımcı oldu. Duygusal olarak kendini güvende hisseden, çocukluğunda önemli bir kişi olma hissini ailesinde yaşayan insanların bu kadar kolay onların ağına takılacağını sanmıyorum.
"ONU TANRI GİBİ GÖRÜYORDUM"
Sarah Lionheart:
Sürekli kavga halindeki bir ailede büyüdüğüm için kendimi güvende hissetmiyordum. Ailenin en küçüğüydüm, hayaletlerden korkuyordum. Büyüdüğümde Londra'da maneviyatla ilgili konuşma yapanları takibe almaya başladım. Beni bu korkunç gruba çeken ve kendisini Amerikan-Hint şaman olarak tanıtan kişiyle öyle tanıştım. Yaşlı ve bilge birini görmeyi düşünürken, sevgi ve barış mesajları veren hippi tarzı bir Amerikalıyla karşılaştım. Çok etkilenmiştim. İlk yüz yüze temasta, merhamet dolu gözleri beni büyülemişti.
Kısa süre sonra onun kontrolü altındaydım. Dış dünyayla ve ailemle bağlarım tümüyle kesilmişti. Ona para veriyordum. Sonra seks başladı. Bunu çok istemiyordum, ama onu tanrı gibi görmeye başladığımdan kendimi zorunlu hissediyordum. Benim için İsa ya da Buda gibiydi. Birlikte sık sık seyahat ediyorduk. Panik atakları başlamıştı, hastaydım ve her şey kontrolümden çıkmıştı. İntihar teşebbüsünde bulunduğumda öteki dünyada beni bekliyor olacağını ve başıma daha kötü şeyler geleceğini söyledi. Korktuğum için tekrar denemedim. Ama grup içinde başka intiharların olduğunu öğrendim.
Hem kendisi uyuşturucu alıyor hem de bizi almaya zorluyordu. Tedavi masraflarım olduğu için beni gruptan attılar. Kışı geçirmek ve iyileşmek için bir köye gittim. Bahar geldiğinde geri dönmek için can atıyordum, çünkü o hala benim gözümde tanrı gibiydi. Ona layık olmadığımı düşünüyordum. Ama sonra dış dünya ile temaslarım yoğunlaştığı için ayrılmak istedim. Ayrıldıktan sonraki ilk üç günümde çok mutluydum, özgür olduğumu düşünüyordum. Buna balayı dönemi diyorlar. Sonra ruh sağlığım bozuldu. Birkaç ay evin dışına çıkamadım.
Korku hissini aşamayacağımı düşündüm. Onun manipülasyonlarına açıktım hala. Yardım almam gerektiğini düşünüyordum.Onun kontrolünden kurtulmak ve ona dair mitleri kafamdan atmak için aldığım psikolojik yardım çok yararlı oldu.
"TARİKATIN İÇERİSİNDE DOĞDUM"
Jane Rickards:
En büyük zararı veren duygusal, psikolojik ve zihinsel istismardı. Ailem oldukça uç noktalarda bir aileydi, tarikat yetkililerinden biri de böyle söylüyordu. Ama kardeşlerimin yarısı tanrıyla bir işleri olmadığını söyleyerek ayrılmıştı. Kardeşim Alex de benim gibi sorgulayan bir tipti. Sorgulamadan kurallara uymak rahatsız ediyordu. Alex 23 yaşında intihar etti. Cenazesinde tarikat lideri "O kurtuldu! Cennete gidiyor" demişti. Bense bunun dini saçmalıklar olduğunu düşünmüştüm. İşte bu tür tarikatlar bu söylemlerle insanlar üzerinde denetim kuruyor.
Psikolojik destek alıyordum, ama hep bir boşluk vardı. Terapistim tarikat olayını anlayamıyordu. Tarikat sadece dini doktrinler veya yorumlar demek değil, insanın sosyal olarak biçimlendirilmesi demek aynı zamanda. Sosyal bakımdan geri kalmanız için eğitiyorlar sizi. Tarikatın çocukları açısından ortak olan yan herkesin amaçsız oluşuydu. Eğitim veya başka yeteneklerin geliştirilmesi için teşvik yoktu. 26 yaşında Yeni Zelanda'da ayrıldım tarikattan. Annem-babam Arizona'da yaşıyorlar, pek bağlantımız yok. Karım ve çocuklarım bana ilgi göstermiyor. Çocukken fiziksel istismara uğramışsanız bunun adı konulup iyileşme yönünde adım atılabiliyor. Ama tarikatlarda insanın bir bütün olarak varlığı ihlal ediliyor. Bu karmaşanın neresinden tutacağınızı, süreç içinde parçalanmadan nasıl kurtulacağınızı bilemiyorsunuz.