Fatmagül İran'ı ayağa kaldırdı
İran'da muhafazakâr kesim “Türk dizileri aile yapısına zarar veriyor” diyerek ayağa kalktı.
İranlı yönetmen Ziyaettin Dorri, “Fatmagül’ün Suçu Ne?” dizisinden esinlenerek devlet televizyonu için bir dizi yapmaya kalkınca muhafazakâr kesim “Türk dizileri aile yapısına zarar veriyor” diyerek ayağa kalktı.
Vedat Türkali’nin yazdığı “Fatmagül’ün Suçu Ne” sinema filminden uyarlanan aynı adlı dizi, dört erkeğin toplu tecavüzüne uğrayan ve aralarından biriyle evlenmek zorunda bırakılan Fatmagül’ün hikâyesini anlatıyor. Fatmagül karakterini Beren Saat’in canlandırdığı dizi ekranlara geldiği 2010 yılında da tecavüz sahnesi Türkiye’de de çok tartışılmıştı.
‘Zeynep’in suçu ne’ İran’da tartışma yarattı. Yönetmen Ziyaettin Dorri, Türk yapımı “Fatmagül’ün Suçu Ne?” dizisinden esinlenerek devlet televizyonu için bir dizi yapmayı planladığını açıkladı. Televizyondan bütçe isteyen ve onay bekleyen İranlı yönetmen, “Zeynep” adıyla çekeceği dizinin İran versiyonunda “İslami özelliklerin” ön planda tutulacağını ve “ahlaki değerlere” önem verileceğini söyledi. Dorri, diziyi İran kültürüne uygun bir şekilde yapacağını ifade etti.
‘Yüzeysel’ tepkisi
Ancak İranlı yönetmenin teşebbüsü başta muhafazakâr kesim olmak üzere ülkede tepkiyle karşılandı. Cevan gazetesi, Türk dizilerin yüzeysel olduğunu ve aile yapısına zarar verdiğini öne sürerek Türk dizisinden esinlenerek İran versiyonunu yapmanın hata olduğunu savundu. Türk dizileri son yıllarda İran halkı tarafından büyük ilgiyle takip ediyor. Özel televizyon kanallarının yasak olduğu İran’da, yurtdışından yayın yapan kanalllar “Fatmagül’ün Suçu Ne” başta olmak üzere Farsça dublajlı Türk dizilerini yayınlıyor.
BEREN SAAT’TEN TEPKİ
İran’daki tepkilerin ardından Beren Saat Cumhuriyet gazetesine, “Ne Kadar Tanıdık” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Saat’in yazısı şu şekilde:
“Ahmedinejad’ın ‘İran’da gay yoktur’ açıklamasının üzerinden fazla bir zaman geçmemişken ‘Fatmagül’ün Suçu Ne’ dizisinin İran’da uyarlanması fikrine karşı çıkılmış çünkü devlet görüşüne göre İran’da tecavüz de yok!
İran’da yaşayan eşcinsellerin, idam ya da cinsiyet değiştirme seçenekleri arasında tercih yapmaya zorlanmasının sonucu olarak göç ettikleri ya da saklanarak yaşadıkları gerçeğini düşününce Ahmedinejad’ın zorlama bir tümevarımla haklı olduğu söylenebilir belki de. İran’da gözün görebildiği yerlerde eşcinsel yok. Benzer bir tümevarımı tecavüz konusunda da yapabiliriz o halde: Eğitim hakkından yararlanma zorunluluğu olmayan; sokağa çıkarken ne giyeceğini seçemeyen; evlilik kararında rızası veya yaşı hiç de mühim olmayan; çokeşliliğe razı olmak zorunda olan; velayet, miras gibi evliliğin getirdiği haklara erkek kadar sahip olamayan; kendi isteyerek bitiremediği evliliğine karşı bir kelimeyle boşanılabilinen kadın , resmi kayıt altında olduğu için istemediği bir erkekle girdiği cinsel ilişki sebebiyle tecavüze uğramış sayılmıyor teknik olarak. Tecavüz sebebiyle bekâretini kaybettiği veya hamile kaldığı anlaşıldığı anda recm ya da idam edilenlerin de artık hayatta olmadığını düşününce formül çalışıyor; İran’da ne eşcinsel var, ne tecavüz. Bravo! Pek çok yetenekli yönetmenine ülkede yaşama ve çalışma izni vermeyen İran yönetimi, şimdi bir diziyi engelliyor çünkü bir dizi karakterinin mağduriyetine ve rehabilitasyon sürecine şahit olan izleyiciler üzülüp empati kurarsa birkaç kadının hayatı kurtulabilir! İçinde nükleer kelimesi geçen cümlelerle tüm dünyaya kafa tut, sonra bir kitaptan, gazeteden, filmden, diziden, karikatürden, eşcinsellikten, kadından bu denli kork! Ne kadar tanıdık…”