'Annem Kumuk, babam Lezgi'

Hadise hayatındaki bilinmeyenleri tüm içtenliğiyle anlattı.

“Aşk çok eğlenceli bir duygudur; sizi güldürür, ağlatır, canınızı yakar, bir anda düşürür, bir anda yükseltir. Aşk size delice hareketler yaptırır, geleceği düşündürür, geçmişi unutturur. Aşk bana şarkı söyletti” diyen Hadise ile özel hayata değil aşka dair, başkalarının değil kendi sırlarının yer aldığı, çocuksu, gerçek, romantik bir sohbet...

Sevimli, aynı zamanda seksi. Heyecanlı, tam da o noktada
profesyonel. “Ketum” derken, hiç olmadığı kadar dobra. Hadise’yle doğru zamanda (kendiyle barışık, saçları ve cildi tam istediği gibi pırıl pırıl; yarışma bitmiş, albüm çıkmış, stresten uzak) yapmayı hayal ettiğim röportajı sonunda yaptım. Ruhunun derinliklerinden ipuçları veren, onu Eurovision’dan hatta Stir Me Up’tan çoook önce Hadise yapan şeyleri çıkarmaya çalıştım. O da ruhunu açtı. Ben Hadise’yi çok sevdim.

Belçika’da Mol’da doğup büyüdünüz. Bize biraz oraları anlatır mısınız?
Evden çıkınca bile sessizliğin devam ettiği, huzurlu bir yer. Benim yaşadığım yer karışıktı, çok gurbetçi mahallesi gibi değildi. İki Türk ailesi daha vardı, o kadar. Bazen arada kalmış hissediyorum kendimi. Burası vatanım ama orayı çok özlüyorum. Bisikletime atlayıp, ekmek almayı özledim.

Sizinkiler neden gitmiş Belçika’ya ve neden Almanya değil Belçika?
1972’de “Haydi gidelim” demişler; dedem, kuzenler, teyzeler. Annem sigara
fabrikasında işe başlamış. Ama neden Belçika, ben de merak ettim, soracağım anneme.

Hiç “Pis Türkler” şeklinde aşağılandınız mı?
Duydum ama yaşamadım. Annem bizi, kökümüzü kaybetmeden bir Avrupalı gibi yetiştirmeye çalıştı. Sanırım başardı.

Burada özel hayatınızın didik didik edilmesi sizi deli ediyor ya; orada yaşasaydınız da aynısı mı olacaktı?
İlişkimle ilgili soruları orada da soruyorlar. Geçenlerde Belçika’da önemli bir gazete söyleşi yaptı, konu döndü dolaştı aşka geldi. Gazeteci “Neden herkes sizin peşinizde” dedi. “Ne kadar göz önünde olursanız, o kadar ayrıntı merak ediyorlar” dedim. Tabii herkes aşkı merak etmiyor. Mesela kadınlar saçınızın rengini merak ediyor. Tam adıyla ‘açık kumral, mat altın rengi.’ Güneşten açılınca değişik bir renk oldu. İki - üç ay içinde bambaşka bir şey yapacağım.

Cildiniz de çok güzel...
Çok şeker yemem, su içerim. Kola, ağır içki sevmem. Portakallı içecekler, şarap severim. Geçenlerde ilk defa rakı denedim, ıııhh! Olmadı.

AŞKIM ALBÜME YANSIDI

Yeni albümünüzün giriş yazısı çok etkileyici. Belli, sizin kaleminizden çıkmış ve kimse ekleme yapmamış. Aşk tarifi de çok içten. Bu, şu an yaşadığınız aşkın tarifi mi?

Çok doğru bir tespit. Bunları yazmak geldi içimden. Yaşamakta olduğum aşkın albüme yansıması bu. Uçakta, çok kısa sürede yazdım.

Neden, Evlenmeliyiz şarkısına çektiniz ilk klibi?
Öncelikle, bu sene evlenmiyorum. “Sinan bu şarkıyı neden yazdı” sorusuna cevap vermek istiyorum önce.

Bu bir evlenme teklifi olabilir mi?
Yok, herhalde şarkıyla yapmaz bunu!

Niye, en iyi yaptığı iş...
Doğru aslında. Ama bu teklif değil konfirmasyon sanırım. Evlenmeliyiz!

Şarkının nasıl çıktığında kalmıştık...
Ben hep “Gitmeliyiz, aramalıyız, yapmalıyız” şeklinde konuşuyormuşum, Sinan da bunu yakalamış. Evliliğe, gelinliğe düşkünlüğümü, verdiğim değeri biliyor. Böyle çıktı. Bir de benimle ilgili olmayan şarkıyı o-ku-ya-mam. Sinan’ın çok şarkısı var albümde, çünkü üç-dört alakasız şarkı dışında, başkalarından doğru dürüst, ruhuma hitap eden demo gelmedi. Ruhumu anlayan tek prodüktör Sinan.

Bir de sizi gerçekten sevmeyen biri bu şarkıları yapamaz, değil mi?
Bir de Yves Gaillard, iyi tanır beni.

GEÇMİŞTE YAŞADIKLARI ONDA KALSIN

Neden durup durup şimdi açıkladınız ilişkinizi?

Ben hiçbir zaman “Aşk yaşıyorum” demedim. Bir programda sorulara cevap verdim, o kadar.

Kolunuzdaki dövmede 27 Aralık 2008 yazıyor. Aynısı Sinan Akçıl’da da var. Hep burada mı kalacak?
İnşallah!!!

Sinan Bey sizi “Dişi, anaç, anlayışlı, başarılı, zeki, hırslı, seksi ve çok
güzel” diye tarif etmiş. Siz?

Ben demeyeyim. Onun dediğine de inanmıyorum, gazeteler yazıyor.

Sevgilinizin “Hadise beni fırtınalıilişkilerden alıp tek eşli yaptı” açıklaması sizi bir kadın olarak korkutmadı mı? “Bana da yapar mı” demediniz mi?
Geçmişinde ne yaşadıysa onda kalsın. Ben ne kadar sevildiğimi ve sayıldığımı biliyorum. Herkesin bir geçmişi vardır, buna saygı duymak lazım. Hiç kimsenin geçmişi süper geçmemiştir. Şu an mutlu musun, sana nasıl bir değer veriliyor; bunlar önemli. Ben çok mutluyum.

ÇERKEZ KIZLARI NAZLI VE ÇEKİK GÖZLÜ

Neden sürekli “Avrupa’da doğdum ama Türk kızıyım” diyorsunuz?

Çıkış şarkınız Stir Me Up’ın da bir yeri Türkçe’ydi.
Bunu saklamadığımı göstermek için. Belçika’daki röportajlarda “Belçikalı Türk kızı Hadise” yazarlar, çok hoşuma gider. Zaten özüm bu; misafire çay yapmayı sevenlerdenim.

Çerkez kızı Hadise’siniz aynı zamanda. Nasıl olur Çerkez kızları?
Almanya’daki halamın kızları 11 yaşımdayken Çerkez dansı öğrettiler, oturmayı kalkmayı da annem... Çerkez kızları nazlı, çekik gözlü olurmuş. Annem “İşte sen” der hep.

Eskiden Çerkez kızları düzgün duruş için sert döşekte yatarmış...
Yaa! Bunu bilmiyordum. İlginç kurallar varmış eskiden. Mesela annem, amcamın yanında hiç konuşmazmış. Yarışmadan sonra annemi aramış amcam, “Ne güzel kız yetiştirmişsin” diye. Annem çok duygulanmış ama konuşamamış alışkanlıktan. İzin verince başlamış konuşmaya. Annem, babamın yanında ismimizi söylemezdi.

Sizinkilerin bağlı olduğu başka bir boy var mıydı, sadece ‘Çerkez’ mi?
Annem Kumuk, babam Lezgi idi. Ben babadan dolayı Lezgi oluyorum.

Ortak nokta Kafkaslar o zaman. Peki anneniz gibi bir Çerkez gelini, ya da Kumuk gelini mi olacaksınız?
Eski katı kurallar kalmadı. Konuşursun da, bağırmadan belki. Aklıma komik bir şey geldi: Küçükken ablamlarla, annemin konuşamama olayını kullanırdık. Hoplayıp zıplardık amcamlar varken, annem “Hadise, Hülya yavaş olun” diye bağıramazdı. Çok eğlenirdik.

Çerkez kızları aah ah... İnatçı, gururlu, öfkesi fena. Doğru mu?
Evet. İşte ben! Özellikle inatçılık.

SİVASLILARA SÜRPRİZ YAPACAĞIM

Belçika’daki şarkı yarışması IDOOL 2003’te ilk 10’a giremediniz, dünya çapında bir yarışmada dördüncü oldunuz. Bunun açıklaması ne?

Kader... Lise üçteydim, çok üzülmüştüm. Her gece dua ettim, “Allahım n’olur burada bitmesin” diye. Kader dedim ya, belki orada ilk 10’a girseydim, o noktada kalacaktım.

Anne babanız siz 11 yaşındayken ayrıldı. Nasıl karşıladınız?
Çok etkilendim. Ama mutsuzlardı. Şu anda ikisi de Sivas’ta.

Siz gitmiyor musunuz?
En son 1997’de gitmiştim. Orada büyük bir şey yapmak istiyoruz; yıllar sonra gitmeme yakışır bir şey. Halam, annemin amcaları bir sürü insan var. Sonrasında kalırım zaten.

Beş yıldızlı otelde mi?
Yook evde, çekyatta, 10 kişi aynı odada. Akşam birlikte televizyon izlemek çok eğlenceli.

ADAĞIM VAR: BİR ÇOCUĞU OKUTACAĞIM

Nazara inanıyor musunuz?

Biz ekip olarak nazara inanıyoruz. Birimiz hastalanınca hepimiz hastalanıyoruz.

O yaradan herkeste mi çıktı?
Yok, sadece kuaförümde çıktı. Herkese soruyordum “Nasıl gözüküyor” diye. “Yok
yaaa, o kadar iğrenç gözükmüyor” diyorlardı. Ersan’ı görünce “İğrenç, bakamıyorum, demek bana yalan söylediniz” dedim. E iyi kapamışlar, fark etmedik. Ellemedik, fondöten sürmedik. Üç gün dua ettim. Gece kalkıyorum, kurumasın diye krem sürüyorum, bir yandan da ağlıyorum. Çok acıyordu. Ama Allah’a teşekkür ettim, sesimi kaybetsem sahneye çıkamazdım.

Hayata da böyle mi bakıyorsunuz?
Evet. Sende olanın değerini bilmiyorsun. “İki günde yüzüm geçerse, bir çocuk
okutacağım” diye adak adadım. Nerede, kim bilmiyorum; o şansıyla gelecek.
Gazete Habertürk

Sonraki Haber