''Abdullah Gül mason değildir !''
Masonluktan medyaya, siyasetten şantaj iddialarına kadar uzanan çok çarpıcı bir röportaj..
HABER3.COM
Ebru Eğinlioğlu bu kez, ünlü psikiyatrist Prof. Dr. Kerem Doksat'la konuştu..
Sizi ekranlarda özellikle Esra Ceyhan' ın programlarında görüyorduk ama orada daha agresif ve sert görünüşlüydünüz, şimdi bakıyorum öyle değilsiniz niye öyle ekranların geren, saldırganlaştıran bir özelliği mi var?
Güzel sual. Bir kere Esra' nın programına en son TRT' ye geçtikten sonra gittim. Genellikle raiting toplaması açısından gerilimli olurdu programları. 2000 yılında Bayraktar Bayraklı' nın olduğu programda cinler, karı-kocaların arasına girer ara açar türü konuşmalar olmuştu. Bir ilahiyat profesörü böyle laflar ederse, sokaktaki şarlatanlardan ne farkınız kalıyor diye şikayet etmiştim. O doz bile iyiydi, bir tartışma ortamı vardı. Sonra Esra iyice cıvıttı, durmadan çağırıyor, derse gidiyorum diyorum, boşverin dersi buraya gelin diyor falan. Ankara' lı falancalar, yanında medyumlar bir de Kerem Doksat, ben dedim artık bu programlara katılmıyorum.
Daima sorarım, gidip kandırıldığımı fark edip döndüğüm 100 program olmuştur. Mesela Kadir Çelik bir programında Ajdar' ı çıkartmış, çocuk hasta oralara davet ediyorlar. Oradan da vaz geçtim. Müge Anlı eskiden daha güzel programlar yapıyordu, şimdi bakıyorum, bağırmalar, çağırmalar, ona buna fırçalar, dedektifçiliğe soyunmuşlar. Bizim meslektaşlarımız o programlara katılıyor, parmak kaldırıp söz istiyorlar falan, yazık yani. Mesela o programa katılmam için bana para teklif etmişlerdi, tek program için gitmedim, bana küsmüş. Dolayısıyla istenen programlarda o olduğu için, ben de hep o tarz formatlara gidiyordum, böyle bir imaj oralardan kaldı maalesef. A.K.P iktidar olduktan sonra arıyorlar cebimden eğitim toplantılarına çağırıyorlar.
Eğitim toplantısı derken, parti içi eğitimleri için mi?
Evet.
Katılmıyormusunuz?
Yok katılmadım. Ben Atatürkçü ve bu iktidara muhalefet eden görüşe sahip biriyim. Artık medyada onların eline geçmemiş bir grup kalmadı zaten, dolayısıyla kara listeye alındım. Ama yine bazı programlara çağırıyorlar TRT de. Mesela Habertürk' te akşam program yapan bir hanım beni davet etti. Dedim ki; Eminmisiniz, ben çok aleyhlerinde yazı yazdım. Hakikaten hanım 15 dakika sonra geri döndü. Hocam çok haklıymışsınız Yiğit Bulut fenomeni çıktı karşımıza dedi, maalesef sizi alamıyoruz.
O kadar aleni yani?
Çünkü ben her bulut yiğit olabilir mi diye bir yazı yazmıştım. Eskiden ülkücü, milliyetçi v.s diye tanınırken, şimdi 180 derece değişti, karısından ayrıldı, başka bir gruba geçti, oranın adamı oldu. Biz de bunları yazınca adam beni istemiyor artık. Memleket te öyle bir noktaya geldi ki artık, herkese montajla falan bir kaset maset olayı tezgahlayabilirler, benim yok ya o ayrı ama artık teknoloji bunlara el veriyor, elinizde bir resim bile olsa, onun üzerinden montajlayıp, her şeyi yakıştırılar insana, onun için fazla şimşekleri de çekmemek gerekiyor. Benim internet sitem çok okunuyor, oradaki yazılarımı filan takip eden ciddi akıl hastası birisi beni tehdit ediyor. Bunun üzerine, avukatım, ben ve karım çok gizli bir şekilde Şişli Cumhuriyet Savcılığı' na gittik, savcı ifademizi aldı, çıktık. 2 gün sonra Hürriyet' te ilk sayfada hastanın bir tek soyadını gizleyerek, 1. sayfadan haberi vermişler. Güya biz çok gizli gittik. Kim basına sızdırdı, ne oldu, nasıl oldu, şaşırdık kaldık. Yani bu memlekette artık gizlilik diye bir şey kalmamış. O haberi kimlerin sızdırdığını da sonra öğrendik. Kerem bey kendi verdi demiş, haberi yapan gazeteci.
Öyle mi?
Yok canım hikaye...
Kimi kime şikayet edeceksiniz, devletin kurumuna gidip tehdit ediliyorum diye şikayette bulundunuz, 2 gün sonra da bunu haber olarak gazetede gördünüz?
Aynen. Bu gün Mehmet Haberal diye son derece saygı duyduğum bir insan doktor, 2,5 - 3 yıldır suçunu bilmeden hapiste tutuluyor. Gazeteciler öyle içeride, yazılmamış bir kitaptan dolayı dünya tatlısı bir adam içeri atıldı, sebebi de cemaate dokunmak.
Nedim Şener' i mi işaret ediyorsunuz?
Tabii.... Taşlar fena halde yerinden oynadı. Herkes paranoid oldu, sokaktaki vatandaş bile telefonum dinleniyor mu diyor...
Peki partilerdeki kaset durumlarını konuşalım. CHP ve MHP' DE kaset skandalları oldu ama AKP' de şimdilik böyle bir şey yok.
Onların da vakti gelince çıkar merak etmeyin. Çünkü Başbakanımızın grandiyozesi o kadar arttı ki, çıkıp Obama' ya nasihat eder şekilde seçim afişi bastırdı. Buna cami duvarına küçük su dökmek denir. Amerika gibi emperyalist ülkeler açığı olan insanlarla çalışmayı severler. Bakın Mısır, Suriye, Irak gibi ülkelere hem kendi getirdikleri liderler, hem de işleri bitince nasıl harcıyorlar.
Geçtiğimiz günlerde Başbakanımız seçim çalışmaları için gittiği bir ilimizde MHP' nin kaset skandallarıyla ilgili olarak; ''Biz bu kaset olaylarını özel hayat olarak göremeyiz, böyle gayrimeşru ilişkilere özel hayat diyemeyiz.'' dedi. Akıllara hemen şu soru geliyor, o zaman bu şantaj görüntüleri çekip yayınlayanların hiç suçu yok, gizlice özel hayatı kameraya alınıp, tüm Türkiye' ye afişe edilenlerin suçu var?
Ebru hanım tam bir demagoji yapmış Başbakan. Bal gibi de özel hayattır, özel hayatın ihlalidir. Kendi gruplarından olan insanlar, parayı bulunca, imam nikahlı v.s üçüncü, dördüncü hanımlara evleri açarlar, onlar mubahtır. Onlar muhafazakar değil, muhafazakar olan bizleriz, yani Cumhuriyete ve Atatürk' ün kurduğu düzene bağlı insanlar. Mesela beyaz Türk' ler mavi kan denen insanlar var, bu insanlar Alem dergilerinde falan çıkmayı kendilerine zul addediyorlar. Zaten gaztelerin magazin gazetelerinde çıkan topluluk 200 kişiyi geçmez, hep onlar dergilerde, onlar çıkmaktan özel hayatlarının sergilenmesine razı, onun dışında kimsenin özel hayatına müdahele edemezsiniz, bırakın kasete çekip dağıtmayı. Bunlar tam bir mahremiyet ihlalidir.
Peki bu insanlar yani kasede çekilen, şantaj yapılan, toplum nezninde karalanmaya çalışılan insanlar, insan hakları mahkemesine başvuruda bulunsa bir hak elde edebilir mi?
Ben hukukcu değilim ama kendim için geçerli olduğu için şunu söyleyebilirim. 1. Ergenekon iddianamesinde benim ismim var. Çok sevdiğim gazeteci arkadaşımla telefonla konuşuyoruz. O bana; Abdullah Gül mason mu diye soruyor. Ben de; Mümkün değil çünkü masonluğu ancak laik hayatı benimseyen ve samimi olarak Tanrı' ya inanan insanlar alınır. En azından kendisinin böyle olmadığı kanaatindeyim. Benim üyesi olduğum hür ve kabul edilmiş masonlar birliğinin üyesi değil. Ancak kendisine mason diyen pek çok obedians var, onlardan biri olabilir diyorum. Bir de ben mason olduğumu zaten açıklayan tek akademisyenim, daha bizim büyük üstad Habertürk' e çıkmadan kendi internet sitemden açıklamış ve hiç gizlememiştim. Güler Kömürcü gazeteci arkadaşım da, Akşam' dan penisçi Serdar tarafından pis faşist diye atılan.
Peki suç mu teşkil etmiş bu konuşma?
Bir kere benim telefonum dinlenmiş ve bu konuşma iddianameye koyulmuş. 2.ya Güler bana cinsel hayatıyla ilgili bir şey danışsaydı, ya da başkasının özel hayatıyla ilgili bir şey danışsaydı, ben psikiyatristim olur ha, tüm bunlar iddianamede yer alıyor, hem de telefon dinlemesine takılarak. Olacak şey değil. Güler mahkemeye başvurdu, yakında sonuçlanacak mahkeme, kazandı ya da kazanacak, ben de başvurmayı düşünüyorum. Bir insanın özel hayatına tecavüz etmek dünyanın her tarafında; suçtur, ayıptır, günahtır.
Peki porno sitelerin kapatılması, önümüzdeki günlerde Google' da bazı sansürler gelmesi, yasaklı kelimeler niye Türkiye' de cinsellik ile ilgili aşılamamış sorunlar var?
Eğitimsizlik tek kelimeyle. Türkiye' de Atatürk döneminde başlayan bir eğitim seferberliği var. Askere giden gençler eğitiliyordu, dönüp köylerinde de öğrendiklerini anlatsınlar diye. Ölümünden sonra durdurulup bu eğitimler Türkiye din eksenli bir ülke mezhepler Türk İslam sentezi falan gibi ideolojilere yöneldi. O hareket devam etmeyince bu günlere geldik. Mesela Atatürk Suudi Arabistan kurulduktan sonra gidip ilk ziyaret eden devlet adamıdır, cephede namaz kılan bir insandır dinsiz falan değildir, dinlere saygılıdır ama din eksenli devlet isteyen bir insan değil, döneminde eğitime ve ilerlemeye önem veren bir insandır. Ben tapıyor peygamber gibi falan da görmüyorum ama büyük bir dehadır Atatürk. Dolayısıyla Türkiye böyle mezheplerle, şeyhlerle, şıhlarla böyle bir noktaya gelindi bu gün. İlahiyat fakültelerimizden bu gün teolog yetişmiyor. Ateist olan bir teologumuz var mı?
Ateist olmak kafirlik bizim dinimizde lafı bile edilmez.
Teoloji bütün dinleri incelemek zorundadır, tek bir fraksiyona saplanıp kalmamalıdır. Alevilikte reenkarnasyon inancı vardır mesela. Kadını cinsel obje olarak gören bir toplum olduk. Cübbeli Hoca, hokkabaz efendi ortalık bir sürü garip hocayla dolmuş. Şimdi eğitim boşluğunda artık insanlar bunlara inanır oldu. Özer Uçuran Çiller bir kitap yazmış; ''Sırrın Sırrı'' diye baştan sona hezeyan dolu. Okan Bayülgen' de resmen uçurdum adamı, Mevlana' nın torunu olduğunu iddia ediyor, bende bir yazı yazmıştım hakkında kitabın baştan sona saçmalık olduğunu Murat Bardakçı Mevlana' nın torunu değil diyor dedim, adam çıldırdı.