Abdullah Gölbaşı Saklı Düşler’de

15 yıldır radyoda program yapan Abdullah Gölbaşı, Saklı Düşler programıyla dinleyicisini mutlu etmeyi amaçladığını söyledi.

15 yıldır radyoda program yapan Abdullah Gölbaşı, Saklı Düşler programıyla dinleyicisini mutlu etmeyi amaçladığını söyledi.

Radyocu Abdullah Gölbaşı, her gece "Mutlu olmak zorundayız" diyerek "Buna ilaveten "İkna etmek zorunda değilsin ve kafanıza göre yaşayın" diyorum. Hepsi birbirini tamamlıyor. Bunu söylerken yılların tecrübesi ve yaşanmışlıkları ile söylüyorum. Çünkü hayatımız boyunca yazdığımız ve kurduğumuz "felaket senaryoları'nın gerçekleşme oranı o kadar az ki; baktığımızda kendimizi üzmekten ve tedirgin etmekten başka bir işe yaramamış. Her ne kadar birseysellik pompalanıyorsa da asla birey değiliz ve asla birey kalamıyoruz. Hele bizim toplumumuzda ailemiz bile birey olmamıza izin vermiyor. Mecbur olduğumuz insanlar için bile mutlu olmak zorundayız" dedi.

Saklı Düşler'i kadınların daha çok sevmesini tribüne oynamamasına bağlayan Gölbaşı, "Tribüne hiç oynamıyorum. Belki de bundan dolayı teveccüh gösteriyorlar. Ama şunu diyebilirim, güzel, zeki ve kendini seven kadınları seviyorum. Onlara daha bir içten davranıp onları daha çok önemsiyorum. Yıllardır onlara sesleniyorum. Kendilerine güvenlerini tazeliyorum. Kendilerine baktıklarında ışıkları ile bizi kör edeceklerini anlatıyorum. Çok ego nirvana bir cümle olacak ama beni çirkin kadın dinlemez diyorum. Çok başka bir sey söyleyeyim anneler kızlarına, kızlar annelerine beni öneriyorlar ve birlikte beni takip ediyorlar ve bunu benimle paylaşmaktan keyif alıyorlar. Hatta bu yüzden programda çaldığım müzikler bile gecişkendir. Ayşe Özyılmazel'den hemen sonra Bülent Ortaçgil çalıyorum. Cümlelerim ortak çünkü "anne de kız da dişi ve sarılmayı hak ediyor" şeklinde konuştu.

Dinleyicilerinin kağıt kalem ile kendisini dinlediğini belirten Gölbaşı, bunun bir programcı için sorumluluk olduğunu söyleyerek "Aslında şöyle oluyor. Kahkahalardan koptuğumuz, bazen gelen mektubu mikrofondan ağladığım için okuyamadağım, bunu not alınız dediğim enteresan bir şey benim yayın ânım. O stüdyoya girince başka bir gezegene taşınıyorum. Bak bu çok enteresan geçen kış Istanbul'un en büyük cezaevinden bana mektup geldi. Mahkumlar koğuşta benim yayını bekleyip hep beraber dinliyorlarmış. Hatta her gece yayına telefonla baglanıp içerideki eşine cümleler yollayan dinleyicim vardı. Bayramda çıktı eşi. Hatta bizim radyo Ortaköy'de gece yayına erik, kek, dolma yapıp getiren, baskın yapan kadın dinleyicilerimle sanırım biz radyo programı olmaktan öteye taşındık" ifadelerini kullandı.

Halil Cibran, Tagore, Osho, Sabahattin Ali gibi sanatçıların vazgeçilmezi olduğunu dile getiren Abdullah Gölbaşı "Bu millet bunu seviyor diye yıllardır aptalca ve geri zekalı programları bu millete kakalıyorlar. Bu insanlara siz "sana kelimelerle dua etmeyi öğretemem" diyen Halil Cibran'ı söylerseniz inanın duyuyorlar ve kulak kesiliyorlar. Mesnevî'den bir kaside okuduğumda hepimiz güzel şeyler öğreniyoruz. Evlerde küme küme toplanıp beni dinleyen o liseli ve üniversiteli gençler anında iletişim kuruyor. Bir gece "Sabahattin Ali ne demiş", bir başka gece "Neyzen Tevfik ne demiş" diye üst başlık açıyorum ve hepsine anında çok esprili, çok zeki ve çok fazla ilgi alıyorum. Kısacası "aptal kültürü" dayatmazlarsa sorun kendiliğinden çözülecek. Ben sahaflardan çıkmıyorum. Yayınımda internetten neredeyse hiç okumuyorum. Mesela Tagore'n Türkçeye çevrilmis 7 kitabı var ve 5 tanesini 3 yılda bulabildim. Aslında yayın işin görünen kısmı. Yayın öncesi kendini tekrara düşmeden, herkesten farklı şeyler söyleme kaygısı var bende" dedi.

Gece programlarında ve programcılarının ağır ve acıklı konular işlerken kendisinin 15 yıldır söz konusu programlardan farklı formatta gittiğini belirten Gölbaşı "Bir kere tüm şiirler aglak degildir. Umut, aşk, kavuşma ve coşkulu olanlar da vardır ve çoktur. Nedense şiir oku denilince hemen kaşlar düşer, sese eko verilir ve ağlamaklı okunur. Ben buna isyan ediyorum. Ben geceleri ders çalışan, ekmek çıkartan, hastanede nöbet tutan o kadar çok meslek grubu var ki onları neden üzeyim? Onlara neden keyifli ve mutlu bir yoldaş olmayayım. Hatta pop ve güncel müzikler çalıyorum. Çaldığım şarkılar o haftanın top 40'ı... Aralara Ilhan Irem, Ortacgil, Cem Karaca serpiştiriyorum. Bu anlamda her yaştan radyo dinleyicilerini mutlu etmeye çalısıyorum. Abdullah Gölbaşı dinleyicileri için onlara konuk demeyelim biz onlar, o gece program onun ve ben sadece yardım ediyorum. Yaptığı işi konuşmuyoruz. Ona dinleyicilerimizle hayata bakışı ve duruşunu konuşuyoruz. Çalacağımız şarkıları, alacağımız telefonları bile o belirliyor. Işin aslı hacimli insanları konuk ediyorum. Söyledikleri ve yaşamı bize fikir vermeli. Bize bir cümle katmalı" şeklinde konuştu.

Abdullah Gölbaşı önemsediği iki şeyden birisinin Türkçe dili olduğunu söyleyerek sözlerini şöyle noktaladı: "Bir tanesi radyoda bana verilen sürenin her saniyesinin çok kıymetli olduğunu heran hissetmem. Reklamcı ve eski televizyoncu olmam bunda çok belirleyici oluyor. Bu ülkede yayıncılıkta saniyenin kıymeti bilindiğinde kalite çok yükselecek. Ayrıca kimsenin zaman kaybına tahammülü kalmadı. Bana denk geldi ve bu adam ne diyor deyip kaldı kaldı yoksa hop gitti".

Gölbaşı, Pazartesi, Salı, Çarşamba ve Perşembe akşamları 23:00'da Radyo Ritim 103.8 "de Saklı Düşler dinleyicileriyle buluştuğunu sözlerine ekledi.

Sonraki Haber