Yazılı basın tahtını internete, televizyonlar ise tik-toklara çoktan bıraktı.
Sadece bizde değil; İtalya’dan Şili’ye, Yunanistan’dan Mağribe bu böyle.
Birkaç istisnai ülke var, hala kapalı devre modda, ancak orada da dedikodu çalışıyor!
Bazen “ekonomi ve milli gelir dağılımı” üzerindeki konuşmalara denk geliyor; kısmen izliyorum.
Teşbihe göre bizde “milli gelir” yok ki, dağıtılsın! Gelir “milli” değil çünkü kazanırken hepimizden, paylaşırken bazılarımıza gidiyor… Vergiyi irdelemeden, enflasyon yükünü deşelemeden, kentler ve kesimler arası adaletsizliği sorgulamadan; boşa konuşuluyor!
Bizde “milli gider” var… O da ithalat. İhracat için bile % 80 oranında ithalat yapıyoruz; enerji faturamız ortada, borç yükümüz meydanda!. Kiminle ticari ilişkiye girsek, paramızın arkasında yeterli üretim ve teknoloji gücümüz olmadığı için net anlamda zararlı çıkıyoruz…
En alttakiler ile en üsttekiler arasında 9 (dokuz) kat gelir farkı var, on yılda on bin yeni dolar milyonerine karşılık bir milyon yeni işsizimiz var!
Bu çürük temelin, çarpık binanın üstüne hangi katı çıksanız neye yarar?
Üretim öncelikli, teknoloji eksenli, insan ve emek odaklı bir ekonomi bize haram!
Oysa, işin temeline inmeden sonuçlardan başlayıp basmakalıp konuşmak neyi halledecek!
Büyümede değil mesele. Turizm de büyümedir.
Mesele gelişmedir… Bütüncül kalkınmadır…
Finans sektöründen kışkırtılan kredi hacmiyle de “büyür”, yeni borçlanmalar kadar bir ferahlık sağlarsınız. Ancak sonrasında gerçek anlamda ve döviz hesabıyla milli geliriniz azalır; “2023’de kişi başına 20 bin dolar, 2 trilyon dolarlık ticaret hacmi” vaat etseniz de; bu sayılar yarıya düşer!
İşin temeli yanlıştır. Bu yanlışlık zevzek tv’lerde bile sırıtmaktadır…
Buna karşılık kalıcı bir büyüme ve hakça bir gelir dağılımı şu esaslara bağlanmalıdır:
- Ulusal tasarruf seferberliği
- Kamu üretken yatırımları
- Endüstri-eğitimi birleşmeleri, teknoloji geliştirme, patentlerin takibi,
- Serbest Bölgeler, Organize sanayi Bölgeleri, Teknokentler; daha etkin, daha çok!
- Tarım-gıda alanında sosyalizasyon
- Rüzgar, Güneş; alternatif enerji artı Bor vb.g; ulusal tekel
- Komşularla ticaret, yerel para birimlerinin devreye alınması
- Vergide adalet, ücretlerde hakkaniyet
Katma değer + verimlilik ile Türkiye, rekabet anlamında yenilenmeli, üretim süreçlerinin yeni alanlarını tanımlamalıdır.
Büyümede istikrar, milli gelirde artış, gelir dağılımında hakkaniyet ancak böyle sağlanır.
">
Yazılı basın tahtını internete, televizyonlar ise tik-toklara çoktan bıraktı.
Sadece bizde değil; İtalya’dan Şili’ye, Yunanistan’dan Mağribe bu böyle.
Birkaç istisnai ülke var, hala kapalı devre modda, ancak orada da dedikodu çalışıyor!
Bazen “ekonomi ve milli gelir dağılımı” üzerindeki konuşmalara denk geliyor; kısmen izliyorum.
Teşbihe göre bizde “milli gelir” yok ki, dağıtılsın! Gelir “milli” değil çünkü kazanırken hepimizden, paylaşırken bazılarımıza gidiyor… Vergiyi irdelemeden, enflasyon yükünü deşelemeden, kentler ve kesimler arası adaletsizliği sorgulamadan; boşa konuşuluyor!
Bizde “milli gider” var… O da ithalat. İhracat için bile % 80 oranında ithalat yapıyoruz; enerji faturamız ortada, borç yükümüz meydanda!. Kiminle ticari ilişkiye girsek, paramızın arkasında yeterli üretim ve teknoloji gücümüz olmadığı için net anlamda zararlı çıkıyoruz…
En alttakiler ile en üsttekiler arasında 9 (dokuz) kat gelir farkı var, on yılda on bin yeni dolar milyonerine karşılık bir milyon yeni işsizimiz var!
Bu çürük temelin, çarpık binanın üstüne hangi katı çıksanız neye yarar?
Üretim öncelikli, teknoloji eksenli, insan ve emek odaklı bir ekonomi bize haram!
Oysa, işin temeline inmeden sonuçlardan başlayıp basmakalıp konuşmak neyi halledecek!
Büyümede değil mesele. Turizm de büyümedir.
Mesele gelişmedir… Bütüncül kalkınmadır…
Finans sektöründen kışkırtılan kredi hacmiyle de “büyür”, yeni borçlanmalar kadar bir ferahlık sağlarsınız. Ancak sonrasında gerçek anlamda ve döviz hesabıyla milli geliriniz azalır; “2023’de kişi başına 20 bin dolar, 2 trilyon dolarlık ticaret hacmi” vaat etseniz de; bu sayılar yarıya düşer!
İşin temeli yanlıştır. Bu yanlışlık zevzek tv’lerde bile sırıtmaktadır…
Buna karşılık kalıcı bir büyüme ve hakça bir gelir dağılımı şu esaslara bağlanmalıdır:
- Ulusal tasarruf seferberliği
- Kamu üretken yatırımları
- Endüstri-eğitimi birleşmeleri, teknoloji geliştirme, patentlerin takibi,
- Serbest Bölgeler, Organize sanayi Bölgeleri, Teknokentler; daha etkin, daha çok!
- Tarım-gıda alanında sosyalizasyon
- Rüzgar, Güneş; alternatif enerji artı Bor vb.g; ulusal tekel
- Komşularla ticaret, yerel para birimlerinin devreye alınması
- Vergide adalet, ücretlerde hakkaniyet
Katma değer + verimlilik ile Türkiye, rekabet anlamında yenilenmeli, üretim süreçlerinin yeni alanlarını tanımlamalıdır.
Büyümede istikrar, milli gelirde artış, gelir dağılımında hakkaniyet ancak böyle sağlanır.