Önce Deniz Baykal’a taş ve yumurta atılmasıyla başladı olaylar zinciri...
Ardından Ahmet Türk ve Enerji Bakanı Taner Yıldız’a yumruklu saldırı yapıldı ve daha sonra Çankırı'nın AKP'li Belediye Başkanı İrfan Dinç’de tartıştığı bir iş adamının yumruklu saldırısına uğradı.
Kuşkusuz her olayın temelinde emniyet tedbirlerinin yetersizliği ve güven ortamının bulunmaması yatıyor. Ama münferit olaylar diyerek basite indirgenmemesi gereken olaylardır bunlar. Farklı düşüncelere anlayışın bir türlü hakim olamadığı ve yerleşemediği ülkemizde yıllardır egemen güçler tarafından özenle atılan şiddet tohumları filizlenmeye başladı. Kesin bir dille söylemeliyim ki; bu gidiş gidiş değil.
Bilim ve kültürün konuşması gerektiği bir ülkede yumruklar da silahlar da konuşmasın. Siyasi veya felsefi... Düşüncelere katılmıyorsanız argümanınız şiddet olmamalı. Ne iktidar partisinin ne de Kürt Milliyetçilerinin taraftarı değilim... Yumrukları da asla onaylamıyorum.
Şiddet kültürü egemen olurken bu ülkeyi yönetenler de detaylı analizlere ihtiyaç duymalıdır. Acaba ve neden soruları başlangıç için en doğru sorular olabilir. Gerçekten de "yumrukların" aslında neden olduğu konusunda kafa yormanın zamanı gelmedi mi? Ülkeyi bölmeye uğraşanların provokasyonları demek işi hafife almak değil midir?
Mesela terör olaylarının bir türlü bitmemesine rağmen PKK’lılara gösterilen hassasiyet ve tolerans... Demokratikleşmenin bir türlü sağlanamaması, işsizlik rakamlarına gizlenen verilere rağmen ciddi artış... Kimi kesimlere inanılmaz bir zulüm söz konusuyken, başka bir kesimin sırtının sıvazlanması ve bunu yapanların eşitlikten, özgürlükten bahsetmeleri...
Kitleler arası ekonomik seviyenin giderek açılması, aç insan sayısının giderek artması... Yaptığının yanına kar kaldığı bir hukuk düzeni... İhale yolsuzlukları... İktidar partisinin baskıcı, bürokratik zihniyeti ve ulusalcı kesimin soru işaretlerinin bir türlü cevaplanamaması... Ahlak çöküntüsü, çocuk istismarları... Kadrolaşma...
Neresinden alırsanız alın, çürümüşlük, vurdumduymazlık ve ben yaptım oldu zihniyeti... Elbette bunlar yalnız başına yumruk kültürünün yaratılmasının sebebi değil ama ayrı ayrı düşünüp toplam alındığında toplumun gerildiğini, sinir uçlarının yandığını görürsünüz.
Son sözüm şudur... Yumruklarınızı konuşturacağınıza seçim dönemlerinde miskinliğinizden kurtulun ve beyninizi, çenenizi konuşturun.
">
Önce Deniz Baykal’a taş ve yumurta atılmasıyla başladı olaylar zinciri...
Ardından Ahmet Türk ve Enerji Bakanı Taner Yıldız’a yumruklu saldırı yapıldı ve daha sonra Çankırı'nın AKP'li Belediye Başkanı İrfan Dinç’de tartıştığı bir iş adamının yumruklu saldırısına uğradı.
Kuşkusuz her olayın temelinde emniyet tedbirlerinin yetersizliği ve güven ortamının bulunmaması yatıyor. Ama münferit olaylar diyerek basite indirgenmemesi gereken olaylardır bunlar. Farklı düşüncelere anlayışın bir türlü hakim olamadığı ve yerleşemediği ülkemizde yıllardır egemen güçler tarafından özenle atılan şiddet tohumları filizlenmeye başladı. Kesin bir dille söylemeliyim ki; bu gidiş gidiş değil.
Bilim ve kültürün konuşması gerektiği bir ülkede yumruklar da silahlar da konuşmasın. Siyasi veya felsefi... Düşüncelere katılmıyorsanız argümanınız şiddet olmamalı. Ne iktidar partisinin ne de Kürt Milliyetçilerinin taraftarı değilim... Yumrukları da asla onaylamıyorum.
Şiddet kültürü egemen olurken bu ülkeyi yönetenler de detaylı analizlere ihtiyaç duymalıdır. Acaba ve neden soruları başlangıç için en doğru sorular olabilir. Gerçekten de "yumrukların" aslında neden olduğu konusunda kafa yormanın zamanı gelmedi mi? Ülkeyi bölmeye uğraşanların provokasyonları demek işi hafife almak değil midir?
Mesela terör olaylarının bir türlü bitmemesine rağmen PKK’lılara gösterilen hassasiyet ve tolerans... Demokratikleşmenin bir türlü sağlanamaması, işsizlik rakamlarına gizlenen verilere rağmen ciddi artış... Kimi kesimlere inanılmaz bir zulüm söz konusuyken, başka bir kesimin sırtının sıvazlanması ve bunu yapanların eşitlikten, özgürlükten bahsetmeleri...
Kitleler arası ekonomik seviyenin giderek açılması, aç insan sayısının giderek artması... Yaptığının yanına kar kaldığı bir hukuk düzeni... İhale yolsuzlukları... İktidar partisinin baskıcı, bürokratik zihniyeti ve ulusalcı kesimin soru işaretlerinin bir türlü cevaplanamaması... Ahlak çöküntüsü, çocuk istismarları... Kadrolaşma...
Neresinden alırsanız alın, çürümüşlük, vurdumduymazlık ve ben yaptım oldu zihniyeti... Elbette bunlar yalnız başına yumruk kültürünün yaratılmasının sebebi değil ama ayrı ayrı düşünüp toplam alındığında toplumun gerildiğini, sinir uçlarının yandığını görürsünüz.
Son sözüm şudur... Yumruklarınızı konuşturacağınıza seçim dönemlerinde miskinliğinizden kurtulun ve beyninizi, çenenizi konuşturun.