Yönetemez siyasetin ''Anayasa merakı''

Haber3.com R. Bülend Kırmacı yazdı: Yönetemez siyasetin ''Anayasa merakı''

R. Bülend Kırmacı r.b.kirmaci@gmail.com

80'lere giden yıllardı Ecevit’in artan gerilim karşısında toplumu teskin etmek için “CHP+AP” koalisyon önerisine Demirel minder dışına kaçarak, iki de bir “Bu Anayasa bize bol” teziyle yanıt veriyordu…

 Nihayet, “24 Ocak Kararlarının” siyaseten önü Özal ile açılınca; emeğin kazanımları erimeye başladı…

 2000’li yıllarda AK Parti ile, ücret ve maaş gelirlerinden hem kesintiler arttı,

hem de “özelleştirme” yolundaki olası sendikal direnç temizlendi!..

 Orasından burasından doksan “tadilat” geçiren Anayasa’da sosyal devlet ilkesi nicedir noksandır!

 Bu noktada kimi çevreler eski alışkanlıklarla “sivil anayasa” diye başlıyor, ulusal varlık ve bütünlüğü aşındıracak bazı söylemlerle toplumun sinir uçlarını test ediyor

 Anayasa ile uğraşmaya o kadar meraklıysanız gelin anayasa iktisadından söz edelim

 Gelir dağılımının bozulduğu, vergide hakkaniyetin tesis edilemediği, “orta direğin bel verdiği” bir toplumda; dünya kaynarken ve bölgemiz yanarken, siyaset mi ekonomi mi önceliğimiz olmak gerekir?

 Dahası, seçimlerde oy barajları, hazine yardımları ve medyada eşitsizlik üzerinden teşkil olunan bir Parlamento, Anayasanın siyasi veçhesine odaklanmayı -kendinde- ne kadar hak görebilir? görmelidir!

 İçinde bulunduğumuz koşullarda, Anayasa’da iktisadi onarıma ihtiyaç duyulmalıdır…

 Gelin Anayasa’mıza şunları ekleyelim:

-Asgari ücret açlık sınırının en az %25 üzerinde belirlenir;

-Hiçbir emekli maaşı asgari ücretin altında kalamaz;

-Refah payı emek gelirlerine yıl içinde tam olarak (%100) dağıtılır…

Var mısınız?

Öte yandan sendikal hak ve özgürlükleri tahkim edelim…

Yok musunuz?

Türkiye, bütçesini özelleştirmeler ve emek gelirlerinin “eritilmesiyle” çevirmemelidir…

 Fedakarlıksa beyler… Önden buyurun, sizlerden başlayalım…

 Anayasa’da emeği, alın-terini, yerli üretimi, kamu girişimciliği ve yatırımlarını ön plana çıkaralım.

Sosyal devlet- Üretken Ekonomi- Özgür Toplum anlayışıyla; Maastricht Kriterleri, Kopenhag Kriterleri; gibi güçlü Ankara Kriterlerini geliştirelim…

 Milli geliri artıralım, çarşıları şenlendirelim, geliri hakça dağıtalım; kalkınmayı istikrara bağlayalım.

 Herkese refah sağlayan bir büyüme, herkese güven veren bir özgürlük iklimi sarsın hepimizi…

 “Yöneten siyasetin” asıl ve asli başarısı bunları gerçekleştirmek değil midir?  

">

80'lere giden yıllardı Ecevit’in artan gerilim karşısında toplumu teskin etmek için “CHP+AP” koalisyon önerisine Demirel minder dışına kaçarak, iki de bir “Bu Anayasa bize bol” teziyle yanıt veriyordu…

 Nihayet, “24 Ocak Kararlarının” siyaseten önü Özal ile açılınca; emeğin kazanımları erimeye başladı…

 2000’li yıllarda AK Parti ile, ücret ve maaş gelirlerinden hem kesintiler arttı,

hem de “özelleştirme” yolundaki olası sendikal direnç temizlendi!..

 Orasından burasından doksan “tadilat” geçiren Anayasa’da sosyal devlet ilkesi nicedir noksandır!

 Bu noktada kimi çevreler eski alışkanlıklarla “sivil anayasa” diye başlıyor, ulusal varlık ve bütünlüğü aşındıracak bazı söylemlerle toplumun sinir uçlarını test ediyor

 Anayasa ile uğraşmaya o kadar meraklıysanız gelin anayasa iktisadından söz edelim

 Gelir dağılımının bozulduğu, vergide hakkaniyetin tesis edilemediği, “orta direğin bel verdiği” bir toplumda; dünya kaynarken ve bölgemiz yanarken, siyaset mi ekonomi mi önceliğimiz olmak gerekir?

 Dahası, seçimlerde oy barajları, hazine yardımları ve medyada eşitsizlik üzerinden teşkil olunan bir Parlamento, Anayasanın siyasi veçhesine odaklanmayı -kendinde- ne kadar hak görebilir? görmelidir!

 İçinde bulunduğumuz koşullarda, Anayasa’da iktisadi onarıma ihtiyaç duyulmalıdır…

 Gelin Anayasa’mıza şunları ekleyelim:

-Asgari ücret açlık sınırının en az %25 üzerinde belirlenir;

-Hiçbir emekli maaşı asgari ücretin altında kalamaz;

-Refah payı emek gelirlerine yıl içinde tam olarak (%100) dağıtılır…

Var mısınız?

Öte yandan sendikal hak ve özgürlükleri tahkim edelim…

Yok musunuz?

Türkiye, bütçesini özelleştirmeler ve emek gelirlerinin “eritilmesiyle” çevirmemelidir…

 Fedakarlıksa beyler… Önden buyurun, sizlerden başlayalım…

 Anayasa’da emeği, alın-terini, yerli üretimi, kamu girişimciliği ve yatırımlarını ön plana çıkaralım.

Sosyal devlet- Üretken Ekonomi- Özgür Toplum anlayışıyla; Maastricht Kriterleri, Kopenhag Kriterleri; gibi güçlü Ankara Kriterlerini geliştirelim…

 Milli geliri artıralım, çarşıları şenlendirelim, geliri hakça dağıtalım; kalkınmayı istikrara bağlayalım.

 Herkese refah sağlayan bir büyüme, herkese güven veren bir özgürlük iklimi sarsın hepimizi…

 “Yöneten siyasetin” asıl ve asli başarısı bunları gerçekleştirmek değil midir?  

Tüm yazılarını göster