Türkiye'nin ve dünyanın gündemi hızla değişiyor.
Bir haftada en az beş farklı gündem maddesinin tartışırken bulabiliyoruz kendimizi.
Dünya sürekli dönüyor ama dünyanın bu kadar "hızlı ve değişken" gündemi olduğunu sanmıyorum.
Tek işi dönmek...
Şaka bir yana; bir yandan Brunson davası... Bir yandan Cemal Kaşıkçı… Bir yandan İş Bankası hisseleri…
Diğer yandan bitmek bilmeyen kahrolası ekonomik kriz…
Yerel seçim çalışmaları ve aday belirleme süreci.
Ve bir sürü farklı konu.
Ama bu gündem maddeleri arasında yaklaşan yerel seçimi atlanmasını istemiyorum.
Dünyanın dönüş hızına müdahale etme şansımız yok ve her gün yeni maddeleri tartışmaya devam edeceğiz.
Bazen bunu bilerek yaptıklarını düşünüyorum.
Yani aslında sen bir konuyu konuşurken unutturulmak istenen başka bir önemli konu mutlaka vardır.
Bazı siyasetçiler bu değişimi çok güzel yönetiyorlar.
Neyse...
Malum, yerel seçim yaklaşıyor.
Yaşadığınız il veya ilçeyi beş yıl boyunca yönetmesi için önünüze sandık konulacak.
Muhtemelen parti merkezinin belirleyeceği aday/adaylar sizden oy isteyecek.
Güler yüzlü afişler asılacak, poster kaplı araçlar semtinizde kulak tırmalayan seslerle dolaşacaklar.
Adaylar parti merkezince belirlenecek ama sanığın içinden kimin çıkacağını siz belirleyeceksiniz.
Bir açıdan, size sunulandan en uygun olanı seçeceksiniz.
Yerel yönetim (özellikle belediye başkanlığı) seçimleri, adayı daha fazla ön plana çıkarması açısından milletvekili seçimlerinden farklıdır
Allah vergisi sorgulama yeteneğimiz, emperyalist planlar neticesinde hayatımızın içinden çıkartıldı, biliyorum. Ama ara sıra hatırlamalıyız bunu.
Önünüze belirli aralıklarla lütfedilen sandıkların sonucu tartışmalı olsa da; siz bireysel olarak elinizden geleni yapmalısınız.
Sandığın içinden çıkmayı bekleyen ve sandık etrafında nöbet tutan adaylardan size uygun olanını seçmeniz istenecek.
Seçtiğiniz adaylar sizi veya şehrinizi yansıtıyor m?
Yaşadığınız şehrin/bölgenin, eksik gördüğünüz ve düzeltilmesini istediğiniz konuların çözümüne vakıf olabilecek bir profile sahip mi?
İşte bu noktada doğru seçim tercihleri ön plana çıkıyor.
Ön yargılardan, takım tutar gibi parti tutmaktan vazgeçmekle başlamalısınız.
Yakışıklı diye, güzel diye, iyi konuşuyor diye oy vermemelisiniz.
Adayın dini, mezhebi sizin tercih sebebiniz olmamalı.
Hali hazırda bölgenizi yöneten belediye başkanını yeterli görmüyorsanız gözünün yaşına bakmayın.
Ülkenin gelişmesi yerelden başlar ve siz bu hareketle ülkeye hizmet etmiş olacaksınız.
Başarılı bir belediye başkanıysa hangi parti, din veya ırktan olduğuna bakılmaksızın desteklenmeli.
Seçmen tercihiniz güçlüden değil, haklıdan yana olmalı.
Parası çok aday çok reklam yapar ama sizin için öncelik reklam değil yapılan iş ve sunulan mantıklı projeler olmalı. Aday eskiden görevdeyse şansınız var. Beğeniyorsanız oy verin.
Ödüllendirin.
Beğenmediğiniz ve toplumun genel kanısı "çalışmadığı" yönündeyse, sırf partizanlık uğruna şehrinize yapılan kötülüğe ortak olmayın. Size rağmen, beş yıl boyunca yeterli hizmet üretmeyen bir kişi tekrar aday olarak sizin karşınıza çıkıyorsa, kusura bakmayın bu suç sizin, ama günah tüm yaşadığınız şehrin oluyor
Attığınız oyla birlikte, oy atılan partinin günah ve sevaplarına da ortak olacağınızı ve huzuru mahşerde, yükümlü olacağınızı sakın unutmayın.
Aday profillerine önem verin.
Yetkinliğini inceleyin.
Mevcut belediye başkanı sizden tekrar oy istiyorsa, o günkü sıcak ortamla değerlendirip karar vermeyin. Beş yıl boyunca neler yapmış, sizin hayatınızı kolaylaştıracak, işsizlik sorununu çözmek adına girişimleri olmuş mu, temel görevlerini yerine getirmiş mi, ne gibi projelere imza atmış, düşünün.
Beş yıl boyunca sadece üç dört park yapan bir belediye başkanı, olsa olsa park ve bahçeler müdürü olabilir, belediye başkanı değil. Partiler, size rağmen, sizin şehrinize, benliğinize, düşüncenize ve talep ettiği koltuğa uygun aday profilini size sunmuyorsa oy vermek zorunda değilsiniz.
Kalkınma yerelden başlar sözündeki kalkınmayı başlatacak yerel dinamik sizsiniz.
Siz kimsenin noteri değilsiniz!
Sizi önemsemeyenleri neden ödüllendireceksiniz?
Oldu ya, her şeye rağmen karar veremediniz; yan komşuya, parti temsilcisine değil, vicdanınıza sorun kime oy vereceğinizi.
Kazanan beş yıl boyunca sadece o aday olmayacak, şehrin, ülken ve sen kazanacaksın.
Kaybeden de sen, şehrin ve ülkemiz olacak.
www.twitter.com/yolagiden
">
Türkiye'nin ve dünyanın gündemi hızla değişiyor.
Bir haftada en az beş farklı gündem maddesinin tartışırken bulabiliyoruz kendimizi.
Dünya sürekli dönüyor ama dünyanın bu kadar "hızlı ve değişken" gündemi olduğunu sanmıyorum.
Tek işi dönmek...
Şaka bir yana; bir yandan Brunson davası... Bir yandan Cemal Kaşıkçı… Bir yandan İş Bankası hisseleri…
Diğer yandan bitmek bilmeyen kahrolası ekonomik kriz…
Yerel seçim çalışmaları ve aday belirleme süreci.
Ve bir sürü farklı konu.
Ama bu gündem maddeleri arasında yaklaşan yerel seçimi atlanmasını istemiyorum.
Dünyanın dönüş hızına müdahale etme şansımız yok ve her gün yeni maddeleri tartışmaya devam edeceğiz.
Bazen bunu bilerek yaptıklarını düşünüyorum.
Yani aslında sen bir konuyu konuşurken unutturulmak istenen başka bir önemli konu mutlaka vardır.
Bazı siyasetçiler bu değişimi çok güzel yönetiyorlar.
Neyse...
Malum, yerel seçim yaklaşıyor.
Yaşadığınız il veya ilçeyi beş yıl boyunca yönetmesi için önünüze sandık konulacak.
Muhtemelen parti merkezinin belirleyeceği aday/adaylar sizden oy isteyecek.
Güler yüzlü afişler asılacak, poster kaplı araçlar semtinizde kulak tırmalayan seslerle dolaşacaklar.
Adaylar parti merkezince belirlenecek ama sanığın içinden kimin çıkacağını siz belirleyeceksiniz.
Bir açıdan, size sunulandan en uygun olanı seçeceksiniz.
Yerel yönetim (özellikle belediye başkanlığı) seçimleri, adayı daha fazla ön plana çıkarması açısından milletvekili seçimlerinden farklıdır
Allah vergisi sorgulama yeteneğimiz, emperyalist planlar neticesinde hayatımızın içinden çıkartıldı, biliyorum. Ama ara sıra hatırlamalıyız bunu.
Önünüze belirli aralıklarla lütfedilen sandıkların sonucu tartışmalı olsa da; siz bireysel olarak elinizden geleni yapmalısınız.
Sandığın içinden çıkmayı bekleyen ve sandık etrafında nöbet tutan adaylardan size uygun olanını seçmeniz istenecek.
Seçtiğiniz adaylar sizi veya şehrinizi yansıtıyor m?
Yaşadığınız şehrin/bölgenin, eksik gördüğünüz ve düzeltilmesini istediğiniz konuların çözümüne vakıf olabilecek bir profile sahip mi?
İşte bu noktada doğru seçim tercihleri ön plana çıkıyor.
Ön yargılardan, takım tutar gibi parti tutmaktan vazgeçmekle başlamalısınız.
Yakışıklı diye, güzel diye, iyi konuşuyor diye oy vermemelisiniz.
Adayın dini, mezhebi sizin tercih sebebiniz olmamalı.
Hali hazırda bölgenizi yöneten belediye başkanını yeterli görmüyorsanız gözünün yaşına bakmayın.
Ülkenin gelişmesi yerelden başlar ve siz bu hareketle ülkeye hizmet etmiş olacaksınız.
Başarılı bir belediye başkanıysa hangi parti, din veya ırktan olduğuna bakılmaksızın desteklenmeli.
Seçmen tercihiniz güçlüden değil, haklıdan yana olmalı.
Parası çok aday çok reklam yapar ama sizin için öncelik reklam değil yapılan iş ve sunulan mantıklı projeler olmalı. Aday eskiden görevdeyse şansınız var. Beğeniyorsanız oy verin.
Ödüllendirin.
Beğenmediğiniz ve toplumun genel kanısı "çalışmadığı" yönündeyse, sırf partizanlık uğruna şehrinize yapılan kötülüğe ortak olmayın. Size rağmen, beş yıl boyunca yeterli hizmet üretmeyen bir kişi tekrar aday olarak sizin karşınıza çıkıyorsa, kusura bakmayın bu suç sizin, ama günah tüm yaşadığınız şehrin oluyor
Attığınız oyla birlikte, oy atılan partinin günah ve sevaplarına da ortak olacağınızı ve huzuru mahşerde, yükümlü olacağınızı sakın unutmayın.
Aday profillerine önem verin.
Yetkinliğini inceleyin.
Mevcut belediye başkanı sizden tekrar oy istiyorsa, o günkü sıcak ortamla değerlendirip karar vermeyin. Beş yıl boyunca neler yapmış, sizin hayatınızı kolaylaştıracak, işsizlik sorununu çözmek adına girişimleri olmuş mu, temel görevlerini yerine getirmiş mi, ne gibi projelere imza atmış, düşünün.
Beş yıl boyunca sadece üç dört park yapan bir belediye başkanı, olsa olsa park ve bahçeler müdürü olabilir, belediye başkanı değil. Partiler, size rağmen, sizin şehrinize, benliğinize, düşüncenize ve talep ettiği koltuğa uygun aday profilini size sunmuyorsa oy vermek zorunda değilsiniz.
Kalkınma yerelden başlar sözündeki kalkınmayı başlatacak yerel dinamik sizsiniz.
Siz kimsenin noteri değilsiniz!
Sizi önemsemeyenleri neden ödüllendireceksiniz?
Oldu ya, her şeye rağmen karar veremediniz; yan komşuya, parti temsilcisine değil, vicdanınıza sorun kime oy vereceğinizi.
Kazanan beş yıl boyunca sadece o aday olmayacak, şehrin, ülken ve sen kazanacaksın.
Kaybeden de sen, şehrin ve ülkemiz olacak.
www.twitter.com/yolagiden